ABDULHAKÎM HUSEYNÎ
Son devirde SUriye'de yetişen evliyadan Şeyh Ahmed Haznevi'nin halifelerinden İsmi, Abdulhakim'dir Seyyiddir Hazreti Huseyin'in soyundan geldiği icin Huseyni nisbesiyle meşhUr olmuştur Gavsı Bilvanisi lakabıyla da bilinir 1902 (H1320) senesinde Siirt'in Baykan ilcesine bağlı Kermat koyunde doğdu 1972 (H1392) senesinde Ankara'da vefat etti Adıyaman'ın Kahta ilcesine bağlı Menzil koyunde defn edildi
Doğumundan kısa bir muddet sonra babasının imamlık yapmak ve medresede talebe okutmak icin davet edildiği komşu Siyanis koyune taşındılar Babası vazifesinin altıncı ayında vefat edince onu dedesi yanına aldı Dedesi onu okutmak icin alim ve tasavvuf ehli Muhammed Ziyauddin Nurşini hazretlerinin ders halkasına ve sohbetlerine gonderdi Bu sırada sekiz yaşında bulunan Abdulhakim Huseyni 14 yaşına kadar bu zattan ilim oğrendi ve feyz aldı Hocası Nurşin'e taşınınca tahsiline başka medreselerde devam etti Aynı zamanda hocası ile manevi bağını devam ettirdi Daha ilmini tamamlayıp icazet almadan medrese ve tekkeler kapatılınca Siyanis'e dondu Komşu Taruni koyune imamlık yapıp, talebe okutmak uzere davet edildi Burada pekcok talebe yetiştirdi Bu sırada hocası Muhammed Ziyauddin Nurşini vefat etti Abdulhakim Efendi hem ilmini tamamlamak, hem de tasavvufta ilerlemek icin Muhammed Ziyauddin Nurşini'nin talebelerinden Şeyh Selim'e talebe olmak istedi Ancak ruyasında hocası ona cok sevdiği halifesi Şeyh Ahmed Haznevi'ye bağlanmasını bildirdi Ruyasında Muhammed Ziyauddin Nurşini, Şeyh Ahmed Haznevi'ye hitaben; Şeyh Ahmed! Bu Seyyid Abdulhakim'in babasının bizde emeği coktur Onun icin sen ona gozun gibi bakacaksın!diye emanet etti Bu işaret uzerine Abdulhakim Huseyni, Muhammed Ziyauddin Nurşini'nin talebelerinden Suriye'nin Hazne koyunde bulunan Şeyh Ahmed Haznevi'ye giderek talebe oldu Hazne'ye Ahmed Haznevi'nin talebelerinden Seyyid Ahmed'le birlikte gitti Şeyh Ahmed Haznevi misafirlere iltifatta bulunup talebeliğine ve sohbetine kabUl etti
Şeyh Ahmed Haznevi daha ilk gunden itibaren Molla Abdulhakimdiye hitab ederek, onun ilim ve irfanını takdir ettiğini gosterdi
Abdulhakim Huseyni, Ahmed Haznevi'nin sohbetlerinde bulundu Daha sonra tekrar memleketine dondu Fakat 14 sene muddetle gidip gelerek ilmini ve tasavvuftaki derecesini arttırdı Hocasından 34 yaşındayken medresede talebelere ilim oğretmek uzere, 36 yaşındayken de insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmak sUretiyle kurtuluşa kavuşmalarına vesile olmak icin icazet aldı Memleketine donerek koyunde ve cevresindeki diğer kasabalarda İslam dininin emir ve yasaklarını anlatmaya başladı Butun ilim ve irfanını talebe yetiştirmeye ve muslumanların Allahu tealanın rızasını kazanmalarına vesile olmaya hasretti İlk uc senede fazla netice alamadı Ancak hocası Ahmed Haznevi'nin vefatından sonra onun sohbetlerine buyuk bir rağbet oldu Akın akın gelen insanlar onun ilim ve feyzinden istifade etmeye calıştılar Ona olan bu buyuk rağbet civar kasabalardaki bazı şeyhlerin gıptasına, bazılarının da kıskanmalarına sebeb oldu Cunku onlara bağlı olan bazı kimseler de gelip Abdulhakim Efendinin sohbetine