S
SoruCevap
Guest
Hasanı Basri
Tabiinin ve bu devirdeki evliyanın en buyuklerinden İsmi, Hasan bin Ebi'lHasan Yesar'dır Kunyesi EbU Muhammed ve EbU Said'dir Aslen Basralı olduğu icin Basri ismiyle meşhUr olmuştur Babasının ismi, FirUz, Yesar veya Cafer'dir Annesininki ise, Hayre'dir 641 (H21) senesinde Medinei munevverede doğdu 728 (H110) senesinde Basra'da vefat ettiKabri Basra'da Salihiyye adı verilen yerde olup sevenleri tarafından ziyaret edilmektedir
Hasanı Basri hazretlerinin babası Basralıydı Musluman olmadan once FirUz ve Yesar isimleriyle anılıyordu Musluman olunca Cafer ismini aldı İslam ordularının gittiği Meysan fethi sırasında esir duştu Eshabı kiramdan Zeyd bin Sabit elEnsari'nin kolesi oldu Annesi Hayre Hatun ise Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hanımlarından Ummu Seleme'nin (radıyallahu anha) cariyesi, hizmetcisiydi Bu ikisi musluman olmadan evlendiler Hazreti Omer'in halifeliği sırasında 641 (H21) senesinde bu evlilikten Hasanı Basri dunyaya geldi Doğduğunda teberruken ad koymak uzere hazreti Omer'e goturduler Hazreti Omer onun guzel yuzunu gorunce; Adı Hasan (guzel) olsunbuyurdu Boylece Hasan adı verildi
Halen musluman olmamış olan bu aile, Medine'deVadi'lKura denilen yerde oturuyordu Annesi Hayre, Ummu Seleme'nin (radıyallahu anha) evine gidip geliyor, onun hizmetini goruyordu Kucuk Hasanı Basri'yi de beraberinde goturuyordu Annesi Ummu Seleme'nin bir ihtiyacını gormek icin dışarı cıktığında henuz bebek olan Hasanı Basri ağlıyor, hazreti Ummu Seleme de onu şefkat dolu kollarına alarak bağrına basıyor ve hatta onu emzirdiği oluyordu Hazreti Ummu Seleme; Ya Rabbi! Sen bu cocuğu aleme imam ve Ademoğullarına uyulacak kimse kıl Halk ona uysun, onun gittiği hak yolunu tutsundiye dua buyurdu Hazreti Ummu Seleme ihtiyar olduğu halde bu mubarek cocuk sebebiyle Allahu teala onu emzirmesi icin sut ihsan etmişti Hasanı Basri'nin butun hayatı boyunca, fikri yapısına ve yaşayışına tesir ederek mutluluğunu hazırlayacak olayların başta geleni belki de budur Ondaki hikmet ve fesahatin sırrını bu hadiseye bağlayanlar vardır
Zamanla anne ve babası musluman oldular ve kolelikten azad edildiler Boylece huzurlu ve mutlu bir ailenin cocuğu olan Hasanı Basri'nin cocukluğu Medinei munevverede gecti Bu sebepleArapcayı en iyi şekilde oğrendi Hazreti Ummu Seleme'nin evine annesiyle birlikte gidip gelen Hasanı Basri, İslam ahlakıyla yetişti Cocuk yaşta Kur'anı kerimi ezberledi İlk genclik yılları Hazreti Osman'ın halifeliği sırasında Halifenin Mescidi Nebide irad ettiği bir hutbeyi dinlediHazreti Osman'ın sohbetlerinde bulunup istifade etti Bu yuce halifenin asiler tarafından şehid edilmesine şahid oldu Hasanı Basri bu sırada on dorton beş yaşlarındaydı Medinei munevverede bulunduğu sırada Eshabı kiramın ileri gelenlerini gorup onların sohbetlerinde bulundu Yetmiş tanesi Bedir Harbine katılmış olan yuz otuz civarında Sahabei kiramdan (radıyallahu anhum) ilim ve feyz alıp, hadisi şerif dinledi Zahiri ilimlerde yuksek derecelere yukseldi
Hasanı Basri on beş, on altı yaşlarındayken ailesiyle birlikte Medinei munevvereden ayrılarak zamanın onemli ilim merkezlerinden olan Basra'ya gitti
Babasının memleketi olan Basra'ya yerleştikten sonra Abdullah bin Abbas, Enes bin Malik, Abdurrahman binSemUre, SemUre bin Cundeb, İyad bin Himar, Ma'kıl bin Yesar ve Esved bin Seri radıyallahu anhum gibi sahabilerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu Hadis, tefsir, fıkıh ilimlerinde yuksek ilim sahibi oldu
