haberci
Efsanevi Üye
Süryanilerin kültürel özellikleri,süryaniler,tarihte süryaniler,süryaniler kimlerdir,süryani ne demek
Süryaniler, kökenleri 5000 yıl öncesine dışarı giden bir toplumdur Mezopotamya'da yeşeren ve uygarlığın gelişiminde önemli rol üstlenen köklü bir kültürün mirasçıları olan Süryaniler, milattan önceki çağlarda Arami ve Asurlular olarak bilinirlerdi Hıristiyanlığı kabul ettikten sonradan, coğrafyayı istila edenlerin zorlama ve egemenlikleri yüzünden başlangıçtaki etkinliklerini kaybetmişlerdir Günümüzde ise dünyanın öbür bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar
'Süryani' Adı Nereden Geliyor?
Süryani (Süryoyo) adının nasıl, ne zaman ve niçin dolayı kullanıldığı kesinkes bilinmiyor Süryani isminin kökeni hakkında öyle fazla tahmin var Varsayımların müşterek özelliği; Süryani adının ya Mezopotamya'daki bir şehirden ya da bu coğrafi bölgede hüküm sürmüş bir kralın adından kaynaklandığıdır Sizlere veri olması açısından, bugün en sık rağbet edilen iki varsayımı aktaracağım Bu iki tahmin Yakup Bilge'nin, Yeryüzü Yayınları aralarında meydana çıkan ve 1996 basılan Anadolu'nun Solan Rengi Süryanilerkitabından alınmıştır
1) Kimi yazarlara kadar Suriye adı, bölgeyi ele geçiren Kilikos'un kardeşi Suros'tan geliyor Süryani adı da bu sözcükten türüyor XIIyy'da yaşayan olan Diyarbakır metropoliti (Bir bölgede yaşamış Süryanilerin kilise içindeki en üst rütbedeki kişisi) Arami kralı Suros'un namına izafeten, egemenliği altındaki ülkenin Surisyinolarak adlandırıldığını, sonra Surisyin adındaki son sharfinin atılarak Suriyinşeklini aldığı ve burada yaşamış halkında bu adla anılmaya başlandığını söyler
2) Asurluların ülkesine Yunanlılar kadar sözcüğün sonuna bir 'y' eklenerek Asuryadeniliyordu Yunalıların kullandığı ve kademeli olarak yaygınlık şampiyon Asurya ve Asuryankelimeleri Aramca konuşan halkın diline girdiği süre, dil kurallarına kadar bazı değişikliklere uğradı ve Asuroyo şeklinde telaffuz edildi Tarihsel süreçte Aharfi düşerek kelime Suroyo (Süryani) şeklini almıştır
Süryani Dili
Süryanice, Sami diller grubuna ait bir Arami lehçesidir Bu dilin tarihi MÖ 2000 yılına dek gider Yaşadığımız yüzyılda hâlâ yazım ve konuşma dili olarak Ortadoğu ve başka bölgelerdeki topluluklar arasında konuşulmaktadır Aramice, Grek ve Pers hükümdarlarının egemenliğine rağmen Suriye ve Mezopotamya'daki Arami toplulukları kadar kullanılmıştır Bu toplulukların büyük çoğunluğu daha sonraları Hıristiyan dilini benimsemiş ve Süryanice aniden Hıristiyan dili olmuştur
Süryanice, Edessa kentinin (Bugünkü Urfa) lokal lehçesi olarak başlamıştır Süryani dili, zamanla tacir Süryani misyonerler tarafından ipek yolu baştan başa Doğuya taşınarak Güney Hindistan ve Çin'e değin yayılır
Bu dilin bir özelliği de Grek kültürü ile Mezopotamya uygarlıkları aralarında köprü vazifesi görmesidir O zamanlar Süryaniler bilimde çok ilerlemeler kaydetmişlerdi Grekçe, Arapça ve Süryanice'yi iyi biliyorlar ve Yunan klasiklerini Süryanice'ye; Süryanice'den de Arapça'ya çeviriyorlardı Bu sayede Arap dünyası antik Yunan ve Grek kültürleri ile tanışmış, Batı dünyasının akıl sistemi Doğuya taşınmıştır