katılıyorlardı Bu şeyhlerden biri ona gonderdiği mektupta; İnsan duşunur ve kabUl eder ki yanyana koyun otlatan iki cobandan birinin birkac koyunu diğerinin surusune kacıp karışırsa onları iade etmek lazımdır O halde sen de bizim suruden ayrılanları iade etmelisindiyordu Bu mektubu okuyan Abdulhakim Huseyni tebessum ederek; Biz ceddi pakimizin (Peygamber efendimizin) ummetine hizmeti gaye edinmişiz ve bunun icin cabalıyoruz Baş olmak ve cok tarafdar toplamak gayretinde değiliz Ceddimiz bize ilim miras bırakmıştır Bu ilme kim sahipse varis odur Biz inşaallah miras gercek varislerinin eline gecer diye dua ediyoruzbuyurdu Hep aynı yerde kalmayıp, ikametgahını devamlı değiştirdi Taruni ve Bilvanis koylerinden sonra Bitlis'in Narlıdere nahiyesine, oradan da Siirt'in Kozluk kazasına bağlı Gadiri koyune yerleşti
Abdulhakim Huseyni gittiği yerlerde hem talebe okutup ilim oğretti hem de sohbetleriyle insanlara dunyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gosterdi Talebelerinden birisinin; Canım Gavs'a kurban olsun! Bize oyle bir nasihatte bulununuz ki dunya ve ahirette bizim kurtuluşumuza vesile olsundedi Abdulhakim Huseyni Efendi; Kurtuluş icin hurriyet ve iffete dikkat edinbuyurdu Talebesi; Efendim hurriyet ve iffet nedir?deyince; Hurriyet Allahu tealadan başka hic bir sebebe bağlanmamaktır Umum işlerde sebeplere değil, sebepleri yaratana dayanmak kulun ilk kurtuluş kapısıdır İffet ise, kendi nefsi ve başkasının hesabına değil, soz, hareket, amel, niyet ve ozde yalnız Allah hesabına gore olmaktırbuyurdu Talebesi; İhlasdan cok bahs edilir İhlas nedir?diye sorunca da; İhlas; illet ve gaye olmaksızın yalnız Allah icin gunahı terk ve emirleri yapmaktır Yani vargucunu Allahu tealanın emrine sarf etmektir Bu halde sebat etmenin zahirine takva, ozune ihlas ismi verilmiştir Mesela kimin duşuncesi midesi olursa, kıymeti ondan cıkan kadardır Binaenaleyh himmetini şohrete, şehvete harcayanın hali malUm olurdedi
Bir muddet Siirt'in Kozluk kazasına bağlı Gadiri koyunde kaldıktan sonra Şehri'ye gelen Abdulhakim Huseyni insanlara tatlı sohbetlerde ve nasihatta bulundu Dinleyenlerden birinin; Acık ve gizli darbelere nasıl dikkat ederiz, onlardan nasıl kurtuluruz?sorusuna şoyle cevap verdi:
Darbelerden kurtulmak icin acık ve gizli edeplere uymak, Allahu tealanın emirlerini yerine getirmek, hasbel beşer, insanlık icabı bir gunah işlenirse, tovbeyi geciktirmemek, Selefi salihinin yani Eshabı kiram, Tabiin, Tebei Tabiin ve diğer İslam alimlerinin eserlerini okumak, oğrendiğimiz İslami bilgileri bilfiil tatbik etmekle ve İslamiyeti bilenlerin sohbet ve nasihatlerini dinlemekle kurtuluruz Bunlar zahiri edeptir Batıni, gizli edepleri gozetmek ise bu zamanda cok zordur Kalbi masivadan yani Allahu tealadan başkasını duşunmekten temizlemekle mumkun olur Nitekim Hafızı Şirazi hazretleri; Seni dostundan geri bırakan ne ise kalpten onu terk etbuyurdu
Bir sohbeti esnasında da dinleyenlerden birisi; Bir kimse Kur'anı kerimi, hadisi şerifleri, fıkıh ilmini biliyor, Selefi salihinin, ilk devir İslam alimlerinin kitaplarını okursa, manevi bir yol gostericiye ne gerek vardır?diye sordu Cevabında buyurdu ki:
Dediğin doğrudur fakat bir eczacı turlu turlu otları ve cicekleri bilir Hangisinden ne gibi şerbet cıkarılacağını, hangi hastalığa faydalı olacağını da bilir Hatta coğu zaman doktorlara da onu gosterir, onun tahlil ve araştırmasına gore teşhis ettikleri hastalığa onun ilaclarını tavsiye ederler Fakat eczacı bir hastanın hastalığını teşhis etmekten acizdir Doktorun recetesi olmadan bir hastaya ilac verse, hele ilacın uzerinde recetesiz satılmaz diye bir kayıt olursa, eczacı o ilacı parasız olarak verdikten sonra hasta o ilacla olurse, eczacı cezalandırılır Elbette boyle satış yapan cezayı hak eder Bununla beraber hastalıkları tedavi ve teşhis eden doktor da kendi filmini cekmekten acizdir Belki filmini cekebilir ama iki omuzu arasında bir cıban varsa onu tedavi etmekten acizdir Alimleri de buna kıyas ediniz Halbuki insan ahiret yolunda evvela avamdır yani halktandır Nasıl kendini tedavi edebilir Kalb hastalıklarının tedavisi maddi tedaviden daha zordur Acaba nazari olarak tıb ilmini tahsil edene, senin oğlun dahi olsa beyin ve kalb ameliyatında sen kendini teslim edebilir misin? Fakat tecrube gormuş ve bircok başarıları gorulmuş bir doktora kendini tereddutsuz teslim edebilirsin değil mi? Bu kadar vaizler, nasihatlarıyla az kimseleri yola getirirler fakat manevi rehber olan hocalar oyle değildir Pecok gunahkar ve fasık onların sohbetleri sebebiyle gunahlarından vaz gecmişlerdir Bu hal apacık meydandadır Diyebiliriz ki zamanımızda yol gostericiler az olduğu icin genclerimizin isyanı fazla olmuştur Bugun vaz ve nasihat eden kimseler coktur ama hakiki saadet yolunu gosteren rehberler azdır
Son devirde SUriye'de yetişen evliyadan Şeyh Ahmed Haznevi'nin halifelerinden İsmi, Abdulhakim'dir Seyyiddir Hazreti Huseyin'in soyundan geldiği icin Huseyni nisbesiyle meşhUr olmuştur Gavsı Bilvanisi lakabıyla da bilinir 1902 (H1320) senesinde Siirt'in Baykan ilcesine bağlı Kermat koyunde doğdu 1972 (H1392) senesinde Ankara'da vefat etti Adıyaman'ın Kahta ilcesine bağlı Menzil koyunde defn edildi
Doğumundan kısa bir muddet sonra babasının imamlık yapmak ve medresede talebe okutmak icin davet edildiği komşu Siyanis koyune taşındılar Babası vazifesinin altıncı ayında vefat edince onu dedesi yanına aldı Dedesi onu okutmak icin alim ve tasavvuf ehli Muhammed Ziyauddin Nurşini hazretlerinin ders halkasına ve sohbetlerine gonderdi Bu sırada sekiz yaşında bulunan Abdulhakim Huseyni 14 yaşına kadar bu zattan ilim oğrendi ve feyz aldı Hocası Nurşin'e taşınınca tahsiline başka medreselerde devam etti Aynı zamanda hocası ile manevi bağını devam ettirdi Daha ilmini tamamlayıp icazet almadan medrese ve tekkeler kapatılınca Siyanis'e dondu Komşu Taruni koyune imamlık yapıp, talebe okutmak uzere davet edildi Burada pekcok talebe yetiştirdi Bu sırada hocası Muhammed Ziyauddin Nurşini vefat etti Abdulhakim Efendi hem ilmini tamamlamak, hem de tasavvufta ilerlemek icin Muhammed Ziyauddin Nurşini'nin talebelerinden Şeyh Selim'e talebe olmak istedi Ancak ruyasında hocası ona cok sevdiği halifesi Şeyh Ahmed Haznevi'ye bağlanmasını bildirdi Ruyasında Muhammed Ziyauddin