İkinci Kılıç Arslan Dönemi - 2. Kılıç Arslan Dönemi - 2. Kılıç Arslan Dönemi Olayları - 2. Kılıç Arslan Dönemi Tarihi
(1155-1192)
Sultan Mesud'un ölümü üzerine yerine veliaht tayin ettigi büyük oglu 2. Kılıç Arslan geçti. Elbistan meliki olan Kılıç Arslan babasi ile beraber pek çok sefere katilmis ve tecrübe kazanmisti. Sultan Mesud ölecegini hissedince büyük bir merasim düzenleyip Kılıç Arslan'i bizzat tahta çikardi ve biat etti. Diger ogullarini da melik olarak, ülkenin muhtelif yerlerinde görevlendirdi. Kılıç Arslan babasinin yerine Selçuklu tahtina geçince kardesleri de isyan ederek tahtta hak iddia ettiler. Bunun üzerine Kılıç Arslan önce Devlet'i bertaraf etti. Sonra da Ankara ve Çankiri meliki olan Sahinsah üzerine yürüdü. Bu firsati degerlendiren Danismendli Yagibasan da Sivas'tan Kayseri'ye hareket etti. Kılıç Arslan bu haberi alir almaz süratle Yagibasan üzerine yürüdü. Iki ordu savasa girmek üzere iken alimlerin gayretleriyle buna mani olundu. Fakat Yagibasan kisa bir süre sonra Elbistan'a saldirinca iki ordu yeniden karsi karsiya geldi. Alimler yine oraya girip savasi engellediler ve taraflar arasinda anlasma sagladilar (1155).
Danismendliler'i himaye eden Nureddin Mahmud da bu sirada Ayintab ve Ra'ban sehirlerini istila ederek vaktiyle Mesud ile Franklara karsi yaptiklari ittifaki bozdu (1156). Kılıç Arslan büyük bir ordu ile yola çikip Ayintab'i muhasara etti ve sehri ele geçirdi. Ra'ban üzerine yürüdügü sirada, Haçli taarruzlarina maruz kalan Nureddin Mahmud yaptiklarindan özür dileyerek Haleb'e döndü (1157).
Kudret ve nüfuzu giderek artan 2. Kılıç Arslan'dan korkan rakip ve düsmanlari ona karsi ittifak yapmak ihtiyacini hissettiler. Imparator Manuel, Nureddin Mahmud, Danismendli Yagibasan, Kılıç Arslan'in kardesi Sahinsah, Danismendliler'in Kayseri meliki Zünnun, Malatya emiri Zülkarneyn ona karsi müsterek bir cephe olusturdular. Bu ittifaki bozmak isteyen Sultan Kılıç Arslan imparatora elçi göndererek baris talebinde bulundu (1160). Fakat red cevabi aldi. Bunun üzerine Elbistan'i vererek Yagibasan'la anlasmak istedi. Fakat bunca fedakarliga ragmen yine de aleyhindeki ittifaki bertaraf edemedi. Erzurum meliki Izzeddin Saltuk'un Kılıç Arslan ile nikahlanan kizini çeyiz ile birlikte Erzurum'dan Konya'ya gönderdigini haber alan Yagibasan gelin alayina saldirarak kizi Kayseri'ye götürüp yegeni Zünnun ile evlendirmek istedi. Ancak Islam hukukuna göre nikahli bir kadinin baska biriyle evlenmesi mümkün olmadigindan gelini zorla dinden döndürdüler ve yeniden müslüman olduktan sonra zorla nikahladilar. Bu agir tecavüz karsisinda çok öfkelenen Kılıç Arslan süratle Yagibasan üzerine yürüdü. Ancak Bizans kuvvetlerince desteklenen Yagibasan galip geldi ve zor durumda kalan 2. Kılıç Arslan Bizans'a sigindi (1162). Istanbul'da muhtesem bir törenle karsilanan Sultan, 80 gün kaldiktan sonra imparator Manuel ile bir anlasma imzaladi.
Buna göre;
1. Sultan Bizans imparatorlugunun düsmanlarini kendi düsmani olarak kabul edecek ve bunlarla mücadele eden Bizans'in safinda yer alacak,
2. Sultan ele geçirdigi Bizans sehirlerini iade edecekti.
3. 2. Kılıç Arslan imparator Manuel'in bilgisi olmadan baska devletlerle herhangi bir anlasma imzalamayacak ve Manuel'in yaptigi seferlere yardimci kuvvetler gönderecekti.
4. Sultan Türkmenlerin Bizans hakimiyetindeki topraklarina yaptigi akinlara mani olacakti.
Kılıç Arslan Bizans'tan aldigi yardimlarla hazirliklarini ikmal edip, intikam maksadiyla Yagibasan üzerine yürüdü ve Sivas'i zaptetti. Yagibasan yardim için damadi Sahinsah'in yanina Çankiri'ya gitti ve 4 Agustos 1164'te orada öldü. Yagibasan'in ölümü Kılıç Arslan'i rahatlatti. Kılıç Arslan onun ölümü üzerine Ankara-Çankiri meliki Sahinsah'i kaçmaya mecbur ettigi gibi Danismendliler'in elindeki Elbistan'i ve diger bazi yerleri Selçuklu topraklarina katti. Kayseri ve Zamanti'yi da istila ederek Zünnun'un hakimiyetine son verdi. Zünnun ile Sahinsah Türkiye topraklarini terk edip Nureddin Mahmud'a sigindilar (1164). Nureddin bunlari himayesine alarak Selçuklu topraklarina saldirdi. Maras, Behisni ve Göksun'u zapt etti. Sultan Kılıç Arslan büyük bir ordu ile ona karsi harekete geçti. Fakat agir kis sartlari ve haçli saldirilari bu iki Türk hükümdarini anlasmaya mecbur etti.
Nureddin'in 1174 tarihinde ölümü üzerine Sultan tekrar harekete geçerek Sivas, Niksar, Tokat ve diger bazi sehirleri zapt etti (1175). Zünnun ile Sahinsah bu defa Bizans imparatoruna sigindilar. Imparator bu iki Türk beyine ait topraklari iade etmesi için Sultan'a baski yapiyordu. 1175'te Selçuklu sinirina asker sevk etti ve tahkimata basladi. Imparator kendisi sefere çikmadan önce Sahinsah ile Zünnun'u Türkiye'ya göndererek, Kılıç Arslan'in giderek artan kuvvetini sarsmayi planladiysa da bu hususta basari saglayamadi. Bunun üzerine bizzat sefere çikarak Türkiye'yi istila etmek hayaline kapildi.