SÜRYANİLER VE HIRİSTİYANLIK
Mümin Toplum ve İsa'nın Mendili
Süryaniler tarihleri boyunca, özellikle de Hıristiyanlığı kabul ettikten daha sonra inançlarının fazla etkisi aşağıda kalmışlardır Hıristiyanlığı erken kabul eden toplumlardan olan Süryaniler için çok meşhur bir çaput hikayesi vardır: Hz İsa zamanında bir Süryani kenti olan Edessa'nın (Süryanice'de Orhoy, bugünkü Urfa) kralı olan Abgar Ukomo (Kara Abgar) hastalanır ve hastalığından kurtarması için mucizelerini duyduğu İsa'yı kentine eğlence eder Hz İsa, Edessa'ya gelemez ancak yüzüne sürdüğü ve kendi suretinin çıktığı bir mendili Abgar'a yollar Kral Abgar mendili alınca hastalığından kurtulur Bu olaydan fazla etkilenen kral, Hıristiyanlık inancını kabul eder
Mendildeki HZ İsa'nın devlete ait dünyaya buradan yayılır Mandilo olarak ünlenen bu resim ayrıca kilise hayatında manâlı bir yer tutmuş keza de ikona çizimlerini etkilemiştir Bu şamata 994 yılında büyük bir törenle Edessa'dan Konstantinapol'e götürülür Büyük bir ihtimalle de 1204 yılında Haçlıların kenti yağmalaması sırasında imha olur
Yeryüzündeki ikinci Kilise
Süryaniler, tarihleri baştan başa dinlerine çok vefalı kalmışlardır Mesela Kudüs'teki ilk kiliseden daha sonra ikinci kilise, daha MS 37 yılında Antakya'da Süryaniler tarafından kurulmuştur İsa'nın öğrencilerinden Petrus, Antakya'ya geldiğinde insanlara Hıristiyanlığı benimsetir ve kendi adıyla anılan bir kilise yapı edilir
Daha sonraları Süryaniler burada birincil patrikhaneyi kurarlar Bu olay Hıristiyanlığın Doğuda yayılmasını ve sürekliliğini sağlamıştır
Yeryüzünün birincil üniversitesi
Dünyadaki ilk ilahiyat fakültesi Urfa Harran'da, MS II Yüzyılda Süryaniler göre kurulmuştur Bu mektep o dönem için fazla mükemmel bir gelişme idi Harran'da sürdürülen incelemeler; din, astronomi, tıp, matematik ve felsefe olarak beş bölüme ayrılmıştı Bu üniversitenin açtığı yolda ilerleyen böylece fazla ekol ortaya çıkmıştır Hıristiyanların kutsal kitabı olan İncil ilk kez burada Süryanice'ye çevrilmiştir Grek uygarlığının çok önemli metinleri Süryanice'ye çevrilmiş, bu çeviriler daha sonra Arapça'ya çeviri edilerek Arap felsefesi ve bilimlerinin gelişmesi sağlanmıştır
Ilk yüzyıllarda Doğu'da Hıristiyanlığın önderliğini elinde bulunduran Süryaniler, IV Yüzyıldan sonradan bir yandan içine düştüğü teolojik çekişmelerlbir yanlamasına da Roma ve İstanbul kiliselerinin baskı ve zulümleriyle gün geçtikçe zayıflamıştır Başat olduğu yerlerde İslamiyet'inde etkisiyle yandaşlarını kaybederek bugünkü durumuna gelmiştir
GÜNÜMÜZDE SÜRYANİLER
Bugün 65 milyon kadar Süryani dünyanın öbür bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşıyor Bu nüfusun yaklaşık yarısını, 3 milyon Süryaniyi Hindistan barındırmaktadır Hz İsa'nın öğrencilerinden olan Thomas Hindistan'a gider ve orada Hıristiyanlığı yayar MS 345 yılında Urfa bölgesinden 72 Süryani ailesi de, Hindistan'da kurulan bu kiliseyi kuvvetlendirmek amacıyla oraya göçer
