Halide Edip Adıvar'ın Amerikan mandasını savunduğu iddiasıyla ilgili yapılan tartışmalar, dönemin siyasi ve sosyal koşullarına odaklanmaktadır. Halide Edip Adıvar, Amerika'nın ülkeyi koruyacağına inandığına dair görüşlerini belirtmiştir. Ancak bu durum, o dönemdeki genel politik ve ideolojik akımların etkisiyle değerlendirilmelidir.

Halide Edip'in yurt dışına gidişi ise, Cemal Paşa'dan aldığı teklifle eğitim alanında gönüllü olarak çalışmak için Suriye ve Lübnan'a gitmesiyle gerçekleşmiştir. Bu seyahatleri genel olarak Osmanlı Devleti'nin eğitim politikaları ve reform çabaları çerçevesinde değerlendirilebilir.

ABD mandası terimi ise, I. Dünya Savaşı sonrasında Milletler Cemiyeti adına bazı ülkeleri kendi kendilerini yönetecek düzeye ulaştırıp bağımsızlıklarını kazanana kadar bazı büyük devletler tarafından yönetilmesi gereken bir yetkiyi ifade etmektedir.

Sosyalizmin amacı ise, kapitalist ekonomiyi ortadan kaldırarak ortak mülkiyet anlayışına dayalı bir ekonomik düzen oluşturmak olarak tanımlanabilir. Bu hedef genellikle devrimci bir perspektifle ele alınmış ve ekonomik eşitliği sağlamayı amaçlamıştır.

Halide Edip'in yer aldığı cemiyetin ise, Wilson Prensipleri Cemiyeti olduğu belirtilmiştir. Bu cemiyetin kuruluşunda Halide Edip'in de bulunduğu ve Amerikan mandasını talep etmek amacıyla girişimlerde bulunduğu ifade edilmiştir.

Mandasına girmek terimi ise, güçlü bir ülkenin koruması altına girmeyi ifade etmektedir. Mandasıyla ilgili yapılan talepler dönemin siyasi dinamikleri ve uluslararası ilişkiler bağlamında değerlendirilmelidir.

Son olarak, Amerikan mandasını talep edenler arasında Halide Edip'in yanı sıra Refik Halid, Ali Kemal, Hüseyin Avni, Ragıp Nurettin gibi isimlerin yer aldığı ve Amerika Başkanı Wilson'a bir muhtıra göndererek resmi taleplerini ilettikleri belirtilmiştir.