haberci
Efsanevi Üye
Ahmet Mete Işıkara Kimdir?
Ahmet Mete Işıkara, Türkiye'de 'Deprem Dede' olarak tanınan ve deprem bilincinin yaygınlaşmasına büyük katkılar sağlamış önemli bir bilim insanıdır. 22 Ekim 1941 tarihinde Mersin'de doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra, eğitimine İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Bölümü'nde devam etmiştir. 1965 yılında mezun olan Işıkara, aynı yıl İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Geofizik Kürsüsü'nde asistan olarak akademik kariyerine başlamıştır.
Kariyeri ve Araştırmaları
Ahmet Mete Işıkara, 1976 yılında doktorasını tamamlayarak 'Doktor' unvanını almıştır. 1980'lerde Kaliforniya Üniversitesi'nde deprem araştırmaları yaparak uluslararası alanda da adını duyurmuştur. Türkiye'ye dönüşünde, 1991-2002 yılları arasında Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü görevini üstlenmiştir. Bu görevi sırasında, deprem öncesi, anı ve sonrası süreçlerin yönetimi konusunda önemli çalışmalar yapmıştır.
Deprem Dede Fenomeni
1999 yılında yaşanan Marmara Depremi sonrasında, Ahmet Mete Işıkara, kamuoyunu bilgilendirme ve bilinçlendirme misyonunu üstlenmiştir. Televizyon programları ve seminerler aracılığıyla deprem bilinci konusunda toplumu aydınlatmış ve bu dönemde 'Deprem Dede' olarak anılmaya başlanmıştır. Özellikle çocuklara yönelik eğitim programlarıyla, deprem öncesi ve sonrasında nasıl davranılması gerektiğini öğretmiştir.
Ödüller ve Onurlandırmalar
Ahmet Mete Işıkara, bilimsel çalışmaları ve topluma yaptığı katkılar nedeniyle pek çok ödül ve onur belgesi almıştır. Bu ödüller arasında TÜBİTAK Hizmet Ödülü ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarından aldığı teşekkür plaketleri bulunmaktadır.
Vefatı ve Mirası
21 Ocak 2013 tarihinde İstanbul'da hayata gözlerini yuman Işıkara, geride bıraktığı bilgi ve tecrübeyle Türkiye'de deprem bilincinin yaygınlaşmasına büyük katkı sağlamıştır. Onun çabaları, birçok insanın hayatını kurtaracak bilgilerin toplum içinde yayılmasına vesile olmuştur.
Ahmet Mete Işıkara'nın bıraktığı miras, deprem bilincinin sürekli canlı tutulması gerekliliğini bizlere hatırlatmaya devam etmektedir.
Ahmet Mete Işıkara, Türkiye'de 'Deprem Dede' olarak tanınan ve deprem bilincinin yaygınlaşmasına büyük katkılar sağlamış önemli bir bilim insanıdır. 22 Ekim 1941 tarihinde Mersin'de doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra, eğitimine İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Bölümü'nde devam etmiştir. 1965 yılında mezun olan Işıkara, aynı yıl İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Geofizik Kürsüsü'nde asistan olarak akademik kariyerine başlamıştır.
Kariyeri ve Araştırmaları
Ahmet Mete Işıkara, 1976 yılında doktorasını tamamlayarak 'Doktor' unvanını almıştır. 1980'lerde Kaliforniya Üniversitesi'nde deprem araştırmaları yaparak uluslararası alanda da adını duyurmuştur. Türkiye'ye dönüşünde, 1991-2002 yılları arasında Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü görevini üstlenmiştir. Bu görevi sırasında, deprem öncesi, anı ve sonrası süreçlerin yönetimi konusunda önemli çalışmalar yapmıştır.
Deprem Dede Fenomeni
1999 yılında yaşanan Marmara Depremi sonrasında, Ahmet Mete Işıkara, kamuoyunu bilgilendirme ve bilinçlendirme misyonunu üstlenmiştir. Televizyon programları ve seminerler aracılığıyla deprem bilinci konusunda toplumu aydınlatmış ve bu dönemde 'Deprem Dede' olarak anılmaya başlanmıştır. Özellikle çocuklara yönelik eğitim programlarıyla, deprem öncesi ve sonrasında nasıl davranılması gerektiğini öğretmiştir.
Ödüller ve Onurlandırmalar
Ahmet Mete Işıkara, bilimsel çalışmaları ve topluma yaptığı katkılar nedeniyle pek çok ödül ve onur belgesi almıştır. Bu ödüller arasında TÜBİTAK Hizmet Ödülü ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarından aldığı teşekkür plaketleri bulunmaktadır.
Vefatı ve Mirası
21 Ocak 2013 tarihinde İstanbul'da hayata gözlerini yuman Işıkara, geride bıraktığı bilgi ve tecrübeyle Türkiye'de deprem bilincinin yaygınlaşmasına büyük katkı sağlamıştır. Onun çabaları, birçok insanın hayatını kurtaracak bilgilerin toplum içinde yayılmasına vesile olmuştur.
Ahmet Mete Işıkara'nın bıraktığı miras, deprem bilincinin sürekli canlı tutulması gerekliliğini bizlere hatırlatmaya devam etmektedir.