haberci
Efsanevi Üye
ATATÜRK VE TÜRK KADINI
Bayan hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve bilhassa Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere' nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir Ülkemizde, lüzum Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine aynı şekilde mücadele ettiklerini söylemek mümkün değildir Lakin biz kadınlara çoğu batı ülkesinden daha evvel bu yargı Atatürk göre verilmiş ve hatta az kalsın sunulmuştur Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve bayan haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu' ndan, kadınerkek eşitliğinin kabul edildiği çağdaş Türkiye Cumhuriyeti' ne geçiş, bir çok devrimler ile olası olabilmiştir Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir 1926 yılında Büyük Ahali Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını 'şeriat' zincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin yıl evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanına sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşdeğer haklara sahip olan Türk kadınına, 3 TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır 1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve birincil bayan cerrahımız çalışmaya başlamıştır 4 Mayıs 1931' de birincil toplantısını yapan IV TBMM tarafından 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy yaşlı kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı ünlü, ertesi sene da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir diğer yasa ile kadınerkek eşitliği alanında bütün haklar, 'Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı' nın tanınmasıyla verilmiş oluyordu Atatürk' ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşik Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı bayan hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve genelde da dilekçe alanına sokulmuştur Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir:
'Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza aleyhinde gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir Yaşamak aramak etkinlik demektir Bundan nedeniyle bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, öteki bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir'
Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve hürmet, Kurtuluş Savaşı' ndaki gözlemleri ile tamamen perçinleşmiştir 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir samimiyetle dile getirir
'Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından pozitif çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını dek emek verdim, diyemez Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun yaşam kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan daima onlar, defalarca o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza dek aziz ve kutsal bilelim'
Atatürk 30 Mart 1923' de Zaman Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında,
'İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki nesil insandan oluşur Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Olası müdür ama bir cismin yarısı toprağa ast kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?'
Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat arzu haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur
'Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın'
diyerek, yaptıklarının gerekçesini eksik, öz ve harikulade bir açıklama ile belirtmiştir Kadınların giysileri de Atatürk' ün üstünde çok önemle durduğu bir diğer konu olmuştur Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925' de İkdam Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi:
'Bazı yerlerde kadınlar görüyorum oysa, başında bir bez, peştemal ya da buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur Bu tavrın manası neye kötüye işaret eder? Uygar bir irk anası, bir millet kızı için bu acayip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti fazla gülünç gösterir ve anında düzeltilmesi lazımdır'
1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi:
'Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı özenle görebilsinler Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur Önemli olarak şunu öğüt edeyim fakat, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi minimum kurbanlık koyun elde etmek istidadından kurtaramaz'
31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üstüne Atatürk O'na 'Ece' ünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:
'Şunu ek edeyim fakat! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını fazla natürel buldum Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da gerekli görürüm: Övünç duyduğumuz natürel güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda açıkgöz olunuz ve bu gelişmelerin sürekli gerçekleşmesini ihmalkârlık etmeyiniz bununla beraber, esas uğraşmaya zorunlu olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır'
Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstanbul' da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie' nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı 'Milletlerarası Birincil Bayan Kongresi' delegelerine şöyle seslenir:
'Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barışma ve güveni için çalışacağına muhakkak olabilirsiniz'
Yüce önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
'Kadınlarımız için başlıca çaba alanı, esas başarı kazanılması gereken bölge biçim ve kılıkta başarıdan fazla, ışıkla, bilgi ve kültürle, reel faziletle süslenip, donanmaktır Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, tersine böylece çok yönden onların üzerine çıkacak şekilde ışıkla, veri ve kültürle donanacaklarından asla kararsızlık etmeyen ve buna muhakkak emin olanlardanım'
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:
'Bu halk müziği başlıca terbiyesini aileden almaktadır Türk milleti pek analara sahiptir oysa her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir'
Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada, en azimli, inançlı ve kuvvetli desteği Atatürk' ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir Mesela, İtalya' da kadınlar oysa 1948 yılında seçimlere girebilmişler Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında alabilmiştir Uygar Kanun' ları aldığımız İsviçre' de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada misal aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de koşul ayrı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:
'Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta tüm milletlerin üzerinde yer vermiştir Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak gerekli gelecektir Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, meslek hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle deneyim kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor Uygar memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır'
Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk olarak seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir Bu onsekiz Türk kadının ulu meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkin oldukları meclis tutanakları ile sabittir Ayrıca bireysel tutumları da onur vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur Atatürk' ün, çağı ve değişeni yok, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadınerkek eşitliği konularında, 'BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi', 'İnsan Hakları Sözleşmesi' gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır Hür mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak benzer şekilde misal almak durumundadırlar Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider bayan hakları konusunda Atatürk değin önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun değin uğraş ve savaş vermemiştir Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine *
Bayan hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve bilhassa Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere' nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir Ülkemizde, lüzum Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine aynı şekilde mücadele ettiklerini söylemek mümkün değildir Lakin biz kadınlara çoğu batı ülkesinden daha evvel bu yargı Atatürk göre verilmiş ve hatta az kalsın sunulmuştur Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve bayan haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu' ndan, kadınerkek eşitliğinin kabul edildiği çağdaş Türkiye Cumhuriyeti' ne geçiş, bir çok devrimler ile olası olabilmiştir Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir 1926 yılında Büyük Ahali Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını 'şeriat' zincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin yıl evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanına sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşdeğer haklara sahip olan Türk kadınına, 3 TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır 1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve birincil bayan cerrahımız çalışmaya başlamıştır 4 Mayıs 1931' de birincil toplantısını yapan IV TBMM tarafından 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy yaşlı kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı ünlü, ertesi sene da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir diğer yasa ile kadınerkek eşitliği alanında bütün haklar, 'Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı' nın tanınmasıyla verilmiş oluyordu Atatürk' ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşik Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı bayan hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve genelde da dilekçe alanına sokulmuştur Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir:
'Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza aleyhinde gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir Yaşamak aramak etkinlik demektir Bundan nedeniyle bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, öteki bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir'
Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve hürmet, Kurtuluş Savaşı' ndaki gözlemleri ile tamamen perçinleşmiştir 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir samimiyetle dile getirir
'Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından pozitif çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını dek emek verdim, diyemez Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun yaşam kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan daima onlar, defalarca o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza dek aziz ve kutsal bilelim'
Atatürk 30 Mart 1923' de Zaman Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında,
'İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki nesil insandan oluşur Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Olası müdür ama bir cismin yarısı toprağa ast kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?'
Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat arzu haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur
'Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın'
diyerek, yaptıklarının gerekçesini eksik, öz ve harikulade bir açıklama ile belirtmiştir Kadınların giysileri de Atatürk' ün üstünde çok önemle durduğu bir diğer konu olmuştur Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925' de İkdam Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi:
'Bazı yerlerde kadınlar görüyorum oysa, başında bir bez, peştemal ya da buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur Bu tavrın manası neye kötüye işaret eder? Uygar bir irk anası, bir millet kızı için bu acayip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti fazla gülünç gösterir ve anında düzeltilmesi lazımdır'
1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi:
'Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı özenle görebilsinler Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur Önemli olarak şunu öğüt edeyim fakat, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi minimum kurbanlık koyun elde etmek istidadından kurtaramaz'
31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üstüne Atatürk O'na 'Ece' ünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:
'Şunu ek edeyim fakat! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını fazla natürel buldum Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da gerekli görürüm: Övünç duyduğumuz natürel güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda açıkgöz olunuz ve bu gelişmelerin sürekli gerçekleşmesini ihmalkârlık etmeyiniz bununla beraber, esas uğraşmaya zorunlu olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır'
Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstanbul' da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie' nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı 'Milletlerarası Birincil Bayan Kongresi' delegelerine şöyle seslenir:
'Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barışma ve güveni için çalışacağına muhakkak olabilirsiniz'
Yüce önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
'Kadınlarımız için başlıca çaba alanı, esas başarı kazanılması gereken bölge biçim ve kılıkta başarıdan fazla, ışıkla, bilgi ve kültürle, reel faziletle süslenip, donanmaktır Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, tersine böylece çok yönden onların üzerine çıkacak şekilde ışıkla, veri ve kültürle donanacaklarından asla kararsızlık etmeyen ve buna muhakkak emin olanlardanım'
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:
'Bu halk müziği başlıca terbiyesini aileden almaktadır Türk milleti pek analara sahiptir oysa her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir'
Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada, en azimli, inançlı ve kuvvetli desteği Atatürk' ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir Mesela, İtalya' da kadınlar oysa 1948 yılında seçimlere girebilmişler Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında alabilmiştir Uygar Kanun' ları aldığımız İsviçre' de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada misal aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de koşul ayrı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:
'Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta tüm milletlerin üzerinde yer vermiştir Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak gerekli gelecektir Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, meslek hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle deneyim kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor Uygar memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır'
Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk olarak seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir Bu onsekiz Türk kadının ulu meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkin oldukları meclis tutanakları ile sabittir Ayrıca bireysel tutumları da onur vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur Atatürk' ün, çağı ve değişeni yok, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadınerkek eşitliği konularında, 'BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi', 'İnsan Hakları Sözleşmesi' gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır Hür mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak benzer şekilde misal almak durumundadırlar Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider bayan hakları konusunda Atatürk değin önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun değin uğraş ve savaş vermemiştir Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine *