Son Konular

Hasan Hilmi Efendi

ZeberusZeberus doğrulanmış üyedir.

(¯´•._.• Webmaster •._.•´¯)
Yönetici
Katılım
27 Aralık 2022
Mesajlar
342.242
Çözümler
4
Tepkime puanı
1.010
Puan
113
Yaş
36
Konum
Adana
Web sitesi
forumsitesi.com.tr
Credits
1.765
Meslek
Webmaster
Hasan Hilmi Efendi

HASAN HİLMİ EFENDİ

On dokuzuncu yüzyıl Anadolu velîlerinden. İsmi Hasan Hilmi olup, babasıAbdullahÜmmî, dedesi Hasan Efendidir. 1825(H.1240) senesinde Kastamonu iline bağlı Azdavay ilçesinde doğdu. 1911 (H.1329) senesinde İstanbul'da vefât etti. Kabri, Süleymâniye Câmii bahçesindedir.

Ümmî yâni okuma yazma bilmemesine rağmen gönül ehli velî bir zâtın oğlu olan Hasan Hilmi Efendi, Kur'ân-ı kerîm okumayı, sarf, nahiv ve temel dînî bilgileri memleketinin âlimlerinden öğrendi. Ümmî Abdullah Efendi oğlunu daha fazla ilim tahsîl etmesi için İstanbul'a gönderdi. Mahmûd Paşa Medresesine yerleşen HasanHilmi Efendi, fıkıh, tefsîr, hadîs ve diğer ilimleri Nevşehirli Büyük Ahmed Hâzım Efendi ile Küçük Ahmed Hâzım Efendilerden okudu. Her iki hocası da ona icâzet verdiler. Bu sırada Ahmed bin Süleymân Ervâdî'nin İstanbul'a gelip Ayasofya Câmiinde iki sene okuttuğu hadîs derslerine Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte devâm etti.

Hasan Hilmi Efendi, Bâb-ı âlî karşısındaki Fâtıma SultanCâmii müezzinliğine tâlib oldu. Dersleri-

ne devâm ettiği medreseye de yakın olan bu câmiyi kısa zamanda tâmir ettirdi. Önceden pek cemâati bulunmayan bu câminin cemâati fazlalaştı. Genç yaşta gönüllü olarak tâlib olduğu bu câminin baş müezzinliğine getirildi.

Bir Cumâ günü cemâattan yaşlı bir zât, Hasan Hilmi Efendiye, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'yi kasdederek; "Nerededir oğlum o pîr-i zaîf?" diye sordu. Hasan HilmiEfendi; "Dergâha gitti biraz sonra gelir." cevabını verdi. Bu konuşmanın bitimini müteâkip Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî geldi. Yaşlı zât ona dönüp; "Hazret!O dergâh nerededir? Bize göster. Gittiğin doğru yola biz de gitmek isteriz." deyince, Gümüşhânevî; "Benim esas hocam ve feyiz pınarım burada değiller. Burada sohbet şeyhim Abdülfettâh-ı Akrî hazretleri var. O da nisbetini hocamın şeyhinden almıştır. Sizleri kendilerine takdim ve teslim edeyim." buyurdu. Sonra hep birlikte Abdülfettâh Efendinin huzûr-ı âlîlerine çıkıp, ona talebe oldular. Böylece ilk olarakAbdülfettâh-ı Akrî hazretlerine talebe olan Hasan Hilmi Efendi, ondan feyz aldı. Sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi. Abdülfettâh-ı Akrî hazretlerinin vefâtı üzerine Ahmed bin Süleymân el-Ervâdî'nin irşâd, insanlara doğru yolu anlatma izni verdiği Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'ye bağlandı. Tasavvuf yolundaki ilerlemesini onun hizmet ve sohbetinde tamamladı. Tasavvuf yolunda olgunlaşıp insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatma vakti gelince; "Henüz gerekli olgunluğa kavuşmadığı ve hilâfete hak kazanmadığı" düşüncesiyle bir müddet Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin gözü önünden kaybolarak gizlenmeye çalıştı. Bu sırada karşılaştığı ve kendileri ile sohbet ettiği âlim ve velî zâtlar onun yanlış hareket ettiği, bu takdirin kendine değil, hocasına âid olduğunu beyân ettiler. Gafletten kurtularak, hocasına dönmesini ve ona teslim olmasını tavsiye ettiler. Yaptıklarına pişman olan Hasan Hilmi Efendi, hocasının hizmetine devâm etti ve olgunluğa ulaştı. Hocası ona icâzet ve hilâfet verdi.

