Bilinemezcilik Nedir?

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan SoruCevap
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
S

SoruCevap

Bilinemezcilik Nedir?
Bilinemezcilik

Nesnelerin kendiliklerinin hic bir zaman bilinemeyeceğini ilerisuren felsefe akımı Bilinemezcilik terimi, ilkin, İngiliz duşunuru Huxley tarafından Yunanca bilinemez anlamını veren agnôstos sozcuğunden turetilerek kendi oğretisini adlandırmak icin kullanılmıştır ve pek yenidir Terim, daha sonra, geriye goturulerek butun bilinemezci oğretileri kapsamıştır Bilinemezcilik, tarihsel olarak, bilimin denetinden yoksun insan duşuncesinin duştuğu buyuk yanılgılara bir tepki olarak belirmiştir Bu tepkiyi ilkin antikcağ Yunan bilgicileri gostermişlerdir, duyumcu olan bu sofistlere gore bilgi duyuların sonucudur, duyularımızla elde ettiğimizin dışında başkaca hic bir bilgiye erişemeyiz Her kişinin duyusu kendine gore olduğundan her kişinin bilgisi de zorunlu olarak kendine gore olacaktır, herkes icin gecerli bir bilgi olamaz

İnsan, kendisi icin bilinebilecek tek şeyle, kendisiyle yetinmelidir Antikcağ Yunanlıları, tarihsel koşulları icinde, bu tepkiyi gostermekte haklıydılar Ne var ki bilinemezcilik akımı Kant'dan, Auguste Comte'dan, Spencer'den, William James'den gecerek yuzyılımızın ilginc duşunurleri Sartre'lara ve Camus'lere kadar surupgelmiş bulunmaktadır Kant'a gore ancak gorunen bilinebilir, oz bilinemez:, Bizler sırlarla dolu bir evrende bir ruyanın ruyasını gormekteyiz Gercekte bildiğimiz hic bir şey yoktur Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir sujenin birbirlerine olan ilişkisinden doğmuştur Amerikalı pragmacı William Jamese gore, İnsanın evrendeki durumu, bir kedinin kitaplıktaki durumu gibidir Gorur ve işitir, ama hic bir zaman anlayamaz

Pozitivist Auguste Comte'a gore, Nesneler ustu metafizik kadar nesnelerin kendisi fizik de bilinemez Bilim, bu iki bilinemez alanın ortasında, sadece duyularımızla algıladığımız deney ve gozlemlerin konusu olan olgularla uğraşabilir Akıma adını koymuş olan on dokuzuncu yuzyıl İngiliz duşunuru Huxley de aynı kanıdadır Yirminci yuzyılın Fransız duşunuru Camus'ye gore de, Evren uyumsuzdur ve bilinemez İşte ağac sertliğini duyuyoruz Bu kadarla yetinmek zorundayız Bilim, giderek bize elektronların bir cekirdek cevresinde toplandıkları gorunmez bir gezegenler takımından soz edecektir Bu bir varsayımdır Boylece donup dolaşıp şiirin alanına geldiğimizi ve hic bir şeyi bilemeyeceğimizi anlarız Butun bu yanlış duşunceler cağdaş diyalektiği bilmemenin ya da bilmez gorunmenin sonucudur Metafizik bilinemezcilik haklıdır, cunku metafizik birtakım gercekdışı tasarımlarla uğraşır, gercek olmayan şey yok demektir ve yok olan şey de elbette bilinemez

Oysa bilimci olduklarını iddia eden butun bilinemezcilik'ler bilimdışıdırlar, cunku bilimin konusu olan nesnelerin kendilikleriyle bilimin amacı olan bilinebilirliği yadsımaktadırlar Bu bilinemezcilik'lere, cağdaş diyalektikten cok once, Alman duşunuru idealist Hegel gereken karşılığı vermiştir: Bir nesnenin butun niteliklerini biliyorsanız nesnenin kendiliği (Fr Chose en soi, Al Ding an Sich, Os Bizatihi şey)'ni de biliyorsunuz demektir Geriye bu nesnenin sizin dışınızda vorolmasından başka hic bir şey kalmamaktadır Duyularınız size bu gerceği de oğrettiği zaman Kant'ın o unlu bilinmez'inin geri kalan yanını da kavramış olursunuz Bununla beraber Kant, yaşamının son yıllarında, inana yer bırakmak icin bilgiyi sınırlandırmakistediğini itiraf etmiştir Gercekten de bilinemezcilik her zaman Tanrıbilimden ve dolayısıyla egemen sınıflardan yana olmuştur Cunku nesnel gercekliğin bilinemeyeceğini soylemek, insanları inana cağırmak demektir Unlu bir diyalektikci şoyle der: Boylesine goruşlerin nicin ilerisurulduğu sorulabilir Cunku bilgi ışık sacar, ışıksa herkesi hoşnut etmez Karanlık cıkarlar ancak karanlıklarda elde edilir Bilgiyle aydınlanan insan daha once goremediği ve yapamadığı bircok şeyi gorebilir ve yapabilir Buysa karanlık sacan somuruculerin olesiye korktukları bir şeydir Bilinemezcilik, bicimle ozu ayrıştırmaktan ve gorunuşten gerceğe gecememekten doğmuştur Antikcağ Yunan felsefesinde şuphecilik biciminde belirmiş olan bilinemezcilik giderek bilimi yadsımaya varmış ve bilmeye uğraşmaktansa bilinemez saymanın kolaylığı ve rahatlığı icinde hızla yayılmıştır

Şupheciler ya şuphe ettikleri icin bilinemez sayıyorlar ya da bilinemez saydıkları icin şuphe ediyorlardı Onlar icin bu bir yontemdi, doğa bilimlerinden yararlanamayan duşunsel felsefenin aşırı tasarımlarına bir tepki olarak ilerisurulmuştu Ama XVIII, XIX ve XX yuzyıl bilinemezcilerinin, boyle bir durumda bulunmadıkları gibi boylesine tepkileri de gereksemedikleri kesindir Unlu bir diyalektikcinin dediği gibi, kaucuk yapıyoruz, demek ki kaucuğun ne olduğunu biliyoruz Engels, Utopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm adlı yapıtında şoyle der: Kavranamaz nesneler, bilimin dev adımlarıyla ilerlemesi sırasında kavrandılar, cozumlendiler, ustelik yeniden uretildiler Uretebildiğimiz şeyin bilinemez olduğunu elbette duşunemeyiz Bugun de bilmediklerimiz vardır, ama bugun bilmediklerimizi yarın bileceğimizden şuphe etmeye hic bir neden yoktur
 
S

Turk Bilim Adamları Buluşları Ve Calıştığı Alanlar

S

Matbaa İcadından Onceki Durumu Ve Gunumuzdeki Durumu Nedir

  1. Konular

    1. 1.282.334
  2. Mesajlar

    1. 1.682.347
  3. Kullanıcılar

    1. 32.038
  4. Son üye

Geri
Üst Alt