Miryokefalon Savası (1176)
Türkiye Selçuklulari'yla Bizans imparatorlugu arasinda 1162'de yapilan anlasma taraflara daha rahat hareket etme imkani sagliyordu. Bundan yararlanan 2. Kılıç Arslan Danismendliler ve Musul Atabegligiyle; Imparator Manuel de Balkanlardaki bazi meselelerle ugrasiyordu. Bununla beraber Türkiye'de sayilari 100.000'i asan kalabalik bir Türkmen kitlesi kendilerine yurt ve otlak bulmak gayesiyle Bizans hakimiyetindeki bölgelerde yagma ve tahribatta bulunuyorlardi. Bu akinlara devam eden Türkmenler Denizli, Bergama ve Edremit'e ulasmislardi. Imparator hem bu akinlara mani olmak hem de Türkiye'de giderek güçlenen Kılıç Arslan'a agir bir darbe indirmek gayesiyle kuvvetler göndermeye ve Eskisehir'de bazi askerî tedbirler almaya basladi. Manuel Türk tehlikesine son vermek amaciyla bu seferi hilal-haç mücadelesine dönüstürmek istiyordu. Bu maksatla Papa 2I. Alexandre'a bir mektup göndererek Türklere karsi baslattigi bu harekatta kendisine yardim saglamasini istedi. Papa cevabî mektubunda bu yardimi ancak yil sonunda saglayabilecegini bildiriyordu. Bunun üzerine Kılıç Arslan bir yandan hazirliklarini sürdürürken bir yandan da Süleyman adli kabiliyetli bir elçisini imparatora gönderip aralarindaki barisi devam ettirmek istedigini bildirdi. Ancak imparator Türkmenlerin istila ettikleri yerlerin iade edilmesini ve kendisine siginan Zünnûn ile kardesi Sahinsah'a ait topraklari derhal geri vermesini sart kosuyordu. Sultan imparatorun Eskisehir'de yaptirdigi istihkamlari tahrib etmek için akinlara devam ederken imparator da bizzat sefere çikmadan önce Danismendli Sahinsah'i Türkiye'ya gönderdi. Fakat Sahinsah Eskisehir yakinlarinda pusuya düsürüldü ve bozgun halinde imparatora sigindi. Niksar üzerine gönderilen Zünnûn ise hiçbir basari saglayamadan geri döndü ve imparatora katildi. Kılıç Arslan kardesi Sahinsah'i da bertaraf ederek Türkiye'de siyasî birligi korudu.
Bizans imparatoru Manuel, 2. Kılıç Arslan daha fazla kuvvetlenmeden üzerine yürümek ve Türkiye'yi Türklerden kurtarmak istiyordu. Bu düsüncelerle 1176 ilk baharinda Ayasofya'da yapilan muhtesem bir törenle Istanbul'dan yola koyuldu. Frank, Macar, Sirp ve Peçeneklerden olusan bu büyük ordunun sayisi hakkindaki rakamlar 700 bine kadar ulasmaktadir. Sultan tekrar elçi gönderip baris talebini tekrarladi. Fakat imparator sultani yaptigi iyiliklere nankörce cevap vermekle suçluyordu. Bizansli kumandanlar Türklerin savas gücünden bahsederek imparatoru barisa tesvik ediyorlardi. Fakat Manuel onlari dinlemiyordu.
Imparator Eskisehir yolu yerine Denizli istikametini takip ederek Selçuklulari gafil avlanmak ve baskent Konya'yi ele geçirmek niyetindeydi. Bunu sezen Sultan Kılıç Arslan müslüman hükümdar ve beylerden yardim istedigi gibi düsman kuvvetlerine baskinlar düzenleyerek onlari yipratmaya ve ikmal imkanlarini tahribe çalisti. 5-10 bin kisiden olusan Türkmen gruplariyla Bizans ordusuna saldirip yipranmis bir orduyla savasmayi planliyordu. Sultan üçüncü defa imparatora bir elçilik heyeti gönderip baris talebinde bulundu. Ancak imparator bu teklifi magrûr bir eda ile reddederek "baris müzakerelerinin Konya'da yapilacagini bildirdi. Bizans ordusu Homa-Düzbel-Karli-Haydarli-Karadilli-Uzunpinar yolunu takip ederek Myriokephalon (Karamikbeli) denilen sarp ve dar bir vadiye girdi. Geçidin yüksek tepelerinde mevzilenerek vadiye tamamen hakim bir durumda olan Türk kuvvetleri Bizans ordusuna baslangiçta müdahale etmeyerek düsman öncü birliklerinin Bogaz'in içine dogru ilerlemelerini adeta kolaylastirdilar. Bizans öncü birliklerine Angolos'un iki oglu Ioannes ile Andronikos kumanda etmekteydi. Bunlari diger birlikler takip ediyor, ardindan da agirliklar ve kusatma arabalari geliyordu. Imparatorun hassa kuvvetleri ise daha geride idiler. Öncü birliklerin bogazi geçerek ovaya inmesine müsaade eden Kılıç Arslan Bizans ordusunu birbirlerine yardimci olamayacak sekilde ikiye ayirmis bulunuyordu. Karamikbeli'nin çikisindaki tepe noktasinda geçisi kapattiran Sultanin vadiye sevkettigi Türk kuvvetleri sol kanadi ok yagmuruna tuttular. Bu kanadin büyük bir bölümü imha edildi. Ardindan gelen sag kanat kumandani onlara yardim etmek istediyse de çarpismanin basinda öldürüldü. Geçit tamamen Türklerin kontrolünde oldugundan vadide sikisip kalan Bizans ordusu hareket kabiliyetini kaybetmis ve geri çekilme imkanlari kalmamisti. Imparatorun hassa ordusu ve artçi kuvvetler de orada agirliklari tasiyan birliklerin bulunmasi sebebiyle hiçbir yardimda bulunamiyordu. Türk ordusu Bizans'in artçi birliklerinin gerisine uzanarak ricat etmelerine de imkan vermemekteydi. Bu sirada Niksar yakinlarindaki savasi kaybeden ve öldürülen Andronikos Vatatzes'in kesik basi bir mizragin ucuna takilip Rumlara gösterilince moralleri daha da bozuldu. Imparator olaylari seyretmekten baska bir sey yapamiyordu. Sultan Bizans ordusuna son darbeyi indirmek için imparatorun hassa kuvvetlerine saldirdi. Bütün ümitlerini kaybeden imparator herkese canini kurtarmasini emrettikten sonra Türk birliklerinin içine daldi. Bu sirada kopan bir firtina yüzünden her taraf tozduman oldu. Çarpismalar öylesine siddetli bir sekilde devam ediyordu ki her taraf cesetlerle doluydu. Imparator Manuel az sayidaki adamiyla saflari yararak Bizans öncü birliklerine katildi. Burada pusuya düsürülen Bizans ordusu büyük ölçüde imha edildi (17 Eylül 1176). Imparatorun agirliklari ordunun silah ve techizati yagmalandi. Zor durumda kalan imparator baris talebinde bulundu ve gece karanliginda yapilan müzakereler sonunda imparator Eskisehir'deki istihkamlarini yiktirmayi ve Istanbul'a döndükten sonra da Sultan'a yüz bin altin göndermeyi kabul etti.
