- Katılım
- 27 Aralık 2022
- Mesajlar
- 342.240
- Çözümler
- 4
- Tepkime puanı
- 654
- Puan
- 113
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- forumsitesi.com.tr
- Credits
- 1.489
- Meslek
- Webmaster
Harika bir soru. Tevazu ve kibir, birbiriyle taban tabana zıt iki ahlaki durumdur, ancak aralarındaki çizgi o kadar incedir ki, bazen biri diğeriyle karıştırılabilir. Bu çizginin ne olduğunu anlamak ve gerçek tevazuyu hayata geçirmek, müminin en önemli ahlaki hedeflerinden biridir.
Bu ince çizgiyi belirleyen temel unsur, kişinin referans noktasıdır. Kibirli insanın referans noktası kendi nefsi ve diğer insanlardır. Mütevazı insanın referans noktası ise Allah'tır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), kibrin ne olduğunu tanımlayarak bu çizgiyi en net şekilde çizer:
1. Hakikat Karşısındaki Duruş:
Gerçek tevazu, çoğu zaman karıştırıldığı "zillet" (kendini alçaltma, onursuzluk) veya "sahte tevazu"dan (gösteriş için alçakgönüllülük) tamamen farklıdır.
1. Kendini Bilmektir, Kendini Küçültmek (Zillet) Değil:Gerçek tevazu, Allah'ın verdiği nimetleri ve yetenekleri inkâr etmek veya "ben bir hiçim" diyerek kendini yerin dibine sokmak değildir. Bu, zillet ve onursuzluktur. Mümin, Allah'ın kendisine verdiği "izzet" (onur) ve "vakar" (ağırbaşlılık) sahibidir. Tevazu, insanlar karşısında ezilip büzülmek, hakaretlere boyun eğmek veya zalim karşısında susmak değildir. Tevazu, Allah karşısındadır. Mümin, Allah'ın sonsuz kudreti karşısında ne kadar aciz olduğunu bilir, ama diğer insanlar karşısında onurlu ve vakarlı bir duruş sergiler.
2. Nimetin Sahibini Bilmektir:Mütevazı insan, zeki, başarılı, yetenekli veya zengin olabilir. Tevazu, bu özelliklere sahip olmadığını söylemek değildir. Gerçek tevazu, sahip olduğu tüm bu güzelliklerin ve başarıların kendi dehasından değil, Allah'ın bir lütfu ve ikramı (nimet) olduğunu bilmektir. Başarısıyla övünmek yerine, o başarıyı kendisine nasip eden Allah'a şükreder. Bu nimetleri, başkalarını ezmek için değil, onlara hizmet etmek için birer emanet olarak görür.
3. Kalpte Olandır, Vitrinde Değil (Sahte Tevazudan Farkı):Bazı insanlar, başkalarından övgü almak için alçakgönüllü görünürler. Bu, kibrin en tehlikeli ve gizli halidir. Örneğin, "Estağfurullah, benim ne önemim var ki..." derken aslında "Ne kadar da alçakgönüllüyüm, değil mi?" mesajını vermeye çalışır. Bu bir gösteriştir (riya). Gerçek tevazu ise kalbi bir durumdur. Sessizdir, doğaldır ve gösterişe ihtiyaç duymaz. Amacı insanlardan alkış almak değil, Allah'ın rızasını kazanmaktır.
4. Herkese Karşıdır:Gerçek tevazu seçici değildir. Sadece makam sahibi veya zengin insanların yanında mütevazı olup, garsona, temizlik görevlisine veya kendisinden daha fakir birine karşı kibirli davranan bir insanın tevazusu sahtedir. Gerçek mütevazı, statüsü ne olursa olsun herkese karşı aynı saygılı ve alçakgönüllü tavrı sergiler.
Özetle:
Tevazu ve Kibir Arasındaki İnce Çizgi
Bu ince çizgiyi belirleyen temel unsur, kişinin referans noktasıdır. Kibirli insanın referans noktası kendi nefsi ve diğer insanlardır. Mütevazı insanın referans noktası ise Allah'tır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), kibrin ne olduğunu tanımlayarak bu çizgiyi en net şekilde çizer:
Bu tanım bize iki temel ölçüt verir:"Kibir, hakkı inkâr etmek ve insanları küçümsemektir."
