Postmodern pazarlama anlayışı, geleneksel pazarlama yaklaşımlarından farklı olarak tüketicilerin ürünlerle olan ilişkilerini ve deneyimlerini merkeze alan bir yaklaşımdır. Önceden üretici tarafından belirlenen ürünler, artık tüketicilerin kimliklerini ve değerlerini yansıtacak şekilde talep edilmekte ve üretim sürecine dahil edilmektedir. Postmodern pazarlama, tüketicilerin kendilerini ifade etmelerine olanak sağlar ve markalarla duygusal bağ kurmalarını teşvik eder.

Postmodernizm, 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan bir akım olup mimariden felsefeye, edebiyattan resme kadar birçok alanda kendini göstermiştir. Jean-François Lyotard'ın "Postmodern Durum" adlı kitabıyla daha da popüler hale gelmiştir. Postmodernizm, çeşitliliği, çoğulculuğu ve farklı bakış açılarını ön plana çıkararak modernizmi sorgulamış ve eleştirmiştir.

Postmodern pazarlama özünde postmodernizmi yansıtan bir kavramdır. Her ikisi de çeşitliliği, farklılığı ve bireysel deneyimleri önemser. Pazarlama süreçlerinde tüketicilerin aktif katılımını teşvik eden, duygusal bağlar kurmayı amaçlayan ve sürekli değişime açık olan postmodern bir anlayış benimsenmektedir.

Sosyal pazarlama ise Philip Kotler'in de belirttiği gibi, şirketlerin sadece tüketicilere odaklanmaktan ziyade genel insanlığa fayda sağlamayı amaçlayan bir yaklaşımı ifade eder. Karlılık ile toplumsal sorumluluk arasında denge kurmaya çalışan bu yaklaşım, sadece satış yapmaktan öteye geçerek toplumsal fayda sağlama amacını taşır.

Postmodern zeka ise modernizmi eleştiren ve insanı merkeze alan düşünceleri ifade eder. Postmodernizm, alternatif yaklaşımlar geliştirmeyi hedeflerken modernitenin sorgulanmasına da önem verir.

Postmodernizmin amacı, modernizmin getirdiği sorunları aşmaya çalışmak ve yeni alternatifler geliştirmek olarak özetlenebilir. Postmodernizm, modernizmin izinden giderek insan odaklı, çeşitliliği önemseyen ve farklılıklara değer veren bir bakış açısını benimser.