haberci
Efsanevi Üye
[/B] Marmara Cezaevinde tutuklu bulunan ve milletvekilliği düşürülen Can Atalay, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağın tutukluluğuna ilişkin yaptığı değerlendirmede, "İktidar, iktidarının devamı için kurgular derdinde olduğu için her konuda olduğu gibi ayağına dolaşanları ayak altından kaldırmak yolunu seçip Ümit Özdağı hapse yolladı" dedi.
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağın 11 Haziranda "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında hakim karşısına çıktı. İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, Özdağın tutukluluk halinin devamına karar verildi. 17 Hazirana ertelenen davada bugün ikinci duruşma görülecek. Milletvekilliği düşürülen avukat Can Atalay, Özdağın tutuklanmasını gerekçelendirdiği yazısında şunları kaydetti:
"Ümit Özdağ Davasında ikili hukuka itiraz için dört neden"
"Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ aylar sonra hakim karşısına çıkıyor. Bir siyasal partinin genel başkanı olarak muhatap olduğu hukuksuzluğu dört başlıkla gerekçelendireceğim: Birincisi iddianamenin dayanaksızlığı, ikincisi otoriter bir hukuk anlayışıyla özgürlüğünden mahrum edildiği, üçüncüsü siyaset ve hukuk zeminlerinin birbiriyle karıştığı bir dava olması, dördüncüsü silahlara veda sürecinin eleştirel görüşlere de açık olması gerektiği.
"Birinci neden: İddianamenin oluşma süreci"
Özdağın hapiste tutulduğu dosya nasıl oluşturuldu? 19 Ocakta Antalyada yaptığı bir konuşmada Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile Ankarada gözaltına alındı ve İstanbula getirildi. Doğal olarak soruşturma iddianameye dönüştüğünde dosya yetkili Antalya Mahkemesine gönderilecekti. Niyet başka olunca süreç de hukuka göre değil istenen sonuca göre ilerledi. Özdağ, Emniyette ve Adliyede elde bekletilirken hızlıca ikinci bir halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik dosyası oluşturuldu. İddianın dayanağı tweetlerdi. İçeriklerine katılmadığımı belirtmem gereksiz sanırım. Tweetlerin üçü 2020, biri 2021, onu 2022, on üçü 2023 ve ikisi 2024 tarihliydi. Siyasal konjonktür değişene kadar soruşturmaya gerek görülmemişlerdi.
Antalyadaki konuşma nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Ankarada gözaltına alındı ve ikameti Ankarada iken ikinci dava dosyası gerekçesiyle tutuklanıp İstanbulda Cezaevine konuldu. Yıllar ve mekanlar önemli değildi. Çünkü, konjonktür değişmiş, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirileri iktidarın bardağını taşırmış, bir bölümü milletvekiliyken yaptığı paylaşımları toparlanarak yeni bir suç iddiası oluşturulmuştu. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik için hukuken aranacak ilk ölçüt açık ve yakın tehlike ölçütüydü. Ancak, önemlice bölümü hayli eskimiş açıklamaların açık ve yakın tehlike oluşturması hukuken ikna edici olması gerektiği önemli değildi. İddianamede bu açık ve yakın tehlike bağı ya hiç kurulmamış ya da bağ hukuken ikna edici olmaktan uzak durumda.Seçmeci, toplamacı yöntemle düzenlenen iddianame hukuken ikna edici olamadı.
"İkinci neden: Tüm yurttaşlar için aynı hukuk"
Özdağın özgürlüğü için ikinci neden kendisinin ülkemizde hukukun askıya alınmasının bir başka adı olan ikili hukuk ya da düşman hukuku sonucu hapiste olmasıdır. Özdağ, hapse girmeden çok önce bu tehlikeye karşı açık tutum aldı. Can Atalay Olayında Anayasa Mahkemesi kararının tanınmaması, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kritik dönemeçte Türkiye Barolar Birliğinin düzenlediği yürüyüşe katıldı, itirazlarını dile getirdi. İkili hukuk/düşman hukuku uyarılarına hapisteyken de devam etti. Hapisteyken olayın çok yönlü olduğunu daha açık gördüğünü yazdı, söyledi. Osman Kavalanın muhatap olduğu hukuksuzluğu şimdi/hapiste çok daha iyi anladığını yazdı. Gezi Davasında yapılanlar ile düşman hukuku bağlantısını vurguladı.