Bundan sonra Abdurrahman ibniSemUre komutasındaki orduyla Sicistan'a giden Hasanı Basri rahmetullahi aleyh, ilmi calışmalarının yanında fetih ordularına da katıldı Yine İbni Ziyad, Horasan'a vali olunca onunla birlikte Horasan'a gitti On sene kadar suren faaliyetleri sırasında bircok sahabi ile goruştu Onlardan ilim oğrendi ve rivayetlerde bulundu Daha sonra Basra'ya donup orada bulunan sahabilerden ve Tabiinin buyuklerinden ders almaya devam etti BoyleceEshabı kiramın Peygamberimizden naklen bildirdiği itikad, iman, zahir ilimlerini iyice oğrendi ve yetişti
Hasanı Basri hazretleri tasavvuf yoluna girmeden once inci ticareti ile meşgUl oldu Bu yuzden Hasanı Lu'lUi diye anıldı Ticaret icin ceşitli yerlere gidiyordu Ticaretle uğraşıp zengin olmuştu Bir defasında yine ticaret icin Rum diyarına (Anadolu'ya) gitmek uzere yola cıktı Uzun ve meşakkatli yolculuktan sonra Kayseriyye şehrine ulaştı Vardıkları şehrin kapısında o diyarın hukumdarına kıymetli hediyeler vererek ticaret izni almak adetti Hazırladıkları hediyeyi hukumdara takdim etmesi icin vezire goturduler Vezir; Bugun bir toren var, yarın takdim edelimdedi
Hasanı Basri o gece vezirin konağında misafir kaldı Sabah olunca vezire kendilerinin de yapılacak torenleri takib etmek istediklerini bildirdi Vezir kabUl etti Vezirle birlikte toren yerine geldiler Gordukleri manzara şoyleydi: Buyuk bir meydanın ortasında suslu bir cadır kurulmuştu Cadır saf ipek ve ibrişimden, direkleri ise gumuş ve altındandı Cadırın onunde parlak yumuşak şilteler, anlar kurulmuştu Bu şilteler iyi cins atlastan ve ceşitli memleketlerden getirilmiş nadide ve eşi bulunmayan kumaşlardan yapılmıştı Cadırın icinde ise bir tabut bulunuyordu Hukumdarın ulkesinin ileri gelenleri, esnaf, ciftci ve sanatkarları neleri varsa butun malzemeleri ve aletleriyle meydanda hazırlanmışlardı Askerler ise alaylar halinde meydanın ortasındaki suslu cadırın etrafında toplanmışlardı Askerler belli bir makam uzerine naralar attılar, meydanın bir yonune doğru cekilip gittiler Arkasından ulkenin ileri gelenleri, ciftciler ve ticaret erbabı kimseler cadırın etrafında donup bağrıştılar Sonra onlar da bir yone cekilip gittiler Arkasından o şehrin diğer insanları, atları uzerinde, mucevherlerle suslu civan yiğitler, feylosoflar, muneccimler, hakimler, doktorlar ellerinde mesleklerinin işareti olan aletlerle cadırın etrafında ceşitli namelerle donup gittiler Sonra vezir ve Kayser (hukumdar) ve onların yakın has adamları meydanın ortasına doğru ilerleyerek ortada kurulu suslu cadıra girdiler Orada gerekli vazifeler yapıldıktan sonra herkes evine dondu Hasanı Basri de vezirle birlikte vezirin evine dondu ve yapılan toren ile ilgili bilgi sordu Vezir dedi ki: Cadırın ortasındaki duran tabut Rum Kayserinin oğlunun tabutudur O genc, son derece guzellik sahibi, kuvvetli ve heybetli idi Butun fenlerde ve ilimlerde bilmediği bir husus yoktu Silahşorlukte arkasını yere getiren bir er cıkmamıştı Gokten gelen bir afet ile kazaya uğradı Kendisine verilen butun ilaclar ve devalar şifa vermedi ve oldu İşte her yıl bu gunde o genci anmak icin gorduğun bu torenler duzenlenir Herkes onun tabutunun bulunduğu cadırın yanına varır Herbirimiz senin uğruna canımızı fedaya hazırız, ama ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor Butun servetlerimizi, guzelliklerimizi, ilim ve hunerlerimizi emrine tahsis ettik, ama dunya kurulalı beri insanlar zengin fakir olumden kurtulmaya muvaffak olamamışlardırderler Vezir devam ederek; Ey tuccarbaşı! İşte bu manayı anlamak icin Kayser ve diğer devlet erkanı ve hukumdarın yakınları cadıra girip cenazeyi kucaklayarak teselli bulmaya calışırlar Ellerinden bir şey gelmediğini ve acizliklerini anlayarak dağılırlardedi