Süryani Tarihi bir göçler tarihidir
Süryaniler anayurtları olan Mezopotamya'dan sürekli olarak göç etmek zorunda kalırlar Bu göç dalgası 1 Dünya Savaşı esnasında yoğunlaşır Özellikle Osmanlı imparatorluğunun idaresi aşağı yaşayan Süryaniler, 1914 yılında alınan tehcir kararından çok etkilenir ve bir fazla Süryani yerini yurdunu terk etmek zorunda kalır Keza göç ettikleri yollarda çoğu kez saldırılara uğramış ve bir çok insanını kaybederler Süryanilerin tarihinde derin izler bırakan bu olaylar Seyfo (Kılıç) olarak adlandırılır Üstteki fotoğraf 1915 yılında Urfa'dan Halep'e göç ettirilmek zorunda bırakılan Süryani ve Ermeni kafilesini göstermektedir Bu kafileye Süryanice'de Ahır Kafro yani son kafile denir
Eski coğrafya, yeni sınırlar
Savaş sonrası çizilen sınırlar sonucu Süryaniler değişik ülkelerin egemenliğinde kalır Süryanilerin soy topraklarında, bugün Irak, Türkiye, Suriye, Lübnan ve diğer ülkelerin tahakkümü hüküm sürer Süryani geleneğinden olan bütün Hıristiyan kilise cemaatlerinin nüfusunu anlamak güç olsa da, bölgede sayılarının iki milyonu bulduğu varsayım edilmektedir Keza Amerika, Kanada, İsveç, Almanya, Belçika, Hollanda, Avusturya ve Avusturalya gibi değişik ülkelerde kayda değer sayıda Süryani yaşar
Yeni Dünya'da Eski Kültür
Amerika'daki Süryanilerin hikayesi 19yüzyılın sonlarına değin iner Süryanilerin çoğunun bu kıtaya göçlerinin nedeni Osmanlı Türkiye'sinde kendilerine bahşedilen can sıkıntısı ve zorluklardan kaynaklanır Kitleler halinde Avrupa'ya göç ise 1960 yılından sonra başlar
Süryaniler ve azınlık sorunu
Bilhassa yaşadığımız coğrafyayı ilgilendirdiği için sizlere Türkiye'de kalan Süryanilerin durumunu nakletmeye çalışacağım Kurtuluş Savaşı sona erdikten sonradan Lozan Uzlaştırma Antlaşması ile Türkiye'de yaşamış azınlıkların statüsü belirlenir Türkiye'de yaşamış Hıristiyan azınlıklardan temsilciler Lozan'a çağırılır Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklarının temsilcileri Lozan Barış antlaşmasına katılıp statülerini belirler, bir takım haklar elde ederler Lakin her nedense Türkiye'de yaşamış Süryanilerin temsilcisi değiştirilir ve görüşmeler sonucunda Süryani tarafı azınlık hakkını almak istemez Kendilerini Türk olarak gördüklerini gösteren Süryani temsilcisi, sonraki Süryani kuşaklarına ne dek büyük bir haksızlık edeceğinin haberdar değildir genellikle o zamana dek Süryaniler defalarca kırsal kesimde yaşadıkları için bilinçli ve eğitilmiş bir açık fikirli sınıfından yoksundur Azınlık olarak kabul edilmelerinin kendilerine getireceği avantajları bu yüzden göremediler
Azınlık olarak kabul edilen toplumlar, kendi dillerinde eğitim yapabilmek, vakıf belirlemek, vakıflarına mülk bağışlayabilmek gibi haklara sahip olabilirken Süryaniler bunlardan yoksun kalır Süryaniler ise bundan sonradan görünürde Türk olarak kabul edilirler lakin uygulamada azınlık gibi algılanırlar Türkiye'de yaşamış Süryaniler senelerdir bu yanlışın bedelini ödemektedirler
