
Alemlere Rahmet Olarak Gönderilen Son Peygamber: Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Hayatı
İnsanlık tarihinin seyrini değiştiren, getirdiği ilahi mesajla milyarlarca insana rehberlik eden, ahlakı ve yaşantısıyla en güzel örnek olan İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hayatı, bir peygamberin mücadelesini, bir devlet adamının bilgeliğini, bir komutanın cesaretini, bir babanın şefkatini ve en önemlisi Allah'ın kulu ve elçisi olmanın getirdiği derin teslimiyeti barındıran eşsiz bir destandır. Onun hayatını anlamak, İslam'ı ve onun evrensel mesajını anlamaktır.16 Haziran 2025 itibarıyla, O'nun doğumundan vefatına uzanan bu kutlu yolculuğun izlerini sürerek, insanlığa bıraktığı mirası daha derinden kavrayalım.
Bölüm 1: Peygamberlik Öncesi Hayatı (571-610) - "el-Emin"in Doğuşu
Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dünyaya gelişi, putperestliğin, cehaletin, kabile savaşlarının ve ahlaki çöküntünün hakim olduğu, tarihin "Cahiliye Dönemi" olarak adlandırdığı bir zamana denk gelmişti. Ancak O, bu karanlık toplum içinde dahi karakteri ve güvenilirliğiyle bir ışık gibi parlayacaktı.Doğumu ve Yetim Büyümesi
Miladi 571 yılında, "Fil Vakası"nın yaşandığı sene, Mekke'de, Kureyş kabilesinin en saygın kollarından olan Hâşimoğulları'na mensup olarak dünyaya geldi. Babası Abdullah, O henüz doğmadan vefat etmişti. Bu nedenle yetim olarak doğdu. Annesi Âmine, dönemin geleneğine uyarak O'nu daha sağlıklı büyümesi için sütannesi Halime'ye verdi. Çölde, Beni Sa'd yurdunda geçirdiği ilk yıllar, O'na fasih bir Arapça ve dayanıklılık kazandırdı.Altı yaşındayken annesi Âmine'yi de kaybederek hem yetim hem de öksüz kaldı. Önce dedesi Abdülmuttalib'in, onun vefatının ardından da amcası Ebû Tâlib'in himayesine girdi. Ebû Tâlib, fakir olmasına rağmen yeğenini kendi çocuklarından ayırmadı ve O'na büyük bir sevgi ve koruma sağladı.
Gençliği ve Güvenilir Karakteri
Gençlik yıllarında ticaretle uğraştı ve özellikle amcası Ebû Tâlib ile birlikte Suriye'ye yaptığı ticari yolculuklarla tecrübe kazandı. Bu dönemde O'nu diğerlerinden ayıran en belirgin özelliği, doğruluğu ve dürüstlüğüydü. Asla yalan söylemez, emanete hıyanet etmezdi. Bu üstün ahlakı sayesinde Mekke halkı arasında "el-Emin" (Güvenilir Muhammed) lakabıyla anılmaya başlandı. Henüz peygamber olmadan önce dahi, toplumdaki haksızlıklara karşı durmuş ve mazlumların hakkını korumak amacıyla kurulan "Hılfü'l-Fudûl" (Erdemliler Andlaşması) birliğine katılmıştır.Hz. Hatice (r.a.) ile Evliliği
Mekke'nin saygın ve zengin tüccarlarından olan Hz. Hatice, O'nun bu güvenilir şöhretini duymuş ve kendi ticaret kervanını yönetmesi için O'na teklifte bulunmuştur. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) bu ticaretten büyük bir kârla dönmesi ve O'nun üstün ahlakından etkilenmesi üzerine, Hz. Hatice kendisi için bir evlilik teklifi göndermiştir. Bu teklifin kabulüyle, Hz. Muhammed 25, Hz. Hatice ise 40 yaşındayken mutlu ve huzurlu bir evlilik hayatı başlamıştır. Bu evlilikten Kâsım, Abdullah, Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma adında altı çocukları olmuştur.Peygamberliğinden önce, 35 yaşındayken, Kâbe'nin onarımı sırasında kabileler arasında büyük bir anlaşmazlığa neden olan Hacerü'l-Esved'in (Siyah Taş) yerine konulması meselesini, serdiği bir örtünün üzerine taşı koyup her kabilenin bir ucundan tutmasını sağlayarak çözmesi, O'nun bilgeliğini ve birleştirici karakterini gösteren en önemli olaylardan biridir.
Bölüm 2: Peygamberliğin Gelişi ve Mekke Dönemi (610-622) - Tevhid Mücadelesi
40 yaşına yaklaştığında, toplumun içinde bulunduğu ahlaki çöküntüden duyduğu rahatsızlık nedeniyle sık sık Mekke yakınlarındaki Nur Dağı'nda bulunan Hira Mağarası'na çekilerek inzivaya dalıyor, tefekkür ediyordu.İlk Vahiy: "Oku!"
