Son konular

2012 maya kehanetlerinin sırrı nedir

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
58
Yaş
36
Coin
256,936
2012 maya kehanetlerinin sırrı nedir
2012 maya kehanetlerinin sırrı hakkında bilgi
2012 maya kehanetlerinin sırları

2012 maya kehanetlerinin sırrı


Tüm büyük dinler, sistemlerin ve uygarlıkların çöküşleri ile ilgili mit ve efsanelere sahiptir. Bunlardan en önemlileri, Kur’an ve İncil’de yazdığı gibi, çeşitli şekillerde sapkınlığa düşen uygarlıkların Tanrı tarafından yok ediliş hikayeleridir.

Tüm büyük dinler, sistemlerin ve uygarlıkların çöküşleri ile ilgili büyük mitlere ve önemli efsanelere sahiptir. Bunlardan en önemlileri İslamiyet’in Kutsal Kitabında ve Hıristiyanlığın İncilinde yazan bazı uygarlıkların Tanrı tarafından azdıkları ve çeşitli şekillerde sapkınlıklara daldıkları için, yok ediliş hikayeleridir. Bu hikayenin benzerlerini Brahmanizm’in Upanişad destanlarında görürüz. Eski çağlarda, bildiğimiz tarihin dışında da bir şeyler olduğu, yapılan arkeolojik çalışmalarda da görülmektedir. Dev Mısır piramitleri İngiltere’deki Stonehenge, Kamboçyadaki Angkor ve daha niceleri zamanın başlangıcının ve devamının bildiğimiz tarihten çok daha eskilere dayandığını bizlere gösteriyor. Bazı araştırmacılara göre, Mısır piramitlerinin yapım yılı M.Ö 10,500 olabilir. Biz yazıyı, M.Ö 4000’ler civarı bulurken, bir başka uygarlık 10,500’lerde dev mimari yapılar yapıyor ise, o zaman bizim yazıyı bulduğumuz tarihin gerçekliği ile ilgili modern arkeolojik gözlemlerde anlaşılamadık ve alışılmadık şeyler var demektir. Mısır ile ilgili göksel tarihlemenin 10,500 ile olan bağını incelemek için Robert Bauval ve Adrian Gilbert’ın 1994 yılında hazırladıkları “Orion Mystery” isimli kitap ile Graham Hancock ‘un araştırmalarına bakabilirler.

Yazımın ismi “Sonun başlangıcı”. Biraz can sıkıcı biliyorum. Fakat, tüm umutlu bekleyişlere rağmen çabaların azlığı nedeni ile insanlık, herkesi hırpalayacak bir sona doğru gitmekte. Dünyanın manyetosferi gittikçe zayıflamakta. İnsanoğlu önümüzdeki yüzyıldan itibaren, aciz olduğu doğa karşısında, doğa güçlerini ne kadar anlamaya çalışsa da yetersizliğini fazlası ile görecek. Kapitalist sistemin veya hangi “İzm” olursa olsun, ille de bir İzm’in peşinde koşan insanlık, hala futbol maçlarının , iç çamaşırlarının veya borsa kazançlarının peşinde ilkel bir şekilde düşüne dursun, yaşadığımız dünya çok ama çok ciddi büyük bir değişim geçiriyor.

Ortalama 5 milyar yaşında olan dünyamız, kim bilir bu değişimi kaç kere yaşadı. Bilmediğimiz tarih, dinler ve efsaneler ile gelen anlatılar bu değişim ve tarih ile ilgili de pek çok bilgiyi içeriyor. Biz görmek, duymak istemiyoruz. Geçmişin bilgilerine direniyoruz. Araştırmayan ve düşünmeyen bir 19 yüzyıl geçirdik. Araştıranlar, üretenler ve yaratanlar çeşitli dogmatik düşüncelerin baskısı ile yok edilmeye çalışıldı. Siyasi güç, her zaman toprak sahibinin veya parası olanının elinde olan bir dönem yaşadı. Kısacası ruhumuzu kaybettik. 19 yüzyıl boyunca birbirimizi yedik. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı -ki bu bence tek bir savaşın iki ayrı yönüdür- kaybedilen insan sayısı 20. Yüzyıl haricinde 19 yüzyıl boyunca doğan insan sayısından fazla. 150 milyona yakın insan ya öldü, ya sakat kaldı ya da çalışma kamplarında insan değillermiş gibi yakıldı,yok edildi,imha edildi. Medeni değiliz. Olduğumuzu iddia ediyoruz. Zannediyoruz. Nasıl olduğu şaibeli olarak son yüzyıl içinde inanılmaz teknolojik keşifler yaptık. 2. Dünya savaşından sonra, o kadar hızlandık ki, dedelerimizin gaz yağı ile ilkokulu okuduğu dönemlerden sonra şimdi çocuklarımız internet kullanıyor, büyüklerimiz kara trenleri hatırlarken, bizler çok gelişmiş, konuşarak yolu tarif eden otomobiller ile seyahat ediyoruz. 1900’lerin başında uçak seyahati bir hayal iken, şu anda hava yolu şirketlerinin çığırtkanlıkları ile, yapmış oldukları indirimler sayesinde komik ücretlere uzun mesafelere seyahatler yapabiliyoruz. Gökyüzünde demir kuşlar uçuyor. Her gün evimizdeki iletişim cihazı televizyonumuz yüzlerce kanal ile bize bilgi aktarıyor. İnternet 6 yaşındaki çocuğun rahatlıkla kullanabileceği bir hale geldi. Teknolojik olarak ilerideyiz. Ama uygarlaşmıyoruz