1960: Yine Göç Zamanı
1960 yılına dek ağırlıklı olarak Güneydoğu bölgesinde yaşayan Süryaniler ekonomik şartların bozulması, yöre halkının baskıları ve yaşadıkları asimilasyon sonucu yaşadıkları yerlerden göç etmeye başladılar Gidilen yerler önceleri İstanbul ve Avrupa oldu Süryaniler, yaşadıkları yerlerden göç etmekle birlikte arkalarında bir fazla tarihi eser ve inşa ile gelenek, görenek ve kültürleri ile fazla derin izler bırakmışlardır Bu dek derin ve etkili izler bırakan bir kültüre sahip olmalarına rağmen günümüzde Süryaniler epeyce gürültüsüz bir yaşam sürdürmektedirler Gelişen dünya şartlarına toplum olarak ahenk sağlamakta güçlük çekmektedirler
Kadim hizipler
Süryaniler günümüzde bir fazla mezhebe bölünmüş şekilde yaşamaktadırlar Süryani Kadim kilisesi en topluluk mezhebi oluşturmaktadır Süryani Kadim kilisesi, Hıristiyanlığı birincil kabul eden kalabalık olduklarından dolayı, ilk günkü kilise ve inanç şeklini kuralları ile birlikte günümüze dek yaşatmışlardır böylece Süryani Kadim kilisesi bir çok araştırmacının ilgisini çekmektedir Türkiye'de yaşayan Süryanilerin büyük çoğunluğu da bu kiliseye mensuptur Türkiye'de ayrıca sayıca daha eksik olan Süryani Katolik ve Süryani protestan cemaatleri de vardır
Demografi
Günümüzde Türkiye'de yaşamış 15000 Süryani vardır Büyük çoğunluğu İstanbul'da yaşamış Süryanilerin Güneydoğuda sayıları epeyce azalmıştır Dinsel açıdan Türkiye'de iki Metropolitlik göre temsilcilik edilirler İstanbul'da yaşayan Süryanilerin metropol lideri sayın Yusuf Çetin, Güneydoğu metropoliti ise sayın Samuel Aktaş'tır *
Süryaniler, kökenleri 5000 yıl öncesine dışarı giden bir toplumdur Mezopotamya'da yeşeren ve uygarlığın gelişiminde önemli rol üstlenen köklü bir kültürün mirasçıları olan Süryaniler, milattan önceki çağlarda Arami ve Asurlular olarak bilinirlerdi Hıristiyanlığı kabul ettikten sonradan, coğrafyayı istila edenlerin zorlama ve egemenlikleri yüzünden başlangıçtaki etkinliklerini kaybetmişlerdir Günümüzde ise dünyanın öbür bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar
'Süryani' Adı Nereden Geliyor?
Süryani (Süryoyo) adının nasıl, ne zaman ve niçin dolayı kullanıldığı kesinkes bilinmiyor Süryani isminin kökeni hakkında öyle fazla tahmin var Varsayımların müşterek özelliği; Süryani adının ya Mezopotamya'daki bir şehirden ya da bu coğrafi bölgede hüküm sürmüş bir kralın adından kaynaklandığıdır Sizlere veri olması açısından, bugün en sık rağbet edilen iki varsayımı aktaracağım Bu iki tahmin Yakup Bilge'nin, Yeryüzü Yayınları aralarında meydana çıkan ve 1996 basılan Anadolu'nun Solan Rengi Süryanilerkitabından alınmıştır
1) Kimi yazarlara kadar Suriye adı, bölgeyi ele geçiren Kilikos'un kardeşi Suros'tan geliyor Süryani adı da bu sözcükten türüyor XIIyy'da yaşayan olan Diyarbakır metropoliti (Bir bölgede yaşamış Süryanilerin kilise içindeki en üst rütbedeki kişisi) Arami kralı Suros'un namına izafeten, egemenliği altındaki ülkenin Surisyinolarak adlandırıldığını, sonra Surisyin adındaki son sharfinin atılarak Suriyinşeklini aldığı ve burada yaşamış halkında bu adla anılmaya başlandığını söyler