Miladi 610 yılının Ramazan ayında, Hira Mağarası'nda tefekkür halindeyken Melek Cebrail (a.s.) ilk kez göründü ve O'na Alak Suresi'nin ilk beş ayetini getirdi: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir 'alak'tan (zigottan) yarattı. Oku! Rabbin, en büyük kerem sahibidir. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir."Bu ilk vahyin heyecanı ve ağırlığıyla evine dönen Hz. Peygamber'i, eşi Hz. Hatice "Korkma, Allah'a yemin ederim ki O, seni asla utandırmaz. Çünkü sen, akrabalık bağlarını gözetir, doğru söz söyler, muhtaçlara yardım eder, misafiri ağırlar ve haksızlığa uğrayanların yanında olursun" diyerek teselli etti. Bu, peygamberlik görevinde en büyük destekçisinin kim olacağının ilk işaretiydi.
Davetin Aşamaları ve Müşriklerin Düşmanlığı
İlk üç yıl boyunca İslam'a davet, gizli olarak yapıldı. Bu dönemde ilk inananlar Hz. Hatice, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve Hz. Zeyd bin Hârise (r.a.) oldu. Üç yılın sonunda gelen ilahi emirle davet açıkça yapılmaya başlandı. Hz. Peygamber, Mekkelileri putlara tapmaktan vazgeçip tek olan Allah'a inanmaya (Tevhid) çağırdı.Bu davet, çıkarları kurulu düzene dayanan Kureyş'in ileri gelenlerini rahatsız etti. Putperestliğin bitmesinin, Kâbe sayesinde elde ettikleri ticari ve sosyal statüyü sarsacağından korktular. Başlangıçta alay ve iftiralarla başlayan tepkileri, zamanla Müslümanlara yönelik fiziksel ve psikolojik işkencelere dönüştü. Özellikle köle ve korumasız Müslümanlar (Hz. Bilal, Sümeyye ve Yasir ailesi gibi) ağır işkencelere maruz kaldılar.
Bu baskılar dayanılmaz hale gelince, Hz. Peygamber'in izniyle bir grup Müslüman, adil bir kral olan Necaşi'nin yönettiği Habeşistan'a hicret etti (615).
Boykot ve Hüzün Yılı
Müşrikler, Müslümanların direncini kıramayınca, Hz. Peygamber'i ve O'na inanan Hâşimoğulları'nı sosyal ve ekonomik bir abluka altına aldılar. Üç yıl süren bu boykot döneminde, Müslümanlarla her türlü alışveriş ve insani ilişki yasaklandı. Müslümanlar bu yıllarda büyük zorluklar ve açlık çektiler.Boykotun kalkmasından kısa bir süre sonra, Hz. Peygamber, en büyük iki destekçisini art arda kaybetti. Önce 25 yıllık hayat arkadaşı, sırdaşı Hz. Hatice vefat etti. Kısa bir süre sonra da O'nu çocukluğundan beri himaye eden ve müşriklere karşı koruyan amcası Ebû Tâlib hayata gözlerini yumdu. Bu acı kayıplar nedeniyle bu yıla "Hüzün Yılı" (619) denildi.
Mekke'de desteğini kaybeden Hz. Peygamber, İslam'ı anlatmak için Taif şehrine gitti ancak orada taşlanarak ve hakaretlere uğrayarak geri çevrildi. Bu, peygamberlik hayatının en zorlu anlarından biriydi.
İsra ve Miraç Mucizesi
Bu zorlu dönemin ardından Allah, Peygamberini İsra ve Miraç mucizesiyle teselli etti. Bir gece, Cebrail (a.s.) ile birlikte Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürüldü (İsra). Oradan da göklerin en yüksek katlarına yükseltilerek Allah'ın huzuruna kabul edildi (Miraç). Bu yolculuk sırasında beş vakit namaz farz kılındı.Medine'ye Hicret (622)
Mekke'de İslam'ı yaşama imkanı kalmayınca, Yesrib (daha sonraki adıyla Medine) şehrinden gelen bir grup insanla Akabe mevkinde görüşmeler yapıldı. Medineliler, O'nu ve diğer Müslümanları şehirlerine davet ederek canları pahasına koruyacaklarına dair söz verdiler (Akabe Biatları). Bunun üzerine Hz. Peygamber, Müslümanların gizlice Medine'ye hicret etmelerine izin verdi. En son kendisi, en yakın arkadaşı Hz. Ebû Bekir ile birlikte, müşriklerin suikast planından kurtularak Medine'ye hicret etti. Bu hicret, İslam tarihinde bir dönüm noktası oldu ve İslam takviminin başlangıcı olarak kabul edildi.Bölüm 3: Medine Dönemi (622-632) - İslam Devletinin ve Toplumunun İnşası
Medine'ye hicret, sadece bir mekân değişikliği değil, aynı zamanda dağınık bir cemaatten organize bir topluma ve devlete geçişin başlangıcıydı.- Toplumsal Barışın İnşası: Hz. Peygamber, ilk iş olarak Mekke'den gelen ve her şeyini geride bırakan Muhacirler ile Medineli Müslümanlar olan Ensar arasında bir kardeşlik bağı kurdu. Ayrıca, şehirdeki Yahudi kabileleri ve diğer gruplarla, herkesin hak ve sorumluluklarını belirleyen, tarihin ilk anayasal metinlerinden biri olan "Medine Vesikası"nı imzaladı.