Tabiinin ve bu devirdeki evliyanın en buyuklerinden İsmi, Hasan bin Ebi'lHasan Yesar'dır Kunyesi EbU Muhammed ve EbU Said'dir Aslen Basralı olduğu icin Basri ismiyle meşhUr olmuştur Babasının ismi, FirUz, Yesar veya Cafer'dir Annesininki ise, Hayre'dir 641 (H21) senesinde Medinei munevverede doğdu 728 (H110) senesinde Basra'da vefat ettiKabri Basra'da Salihiyye adı verilen yerde olup sevenleri tarafından ziyaret edilmektedir
Hasanı Basri hazretlerinin babası Basralıydı Musluman olmadan once FirUz ve Yesar isimleriyle anılıyordu Musluman olunca Cafer ismini aldı İslam ordularının gittiği Meysan fethi sırasında esir duştu Eshabı kiramdan Zeyd bin Sabit elEnsari'nin kolesi oldu Annesi Hayre Hatun ise Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hanımlarından Ummu Seleme'nin (radıyallahu anha) cariyesi, hizmetcisiydi Bu ikisi musluman olmadan evlendiler Hazreti Omer'in halifeliği sırasında 641 (H21) senesinde bu evlilikten Hasanı Basri dunyaya geldi Doğduğunda teberruken ad koymak uzere hazreti Omer'e goturduler Hazreti Omer onun guzel yuzunu gorunce; Adı Hasan (guzel) olsunbuyurdu Boylece Hasan adı verildi
Halen musluman olmamış olan bu aile, Medine'deVadi'lKura denilen yerde oturuyordu Annesi Hayre, Ummu Seleme'nin (radıyallahu anha) evine gidip geliyor, onun hizmetini goruyordu Kucuk Hasanı Basri'yi de beraberinde goturuyordu Annesi Ummu Seleme'nin bir ihtiyacını gormek icin dışarı cıktığında henuz bebek olan Hasanı Basri ağlıyor, hazreti Ummu Seleme de onu şefkat dolu kollarına alarak bağrına basıyor ve hatta onu emzirdiği oluyordu Hazreti Ummu Seleme; Ya Rabbi! Sen bu cocuğu aleme imam ve Ademoğullarına uyulacak kimse kıl Halk ona uysun, onun gittiği hak yolunu tutsundiye dua buyurdu Hazreti Ummu Seleme ihtiyar olduğu halde bu mubarek cocuk sebebiyle Allahu teala onu emzirmesi icin sut ihsan etmişti Hasanı Basri'nin butun hayatı boyunca, fikri yapısına ve yaşayışına tesir ederek mutluluğunu hazırlayacak olayların başta geleni belki de budur Ondaki hikmet ve fesahatin sırrını bu hadiseye bağlayanlar vardır
Zamanla anne ve babası musluman oldular ve kolelikten azad edildiler Boylece huzurlu ve mutlu bir ailenin cocuğu olan Hasanı Basri'nin cocukluğu Medinei munevverede gecti Bu sebepleArapcayı en iyi şekilde oğrendi Hazreti Ummu Seleme'nin evine annesiyle birlikte gidip gelen Hasanı Basri, İslam ahlakıyla yetişti Cocuk yaşta Kur'anı kerimi ezberledi İlk genclik yılları Hazreti Osman'ın halifeliği sırasında Halifenin Mescidi Nebide irad ettiği bir hutbeyi dinlediHazreti Osman'ın sohbetlerinde bulunup istifade etti Bu yuce halifenin asiler tarafından şehid edilmesine şahid oldu Hasanı Basri bu sırada on dorton beş yaşlarındaydı Medinei munevverede bulunduğu sırada Eshabı kiramın ileri gelenlerini gorup onların sohbetlerinde bulundu Yetmiş tanesi Bedir Harbine katılmış olan yuz otuz civarında Sahabei kiramdan (radıyallahu anhum) ilim ve feyz alıp, hadisi şerif dinledi Zahiri ilimlerde yuksek derecelere yukseldi
Hasanı Basri on beş, on altı yaşlarındayken ailesiyle birlikte Medinei munevvereden ayrılarak zamanın onemli ilim merkezlerinden olan Basra'ya gitti
Babasının memleketi olan Basra'ya yerleştikten sonra Abdullah bin Abbas, Enes bin Malik, Abdurrahman binSemUre, SemUre bin Cundeb, İyad bin Himar, Ma'kıl bin Yesar ve Esved bin Seri radıyallahu anhum gibi sahabilerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu Hadis, tefsir, fıkıh ilimlerinde yuksek ilim sahibi oldu
