Son Konular

Muhammed Huccetullah

ZeberusZeberus doğrulanmış üyedir.

(¯´•._.• Webmaster •._.•´¯)
Yönetici
Katılım
27 Aralık 2022
Mesajlar
342.264
Çözümler
4
Tepkime puanı
1.058
Puan
113
Yaş
36
Konum
Adana
Web sitesi
forumsitesi.com.tr
Credits
2.607
Meslek
Webmaster
Hindistan'ın büyük velîlerinden. İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretlerinin torunu ve Urvet-ül vüskâ Muhammed Ma'sûm Fârûkî hazretlerinin ikinci oğludur. 1624 (H.1034) senesinde dedesi İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vefât ettiği yıl doğdu. İsmi Muhammed Nakşibend olup, lakabı Huccetullah'tır. Tasavvufta Hullet ismi verilen pek yüksek makamların sâhibi idi.

Muhammed Huccetullah, dedesinin vefâtına yakın dünyâya geldi. O doğacağına yakın babası Muhammed Ma'sûm'a, İmâm-ı Rabbânî hazretleri; "Bu yakınlarda doğacak oğlun, yüksek mârifetlere ve sırlara kavuşacak, zamânının anlamaktan âciz kalacakları bir insân-ı kâmil olacaktır." buyurdu. Hakîkaten kısa bir süre sonra doğan çocuğa, Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin ismini verdiler. Muhammed Nakşibend'i babası küçük yaştan îtibâren iyi bir tahsîle tâbi tuttu. Tefsir, hadîs, fıkıh, bunun yanısıra zamânın fen ilimlerini en mükemmel şekliyle öğretti. Genç yaşta büyük bir âlim olan Muhammed Nakşibend, mübârek babasının kıymetli sohbetiyle, bereketli teveccühleri ile, kalb ilimlerinde yüksek mârifet sâhibi oldu. Velîlikte büyük derecelere kavuştu. Hullet ismi verilen makâmın sâhibi olup, lakabına Huccetullah dediler.

Muhammed Nakşibend hazretleri, 1703 (H.1115) senesinde seksen bir yaşında vefât edip, hakîkî âleme göç ederek sevdiklerine kavuştu. Üç oğlu vardı. Herbiri de velîlikte yüksek dereceler sâhibiydi. Bunlar; Ebû Ali, Muhammed ve Mûsâ Kâzım'dır.

Muhammed Nakşibend hazretleri, sağlığında zamânın devlet reislerine, beylere, vâlilere, âlimlere ve sâlihlere nasîhat eder, uzakta olanlarına ise mektuplar yazarak dînin emirlerini bildirirdi. Bunlar iki cild hâlinde toplanmıştır. Birinci cildde yüz yirmi sekiz, ikinci cildde altmış sekiz mektup vardır. İki cild bir arada 1963 (H.1383) senesinde Pakistan'ın Haydarâbâd şehrinde basılmıştır.

Muhammed Nakşibend hazretleri, yazdıkları mektuplarından birinde buyurdular ki:

"Allahü teâlâya hamd olsun. Seçtiği kullara selâm olsun. Mektubunuzla şereflendik. İkrâmlarınız da geldi. Duâ etmemize sebeb oldu. Hadîs-i şerîfde; "Duâ kapılarının kendisine açıldığı kimseye (yâni duâ nasib olan kimseye) kabûl kapıları ve Cennet, yâhut rahmet kapıları da açılır" buyruldu. O hâlde duâda kusur etmemelidir. Kapalı kapıları duâ anahtarı ile açmalıdır. İhtiyaçlarını Allahü teâlâdan yalvararak ve O'na sığınarak istemeli, âhiret kurtuluşunu onlarda görmelidir.

Hadîs-i şerîfde buyruldu ki: "Duâ müminin silâhıdır, dînin direğidir. Göklerin ve yerin nûrudur. Herşeyi Hak teâlâdan istemelidir. Ayakkabının bağı, yemeğin tuzu bile olsa."

Duânın kabûl olması için olan şart ve edebler: Yemekte ve giymekte haramdan sakınmak, Allah'a karşı ihlâslı olmak. Duâdan önce namaz veya benzeri sâlih bir amel işlemek, abdestli olmak, temiz olmak, kıbleye karşı diz çöküp oturmak, duâ ederken Allahü teâlâya hamdü senâ etmek, Resûlullah efendimize salevât-ı şerîfe getirmek, iki elini uzatıp, omuzları hizâsına kaldırmak, elinde eldiven olmamak, isterken Allahü teâlânın isimleri ve sıfatları ile istemek, meselâ; yâ Rabb-el-âlemîn, yâ Ekram-el-ekramîn, yâ Erhamerrâhimîn... gibi. Avuç içleri açık olmak, edeb üzere bulunmak, hudû' ve huşû' hâlinde olmak. Kendini eksik, kusurlu, zavallı ve kırık bilmektir.

Duânın kabûl zamanları ise; Kadr gecesi, Arefe günü, Ramazân-ı şerîf ayı, Cumâ günü, gecenin ilk üçte biri, gece yarısından sonra, gecenin son üçte biri, gecenin ortası ve seher vakitleridir. Bunlardan en önemlisi Cumâ saatidir.

