Beyin haritası çekme yöntemlerinden bahsedilirken, genellikle bilgisayarlı EEG (CEEG) cihazının kullanıldığı ve beyin fonksiyonlarının izlendiği belirtilmiş. Bu süreçte, beyin aktiviteleri incelenerek bir beyin haritası oluşturulduğu aktarılmış. Ayrıca bu tür testlerle hafıza ve dikkat performansının da ölçüldüğü belirtiliyor.

Zihin haritası oluşturma sürecine değinildiğinde ise başlangıçta ana fikrin merkeze konularak ana temaların merkezi görüntüden dallar şeklinde yayıldığı açıklanıyor. Bu dalların ise ilgili anahtar görüntüler veya anahtar kelimeler ile desteklendiği ifade ediliyor. Daha sonra konunun dalları ve daha ayrıntılı alt konuların bu ana dalların alt kısımlarında temsil edildiği belirtilmiş.

Beyin kimyasının bozulması durumunda neler olabileceğine ilişkin verilen bilgide, kimyasal iletimlerdeki bozulmanın duygusal dalgalanmalara neden olabileceği ifade edilmiş. Bu durumda hasta, birbirini takip eden mani dönemler, depresyon süreçleri yaşayabilir ve normal ruh hali arasında değişimler geçirebilir.

Beyin dalgalarının ölçümü ise beyinden yayılan elektrik sinyallerinin kafatasına bağlanan alıcılar aracılığıyla ölçüldüğü söyleniyor. Bu sinyallerin elektroensefalogram (EEG) adı verilen bir cihaz aracılığıyla ölçüldüğü ve bu sinyallere "beyin dalgaları" denildiği belirtilmiş.

Tony Buzan'ın Zihin Haritaları tekniğinin tarihçesi ve gelişimi hakkında bilgi verilirken, önemli dehaların çalışma ve not alma yöntemlerinden esinlenerek bu tekniğin geliştirildiği ve öğrenme süreçlerinin etkinleştirilmesi üzerine odaklandığı ifade edilmiş.

Son olarak beyindeki kimyasal dengesizliklerin sebeplerinden biri olarak nörotransmiterlerin dengesizliğinin beyinde kimyasal bir bozukluğa yol açabileceği belirtilmiş. Nörotransmiterler arasında serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi önemli kimyasalların bulunduğu ve bu kimyasallardaki dengesizliğin çeşitli ruh hali bozukluklarına neden olabileceği vurgulanmış.

Ayrıca kaygı bozukluğu durumunda beyindeki kimyasal olaylardan bahsedilirken, anksiyete belirtilerini düzenleyen devrelerdeki işlev bozuklukları ve çeşitli nörotransmitterlerle ilişkili kimyasal etmenlerin kaygı bozukluklarının gelişiminde rol oynadığı ifade edilmiş. Bu durumda serotonin, GABA, norepinefrin gibi bileşenlerin anksiyete sürecinde etkili olduğu belirtilmiş.