Ayşe Barımın, tahliye kararına rağmen Kanunda bulunmayan usullerle tahliyesinin engellenmesinin önemli bir örnek olduğunu yazdı. Özdağ, değerlendirmesini eşit yurttaşlık, ikili hukuk, düşman ceza hukuku kavramları üzerinden yazmayı/açıklamayı sürdürüyor. Eşit yurttaşlık meselesi 1793 Fransız (Jakoben) Anayasasından başlayarak Avrupayı köklü biçimde dönüştüren 1848 devrimlerinden bu yana insanlığın gündemi, bir anlamda da müşterek kazanımıdır. İkili hukuk ve düşman ceza hukuku kavramları, 2. Dünya Savaşında faşizmin yenilmesinden bu yana demokratik çevrelerin uluslararası düzeyde kullandığı kavramlardır. Özdağ, siyasal iktidarın ve çevresinde semiren çevrenin dışında kalan tüm yurttaşların eşit yurttaş muamelesi görmediğini, muhaliflere farklı hukuk uygulandığını ve bu farklılığın düşman ceza hukuku niteliği kazandığını vurguluyor. Siyasal iktidarın bekasına bağlı olarak inşa edilen kuralsızlık halini ikili hukuk olarak tanımlıyor. Özdağın kullandığı kavramlar önemlidir. Uyarıcı/dikkate alınması gereken kavramlardır.
Üçüncü neden: Siyaset ve hukuk zeminlerinin birbiriyle karıştığı bir dava olması
Yıllar öncesinin yazıları, paylaşımları; iktidarın ihtiyaç duyduğu herhangi bir anda bir "torba"ya doldurarak siyasetçilerin tehdit edilmesi, mahkemelerle boğuşur duruma getirilmesi ve hatta özgürlüklerinden mahrum edilmeleri yöntemine güçlü biçimde itiraz etmeliyiz. Siyaseti siyaset zemininde hukuku hukuk zeminde konuşmalıyız. Özdağ Davasında bu farklı iki zemin kuvvetlice birbirinin içine sokuldu. Son yıllarda nerdeyse hakim yöntem oldu. Tehlikeli gidişe her yurttaş ses yükseltmelidir.
"Dördüncü neden: Silahlara Veda Sürecinde her görüşe özgürlük"
Özdağ, silahlara veda sürecini ülkemiz bakımından sakıncalı görmekteyken, önemli ve gerekli görmekteyim. Öncelikli olan farklılıklarımız değil. Sürece karşı çıkan/destek olan/kararsız duran bütün siyasal hareketlerin ve yurttaşların fikirlerini özgürce dile getirmeleri ve tartışabilmeleri gerekir. Böylesi bir demokratik ortam Kürt Sorununun çözümünün zorunlu ilk adımıdır. İktidar, iktidarının devamı için kurgular derdinde olduğu için her konuda olduğu gibi ayağına dolaşanları ayak altından kaldırmak yolunu seçip Ümit Özdağı hapse yolladı. Böylesi gayri hukuki, anti-demokratik müdahalelerle silahsız siyaset yönünde hayırlı sonuçlar beklemek de olanaklı değildir. Ümit Özdağ gibi karşı olanlar da destekleyenler de kamuoyu önünde özgür bir tartışma yapabilmelidir. Çünkü hedefimiz, her görüşün kendini özgürce ifade edebileceği özgür, demokratik bir Türkiyedir."
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağın 11 Haziranda "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında hakim karşısına çıktı. İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, Özdağın tutukluluk halinin devamına karar verildi. 17 Hazirana ertelenen davada bugün ikinci duruşma görülecek. Milletvekilliği düşürülen avukat Can Atalay, Özdağın tutuklanmasını gerekçelendirdiği yazısında şunları kaydetti:
"Ümit Özdağ Davasında ikili hukuka itiraz için dört neden"
"Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ aylar sonra hakim karşısına çıkıyor. Bir siyasal partinin genel başkanı olarak muhatap olduğu hukuksuzluğu dört başlıkla gerekçelendireceğim: Birincisi iddianamenin dayanaksızlığı, ikincisi otoriter bir hukuk anlayışıyla özgürlüğünden mahrum edildiği, üçüncüsü siyaset ve hukuk zeminlerinin birbiriyle karıştığı bir dava olması, dördüncüsü silahlara veda sürecinin eleştirel görüşlere de açık olması gerektiği.
"Birinci neden: İddianamenin oluşma süreci"
Özdağın hapiste tutulduğu dosya nasıl oluşturuldu? 19 Ocakta Antalyada yaptığı bir konuşmada Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile Ankarada gözaltına alındı ve İstanbula getirildi. Doğal olarak soruşturma iddianameye dönüştüğünde dosya yetkili Antalya Mahkemesine gönderilecekti. Niyet başka olunca süreç de hukuka göre değil istenen sonuca göre ilerledi. Özdağ, Emniyette ve Adliyede elde bekletilirken hızlıca ikinci bir halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik dosyası oluşturuldu. İddianın dayanağı tweetlerdi. İçeriklerine katılmadığımı belirtmem gereksiz sanırım. Tweetlerin üçü 2020, biri 2021, onu 2022, on üçü 2023 ve ikisi 2024 tarihliydi. Siyasal konjonktür değişene kadar soruşturmaya gerek görülmemişlerdi.