2) Asurluların ülkesine Yunanlılar kadar sözcüğün sonuna bir 'y' eklenerek Asuryadeniliyordu Yunalıların kullandığı ve kademeli olarak yaygınlık şampiyon Asurya ve Asuryankelimeleri Aramca konuşan halkın diline girdiği süre, dil kurallarına kadar bazı değişikliklere uğradı ve Asuroyo şeklinde telaffuz edildi Tarihsel süreçte Aharfi düşerek kelime Suroyo (Süryani) şeklini almıştır
Süryani Dili
Süryanice, Sami diller grubuna ait bir Arami lehçesidir Bu dilin tarihi MÖ 2000 yılına dek gider Yaşadığımız yüzyılda hâlâ yazım ve konuşma dili olarak Ortadoğu ve başka bölgelerdeki topluluklar arasında konuşulmaktadır Aramice, Grek ve Pers hükümdarlarının egemenliğine rağmen Suriye ve Mezopotamya'daki Arami toplulukları kadar kullanılmıştır Bu toplulukların büyük çoğunluğu daha sonraları Hıristiyan dilini benimsemiş ve Süryanice aniden Hıristiyan dili olmuştur
Süryanice, Edessa kentinin (Bugünkü Urfa) lokal lehçesi olarak başlamıştır Süryani dili, zamanla tacir Süryani misyonerler tarafından ipek yolu baştan başa Doğuya taşınarak Güney Hindistan ve Çin'e değin yayılır
Bu dilin bir özelliği de Grek kültürü ile Mezopotamya uygarlıkları aralarında köprü vazifesi görmesidir O zamanlar Süryaniler bilimde çok ilerlemeler kaydetmişlerdi Grekçe, Arapça ve Süryanice'yi iyi biliyorlar ve Yunan klasiklerini Süryanice'ye; Süryanice'den de Arapça'ya çeviriyorlardı Bu sayede Arap dünyası antik Yunan ve Grek kültürleri ile tanışmış, Batı dünyasının akıl sistemi Doğuya taşınmıştır
SÜRYANİLER VE HIRİSTİYANLIK
Mümin Toplum ve İsa'nın Mendili
Süryaniler tarihleri boyunca, özellikle de Hıristiyanlığı kabul ettikten daha sonra inançlarının fazla etkisi aşağıda kalmışlardır Hıristiyanlığı erken kabul eden toplumlardan olan Süryaniler için çok meşhur bir çaput hikayesi vardır: Hz İsa zamanında bir Süryani kenti olan Edessa'nın (Süryanice'de Orhoy, bugünkü Urfa) kralı olan Abgar Ukomo (Kara Abgar) hastalanır ve hastalığından kurtarması için mucizelerini duyduğu İsa'yı kentine eğlence eder Hz İsa, Edessa'ya gelemez ancak yüzüne sürdüğü ve kendi suretinin çıktığı bir mendili Abgar'a yollar Kral Abgar mendili alınca hastalığından kurtulur Bu olaydan fazla etkilenen kral, Hıristiyanlık inancını kabul eder
Mendildeki HZ İsa'nın devlete ait dünyaya buradan yayılır Mandilo olarak ünlenen bu resim ayrıca kilise hayatında manâlı bir yer tutmuş keza de ikona çizimlerini etkilemiştir Bu şamata 994 yılında büyük bir törenle Edessa'dan Konstantinapol'e götürülür Büyük bir ihtimalle de 1204 yılında Haçlıların kenti yağmalaması sırasında imha olur
Yeryüzündeki ikinci Kilise
Süryaniler, tarihleri baştan başa dinlerine çok vefalı kalmışlardır Mesela Kudüs'teki ilk kiliseden daha sonra ikinci kilise, daha MS 37 yılında Antakya'da Süryaniler tarafından kurulmuştur İsa'nın öğrencilerinden Petrus, Antakya'ya geldiğinde insanlara Hıristiyanlığı benimsetir ve kendi adıyla anılan bir kilise yapı edilir