Bundan sonra Abdurrahman ibniSemUre komutasındaki orduyla Sicistan'a giden Hasanı Basri rahmetullahi aleyh, ilmi calışmalarının yanında fetih ordularına da katıldı Yine İbni Ziyad, Horasan'a vali olunca onunla birlikte Horasan'a gitti On sene kadar suren faaliyetleri sırasında bircok sahabi ile goruştu Onlardan ilim oğrendi ve rivayetlerde bulundu Daha sonra Basra'ya donup orada bulunan sahabilerden ve Tabiinin buyuklerinden ders almaya devam etti BoyleceEshabı kiramın Peygamberimizden naklen bildirdiği itikad, iman, zahir ilimlerini iyice oğrendi ve yetişti
Hasanı Basri hazretleri tasavvuf yoluna girmeden once inci ticareti ile meşgUl oldu Bu yuzden Hasanı Lu'lUi diye anıldı Ticaret icin ceşitli yerlere gidiyordu Ticaretle uğraşıp zengin olmuştu Bir defasında yine ticaret icin Rum diyarına (Anadolu'ya) gitmek uzere yola cıktı Uzun ve meşakkatli yolculuktan sonra Kayseriyye şehrine ulaştı Vardıkları şehrin kapısında o diyarın hukumdarına kıymetli hediyeler vererek ticaret izni almak adetti Hazırladıkları hediyeyi hukumdara takdim etmesi icin vezire goturduler Vezir; Bugun bir toren var, yarın takdim edelimdedi
Hasanı Basri o gece vezirin konağında misafir kaldı Sabah olunca vezire kendilerinin de yapılacak torenleri takib etmek istediklerini bildirdi Vezir kabUl etti Vezirle birlikte toren yerine geldiler Gordukleri manzara şoyleydi: Buyuk bir meydanın ortasında suslu bir cadır kurulmuştu Cadır saf ipek ve ibrişimden, direkleri ise gumuş ve altındandı Cadırın onunde parlak yumuşak şilteler, anlar kurulmuştu Bu şilteler iyi cins atlastan ve ceşitli memleketlerden getirilmiş nadide ve eşi bulunmayan kumaşlardan yapılmıştı Cadırın icinde ise bir tabut bulunuyordu Hukumdarın ulkesinin ileri gelenleri, esnaf, ciftci ve sanatkarları neleri varsa butun malzemeleri ve aletleriyle meydanda hazırlanmışlardı Askerler ise alaylar halinde meydanın ortasındaki suslu cadırın etrafında toplanmışlardı Askerler belli bir makam uzerine naralar attılar, meydanın bir yonune doğru cekilip gittiler Arkasından ulkenin ileri gelenleri, ciftciler ve ticaret erbabı kimseler cadırın etrafında donup bağrıştılar Sonra onlar da bir yone cekilip gittiler Arkasından o şehrin diğer insanları, atları uzerinde, mucevherlerle suslu civan yiğitler, feylosoflar, muneccimler, hakimler, doktorlar ellerinde mesleklerinin işareti olan aletlerle cadırın etrafında ceşitli namelerle donup gittiler Sonra vezir ve Kayser (hukumdar) ve onların yakın has adamları meydanın ortasına doğru ilerleyerek ortada kurulu suslu cadıra girdiler Orada gerekli vazifeler yapıldıktan sonra herkes evine dondu Hasanı Basri de vezirle birlikte vezirin evine dondu ve yapılan toren ile ilgili bilgi sordu Vezir dedi ki: Cadırın ortasındaki duran tabut Rum Kayserinin oğlunun tabutudur O genc, son derece guzellik sahibi, kuvvetli ve heybetli idi Butun fenlerde ve ilimlerde bilmediği bir husus yoktu Silahşorlukte arkasını yere getiren bir er cıkmamıştı Gokten gelen bir afet ile kazaya uğradı Kendisine verilen butun ilaclar ve devalar şifa vermedi ve oldu İşte her yıl bu gunde o genci anmak icin gorduğun bu torenler duzenlenir Herkes onun tabutunun bulunduğu cadırın yanına varır Herbirimiz senin uğruna canımızı fedaya hazırız, ama ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor Butun servetlerimizi, guzelliklerimizi, ilim ve hunerlerimizi emrine tahsis ettik, ama dunya kurulalı beri insanlar zengin fakir olumden kurtulmaya muvaffak olamamışlardırderler Vezir devam ederek; Ey tuccarbaşı! İşte bu manayı anlamak icin Kayser ve diğer devlet erkanı ve hukumdarın yakınları cadıra girip cenazeyi kucaklayarak teselli bulmaya calışırlar Ellerinden bir şey gelmediğini ve acizliklerini anlayarak dağılırlardedi