Nurşini, Şeyh Ahmed Haznevi'ye hitaben; Şeyh Ahmed! Bu Seyyid Abdulhakim'in babasının bizde emeği coktur Onun icin sen ona gozun gibi bakacaksın!diye emanet etti Bu işaret uzerine Abdulhakim Huseyni, Muhammed Ziyauddin Nurşini'nin talebelerinden Suriye'nin Hazne koyunde bulunan Şeyh Ahmed Haznevi'ye giderek talebe oldu Hazne'ye Ahmed Haznevi'nin talebelerinden Seyyid Ahmed'le birlikte gitti Şeyh Ahmed Haznevi misafirlere iltifatta bulunup talebeliğine ve sohbetine kabUl etti
Şeyh Ahmed Haznevi daha ilk gunden itibaren Molla Abdulhakimdiye hitab ederek, onun ilim ve irfanını takdir ettiğini gosterdi
Abdulhakim Huseyni, Ahmed Haznevi'nin sohbetlerinde bulundu Daha sonra tekrar memleketine dondu Fakat 14 sene muddetle gidip gelerek ilmini ve tasavvuftaki derecesini arttırdı Hocasından 34 yaşındayken medresede talebelere ilim oğretmek uzere, 36 yaşındayken de insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmak sUretiyle kurtuluşa kavuşmalarına vesile olmak icin icazet aldı Memleketine donerek koyunde ve cevresindeki diğer kasabalarda İslam dininin emir ve yasaklarını anlatmaya başladı Butun ilim ve irfanını talebe yetiştirmeye ve muslumanların Allahu tealanın rızasını kazanmalarına vesile olmaya hasretti İlk uc senede fazla netice alamadı Ancak hocası Ahmed Haznevi'nin vefatından sonra onun sohbetlerine buyuk bir rağbet oldu Akın akın gelen insanlar onun ilim ve feyzinden istifade etmeye calıştılar Ona olan bu buyuk rağbet civar kasabalardaki bazı şeyhlerin gıptasına, bazılarının da kıskanmalarına sebeb oldu Cunku onlara bağlı olan bazı kimseler de gelip Abdulhakim Efendinin sohbetine katılıyorlardı Bu şeyhlerden biri ona gonderdiği mektupta; İnsan duşunur ve kabUl eder ki yanyana koyun otlatan iki cobandan birinin birkac koyunu diğerinin surusune kacıp karışırsa onları iade etmek lazımdır O halde sen de bizim suruden ayrılanları iade etmelisindiyordu Bu mektubu okuyan Abdulhakim Huseyni tebessum ederek; Biz ceddi pakimizin (Peygamber efendimizin) ummetine hizmeti gaye edinmişiz ve bunun icin cabalıyoruz Baş olmak ve cok tarafdar toplamak gayretinde değiliz Ceddimiz bize ilim miras bırakmıştır Bu ilme kim sahipse varis odur Biz inşaallah miras gercek varislerinin eline gecer diye dua ediyoruzbuyurdu Hep aynı yerde kalmayıp, ikametgahını devamlı değiştirdi Taruni ve Bilvanis koylerinden sonra Bitlis'in Narlıdere nahiyesine, oradan da Siirt'in Kozluk kazasına bağlı Gadiri koyune yerleşti
Abdulhakim Huseyni gittiği yerlerde hem talebe okutup ilim oğretti hem de sohbetleriyle insanlara dunyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gosterdi Talebelerinden birisinin; Canım Gavs'a kurban olsun! Bize oyle bir nasihatte bulununuz ki dunya ve ahirette bizim kurtuluşumuza vesile olsundedi Abdulhakim Huseyni Efendi; Kurtuluş icin hurriyet ve iffete dikkat edinbuyurdu Talebesi; Efendim hurriyet ve iffet nedir?deyince; Hurriyet Allahu tealadan başka hic bir sebebe bağlanmamaktır Umum işlerde sebeplere değil, sebepleri yaratana dayanmak kulun ilk kurtuluş kapısıdır İffet ise, kendi nefsi ve başkasının hesabına değil, soz, hareket, amel, niyet ve ozde yalnız Allah hesabına gore olmaktırbuyurdu Talebesi; İhlasdan cok bahs edilir İhlas nedir?diye sorunca da; İhlas; illet ve gaye olmaksızın yalnız Allah icin gunahı terk ve emirleri yapmaktır Yani vargucunu Allahu tealanın emrine sarf etmektir Bu halde sebat etmenin zahirine takva, ozune ihlas ismi verilmiştir Mesela kimin duşuncesi midesi olursa, kıymeti ondan cıkan kadardır Binaenaleyh himmetini şohrete, şehvete harcayanın hali malUm olurdedi