Daha sonraları Süryaniler burada birincil patrikhaneyi kurarlar Bu olay Hıristiyanlığın Doğuda yayılmasını ve sürekliliğini sağlamıştır
Yeryüzünün birincil üniversitesi
Dünyadaki ilk ilahiyat fakültesi Urfa Harran'da, MS II Yüzyılda Süryaniler göre kurulmuştur Bu mektep o dönem için fazla mükemmel bir gelişme idi Harran'da sürdürülen incelemeler; din, astronomi, tıp, matematik ve felsefe olarak beş bölüme ayrılmıştı Bu üniversitenin açtığı yolda ilerleyen böylece fazla ekol ortaya çıkmıştır Hıristiyanların kutsal kitabı olan İncil ilk kez burada Süryanice'ye çevrilmiştir Grek uygarlığının çok önemli metinleri Süryanice'ye çevrilmiş, bu çeviriler daha sonra Arapça'ya çeviri edilerek Arap felsefesi ve bilimlerinin gelişmesi sağlanmıştır
Ilk yüzyıllarda Doğu'da Hıristiyanlığın önderliğini elinde bulunduran Süryaniler, IV Yüzyıldan sonradan bir yandan içine düştüğü teolojik çekişmelerlbir yanlamasına da Roma ve İstanbul kiliselerinin baskı ve zulümleriyle gün geçtikçe zayıflamıştır Başat olduğu yerlerde İslamiyet'inde etkisiyle yandaşlarını kaybederek bugünkü durumuna gelmiştir
GÜNÜMÜZDE SÜRYANİLER
Bugün 65 milyon kadar Süryani dünyanın öbür bölgelerinde dağınık bir şekilde yaşıyor Bu nüfusun yaklaşık yarısını, 3 milyon Süryaniyi Hindistan barındırmaktadır Hz İsa'nın öğrencilerinden olan Thomas Hindistan'a gider ve orada Hıristiyanlığı yayar MS 345 yılında Urfa bölgesinden 72 Süryani ailesi de, Hindistan'da kurulan bu kiliseyi kuvvetlendirmek amacıyla oraya göçer
Süryani Tarihi bir göçler tarihidir
Süryaniler anayurtları olan Mezopotamya'dan sürekli olarak göç etmek zorunda kalırlar Bu göç dalgası 1 Dünya Savaşı esnasında yoğunlaşır Özellikle Osmanlı imparatorluğunun idaresi aşağı yaşayan Süryaniler, 1914 yılında alınan tehcir kararından çok etkilenir ve bir fazla Süryani yerini yurdunu terk etmek zorunda kalır Keza göç ettikleri yollarda çoğu kez saldırılara uğramış ve bir çok insanını kaybederler Süryanilerin tarihinde derin izler bırakan bu olaylar Seyfo (Kılıç) olarak adlandırılır Üstteki fotoğraf 1915 yılında Urfa'dan Halep'e göç ettirilmek zorunda bırakılan Süryani ve Ermeni kafilesini göstermektedir Bu kafileye Süryanice'de Ahır Kafro yani son kafile denir
Eski coğrafya, yeni sınırlar
Savaş sonrası çizilen sınırlar sonucu Süryaniler değişik ülkelerin egemenliğinde kalır Süryanilerin soy topraklarında, bugün Irak, Türkiye, Suriye, Lübnan ve diğer ülkelerin tahakkümü hüküm sürer Süryani geleneğinden olan bütün Hıristiyan kilise cemaatlerinin nüfusunu anlamak güç olsa da, bölgede sayılarının iki milyonu bulduğu varsayım edilmektedir Keza Amerika, Kanada, İsveç, Almanya, Belçika, Hollanda, Avusturya ve Avusturalya gibi değişik ülkelerde kayda değer sayıda Süryani yaşar
Yeni Dünya'da Eski Kültür
Amerika'daki Süryanilerin hikayesi 19yüzyılın sonlarına değin iner Süryanilerin çoğunun bu kıtaya göçlerinin nedeni Osmanlı Türkiye'sinde kendilerine bahşedilen can sıkıntısı ve zorluklardan kaynaklanır Kitleler halinde Avrupa'ya göç ise 1960 yılından sonra başlar