Zafer sonunda Türkler 100 bin esir aldilar ve bunlari satilmak üzere Musul, Bagdat ve Suriye'nin muhtelif sehirlerine sevk ettiler. Bütün Islam ülkelerine ve müslüman hükümdarlara zafernameler gönderildi. Malazgirt'ten sonra kazanilan ikinci büyük zafer olan Myriokephalon zaferi Selçuklular ile Bizanslilarin kaderinde önemli bir dönüm noktasini teskil eder. Malazgirt'te hezimete ugramalarina ragmen, hala Türkiye'yi geri alma ümit ve hayalinde olan Rumlar bu zaferden sonra umutlarini tamamen kaybettiler. Haçli seferleri ve taht kavgalari sebebiyle Bizans'a geçmis olan üstünlük bu zaferle yeniden Selçuklular'a intikal etmistir. Bu tarihten itibaren Türkler hakimiyet sahalarini genisletmeye devam ederken, Bizanslilar müdafaaya çekilmek zorunda kalmislardir. Bu zafer bütün Islam dünyasinda coskun sevinç gösterileri ile kutlanmistir.
Sultan Imparator ile baris yaptiktan sonra Danismendliler'inn elinde bulunan Malatya'yi kusatti. Emir Muhammed Sultan'dan "amanname" aldiktan sonra Malatya'yi terk etti. Sultan da 4 aylik bir muhasaradan sonra 25 Ekim 1178'de Malatya'ya girdi ve Danismendliler'in bu koluna son verdi.
Danismendliler'e son verilmesi Artuklu beylerini endiselendirdi ve Selahaddin Eyyubî'ye haber gönderip kendilerini himaye etmesini istediler. Selahaddin kuzeye dogru yayilmak istedigi için bu firsati iyi degerlendirdi ve Artuklular'in bu teklifini kabul etti. Kılıç Arslan ise Selahaddin'den vaktiyle Nureddin Mahmud tarafindan isgal edilmis olan Ra'ban'i geri vermesini istedi. Selahaddin bu teklifi öfke ile reddetti. Bunun üzerine Sultan Kılıç Arslan 20 bin kisilik bir orduyu Ra'ban'a sevketti. Fakat Selçuklu kuvvetleri 1179 yilinda vuku bulan muharebede maglub oldu. Sultan Kılıç Arslan ertesi yil Artuklu hükümdari Kara Arslan'in oglu Nureddin Muhammed'in üzerine yürüdü. Sultan damadi olan Nureddin Muhammed'in kizi Selçuk Hatun'a kötü muamele ettigini söyleyerek onu cezalandirmak istiyordu. Kılıç Arslan'in Artuklu hakimiyetindeki topraklari ele geçirmesi üzerine Selahaddin Eyyubî Sultan'dan geri dönmesini istedi. Doguda yayilma politikasi bu büyük hükümdari karsi karsiya getirmisti. Sultan Kılıç Arslan bir elçi vasitasiyla kizinin çeyizi olarak Nureddin Muhammed'e verdigi Malatya civarindaki Hanzit ve çevresinin kendisine iade edilmesini istedi. Ayrica kizina kötü davrandigini ileri sürdü. Taraflar arasinda anlasma saglanamayinca Haçlilarla mütareke imzalayan Selahaddin süratle Selçuklu topraklarina girdi, isin ciddiyetini anlayan Sultan Kılıç Arslan veziri Ihtiyareddin Hasan'i Selahaddin Eyyubi'ye gönderip onu bu hareketinden vazgeçirmek istedi. Selahaddin çok kararli oldugu halde vezir büyük bir maharetle onu barisa ikna etti ve daha sonra iki hükümdar Ermenilere karsi birlikte sefer tertip ettiler. Sultan Kılıç Arslan ile Selahaddin Eyyubî arasindaki anlasmazliktan yararlanan Ermeni krali Rupen Kilikya'da pekçok Türkmen'i öldürtmüs, bir kismini da esir almisti. Taraflar arasinda anlasma saglaninca Kılıç Arslan Selahaddin Eyyubî'den Ermeniler üzerine düzenleyecegi sefere istirak etmesini istedi. Bunun üzerine Kılıç Arslan kuzeyden Selahaddin Eyyubî de güneyden Ermeni topraklarina girdi. Onlara mukavemet edemeyecegini anlayan Ermeni prensi 2I. Rupen baris talebinde bulundu ve agir tazminat ödemeyi kabul etti (1180). Kılıç Arslan Malatya'ya dönerken Selahaddin Eyyubî de Misir'a hareket etti.
Imparator Manuel Komnenos'un Myriokephalon'da yapilan anlasma sartlarini tam olarak yerine getirmemesi üzerine Selçuklu kuvvetleri ve Türkmenler Bizans arazisine akinlara basladilar. Uluborlu, Kütahya ve Eskisehir yörelerini fethettiler. Ancak Selahaddin Eyyubî 1180 yilinda yapmis olduklari anlasma sartlarina uymayarak Güneydogu Türkiye'yi ele geçirmek istemesi yüzünden Kılıç Arslan yeni gelismelerle ilgilenmek zorunda kaldi. Selahaddin önce Musul'u muhasara etti, fakat basarili olamayinca 1183'te Diyarbekir önlerine geldi ve uzun süre kusattiktan sonra sehri ele geçirdi. Diyarbekir'i savunan Emir Nisanoglu maiyyetiyle beraber Sultan 2. Kılıç Arslan'a sigindi.
Sultan Kılıç Arslan uzun ve serefli bir hükümdarliktan sonra artik yorulmus ve seferlere çikamaz olmustu. Bu sebeple eski Türk töresine uyarak ülke topraklarini 11 oglu arasinda taksim etti.