- Mescid-i Nebevî: Sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda bir eğitim merkezi, bir parlamento ve bir sosyal toplanma alanı olan Mescid-i Nebevî'yi inşa etti.
Önemli Savaşlar
Medine'de kurulan bu yeni düzen, Mekkeli müşriklerin tehdidi altındaydı. Bu dönemde Müslümanlar, varlıklarını korumak için bir dizi savunma savaşı yapmak zorunda kaldılar.- Bedir Savaşı (624): Sayıca çok az olmalarına rağmen, Müslümanların Mekkeli müşriklere karşı kazandığı ilk büyük ve ezici zaferdir. Bu zafer, İslam'ın ve Müslümanların Arap Yarımadası'nda ciddiye alınacak bir güç olduğunu kanıtladı.
- Uhud Savaşı (625): Peygamberin emrine itaatsizlik nedeniyle Müslümanların yenilgiye uğradığı ve Hz. Hamza'nın şehit olduğu bir savaştır. Bu savaş, zafer kadar yenilginin de bir imtihan olduğunu ve disiplinin önemini öğreten acı bir ders oldu.
- Hendek Savaşı (627): Mekkeli müşriklerin büyük bir orduyla Medine'yi kuşatması üzerine, Selman-ı Farisi'nin (r.a.) tavsiyesiyle şehrin etrafına hendek kazılarak yapılan ve başarıyla sonuçlanan bir savunma savaşıdır.
Hudeybiye Antlaşması ve Mekke'nin Fethi
628 yılında, Müslümanlar umre yapmak için Mekke'ye doğru yola çıktılar ancak müşrikler tarafından engellendiler. Savaşın eşiğinden dönülerek imzalanan Hudeybiye Antlaşması, görünüşte Müslümanların aleyhine maddeler içerse de, aslında Kureyş'in İslam devletini resmen tanıdığı büyük bir diplomatik zaferdi. Bu antlaşma sonrası barış ortamı, İslam'ın hızla yayılmasını sağladı.Mekkelilerin iki yıl sonra bu antlaşmayı bozmaları üzerine, Hz. Peygamber 10.000 kişilik bir orduyla Mekke'ye yürüdü. Ancak O, intikam peşinde değildi. 630 yılında Mekke, tek bir damla kan akıtılmadan fethedildi. Hz. Peygamber, yıllarca kendisine ve inananlara zulmeden herkese genel af ilan ederek tarihe geçecek bir merhamet örneği gösterdi. Kâbe, putlardan temizlenerek yeniden tevhidin merkezi haline getirildi.
Bölüm 4: Veda Haccı, Vefatı ve Evrensel Mirası
Veda Hutbesi
632 yılında, Hz. Peygamber yüz bini aşkın Müslümanla birlikte son haccını yaptı. Arafat Dağı'nda, insanlık tarihinin en önemli metinlerinden biri olan Veda Hutbesi'ni irad etti. Bu hutbede, can ve mal güvenliği, faizin yasaklanması, kan davalarının kaldırılması, kadın hakları ve insanların ırk veya renk ayrımı olmaksızın eşit olduğu gibi evrensel mesajlar verdi. Hutbesini "Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız: Allah'ın Kitabı (Kur'an) ve Peygamberinin Sünneti" diyerek tamamladı.Vefatı (632)
Veda Haccı'ndan kısa bir süre sonra hastalandı. Hastalığı ağırlaşınca, son günlerini eşi Hz. Aişe'nin (r.a.) odasında geçirdi. 8 Haziran 632 Pazartesi günü, 63 yaşında iken, "En Yüce Dost'a (er-Refîku'l-A'lâ)" diyerek ruhunu teslim etti. Vefatı, tüm İslam dünyasını derin bir yasa boğdu. Naaşı, vefat ettiği odaya defnedildi.Şahsiyeti ve Mirası
Hz. Muhammed (s.a.v.), sadece bir peygamber değil, aynı zamanda örnek bir insandı. Son derece merhametli, affedici, adil, sabırlı ve mütevazıydı. Çocukları çok sever, hayvanlara şefkat gösterir, komşuluk haklarına riayet ederdi. Hayatı boyunca zenginlikten uzak, sade bir yaşam sürdü.O'nun insanlığa bıraktığı en büyük miras, Allah'ın son ve mükemmel dini olan İslam'dır. O, dağınık ve savaşan kabilelerden oluşan bir coğrafyada, tevhid inancı etrafında birleşmiş, adalet ve kardeşlik temelinde yükselen bir medeniyetin temellerini atmıştır. Yaşamı, sözleri (hadisleri) ve uygulamaları (sünneti), Kur'an-ı Kerim'den sonra Müslümanlar için en temel rehber kaynağı olmaya devam etmektedir.