Süryaniler ve azınlık sorunu
Bilhassa yaşadığımız coğrafyayı ilgilendirdiği için sizlere Türkiye'de kalan Süryanilerin durumunu nakletmeye çalışacağım Kurtuluş Savaşı sona erdikten sonradan Lozan Uzlaştırma Antlaşması ile Türkiye'de yaşamış azınlıkların statüsü belirlenir Türkiye'de yaşamış Hıristiyan azınlıklardan temsilciler Lozan'a çağırılır Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklarının temsilcileri Lozan Barış antlaşmasına katılıp statülerini belirler, bir takım haklar elde ederler Lakin her nedense Türkiye'de yaşamış Süryanilerin temsilcisi değiştirilir ve görüşmeler sonucunda Süryani tarafı azınlık hakkını almak istemez Kendilerini Türk olarak gördüklerini gösteren Süryani temsilcisi, sonraki Süryani kuşaklarına ne dek büyük bir haksızlık edeceğinin haberdar değildir genellikle o zamana dek Süryaniler defalarca kırsal kesimde yaşadıkları için bilinçli ve eğitilmiş bir açık fikirli sınıfından yoksundur Azınlık olarak kabul edilmelerinin kendilerine getireceği avantajları bu yüzden göremediler
Azınlık olarak kabul edilen toplumlar, kendi dillerinde eğitim yapabilmek, vakıf belirlemek, vakıflarına mülk bağışlayabilmek gibi haklara sahip olabilirken Süryaniler bunlardan yoksun kalır Süryaniler ise bundan sonradan görünürde Türk olarak kabul edilirler lakin uygulamada azınlık gibi algılanırlar Türkiye'de yaşamış Süryaniler senelerdir bu yanlışın bedelini ödemektedirler
1960: Yine Göç Zamanı
1960 yılına dek ağırlıklı olarak Güneydoğu bölgesinde yaşayan Süryaniler ekonomik şartların bozulması, yöre halkının baskıları ve yaşadıkları asimilasyon sonucu yaşadıkları yerlerden göç etmeye başladılar Gidilen yerler önceleri İstanbul ve Avrupa oldu Süryaniler, yaşadıkları yerlerden göç etmekle birlikte arkalarında bir fazla tarihi eser ve inşa ile gelenek, görenek ve kültürleri ile fazla derin izler bırakmışlardır Bu dek derin ve etkili izler bırakan bir kültüre sahip olmalarına rağmen günümüzde Süryaniler epeyce gürültüsüz bir yaşam sürdürmektedirler Gelişen dünya şartlarına toplum olarak ahenk sağlamakta güçlük çekmektedirler
Kadim hizipler
Süryaniler günümüzde bir fazla mezhebe bölünmüş şekilde yaşamaktadırlar Süryani Kadim kilisesi en topluluk mezhebi oluşturmaktadır Süryani Kadim kilisesi, Hıristiyanlığı birincil kabul eden kalabalık olduklarından dolayı, ilk günkü kilise ve inanç şeklini kuralları ile birlikte günümüze dek yaşatmışlardır böylece Süryani Kadim kilisesi bir çok araştırmacının ilgisini çekmektedir Türkiye'de yaşayan Süryanilerin büyük çoğunluğu da bu kiliseye mensuptur Türkiye'de ayrıca sayıca daha eksik olan Süryani Katolik ve Süryani protestan cemaatleri de vardır
Demografi
Günümüzde Türkiye'de yaşamış 15000 Süryani vardır Büyük çoğunluğu İstanbul'da yaşamış Süryanilerin Güneydoğuda sayıları epeyce azalmıştır Dinsel açıdan Türkiye'de iki Metropolitlik göre temsilcilik edilirler İstanbul'da yaşayan Süryanilerin metropol lideri sayın Yusuf Çetin, Güneydoğu metropoliti ise sayın Samuel Aktaş'tır *