Buna göre:
1. Kutbeddin Meliksah, Sivas ve Aksaray.
2. Rükneddin Süleymansah, Tokat ve havalisi.
3. Nureddin Sultan Sah, Kayseri.
4. Mugiseddin Tugrul Sah, Elbistan.
5. Muizzeddin Kayser Sah, Malatya.
6. Muhyiddin Mesud, Ankara, Çankiri, Kastamonu ve Eskisehir.
7. Giyaseddin Keyhüsrev, Uluborlu ve Kütahya.
8. Nasreddin Berkyaruk Sah, Niksar ve Koyluhisar.
9. Nizameddin Argunsah, Amasya.
10. Arslan Sah, Nigde.
11. Sencer Sah, Eregli'ye melik tayin edildiler.
Bu taksim büyük bir ihtimalle 1182-1186 yillari arasinda yapilmistir.
Kılıç Arslan bu taksimattan sonra veziri Ihtiyareddin Hasan ve diger devlet adamlari ile Konya'da sultan olarak hüküm sürmeye devam etmis, ogullari da melik sifati ile bulunduklari yerlerde yari bagimsiz olarak hareket etmislerdir. Bu meliklerin her biri kendi adlarina para bastiriyor, hutbe okutuyor ve diger devletlerle münasebetlerde bulunuyor, sultan olarak da babalarini metbu taniyorlardi. Ancak bu taksimden sonra kardesler ve babalari arasinda sonu gelmeyen bir mücadele basladi. 1185 yilindan itibaren Türkiye yeni bir Türkmen muhaceretine ugramis ve konar-göçer topluluklar sehzadeler tarafindan birbirleri aleyhine kullanilmistir. Sultan 2. Kılıç Arslan 1188 yilina kadar ogullari üzerindeki siyasi hakimiyetini devam ettirebilmis, ancak daha sonra büyük oglu Kutbeddin Meliksah ile aralarindaki mücadele bir savasa sebep olmustur. 1188'de Kayseri civarinda meydana gelen savasta Meliksah'in askerleri büyük Sultan Kılıç Arslan'a Kılıç çekmek istemeyince Meliksah Sivas'a döndü. Fakat bu ihtilaf kesin bir çözüme kavusturulamadi. Sultanin veziri Ihtiyareddin Hasan'in da baba-ogul arasindaki bu ihtilafi körükledigi sanilmaktadir. Daha sonra vezirlikten azledilen Ihtiyareddin Hasan Sivas civarinda Türkmenler tarafindan pusuya düsürülerek öldürüldü. Kutbeddin Meliksah Türkiye tahtina uzanan yolda en büyük engel olarak gördügü vezirin ölümü üzerine kendini destekleyen Türkmenlerle birlikte baskent Konya üzerine yürüdü ve Sultan 2. Kılıç Arslan'a kendisini zorla veliaht ilan ettirdi(1190).
Bu mücadele kudretli Türkiye Selçuklulari devletini sarsmis ve 2I. haçli seferine katilan ordularin Türkiye'den geçmelerine mani olunamamistir. Alman imparatoru Friedrich Barbarossa 1190 yilinda 2I. haçli ordusunun basinda Türkiye'den geçerken Bizans'in Türkiye'yi istila emellerine son veren o büyük Selçuklu sultani 2. Kılıç Arslan oglu Meliksah'in elinde adeta bir esir durumuna düsmüstü. Büyük Islam mücahidi Selahaddin Eyyubî'nin haçlilari perisan ederek 1187'de Kudüs'ü fethetmesi üzerine baslatilan 2I. Haçli seferine katilan birliklerin sayisi 200-600 bin arasinda gösterilmektedir. Alasehir-Denizli yolunu takip eden haçlilar yol boyunca göçebe hayati yasayan Türkmenlerin saldirilarina maruz kalmis, fakat ciddi bir mukavemetle karsilasmamistir. Ilk defa 1190 Mayisinda Aksehir yakinlarinda haçlilarin önüne çikan Meliksah ile Türkmen reisi Rüstem yorgun Haçli ordulari karsisinda basarili olamamis ve yavas yavas Konya'ya çekilmislerdir (17 Mayis 1190). Meram'da ordugah kuran haçlilar bir müddet Konya'yi muhasara etmisler ve sonunda Kılıç Arslan ile Melik Sah'in baris teklifini kabul ederek rehin aldiklari 25 Türk emiri ile birlikte Haziran ayi ortalarinda Konya'dan ayrilmislardir. Rivayete göre Meliksah nefret ettigi emirleri haçlilara teslim etmis, onlar da yolda Türkmen saldirilarina mani olmadiklari bahanesiyle öldürülmüslerdir. Selçuklu topraklarini geçen imparator oradan Silifke (Göksü) çayini geçerken bogularak ölmüstür (10 Haziran 1190).
Haçlilar Suriye'ye gittigi sirada Meliksah da babasinin vezir ve emirlerini bertaraf ederek Konya'ya hakim oldu. Meliksah daha sonra kardesi Kayseri meliki Sultansah'in üzerine yürüyerek onu muhasara etti. Meliksah'tan memnun olmayan Kılıç Arslan bir firsatini bulup Sultan Sah'in yanina sigindi. Bunun üzerine Meliksah Konya'ya dönüp sultanligini ilan etti. 2. Kılıç Arslan bir müddet Sultan Sah'in yaninda kaldiktan sonra onun da kendisini emellerine alet etmek istedigini anlayinca büyük oglu Uluborlu meliki Giyaseddin Keyhüsrev'in yanina gitti. Onunla birlikte Konya'ya hücum ederek sehri aldi ve Giyaseddin'i veliaht ilan ederek Aksaray'da bulunan Meliksah'i kusattigi sirada hastalanarak öldü (26 Agustos 1192).