21 ARALIK 2012

Uzun zamandan beri 21 Aralık 2012 ile ilgili araştırmalar yapmaktayım. Beni yakından takip edenler bunu çok iyi bilir. Hiçbir zaman bir kehanetin altında astrolojik ve sosyal gerçeklikler yok ise, bunu çok fazla önemsemedim. Galaksi dizilimi, dünyanın yok foton kuşağına yaklaşımı, pleides takım yıldızına doğru yaptığımız yolculuk, inanın bunlar bana deli saçması geliyor. Çağımızın bilim ile bilimdışı arasında belli noktalarda kalmış filozoflarının yapmış olduğu felaket çılgınlıkları.

Ancaaaak, bir gerçek var ki, şu mayaların 21 Aralık 2012’ de olacak kehaneti ve Nostradamus’un söylenceleri. Çoğunluğunuz bilir mi bilmiyorum; Nostradamus’un dörtlükleri hiçbir bilim insanın reddedemeyeceği kadar açıklıkla gerçekleşmektedir. İstatistiki ve matematiksel tüm çürütme çalışmaları , Nostradamus’un kehanetleri üzerinde işlememekte ve bu kehanetlerin nasıl yapıldığına dair bilimsel çalışmalar bile yapılmaktadır. Michel de Nostredame, çağını aşmış ünlü bir hekim, filozof ve benim gibi klasik tekniklerle uğraşan Astrologlar için ise, büyük bir Astrolog’tur. Michel de Nostredame; büyücü veya bir kısım insanların söylediği gibi görünmez varlıklardan haber alan, bedensiz varlıklar ile görüşen biri değil, büyükbabasından öğrenmiş olduğu kabalistik Astrolojik teknikleri çok doğru kullanabilen , artık biz batı Astrologlarının erişmesinin neredeyse imkansız olduğu sabit yıldız ve gökyüzü derece tablolarının ana dili gibi bilen, ve astrolojinin varoluş sebebinin,Tanrısal ilhamı yeryüzüne yaymak olduğuna inanan inançlı ve çağımızın en büyük Astrologu idi.

O, 3000’li yıllara kadar devam edecek olan dünya uygarlığının 2000’li yılların başlarından itibaren çok büyük bir buhran geçireceğini de öngörmüştür. 21 Aralık 2012 hakkında ve Maya kehanetleri zamanın sonu veya yaradılış ile ilgili çalışmalar yaparken, yıllar önce İngiltere’de birlikte çalıştığım ve bugünlere gelmeme sebebiyet veren , hocam Nicholas’ın birkaç sözünü hatırlatmak isterim. “Büyük felaketler veya büyük değişimlerden önce önemli bir Ay ve Güneş tutulması olur. Ay ve Güneş tutulmaları sosyal toplum içinde çok büyük değişimlerin olacağı dönemleri gösterir Sevgili Oğuzhan” demişti. 90’lı yılların başı idi. 19 yaşın vermiş olduğu gençlik ve delilik ile Güneş ve Ay tutulmalarının önümüzdeki dönemlerdeki etkilerini hesaplamaya çalışmıştım. 1999 yılında oluşacak olan Güneş tutulmasının çok ciddi felaketlere sebebiyet vereceğini ise 4 yıl önceden söylemiştim. Bunlar o zamanlar yazıldı,duyuruldu. Her neyse, 21 Aralık 2012’ye gelirsek, öncesinde ve sonrasında çok önemli bir tutulma döngüsü görünmemekte.