Hasan Hilmi Efendi 1863 senesinde hocası Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte Hicaz'a giderek hac vazîfesini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabr-i şerîflerini ziyâret etti. Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin ikinci haccı ve üç yıl müddetle Mısır'da kaldığı sırada hem en kıdemli halîfesi hem de sırdaşı olarak Hasan Hilmi Efendiyi yerine vekil tâyin etti. İstanbul'da hocasının talebelerine ders verdi ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak, dünyâda ve âhirette saâdete kavuşmaları için gayret etti.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Mısır dönüşünde talebelerini birbirlerine muhabbetle bağlı görünce hepsini toplayıp; "Ey Hasan Hilmi Efendi! Ey Şerîf! Sizde letâfet dolu feyz gördüğümden bütün kardeşlerimi sana ısmarladım." diyerek Hasan Hilmi Efendiye verilen hilâfetin vekâletten, asâlete döndürüldüğünü ilân etti.

Hasan Hilmi Efendi hocasının izni ile bir müddet Geyve'ye insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmak üzere gitti. Burada bir medrese inşâ ettirerek hadîs okuttu. Medresenin yanında yaptırdığı dergâhta, insanlara Allahü teâlânın rızâsına ulaştıran yolun esaslarını anlattı. Ancak hocası Gümüşhânevî hazretleri ihtiyarlığı ve zayıflığı sebebiyle vazîfesini yürütmekte güçlük çektiği için, Hasan Hilmi Efendiyi İstanbul'a dâvet etti. Dergâhını ona teslim etti. Talebelerine de kendi yerini HasanHilmi Efendiye bıraktığını bildirerek ona teslim ve tâbi olmalarını istedi. Hasan Hilmi Efendi hocasının vekili olarak irşâd hizmetlerini yürütüp, Nakşibendiyye yolunun gereklerini yerine getirdi. Böylece daha hocasının sağlığında vazîfesini üstlenen HasanHilmi Efendi, 1893 (H.1311) senesinde Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin vefâtı üzerine bu vazîfeyi asil olarak yürütmeye başladı.

Hocasının vefâtından sonra on sekiz yıl fiilen ders okutan, İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatan Hasan Hilmi Efendi, dergâhında hadîs öğretti. Senede iki defâ hatmetmeyi usûl hâline getirdiği Râmûzü'l-Ehâdis kitâbını okuttu. Onun sohbetinde ve ilim meclisinde, Mehmed ZâhidKevserî başta olmak üzere Ezineli Mehmed Hulûsî Efendi gibi yüzlerce zât yetişti. Yetiştirdiği talebelere icâzet verdi.

Hasan Hilmi Efendi 1896 (H.1314) senesinde yerine Safranbolulu İsmâil Necâtî Efendiyi vekîl bırakarak hacca gitti. Mekke-i mükerremeye giderek hac vazîfesini yerine getirdi. Hac esnâsında başka İslâm memleketlerinden gelen âlim ve velîlerle karşılaşıp sohbette bulundu. Sonra Medîne-i münevvereye giderekPeygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabr-i şerîflerini ziyâretle şereflendi. Burada kaldığı sırada Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretlerinin talebelerinden Hâfız Ahmed Ziyâüddîn Efendiye misâfir oldu. On sekiz gün Peygamber efendimizin Ravza-i mütahherasında halvet ederek mânevî feyzlerinden istifâde etti.

Medîne-i münevverede bulunduğu sırada on beş bin kuruşu fakirlere ve ihtiyaç sâhiplerine dağıttı. Böylece pekçok kimsenin de duâsını aldı. Vazîfelerini tamamladıktan sonra İstanbul'a döndü.

İstanbul'da bulunduğu sırada her gün dergâhına gelen yüzlerce kimseye vâz ve nasihat ederek onların kurtuluşları için çalıştı.

Hayatı boyunca elli altı halîfe yetiştiren Hasan Hilmi Efendi, ömrünün son zamanlarında irşâd hizmetlerini yâni talebe yetiştirmek ve insanlara İslâmiyeti anlatmak faâliyetlerini yerine getiremez duruma gelince, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin halîfelerinden Safranbolulu İsmâil Necâti Efendiyi yerine vekîl tâyin etti.

Ömrünün son günlerinde dergâha gelemez oldu.Hastalanıp yatağa düştüğü zaman hiçbir şey yiyip içemez oldu. Bu hastalığı sırasında talebelerine yazdığı vasiyetini bildiren ve onların Safranbolulu Necâti Efendiye tâbi olmalarını isteyen kâğıdı verdi. Vefâtından bir gün önce saat 10.00 civârında hastalığın şiddetinden kapanan gözlerini açarak, hanımına abdest almak ve giyinmek istediğini işâret etti.Abdest aldıktan sonra, hırkasını giyindi. Sonra seccâdesine kapanarak, artık bu fâni âlemde Allahü teâlâdan ayrılığın ateşine dayanamadığını bildirerek duâ ve niyâzda bulundu. Bir saat öylece seccâdede kaldı. Daha sonra yatağına yatırdılar. Bütün gece süren Rabbine kavuşma isteği zevkinin verdiği vecd ve dalgınlık hâlinin ardından sabaha doğru gözlerini açtı. Yanında bulunanların mahzûn bakışları arasında; "Benim Rahmet-i Rahmâna kavuşma vaktim geldi. Bu rûh artık Rabb-i Mecîdîne kavuşmayı diler." dedikten sonra derinden bir "Allah" dedi. 10 Şubat 1911 (H.24 Safer 1329) Perşembe günü İstanbul'da vefât etti.