Antalyadaki konuşma nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Ankarada gözaltına alındı ve ikameti Ankarada iken ikinci dava dosyası gerekçesiyle tutuklanıp İstanbulda Cezaevine konuldu. Yıllar ve mekanlar önemli değildi. Çünkü, konjonktür değişmiş, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirileri iktidarın bardağını taşırmış, bir bölümü milletvekiliyken yaptığı paylaşımları toparlanarak yeni bir suç iddiası oluşturulmuştu. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik için hukuken aranacak ilk ölçüt açık ve yakın tehlike ölçütüydü. Ancak, önemlice bölümü hayli eskimiş açıklamaların açık ve yakın tehlike oluşturması hukuken ikna edici olması gerektiği önemli değildi. İddianamede bu açık ve yakın tehlike bağı ya hiç kurulmamış ya da bağ hukuken ikna edici olmaktan uzak durumda.Seçmeci, toplamacı yöntemle düzenlenen iddianame hukuken ikna edici olamadı.
"İkinci neden: Tüm yurttaşlar için aynı hukuk"
Özdağın özgürlüğü için ikinci neden kendisinin ülkemizde hukukun askıya alınmasının bir başka adı olan ikili hukuk ya da düşman hukuku sonucu hapiste olmasıdır. Özdağ, hapse girmeden çok önce bu tehlikeye karşı açık tutum aldı. Can Atalay Olayında Anayasa Mahkemesi kararının tanınmaması, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin kritik dönemeçte Türkiye Barolar Birliğinin düzenlediği yürüyüşe katıldı, itirazlarını dile getirdi. İkili hukuk/düşman hukuku uyarılarına hapisteyken de devam etti. Hapisteyken olayın çok yönlü olduğunu daha açık gördüğünü yazdı, söyledi. Osman Kavalanın muhatap olduğu hukuksuzluğu şimdi/hapiste çok daha iyi anladığını yazdı. Gezi Davasında yapılanlar ile düşman hukuku bağlantısını vurguladı.
Ayşe Barımın, tahliye kararına rağmen Kanunda bulunmayan usullerle tahliyesinin engellenmesinin önemli bir örnek olduğunu yazdı. Özdağ, değerlendirmesini eşit yurttaşlık, ikili hukuk, düşman ceza hukuku kavramları üzerinden yazmayı/açıklamayı sürdürüyor. Eşit yurttaşlık meselesi 1793 Fransız (Jakoben) Anayasasından başlayarak Avrupayı köklü biçimde dönüştüren 1848 devrimlerinden bu yana insanlığın gündemi, bir anlamda da müşterek kazanımıdır. İkili hukuk ve düşman ceza hukuku kavramları, 2. Dünya Savaşında faşizmin yenilmesinden bu yana demokratik çevrelerin uluslararası düzeyde kullandığı kavramlardır. Özdağ, siyasal iktidarın ve çevresinde semiren çevrenin dışında kalan tüm yurttaşların eşit yurttaş muamelesi görmediğini, muhaliflere farklı hukuk uygulandığını ve bu farklılığın düşman ceza hukuku niteliği kazandığını vurguluyor. Siyasal iktidarın bekasına bağlı olarak inşa edilen kuralsızlık halini ikili hukuk olarak tanımlıyor. Özdağın kullandığı kavramlar önemlidir. Uyarıcı/dikkate alınması gereken kavramlardır.
Üçüncü neden: Siyaset ve hukuk zeminlerinin birbiriyle karıştığı bir dava olması
Yıllar öncesinin yazıları, paylaşımları; iktidarın ihtiyaç duyduğu herhangi bir anda bir "torba"ya doldurarak siyasetçilerin tehdit edilmesi, mahkemelerle boğuşur duruma getirilmesi ve hatta özgürlüklerinden mahrum edilmeleri yöntemine güçlü biçimde itiraz etmeliyiz. Siyaseti siyaset zemininde hukuku hukuk zeminde konuşmalıyız. Özdağ Davasında bu farklı iki zemin kuvvetlice birbirinin içine sokuldu. Son yıllarda nerdeyse hakim yöntem oldu. Tehlikeli gidişe her yurttaş ses yükseltmelidir.
"Dördüncü neden: Silahlara Veda Sürecinde her görüşe özgürlük"
Özdağ, silahlara veda sürecini ülkemiz bakımından sakıncalı görmekteyken, önemli ve gerekli görmekteyim. Öncelikli olan farklılıklarımız değil. Sürece karşı çıkan/destek olan/kararsız duran bütün siyasal hareketlerin ve yurttaşların fikirlerini özgürce dile getirmeleri ve tartışabilmeleri gerekir. Böylesi bir demokratik ortam Kürt Sorununun çözümünün zorunlu ilk adımıdır. İktidar, iktidarının devamı için kurgular derdinde olduğu için her konuda olduğu gibi ayağına dolaşanları ayak altından kaldırmak yolunu seçip Ümit Özdağı hapse yolladı. Böylesi gayri hukuki, anti-demokratik müdahalelerle silahsız siyaset yönünde hayırlı sonuçlar beklemek de olanaklı değildir. Ümit Özdağ gibi karşı olanlar da destekleyenler de kamuoyu önünde özgür bir tartışma yapabilmelidir. Çünkü hedefimiz, her görüşün kendini özgürce ifade edebileceği özgür, demokratik bir Türkiyedir."