Sivil toplum kuruluşları geniş bir yelpazede faaliyet gösterebilirler. Bazı ana alanlar şunlardır:

1. Sosyal Alan: Eğitim, sağlık, barınma gibi konularda toplumsal fayda sağlamayı hedeflerler.
2. Çevre ve Doğa Koruma: Doğal kaynakları koruma, çevre bilincini artırma gibi çalışmalar yaparlar.
3. İnsan Hakları ve Hukuk: Bireylerin haklarını koruma, adalet sisteminin işleyişine katkıda bulunma gibi faaliyetlerde bulunurlar.
4. Kadın ve Cinsiyet Eşitliği: Kadın haklarını savunma, cinsiyet eşitliği konularında duyarlılık oluşturma gibi çalışmalar yaparlar.
5. Gençlik: Gençlerin eğitim, istihdam, katılım gibi alanlarda desteklenmesi ve haklarının savunulması için faaliyet gösterirler.
6. Kültür ve Sanat: Kültürel mirasın korunması, sanatın yaygınlaştırılması gibi amaçlar doğrultusunda etkinlikler düzenlerler.

Sivil toplum kuruluşlarının nihai hedefleri genellikle toplumun refahı ve adaletinin artırılması, demokratik değerlerin güçlendirilmesi, insan haklarının korunması gibi geniş kapsamlı amaçlara hizmet etmektir. Bu şekilde toplumsal dönüşümü destekleyerek daha iyi bir dünya için çalışırlar.

Sivil toplum kuruluşlarına üye olmak isteyen kişiler genellikle ilgili kuruluşun web sitesinden veya yerel şubelerinden bilgi alarak üyelik başvurusunda bulunabilirler. Üyelik süreci genellikle başvuru formunun doldurulması, üyelik aidatının ödenmesi ve dernek yönetim kurulunun onayı şeklinde ilerler.

Sivil toplum kuruluşlarının ortak amacı genellikle toplumun yaşam kalitesini yükseltmek, adaleti, eşitliği ve insan haklarını savunmak, çevreyi korumak gibi genel değerlere hizmet etmektir. Bu doğrultuda çalışarak toplumsal fayda sağlamayı amaçlarlar.

Sivil toplum kuruluşları topluma birçok fayda sağlar. İnsan haklarını savunarak bireyleri korurlar, toplumsal dönüşüm için çalışırlar ve suçların önlenmesinde rol alırlar. Ayrıca, çeşitli sosyal sorunlara dikkat çekerek çözüm önerileri sunar ve toplumda farkındalık yaratırlar.

Sivil toplum örgütlerinin siyasal işlevleri arasında en önemlisi, siyasi iktidar ile birey arasında bir denge unsuru olmalarıdır. Bu sayede bireylerin hakları korunurken siyasi iktidarın da toplumdan gelen baskılara karşı daha duyarlı olması sağlanır. Bu şekilde demokrasinin sağlıklı işlemesine katkıda bulunurlar ve toplumun çeşitli kesimlerinin sesini duyurmasını sağlarlar.