21 Aralık 2012’nin hemen öncesinde Haziran ayında oluşacak olan Venüs tutulumu 2012 ve sonrasında oluşacak olan olayları da tam anlamı ile ifade etmiyor. O zaman Maya takvimi ile Miladi takvim arasında bir farkın olabileceğini düşündüm kendimce. Ve gerçekten beni haklı çıkaracak şeylerde buldum. 21 Aralık 2010’da Mayaların yaşadığı Guatemala ve Meksika’nın güneyi civarında çok net görünecek bir Ay tutulmasının olacaktı. Sonrasında bu anlamda internette yaptığım araştırmalarda Cotterell gibi ciddi astrofizikçilerin aslında Maya ve Miladi takvim arasında iki yıllık fark olabileceğini yazdıklarını hayretle gördüm. Tabii ki bir ben düşünecek değildim bu mantığı. Ve o sırada hocam Nicholas’ın büyük felaketlerden önce önemli Ay ve Güneş tutulmaları olur” sözü yeniden aklıma geldi.

Evet sevgili okuyucular hepimizin 21 Aralık 2012’de beklediği Maya kehanetlerindeki asıl tarih bence 21 Aralık 2010’dur.

Mayalar, tüm bu çalışmalarını Güneş ve Ay’ın gökyüzündeki konumlarına göre yapmışlardır. Kehanetlerini kullanırken, Güneş’in manyetik fırtınalarının yoğun olduğu dönemleri hesapladıkları da bilinmektedir. Tabii ki Maya’lar, bizim şu anki uygarlığa ve teknolojiye bakış açımıza göre çok daha farklı, daha özel bir takvim, farklı bir hayat görüşü, teknoloji ve uygarlık biçimine sahiptiler. Şimdi gökyüzünden tam anlamı ile uzaklaşan biz insanoğlu, bu bilgileri yalnızca belli dönemlerde ve basite indirgenmiş bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Onlar, hatta bizim ilkel diye nitelendirdiğimiz uygar toplumlar, evrendeki her parçanın bir bütünü temsil ettiğini ve evrendeki materyaller arasındaki ilişkilerin olaylara sebebiyet verdiğini açıkça bilmekteydiler. Sümer’de de bu böyledir, eski Arap toplumlarında da, Türk toplumlarında da. Gökyüzü ile uğraşmayan tek bir toplum yoktur eski çağlarda.

Eski uygarlıklar gökyüzünde nadir görünen, tekrarlayan bazı görünümlerin dünya ve doğa üzerindeki etkilerini ve değişimlerini de fark etmiştir. Ayın 28 günlük döngülerinin tüm canlılarda üreme ile ilgili bir zamanlamaya sebebiyet verdiğini, Venüs’ün gökyüzündeki pozisyonunun insanın dişi cinsi dahil tüm dişilerde hamileliğin başlangıcı ve sonlanması ile ilgisi olduğunu ifade eden yüzlerce eski parşömen vardır. Biz profesyoneller biliriz ki çoğunlukla da bu eski kadim zamanlardan kalan parşömenlerden kalan yazılar şaşırtıcı bir derecede işe yaramaktadır.

Meteorolojik çalışmalar ve gözlemler gibi, ciddi Astrolojik gözlemler ve Güneş sistemimizdeki hareketler ile, sosyal bağıntılar arasındaki hareketliliği de çözebiliriz. Dolunay dönemlerinde kalp krizi , kriminal davranışlar ve intiharların , diğer günlere göre çok daha fazla olduğu bilinmektedir. Hatta gelişmiş batı ülkeleri İngiltere, İsveç, Finlandiya gibi ülkelerde Acil servisler ve Polis, dolunay günleri çoğunlukla izinleri kaldırır veya güvenliği daha da fazlası ile ön plana çıkartır. Nedeni bilimsel istatistikler ile çözülememiştir. Ama sonuçlar bellidir. Biz Astrologlar için ise, hangi dolunayların daha tehlikeli olduğunu görmek son derece basittir.

SONUN BAŞLANGICI

Sonun başlangıcı demiştim. 21 Aralık 2010’da Guatemala üzerinde oluşacak olan Ay tutulması , Astroloji’de, insanlığın çok önemli ağır bir sınav ve değişim dönemine girmesini göstermesi açısından önemlidir. İkizler burcunun son derecesinde oluşacak olan tutulma, astrolojik anlamda anaretik yani ölümcül derecededir. Bu derece daha ziyade yıkım, şiddetli değişim ve büyük dönüşüm dönemlerini gösterir.

