- Katılım
- 27 Aralık 2022
- Mesajlar
- 342.240
- Çözümler
- 4
- Tepkime puanı
- 653
- Puan
- 113
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- forumsitesi.com.tr
- Credits
- 1.489
- Meslek
- Webmaster
Dua, müminin en büyük gücü, Rabbi ile arasındaki en özel bağ ve ibadetin özüdür. Bu konuyu üç başlık altında ele alalım: Duanın gücü, kabulünün şartları ve her duanın karşılık bulup bulmadığı meselesi.
Duanın gücü, onun sıradan bir istek listesi olmasından değil, kulun acziyetini itiraf edip her şeye gücü yeten Yaratıcı'ya sığınması eylemi olmasından gelir.
Evet, alimler duanın daha makbul olması için bazı şartlar ve edepler belirlemişlerdir. Bunlar, duanın "kalitesini" artıran unsurlardır:
Bu, konunun en can alıcı noktasıdır. Cevap, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) bir hadis-i şerifinde gizlidir: Evet, samimiyetle ve şartlarına uygun yapılan her duaya mutlaka bir karşılık verilir. Ancak bu karşılık, bizim sandığımız gibi tek bir şekilde olmayabilir.
Hadis-i şerife göre, bir mümin günah bir şey istemedikçe veya sıla-i rahmin (akrabalık bağlarının) kopmasını talep etmedikçe, Allah onun duasına şu üç şekilden biriyle mutlaka karşılık verir:
Özetle, samimi bir kalple ve helal bir ağızla yapılan hiçbir dua boşa gitmez. Ya dünyada istediğimiz verilir, ya başımızdan bir kötülük savulur ya da en çok ihtiyacımız olan ahiret için en değerli azık olarak saklanır. Bu yüzden mümin, sonucunu nasıl göreceğini düşünmeden, Rabbinin kapısını çalmaktan asla vazgeçmez.
Duanın Gücü ve Önemi
Duanın gücü, onun sıradan bir istek listesi olmasından değil, kulun acziyetini itiraf edip her şeye gücü yeten Yaratıcı'ya sığınması eylemi olmasından gelir.
- İbadetin Özüdür: Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Dua, ibadetin ta kendisidir" buyurur. Çünkü dua eden kişi, kendisinin muhtaç, Rabbinin ise her türlü ihtiyacı gideren mutlak güç sahibi olduğunu ikrar eder. Bu, imanın en temel tezahürüdür.
- Allah'ın Vaadi Vardır: Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de net bir şekilde şöyle buyurur: "Rabbiniz dedi ki: Bana dua edin, size icabet edeyim (karşılık vereyim)." (Mü'min, 40/60). Bir başka ayette ise, "Kullarım sana beni sorduklarında, (bilsinler ki) gerçekten ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına karşılık veririm." (Bakara, 2/186) diyerek bu kapının her zaman açık olduğunu müjdeler.
- Müminin Silahıdır: Dua, zorluklar, sıkıntılar ve imtihanlar karşısında müminin en etkili manevi silahıdır. İnsanın gücünün bittiği yerde, duanın gücü başlar.
Duanın Kabul Olmasının Şartları Var mıdır?
Evet, alimler duanın daha makbul olması için bazı şartlar ve edepler belirlemişlerdir. Bunlar, duanın "kalitesini" artıran unsurlardır:
- İhlas ve Samimiyet: Duanın sadece ve sadece Allah rızası için yapılması, O'ndan başkasından bir beklenti içinde olunmamasıdır.
- Huzur-u Kalp ve Yakin (İnanarak İstemek): Dikkati dağınık, ne dediğini bilmez bir halde değil, tüm kalp ve zihinle Allah'a yönelerek istemektir. Peygamberimiz, "gafil bir kalple" yapılan duanın kabul olmayacağını belirtir. Kişi, "Acaba kabul olur mu?" şüphesiyle değil, "Rabbim beni duyuyor ve O'nun hazinesi sonsuzdur, mutlaka karşılık verecektir" inancıyla dua etmelidir.
- Helal Lokma: Duanın kabulündeki en kritik şartlardan biri, kişinin yediğinin, içtiğinin ve giydiğinin helal yollardan kazanılmış olmasıdır. Peygamberimiz, haramla beslenen birinin duasının nasıl kabul olacağını hayretle sorduğu bir örnek verir.
- Hayırlı ve Meşru Şeyler İstemek: Günah olan bir şeyi (örneğin birine kötülük etmeyi) veya akrabalık bağlarının kopmasını istemek gibi meşru olmayan taleplerin duada yeri yoktur.
- Sabır ve Israr: Dua edip hemen sonucunu göremeyince "Dua ettim ama kabul olmadı" diyerek pes etmemek gerekir. Duada sabırlı ve ısrarcı olmak, Allah'a olan güvenin bir göstergesidir.
- Duanın Edepleri: Duaya Allah'a hamd ve Peygamberimize salavat ile başlamak, abdestli olmak, kıbleye yönelmek, elleri açarak istemek ve sonunda yine salavat ve hamd ile bitirmek duanın makbuliyetini artıran güzelliklerdir.
Her Dua Kabul Olur mu?
Bu, konunun en can alıcı noktasıdır. Cevap, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) bir hadis-i şerifinde gizlidir: Evet, samimiyetle ve şartlarına uygun yapılan her duaya mutlaka bir karşılık verilir. Ancak bu karşılık, bizim sandığımız gibi tek bir şekilde olmayabilir.
Hadis-i şerife göre, bir mümin günah bir şey istemedikçe veya sıla-i rahmin (akrabalık bağlarının) kopmasını talep etmedikçe, Allah onun duasına şu üç şekilden biriyle mutlaka karşılık verir:
- İstenilen Şeyin Aynen ve Aceleyle Dünyada Verilmesi: Allah, kulunun istediği şeyi hikmetine uygun görürse, onu bu dünyada hemen veya bir süre sonra verir. Bu, bizim en çok beklediğimiz karşılık şeklidir.
- Karşılığında Bir Musibetin Giderilmesi: Allah, istenen şey yerine, o duaya karşılık olarak kişiden gelmekte olan bir kötülüğü, bir hastalığı veya bir musibeti kaldırır. Kul, belki de istediği olmadı diye üzülürken, o duası sayesinde başına gelecek çok daha büyük bir felaketten korunduğunun farkında bile olmaz. Bu, ilahi merhametin gizli bir tecellisidir.
- Ahiret İçin Sevap Olarak Saklanması: Allah, kulunun istediği şeyi dünyada vermeyip, karşılığını ahiretteki sevap hanesine kaydeder. Hadisin devamında belirtildiğine göre, kıyamet gününde insanlar, dünyada kabul edilmemiş dualarının karşılığını muazzam sevaplar olarak görünce, "Keşke dünyada hiçbir duamız kabul edilmeseydi de hepsi buraya kalsaydı" diye arzu edeceklerdir.
Özetle, samimi bir kalple ve helal bir ağızla yapılan hiçbir dua boşa gitmez. Ya dünyada istediğimiz verilir, ya başımızdan bir kötülük savulur ya da en çok ihtiyacımız olan ahiret için en değerli azık olarak saklanır. Bu yüzden mümin, sonucunu nasıl göreceğini düşünmeden, Rabbinin kapısını çalmaktan asla vazgeçmez.