Yaklasik 80 yasinda ölen 2. Kılıç Arslan siyasî ve askerî kabiliyeti, elde ettigi büyük zaferleri ve ileri görüslülügü ile Türk tarihinin önde gelen hükümdarlarindan biridir. Türkiye'nun Türklesmesinde büyük hizmeti geçen Sultan 2. Kılıç Arslan zamaninda ticaret yeniden hayatiyet kazanmis ve ilk kervansaray bu dönemde yapilmistir. Türkiye Selçuklu sultanlari arasinda ilk altin sikkeyi bastiran da odur. Onun zamani sehircilik ve imar faaliyetleri bakimindan da önemlidir. Aksaray'i yeniden insa ettirdigi gibi Konya'yi da imar ederek surlari yeni bastan yaptirmistir. Malatya'da bazi imar faaliyetlerinde bulunmustur
(1155-1192)
Sultan Mesud'un ölümü üzerine yerine veliaht tayin ettigi büyük oglu 2. Kılıç Arslan geçti. Elbistan meliki olan Kılıç Arslan babasi ile beraber pek çok sefere katilmis ve tecrübe kazanmisti. Sultan Mesud ölecegini hissedince büyük bir merasim düzenleyip Kılıç Arslan'i bizzat tahta çikardi ve biat etti. Diger ogullarini da melik olarak, ülkenin muhtelif yerlerinde görevlendirdi. Kılıç Arslan babasinin yerine Selçuklu tahtina geçince kardesleri de isyan ederek tahtta hak iddia ettiler. Bunun üzerine Kılıç Arslan önce Devlet'i bertaraf etti. Sonra da Ankara ve Çankiri meliki olan Sahinsah üzerine yürüdü. Bu firsati degerlendiren Danismendli Yagibasan da Sivas'tan Kayseri'ye hareket etti. Kılıç Arslan bu haberi alir almaz süratle Yagibasan üzerine yürüdü. Iki ordu savasa girmek üzere iken alimlerin gayretleriyle buna mani olundu. Fakat Yagibasan kisa bir süre sonra Elbistan'a saldirinca iki ordu yeniden karsi karsiya geldi. Alimler yine oraya girip savasi engellediler ve taraflar arasinda anlasma sagladilar (1155).
Danismendliler'i himaye eden Nureddin Mahmud da bu sirada Ayintab ve Ra'ban sehirlerini istila ederek vaktiyle Mesud ile Franklara karsi yaptiklari ittifaki bozdu (1156). Kılıç Arslan büyük bir ordu ile yola çikip Ayintab'i muhasara etti ve sehri ele geçirdi. Ra'ban üzerine yürüdügü sirada, Haçli taarruzlarina maruz kalan Nureddin Mahmud yaptiklarindan özür dileyerek Haleb'e döndü (1157).
Kudret ve nüfuzu giderek artan 2. Kılıç Arslan'dan korkan rakip ve düsmanlari ona karsi ittifak yapmak ihtiyacini hissettiler. Imparator Manuel, Nureddin Mahmud, Danismendli Yagibasan, Kılıç Arslan'in kardesi Sahinsah, Danismendliler'in Kayseri meliki Zünnun, Malatya emiri Zülkarneyn ona karsi müsterek bir cephe olusturdular. Bu ittifaki bozmak isteyen Sultan Kılıç Arslan imparatora elçi göndererek baris talebinde bulundu (1160). Fakat red cevabi aldi. Bunun üzerine Elbistan'i vererek Yagibasan'la anlasmak istedi. Fakat bunca fedakarliga ragmen yine de aleyhindeki ittifaki bertaraf edemedi. Erzurum meliki Izzeddin Saltuk'un Kılıç Arslan ile nikahlanan kizini çeyiz ile birlikte Erzurum'dan Konya'ya gönderdigini haber alan Yagibasan gelin alayina saldirarak kizi Kayseri'ye götürüp yegeni Zünnun ile evlendirmek istedi. Ancak Islam hukukuna göre nikahli bir kadinin baska biriyle evlenmesi mümkün olmadigindan gelini zorla dinden döndürdüler ve yeniden müslüman olduktan sonra zorla nikahladilar. Bu agir tecavüz karsisinda çok öfkelenen Kılıç Arslan süratle Yagibasan üzerine yürüdü. Ancak Bizans kuvvetlerince desteklenen Yagibasan galip geldi ve zor durumda kalan 2. Kılıç Arslan Bizans'a sigindi (1162). Istanbul'da muhtesem bir törenle karsilanan Sultan, 80 gün kaldiktan sonra imparator Manuel ile bir anlasma imzaladi.
Buna göre;
1. Sultan Bizans imparatorlugunun düsmanlarini kendi düsmani olarak kabul edecek ve bunlarla mücadele eden Bizans'in safinda yer alacak,
2. Sultan ele geçirdigi Bizans sehirlerini iade edecekti.
3. 2. Kılıç Arslan imparator Manuel'in bilgisi olmadan baska devletlerle herhangi bir anlasma imzalamayacak ve Manuel'in yaptigi seferlere yardimci kuvvetler gönderecekti.
4. Sultan Türkmenlerin Bizans hakimiyetindeki topraklarina yaptigi akinlara mani olacakti.
Kılıç Arslan Bizans'tan aldigi yardimlarla hazirliklarini ikmal edip, intikam maksadiyla Yagibasan üzerine yürüdü ve Sivas'i zaptetti. Yagibasan yardim için damadi Sahinsah'in yanina Çankiri'ya gitti ve 4 Agustos 1164'te orada öldü. Yagibasan'in ölümü Kılıç Arslan'i rahatlatti. Kılıç Arslan onun ölümü üzerine Ankara-Çankiri meliki Sahinsah'i kaçmaya mecbur ettigi gibi Danismendliler'in elindeki Elbistan'i ve diger bazi yerleri Selçuklu topraklarina katti. Kayseri ve Zamanti'yi da istila ederek Zünnun'un hakimiyetine son verdi. Zünnun ile Sahinsah Türkiye topraklarini terk edip Nureddin Mahmud'a sigindilar (1164). Nureddin bunlari himayesine alarak Selçuklu topraklarina saldirdi. Maras, Behisni ve Göksun'u zapt etti. Sultan Kılıç Arslan büyük bir ordu ile ona karsi harekete geçti. Fakat agir kis sartlari ve haçli saldirilari bu iki Türk hükümdarini anlasmaya mecbur etti.
Nureddin'in 1174 tarihinde ölümü üzerine Sultan tekrar harekete geçerek Sivas, Niksar, Tokat ve diger bazi sehirleri zapt etti (1175). Zünnun ile Sahinsah bu defa Bizans imparatoruna sigindilar. Imparator bu iki Türk beyine ait topraklari iade etmesi için Sultan'a baski yapiyordu. 1175'te Selçuklu sinirina asker sevk etti ve tahkimata basladi. Imparator kendisi sefere çikmadan önce Sahinsah ile Zünnun'u Türkiye'ya göndererek, Kılıç Arslan'in giderek artan kuvvetini sarsmayi planladiysa da bu hususta basari saglayamadi. Bunun üzerine bizzat sefere çikarak Türkiye'yi istila etmek hayaline kapildi.