Vefâtına halîfelerinden Kâtip MustafaFevzî Efendi tarafından şu beytle târih düşürüldü.

"Âh Cenâb-ı Hilm-i kutb-i zemân
Oldu bugün Mûcib-i dâvet-i Rahmân."

Hasan Hilmi Efendinin cenâze namazı talebeleri ve sevenleri tarafından kılındıktan sonra SüleymâniyeCâmii bahçesinde defnedildi. Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.

Ahlâk bakımından çok mazbut, tevâzûda üstün derece sâhibi ve cömert bir zât olan Hasan Hilmi Efendi, zühd, takvâ ve tâatta parmakla gösterilebilecek durumdaydı. Kendisine hizmet edenlere sanki bir arkadaş ve talebelerine karşı can yoldaşı gibi samîmî bir davranış içinde bulunurdu. Orta boylu, ak sakallı, açık kaşlı, elâ gözlü, çekme burunlu, nûrânî yüzlü bir zât idi. Açık renkli elbise giymeyi tercih ederdi.

1) Menâkıb-ı Haseniyye; s.6-21
2) Sefînetü'l-Evliyâ; c.2, s.189
3) İrgâmü'l-Merîd; s.100-104
4) Et-Tahrir; s.34
5) Son Devir Osmanlı Ulemâsı; c.3, s.281
6) Râmûzü'l-Ehâdîs Tercümesi; 1. cild girişi
 

Hasan Hüsâmeddîn Uşâkî

Hasan Feyzi Efendi

Benzer Konular

  • Soru Soru
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretlerinin önde gelen talebelerinden. Babası Nûmân Efendidir. 1871 (H.1288) târihinde Eğin'de doğdu. 1924 (H.1343) târihinde İstanbul'da Fâtih-Çarşamba'da vefât etti. Edirnekapı'dan Eyüb'e giden yol üzerinde MustafaPaşaDergâhı civârına defnedildi. Kabri...
Cevaplar
0
Görüntüleme
23
  • Soru Soru
Doğum Tarihi 1888 Ölüm Tarihi 16 Eylül 1959 1888 (H.1306) senesinde Silistre’nin Ferhatlar köyünde doğdu. Son devir din âlim ve velîlerinden. Babası zamânın müderrislerinden Hâfız Osman Efendidir. Soyu Fâtih Sultan Mehmed Hanın ‘Tuna Hani’ olarak tâyin ettiği ve kendi kız kardeşi ile...
Cevaplar
0
Görüntüleme
20
  • Soru Soru
Anadolu velîlerinden. İsmi Hasan Hilmi bin Ali olup, meşhûr Mehmed Zâhir el-Kevserî'nin babasıdır. Kevserî diye meşhûr olmuştur. Kafkasya'nın Sebj (Şebjer) kasabasında doğdu. 1926 (H.1345) senesinde İstanbul'da vefât etti. Küçük yaşında ilim tahsîline başlayan Kevserî, Kur'ân-ı kerîmi zamânın...
Cevaplar
0
Görüntüleme
13
  • Soru Soru
Gümüşhânevî Dergâhının son şeyhi. Babası çiftçilikle meşgûl olanEmrullahAğadır. 1851 (H.1267) senesinde Tekirdağ'ın Kılıçlar köyünde doğdu. İlk tahsîlini memleketinde gören Mustafa Feyzi Efendi, 1868 senesinde İstanbul'a geldi. Bâyezîd Câmii dersiâmlarından ağabeyi Tekirdağlı MehmedTâhir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
19
  • Soru Soru
yazar, din adamı emekli öğretmen albay, eczacı Türkiye’nin İlk Kimya Yüksek Mühendisi 1911 yılında, İstanbul Eyüp Sultan’da doğdu. İlk öğrenimini, Eyüp Sultan Reşadiye Numune Okulu’nda yaptı. Halıcıoğlu Askeri Lisesi giriş imtihanlarını pekiyi alarak kazandı. 1929 yılında, Askeri Liseyi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
17
  1. Konular

    1. 1.281.380
  2. Mesajlar

    1. 1.679.223
  3. Kullanıcılar

    1. 31.808
  4. Son üye

Geri
Üst Alt