Tutulma esnasında Ay’ın İkizler burcunda, Güneş’in Yay burcunda, Mars ile Plüton’un neredeyse Oğlak burcunda kavuşum halinde görünmesi, Mayalar için felaketleri ve büyük yıkımları gösteren Venüs gezegeninin, ölüm, yer altı kaynakları, depremler ve yıkım ile ilgili Akrep burcundaki hareketi, Uranüs’ün Jüpiter’in Balık burcundaki kavuşumu ve bu tutulmanın büyük koruyucu diye nitelendirilen Jüpiter’e, insansal egoları temsil eden Güneş ile kare yapması, dünya üzerinde doğal felaketlerin gittikçe artacağını temsil etmektedir. Uranüs’ün Balık burcunda, dünya üzerinde suları temsil eden Neptün ile karşılıklı ağırlama pozisyonunda olmasının ve Uranüs’ün bu ağırlama esnasında Ay ve Güneş’e yıkıcı bir açıda bulunmasının ana etkisi global tayfun anlamına gelir. Deniz yüzeyinde kabarmalar, global fırtınalarda artış, tufana varacak yağmurların hızla artması, tabi bunun sonucunda büyük deniz ve hatta uçak kazaları.

Dünya üzerinde manyetik alanda gittikçe artan zayıflamalar ve düzensizlikler, Güneşin manyetik alanında dengesizlikler ve büyük Güneş fırtınalarının başlangıcı ile birlikte, Merkür ve Uranüs arasındaki gökyüzündeki ayrı kare pozisyon, teknolojik cihazlarda olabilecek arızalar, Mars-Plüton kavuşumu ise buna rağmen insanların kaşınması, savaş, ve çatışmalardır. Bu arada Uranüs’ün ciddi depremlere sebebiyet verdiğini, Plüton’un ve Mars’ın volkan ve yanardağ faaliyetleri ile ilgili olduğunu bildirmekte fayda var. Saygı duydum. Binlerce yıl önceki Mayalı meslektaşlarımın bizler gibi teknolojiyi kullanmadan, bu kadar karışık görünümlü hesaplamaları yapmaları, sahip oldukları matematiksel bilgiye ve onu kullanma şekillerine, bu bilgiyi sosyal anlamda yorumlamalarına saygı duydum.

TAYFUN, SEL, ÖLÜMCÜL SALGINLAR

Anaretik derecelerde olan tutulmalar bir dönemin bitişini, bir yüzyılı, bir miladı, yeni bir milad ile, yüzyılın başlamasını da temsil ederler. Bu gökyüzü görünümü dünya ananın bu değişim süreci içinde biz çocuklarını büyütürken, geçirmiş olduğu süreçlerden çok daha farklı bir sürece girdiğini gösteriyor. 21 Aralık 2010’dan itibaren buzulların erimesi veya şehirlerde tayfun sel ve deprem gibi, kavramlar ile birlikte grip enfeksiyonlarına ve ölümcül salgınlara sebebiyet vermesi, inanın ki çok bilindik şeyler olacak. Eee hadi hala borsa ile uğraşalım, hisse senetlerinden paralar kazanmaya çalışalım. Beyaz gömlekli arkadaşları zengin edelim. İş toplantılarında önemli kararlar alalım. Rating kaygılı diziler yayınlayalım. İnsanları çeşitli kandırmacalar ile uyutmaya devam edelim. Gazetelerin arkasına çıplak kadın resimleri koyalım. Kedi nankördür diyelim sonra da birbirimize olan sevgisizliğimizi ve nankörlüğümüzü hayvanlara yansıtalım. Fakirlerin haklarını yiyelim, siyah filmli jiplerimizle patronculuk taslayalım.

Mahatma Gandi ne güzel söylemiş. “Basit yaşa ki başkaları da var olabilsin”

İnsanın uygarlaştığı ama ahlaksızlaştığı bir dönem içindeyiz. Sevgilisini kıskançlık uğruna kesenler, 18 yıl boyunca bir çocuğa sapıkça tecavüz edenler, bebeklerini genel evlere satanlar, cahillik , bilgisizlik ve erdemsizlik . Eskiler ne demiş; bazılarımız para ve güç peşinde koşar, bazılarımız şöhret şan, bazılarımız iktidar ve güç. Bazılarımız ise bunları sadece seyreder ve eğlenir. Dünya insanı ne kadar inançlı gibi görünse de ben diyim Tanrısal, siz diyin doğa olaylarından kaynaklanan ciddi ve büyük olmak üzere bir sınav yaşayacak. Belki bir gün yeni mitolojik hikayelerde uygarlığımızın sapkınlığı ve yok oluşu insanlara ibret için anlatılacak. Tıpkı eskiden olduğu gibi… Anlamak isteyene tarihte,mitolojide ve din kitaplarında büyük dersler var. Ama sadece anlamak isteyene…

Kaynak:Astroloji Uzmanı Oğuzhan Ceyhan
 
Üst Alt