Miryokefalon Savası (1176)
Türkiye Selçuklulari'yla Bizans imparatorlugu arasinda 1162'de yapilan anlasma taraflara daha rahat hareket etme imkani sagliyordu. Bundan yararlanan 2. Kılıç Arslan Danismendliler ve Musul Atabegligiyle; Imparator Manuel de Balkanlardaki bazi meselelerle ugrasiyordu. Bununla beraber Türkiye'de sayilari 100.000'i asan kalabalik bir Türkmen kitlesi kendilerine yurt ve otlak bulmak gayesiyle Bizans hakimiyetindeki bölgelerde yagma ve tahribatta bulunuyorlardi. Bu akinlara devam eden Türkmenler Denizli, Bergama ve Edremit'e ulasmislardi. Imparator hem bu akinlara mani olmak hem de Türkiye'de giderek güçlenen Kılıç Arslan'a agir bir darbe indirmek gayesiyle kuvvetler göndermeye ve Eskisehir'de bazi askerî tedbirler almaya basladi. Manuel Türk tehlikesine son vermek amaciyla bu seferi hilal-haç mücadelesine dönüstürmek istiyordu. Bu maksatla Papa 2I. Alexandre'a bir mektup göndererek Türklere karsi baslattigi bu harekatta kendisine yardim saglamasini istedi. Papa cevabî mektubunda bu yardimi ancak yil sonunda saglayabilecegini bildiriyordu. Bunun üzerine Kılıç Arslan bir yandan hazirliklarini sürdürürken bir yandan da Süleyman adli kabiliyetli bir elçisini imparatora gönderip aralarindaki barisi devam ettirmek istedigini bildirdi. Ancak imparator Türkmenlerin istila ettikleri yerlerin iade edilmesini ve kendisine siginan Zünnûn ile kardesi Sahinsah'a ait topraklari derhal geri vermesini sart kosuyordu. Sultan imparatorun Eskisehir'de yaptirdigi istihkamlari tahrib etmek için akinlara devam ederken imparator da bizzat sefere çikmadan önce Danismendli Sahinsah'i Türkiye'ya gönderdi. Fakat Sahinsah Eskisehir yakinlarinda pusuya düsürüldü ve bozgun halinde imparatora sigindi. Niksar üzerine gönderilen Zünnûn ise hiçbir basari saglayamadan geri döndü ve imparatora katildi. Kılıç Arslan kardesi Sahinsah'i da bertaraf ederek Türkiye'de siyasî birligi korudu.
Bizans imparatoru Manuel, 2. Kılıç Arslan daha fazla kuvvetlenmeden üzerine yürümek ve Türkiye'yi Türklerden kurtarmak istiyordu. Bu düsüncelerle 1176 ilk baharinda Ayasofya'da yapilan muhtesem bir törenle Istanbul'dan yola koyuldu. Frank, Macar, Sirp ve Peçeneklerden olusan bu büyük ordunun sayisi hakkindaki rakamlar 700 bine kadar ulasmaktadir. Sultan tekrar elçi gönderip baris talebini tekrarladi. Fakat imparator sultani yaptigi iyiliklere nankörce cevap vermekle suçluyordu. Bizansli kumandanlar Türklerin savas gücünden bahsederek imparatoru barisa tesvik ediyorlardi. Fakat Manuel onlari dinlemiyordu.
Imparator Eskisehir yolu yerine Denizli istikametini takip ederek Selçuklulari gafil avlanmak ve baskent Konya'yi ele geçirmek niyetindeydi. Bunu sezen Sultan Kılıç Arslan müslüman hükümdar ve beylerden yardim istedigi gibi düsman kuvvetlerine baskinlar düzenleyerek onlari yipratmaya ve ikmal imkanlarini tahribe çalisti. 5-10 bin kisiden olusan Türkmen gruplariyla Bizans ordusuna saldirip yipranmis bir orduyla savasmayi planliyordu. Sultan üçüncü defa imparatora bir elçilik heyeti gönderip baris talebinde bulundu. Ancak imparator bu teklifi magrûr bir eda ile reddederek "baris müzakerelerinin Konya'da yapilacagini bildirdi. Bizans ordusu Homa-Düzbel-Karli-Haydarli-Karadilli-Uzunpinar yolunu takip ederek Myriokephalon (Karamikbeli) denilen sarp ve dar bir vadiye girdi. Geçidin yüksek tepelerinde mevzilenerek vadiye tamamen hakim bir durumda olan Türk kuvvetleri Bizans ordusuna baslangiçta müdahale etmeyerek düsman öncü birliklerinin Bogaz'in içine dogru ilerlemelerini adeta kolaylastirdilar. Bizans öncü birliklerine Angolos'un iki oglu Ioannes ile Andronikos kumanda etmekteydi. Bunlari diger birlikler takip ediyor, ardindan da agirliklar ve kusatma arabalari geliyordu. Imparatorun hassa kuvvetleri ise daha geride idiler. Öncü birliklerin bogazi geçerek ovaya inmesine müsaade eden Kılıç Arslan Bizans ordusunu birbirlerine yardimci olamayacak sekilde ikiye ayirmis bulunuyordu. Karamikbeli'nin çikisindaki tepe noktasinda geçisi kapattiran Sultanin vadiye sevkettigi Türk kuvvetleri sol kanadi ok yagmuruna tuttular. Bu kanadin büyük bir bölümü imha edildi. Ardindan gelen sag kanat kumandani onlara yardim etmek istediyse de çarpismanin basinda öldürüldü. Geçit tamamen Türklerin kontrolünde oldugundan vadide sikisip kalan Bizans ordusu hareket kabiliyetini kaybetmis ve geri çekilme imkanlari kalmamisti. Imparatorun hassa ordusu ve artçi kuvvetler de orada agirliklari tasiyan birliklerin bulunmasi sebebiyle hiçbir yardimda bulunamiyordu. Türk ordusu Bizans'in artçi birliklerinin gerisine uzanarak ricat etmelerine de imkan vermemekteydi. Bu sirada Niksar yakinlarindaki savasi kaybeden ve öldürülen Andronikos Vatatzes'in kesik basi bir mizragin ucuna takilip Rumlara gösterilince moralleri daha da bozuldu. Imparator olaylari seyretmekten baska bir sey yapamiyordu. Sultan Bizans ordusuna son darbeyi indirmek için imparatorun hassa kuvvetlerine saldirdi. Bütün ümitlerini kaybeden imparator herkese canini kurtarmasini emrettikten sonra Türk birliklerinin içine daldi. Bu sirada kopan bir firtina yüzünden her taraf tozduman oldu. Çarpismalar öylesine siddetli bir sekilde devam ediyordu ki her taraf cesetlerle doluydu. Imparator Manuel az sayidaki adamiyla saflari yararak Bizans öncü birliklerine katildi. Burada pusuya düsürülen Bizans ordusu büyük ölçüde imha edildi (17 Eylül 1176). Imparatorun agirliklari ordunun silah ve techizati yagmalandi. Zor durumda kalan imparator baris talebinde bulundu ve gece karanliginda yapilan müzakereler sonunda imparator Eskisehir'deki istihkamlarini yiktirmayi ve Istanbul'a döndükten sonra da Sultan'a yüz bin altin göndermeyi kabul etti.