1. Hakikat Karşısındaki Duruş:
- Kibirli Kişi: Kendisine sunulan bir doğruyu veya nasihati, söyleyen kişinin yaşına, statüsüne veya makamına bakarak reddeder. Eğer doğruyu söyleyen kişi kendisinden "aşağıda" gördüğü biriyse, egosuna yediremez ve gerçeği kabul etmez. Onun için kendi fikri veya statüsü, hakikatin kendisinden daha önemlidir.
- Mütevazı Kişi: Hakikatin kimden geldiğine bakmaz. Bir çocuktan veya bir işçiden bile gelse, doğruyu ve gerçeği saygıyla kabul eder. Onun için önemli olan egosu değil, hakikatin kendisidir. Eleştiriye açıktır ve hatasını kabul etmekten çekinmez.
- Kibirli Kişi: Kendisini sürekli başkalarıyla kıyaslar ve üstün yönlerini arar. Sahip olduğu mal, makam, ilim veya güzellik gibi özelliklerle diğer insanları küçümser, onlara tepeden bakar.
- Mütevazı Kişi: Kendi acziyetinin ve kusurlarının farkındadır. Kendisini başkalarıyla üstünlük için kıyaslamaz. Her insana, Allah'ın bir sanatı ve kulu olduğu için saygı duyar. Başkalarının kendisinden daha takvalı olabileceğini düşünür.
Gerçek Tevazu Nasıl Olmalıdır?
Gerçek tevazu, çoğu zaman karıştırıldığı "zillet" (kendini alçaltma, onursuzluk) veya "sahte tevazu"dan (gösteriş için alçakgönüllülük) tamamen farklıdır.
1. Kendini Bilmektir, Kendini Küçültmek (Zillet) Değil:Gerçek tevazu, Allah'ın verdiği nimetleri ve yetenekleri inkâr etmek veya "ben bir hiçim" diyerek kendini yerin dibine sokmak değildir. Bu, zillet ve onursuzluktur. Mümin, Allah'ın kendisine verdiği "izzet" (onur) ve "vakar" (ağırbaşlılık) sahibidir. Tevazu, insanlar karşısında ezilip büzülmek, hakaretlere boyun eğmek veya zalim karşısında susmak değildir. Tevazu, Allah karşısındadır. Mümin, Allah'ın sonsuz kudreti karşısında ne kadar aciz olduğunu bilir, ama diğer insanlar karşısında onurlu ve vakarlı bir duruş sergiler.
2. Nimetin Sahibini Bilmektir:Mütevazı insan, zeki, başarılı, yetenekli veya zengin olabilir. Tevazu, bu özelliklere sahip olmadığını söylemek değildir. Gerçek tevazu, sahip olduğu tüm bu güzelliklerin ve başarıların kendi dehasından değil, Allah'ın bir lütfu ve ikramı (nimet) olduğunu bilmektir. Başarısıyla övünmek yerine, o başarıyı kendisine nasip eden Allah'a şükreder. Bu nimetleri, başkalarını ezmek için değil, onlara hizmet etmek için birer emanet olarak görür.
3. Kalpte Olandır, Vitrinde Değil (Sahte Tevazudan Farkı):Bazı insanlar, başkalarından övgü almak için alçakgönüllü görünürler. Bu, kibrin en tehlikeli ve gizli halidir. Örneğin, "Estağfurullah, benim ne önemim var ki..." derken aslında "Ne kadar da alçakgönüllüyüm, değil mi?" mesajını vermeye çalışır. Bu bir gösteriştir (riya). Gerçek tevazu ise kalbi bir durumdur. Sessizdir, doğaldır ve gösterişe ihtiyaç duymaz. Amacı insanlardan alkış almak değil, Allah'ın rızasını kazanmaktır.
4. Herkese Karşıdır:Gerçek tevazu seçici değildir. Sadece makam sahibi veya zengin insanların yanında mütevazı olup, garsona, temizlik görevlisine veya kendisinden daha fakir birine karşı kibirli davranan bir insanın tevazusu sahtedir. Gerçek mütevazı, statüsü ne olursa olsun herkese karşı aynı saygılı ve alçakgönüllü tavrı sergiler.
Özetle:
- Kibir, nimeti kendinden bilip, başkalarını küçümsemektir.
- Gerçek Tevazu, nimeti Allah'tan bilip, O'nun karşısında kendi acziyetini idrak etmek ve O'nun kullarına saygıyla muamele etmektir.