Ezân okunurken onu dinleyip yapılan duâ kabûl olunur. Secdede, Kur'ân-ı kerîm okuduktan sonra, Kur'ân-ı kerîmin hatminde (bilhassa hatmi okuyanın duâsı makbûldür), Zemzem suyu içerken, ölünün yanında, kuş öterken, sohbet meclislerinde, yağmur yağarken, Kâbe'yi gördüğü zaman, iki mübârek Allah lafzı arası duâ kabûl yerleridir. Oturduğu yerin de temiz olması lâzımdır. Kâbe'yi tavâf ederken, Hacer-i esved ile Kâbe'nin kapısı arası olan Mültezem'in yanı, Altın oluğun altı ve Zemzem kuyusu yanı, Safâ ve Merve tepeleri, Sa'y edilen yerler, Safâ ile Merve arasında gidip gelirken, Arafat'la Minâ arasında bulunan Müzdelife, Arafat, Minâ, taş atmaya gelirken ve taş atarken, haccın menâsikinde, Resûlullah'ın mübârek Ravdasının yanında da duâlar müstecâbdır, makbûldür. Fâcir ve fâsık olsa da, mazlûmun duâsı makbûldür. Babanın, âdil pâdişâhın, sâlih ve velîlerin duâları müstecâbdır.

Allahü teâlâya duâ ederken, peygamberlerini ve sâlih kullarını da vesîle etmelidir. Duâ ederken sesini yükseltmemeli, kendisinin günahkâr, kusurlu olduğunu îtirâf etmeli, samîmî kalb ile, ciddî olarak, isteyerek ve gönül huzûru ile duâ etmelidir. Ettiği duânın mânâsını bilmelidir. Yakınındakilere, yâni komşularına da duâ etmelidir. Duâyı tekrar tekrar etmeli, duâ ederken ve dinlerken sık sık âmîn demelidir. Olmayacak şey için duâ etmemelidir. Duâdan sonra iki elini yüzüne sürmelidir. Duânın kabûlünde acele etmemelidir. Duâ ettim, kabûl edilmedi dememelidir. Sonra kabûl edilebilir. Yâhut kabûlü bir şeye bağlanır. Yâhut bir belâyı gidermiş olur. Bu sayılanlar duânın kabûl kısımlarıdır.

Çocukların da ana-babasına duâları, misâfirin duâsı, oruçlunun iftâr vaktindeki duâsı, müslümanın müslümana gıyâbında, yâni arkasından yaptığı duâ makbûldür. Allahü teâlânın İsm-i âzamı ile yapılan duâ kabûl olunur. Bu şekilde duâ edenin duâsını, Allahü teâlâ ânında kabûl eder. Bu da, enbiyâ sûresi 87. âyet-i kerîmesinin; "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü min-ez-zâlimîn" kısmıdır. Bu hususta başka diyenler de olmuştur. Ama burada bu kadar yazmak yetişir.

Yâ Râbbî! Duâlarımızı kabûl eyle. Sen her şeyi işitirsin, bilirsin.

Ayrıca küçük ve büyük günahlar hakkında ve bir takım nasîhatleri bildiren bir risâle yazdım. Büyük Câmide, Şeyh Mustafa huzûrunuza takdim edecektir. İnşâallah okursunuz."

1) Umdet-ül-Makâmât; s.343
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.17, s.101
 

Muhammed Hazîn

Muhammed Ihsân

Benzer Konular

T
  • Soru Soru
İSM-İ AZAM DUASI İsm-i a’zam duâsıİsm-i a'zâm duâsı, kesin belli değildir. Peygamber efendimiz, ism-i a'zâm duâsı hakkında bazı işaretler bildirmiştir. Hz. Âişe vâlidemiz anlatır: Resûlullah, duânın kabul olmasına sebep olan ism-i a'zâmı bilip bilmediğimi sordu. Bilmediğimi söyleyince, “Yâ...
Cevaplar
0
Görüntüleme
116
theking
T
  • Soru Soru
Hindistan'da yetişen Çeştiyye evliyâsının büyüklerinden. Adı Ferîdüddîn Mes'ûd'dur. Ferrûh Şâh Kâbilî neslinden, Celâleddîn Süleymân'ın oğludur. Baba ve annesi şerefli, asîl âilelerden olup, nesebi hazreti Ömer'e ulaşır. 1174 (H.569) yılında Hindistan'da Delhi'de dünyâya geldi. Ferîdüddîn...
Cevaplar
0
Görüntüleme
21
  • Soru Soru
Evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebû Yahyâ, lakabı Zeynüddîn'dir. Benî Süleym kabîlesindendir. Basra'da doğdu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 748 (H.131) târihinde Basra'da vefât etti. Mâlik bin Dînâr, gençliğinde mal mülk sâhibi bir zengin yiğitti. Hasan-ı Basrî hazretlerine talebe...
Cevaplar
0
Görüntüleme
10
  • Soru Soru
Evliyânın büyüklerinden ve fıkıh, tefsîr, hadîs âlimi. Tasavvufta Kübreviyye (Zehebiyye) diye bilinen yolun mürşidi, rehberidir. İsmi Ahmed, babasınınki Ömer'dir. Künyesi Ebü'l-Cennâb'dır. Bu künye kendisine, rüyâda Peygamber efendimiz tarafından verilmiştir. Lakabları; Necmeddîn, Şeyh-ül-imâm...
Cevaplar
0
Görüntüleme
21
  • Soru Soru
Resulullah’ın Torunu Hazreti Ali’nin İkinci Oğlu Oniki İmamın Üçüncüsü Ehli Beytin Beşincisi Hicretin altıncı yılında (miladi 626) doğdu. Hazreti Hüseyin’in nesebi; Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib bin Abd’ül-Muttalib bin Haşim, el-Kureyşi, el-Hâşimî’dir. Hüseyin adı, ona Resûlullah efendimiz...
Cevaplar
0
Görüntüleme
12
  1. Konular

    1. 1.281.689
  2. Mesajlar

    1. 1.679.903
  3. Kullanıcılar

    1. 31.870
  4. Son üye

Geri
Üst Alt