Zafer sonunda Türkler 100 bin esir aldilar ve bunlari satilmak üzere Musul, Bagdat ve Suriye'nin muhtelif sehirlerine sevk ettiler. Bütün Islam ülkelerine ve müslüman hükümdarlara zafernameler gönderildi. Malazgirt'ten sonra kazanilan ikinci büyük zafer olan Myriokephalon zaferi Selçuklular ile Bizanslilarin kaderinde önemli bir dönüm noktasini teskil eder. Malazgirt'te hezimete ugramalarina ragmen, hala Türkiye'yi geri alma ümit ve hayalinde olan Rumlar bu zaferden sonra umutlarini tamamen kaybettiler. Haçli seferleri ve taht kavgalari sebebiyle Bizans'a geçmis olan üstünlük bu zaferle yeniden Selçuklular'a intikal etmistir. Bu tarihten itibaren Türkler hakimiyet sahalarini genisletmeye devam ederken, Bizanslilar müdafaaya çekilmek zorunda kalmislardir. Bu zafer bütün Islam dünyasinda coskun sevinç gösterileri ile kutlanmistir.
Sultan Imparator ile baris yaptiktan sonra Danismendliler'inn elinde bulunan Malatya'yi kusatti. Emir Muhammed Sultan'dan "amanname" aldiktan sonra Malatya'yi terk etti. Sultan da 4 aylik bir muhasaradan sonra 25 Ekim 1178'de Malatya'ya girdi ve Danismendliler'in bu koluna son verdi.
Danismendliler'e son verilmesi Artuklu beylerini endiselendirdi ve Selahaddin Eyyubî'ye haber gönderip kendilerini himaye etmesini istediler. Selahaddin kuzeye dogru yayilmak istedigi için bu firsati iyi degerlendirdi ve Artuklular'in bu teklifini kabul etti. Kılıç Arslan ise Selahaddin'den vaktiyle Nureddin Mahmud tarafindan isgal edilmis olan Ra'ban'i geri vermesini istedi. Selahaddin bu teklifi öfke ile reddetti. Bunun üzerine Sultan Kılıç Arslan 20 bin kisilik bir orduyu Ra'ban'a sevketti. Fakat Selçuklu kuvvetleri 1179 yilinda vuku bulan muharebede maglub oldu. Sultan Kılıç Arslan ertesi yil Artuklu hükümdari Kara Arslan'in oglu Nureddin Muhammed'in üzerine yürüdü. Sultan damadi olan Nureddin Muhammed'in kizi Selçuk Hatun'a kötü muamele ettigini söyleyerek onu cezalandirmak istiyordu. Kılıç Arslan'in Artuklu hakimiyetindeki topraklari ele geçirmesi üzerine Selahaddin Eyyubî Sultan'dan geri dönmesini istedi. Doguda yayilma politikasi bu büyük hükümdari karsi karsiya getirmisti. Sultan Kılıç Arslan bir elçi vasitasiyla kizinin çeyizi olarak Nureddin Muhammed'e verdigi Malatya civarindaki Hanzit ve çevresinin kendisine iade edilmesini istedi. Ayrica kizina kötü davrandigini ileri sürdü. Taraflar arasinda anlasma saglanamayinca Haçlilarla mütareke imzalayan Selahaddin süratle Selçuklu topraklarina girdi, isin ciddiyetini anlayan Sultan Kılıç Arslan veziri Ihtiyareddin Hasan'i Selahaddin Eyyubi'ye gönderip onu bu hareketinden vazgeçirmek istedi. Selahaddin çok kararli oldugu halde vezir büyük bir maharetle onu barisa ikna etti ve daha sonra iki hükümdar Ermenilere karsi birlikte sefer tertip ettiler. Sultan Kılıç Arslan ile Selahaddin Eyyubî arasindaki anlasmazliktan yararlanan Ermeni krali Rupen Kilikya'da pekçok Türkmen'i öldürtmüs, bir kismini da esir almisti. Taraflar arasinda anlasma saglaninca Kılıç Arslan Selahaddin Eyyubî'den Ermeniler üzerine düzenleyecegi sefere istirak etmesini istedi. Bunun üzerine Kılıç Arslan kuzeyden Selahaddin Eyyubî de güneyden Ermeni topraklarina girdi. Onlara mukavemet edemeyecegini anlayan Ermeni prensi 2I. Rupen baris talebinde bulundu ve agir tazminat ödemeyi kabul etti (1180). Kılıç Arslan Malatya'ya dönerken Selahaddin Eyyubî de Misir'a hareket etti.
Imparator Manuel Komnenos'un Myriokephalon'da yapilan anlasma sartlarini tam olarak yerine getirmemesi üzerine Selçuklu kuvvetleri ve Türkmenler Bizans arazisine akinlara basladilar. Uluborlu, Kütahya ve Eskisehir yörelerini fethettiler. Ancak Selahaddin Eyyubî 1180 yilinda yapmis olduklari anlasma sartlarina uymayarak Güneydogu Türkiye'yi ele geçirmek istemesi yüzünden Kılıç Arslan yeni gelismelerle ilgilenmek zorunda kaldi. Selahaddin önce Musul'u muhasara etti, fakat basarili olamayinca 1183'te Diyarbekir önlerine geldi ve uzun süre kusattiktan sonra sehri ele geçirdi. Diyarbekir'i savunan Emir Nisanoglu maiyyetiyle beraber Sultan 2. Kılıç Arslan'a sigindi.
Sultan Kılıç Arslan uzun ve serefli bir hükümdarliktan sonra artik yorulmus ve seferlere çikamaz olmustu. Bu sebeple eski Türk töresine uyarak ülke topraklarini 11 oglu arasinda taksim etti.
Buna göre:
1. Kutbeddin Meliksah, Sivas ve Aksaray.
2. Rükneddin Süleymansah, Tokat ve havalisi.
3. Nureddin Sultan Sah, Kayseri.
4. Mugiseddin Tugrul Sah, Elbistan.
5. Muizzeddin Kayser Sah, Malatya.
6. Muhyiddin Mesud, Ankara, Çankiri, Kastamonu ve Eskisehir.
7. Giyaseddin Keyhüsrev, Uluborlu ve Kütahya.
8. Nasreddin Berkyaruk Sah, Niksar ve Koyluhisar.
9. Nizameddin Argunsah, Amasya.
10. Arslan Sah, Nigde.
11. Sencer Sah, Eregli'ye melik tayin edildiler.
Bu taksim büyük bir ihtimalle 1182-1186 yillari arasinda yapilmistir.
Kılıç Arslan bu taksimattan sonra veziri Ihtiyareddin Hasan ve diger devlet adamlari ile Konya'da sultan olarak hüküm sürmeye devam etmis, ogullari da melik sifati ile bulunduklari yerlerde yari bagimsiz olarak hareket etmislerdir. Bu meliklerin her biri kendi adlarina para bastiriyor, hutbe okutuyor ve diger devletlerle münasebetlerde bulunuyor, sultan olarak da babalarini metbu taniyorlardi. Ancak bu taksimden sonra kardesler ve babalari arasinda sonu gelmeyen bir mücadele basladi. 1185 yilindan itibaren Türkiye yeni bir Türkmen muhaceretine ugramis ve konar-göçer topluluklar sehzadeler tarafindan birbirleri aleyhine kullanilmistir. Sultan 2. Kılıç Arslan 1188 yilina kadar ogullari üzerindeki siyasi hakimiyetini devam ettirebilmis, ancak daha sonra büyük oglu Kutbeddin Meliksah ile aralarindaki mücadele bir savasa sebep olmustur. 1188'de Kayseri civarinda meydana gelen savasta Meliksah'in askerleri büyük Sultan Kılıç Arslan'a Kılıç çekmek istemeyince Meliksah Sivas'a döndü. Fakat bu ihtilaf kesin bir çözüme kavusturulamadi. Sultanin veziri Ihtiyareddin Hasan'in da baba-ogul arasindaki bu ihtilafi körükledigi sanilmaktadir. Daha sonra vezirlikten azledilen Ihtiyareddin Hasan Sivas civarinda Türkmenler tarafindan pusuya düsürülerek öldürüldü. Kutbeddin Meliksah Türkiye tahtina uzanan yolda en büyük engel olarak gördügü vezirin ölümü üzerine kendini destekleyen Türkmenlerle birlikte baskent Konya üzerine yürüdü ve Sultan 2. Kılıç Arslan'a kendisini zorla veliaht ilan ettirdi(1190).
Bu mücadele kudretli Türkiye Selçuklulari devletini sarsmis ve 2I. haçli seferine katilan ordularin Türkiye'den geçmelerine mani olunamamistir. Alman imparatoru Friedrich Barbarossa 1190 yilinda 2I. haçli ordusunun basinda Türkiye'den geçerken Bizans'in Türkiye'yi istila emellerine son veren o büyük Selçuklu sultani 2. Kılıç Arslan oglu Meliksah'in elinde adeta bir esir durumuna düsmüstü. Büyük Islam mücahidi Selahaddin Eyyubî'nin haçlilari perisan ederek 1187'de Kudüs'ü fethetmesi üzerine baslatilan 2I. Haçli seferine katilan birliklerin sayisi 200-600 bin arasinda gösterilmektedir. Alasehir-Denizli yolunu takip eden haçlilar yol boyunca göçebe hayati yasayan Türkmenlerin saldirilarina maruz kalmis, fakat ciddi bir mukavemetle karsilasmamistir. Ilk defa 1190 Mayisinda Aksehir yakinlarinda haçlilarin önüne çikan Meliksah ile Türkmen reisi Rüstem yorgun Haçli ordulari karsisinda basarili olamamis ve yavas yavas Konya'ya çekilmislerdir (17 Mayis 1190). Meram'da ordugah kuran haçlilar bir müddet Konya'yi muhasara etmisler ve sonunda Kılıç Arslan ile Melik Sah'in baris teklifini kabul ederek rehin aldiklari 25 Türk emiri ile birlikte Haziran ayi ortalarinda Konya'dan ayrilmislardir. Rivayete göre Meliksah nefret ettigi emirleri haçlilara teslim etmis, onlar da yolda Türkmen saldirilarina mani olmadiklari bahanesiyle öldürülmüslerdir. Selçuklu topraklarini geçen imparator oradan Silifke (Göksü) çayini geçerken bogularak ölmüstür (10 Haziran 1190).
Haçlilar Suriye'ye gittigi sirada Meliksah da babasinin vezir ve emirlerini bertaraf ederek Konya'ya hakim oldu. Meliksah daha sonra kardesi Kayseri meliki Sultansah'in üzerine yürüyerek onu muhasara etti. Meliksah'tan memnun olmayan Kılıç Arslan bir firsatini bulup Sultan Sah'in yanina sigindi. Bunun üzerine Meliksah Konya'ya dönüp sultanligini ilan etti. 2. Kılıç Arslan bir müddet Sultan Sah'in yaninda kaldiktan sonra onun da kendisini emellerine alet etmek istedigini anlayinca büyük oglu Uluborlu meliki Giyaseddin Keyhüsrev'in yanina gitti. Onunla birlikte Konya'ya hücum ederek sehri aldi ve Giyaseddin'i veliaht ilan ederek Aksaray'da bulunan Meliksah'i kusattigi sirada hastalanarak öldü (26 Agustos 1192).
Yaklasik 80 yasinda ölen 2. Kılıç Arslan siyasî ve askerî kabiliyeti, elde ettigi büyük zaferleri ve ileri görüslülügü ile Türk tarihinin önde gelen hükümdarlarindan biridir. Türkiye'nun Türklesmesinde büyük hizmeti geçen Sultan 2. Kılıç Arslan zamaninda ticaret yeniden hayatiyet kazanmis ve ilk kervansaray bu dönemde yapilmistir. Türkiye Selçuklu sultanlari arasinda ilk altin sikkeyi bastiran da odur. Onun zamani sehircilik ve imar faaliyetleri bakimindan da önemlidir. Aksaray'i yeniden insa ettirdigi gibi Konya'yi da imar ederek surlari yeni bastan yaptirmistir. Malatya'da bazi imar faaliyetlerinde bulunmustur