Bir muddet Siirt'in Kozluk kazasına bağlı Gadiri koyunde kaldıktan sonra Şehri'ye gelen Abdulhakim Huseyni insanlara tatlı sohbetlerde ve nasihatta bulundu Dinleyenlerden birinin; Acık ve gizli darbelere nasıl dikkat ederiz, onlardan nasıl kurtuluruz?sorusuna şoyle cevap verdi:
Darbelerden kurtulmak icin acık ve gizli edeplere uymak, Allahu tealanın emirlerini yerine getirmek, hasbel beşer, insanlık icabı bir gunah işlenirse, tovbeyi geciktirmemek, Selefi salihinin yani Eshabı kiram, Tabiin, Tebei Tabiin ve diğer İslam alimlerinin eserlerini okumak, oğrendiğimiz İslami bilgileri bilfiil tatbik etmekle ve İslamiyeti bilenlerin sohbet ve nasihatlerini dinlemekle kurtuluruz Bunlar zahiri edeptir Batıni, gizli edepleri gozetmek ise bu zamanda cok zordur Kalbi masivadan yani Allahu tealadan başkasını duşunmekten temizlemekle mumkun olur Nitekim Hafızı Şirazi hazretleri; Seni dostundan geri bırakan ne ise kalpten onu terk etbuyurdu
Bir sohbeti esnasında da dinleyenlerden birisi; Bir kimse Kur'anı kerimi, hadisi şerifleri, fıkıh ilmini biliyor, Selefi salihinin, ilk devir İslam alimlerinin kitaplarını okursa, manevi bir yol gostericiye ne gerek vardır?diye sordu Cevabında buyurdu ki:
Dediğin doğrudur fakat bir eczacı turlu turlu otları ve cicekleri bilir Hangisinden ne gibi şerbet cıkarılacağını, hangi hastalığa faydalı olacağını da bilir Hatta coğu zaman doktorlara da onu gosterir, onun tahlil ve araştırmasına gore teşhis ettikleri hastalığa onun ilaclarını tavsiye ederler Fakat eczacı bir hastanın hastalığını teşhis etmekten acizdir Doktorun recetesi olmadan bir hastaya ilac verse, hele ilacın uzerinde recetesiz satılmaz diye bir kayıt olursa, eczacı o ilacı parasız olarak verdikten sonra hasta o ilacla olurse, eczacı cezalandırılır Elbette boyle satış yapan cezayı hak eder Bununla beraber hastalıkları tedavi ve teşhis eden doktor da kendi filmini cekmekten acizdir Belki filmini cekebilir ama iki omuzu arasında bir cıban varsa onu tedavi etmekten acizdir Alimleri de buna kıyas ediniz Halbuki insan ahiret yolunda evvela avamdır yani halktandır Nasıl kendini tedavi edebilir Kalb hastalıklarının tedavisi maddi tedaviden daha zordur Acaba nazari olarak tıb ilmini tahsil edene, senin oğlun dahi olsa beyin ve kalb ameliyatında sen kendini teslim edebilir misin? Fakat tecrube gormuş ve bircok başarıları gorulmuş bir doktora kendini tereddutsuz teslim edebilirsin değil mi? Bu kadar vaizler, nasihatlarıyla az kimseleri yola getirirler fakat manevi rehber olan hocalar oyle değildir Pecok gunahkar ve fasık onların sohbetleri sebebiyle gunahlarından vaz gecmişlerdir Bu hal apacık meydandadır Diyebiliriz ki zamanımızda yol gostericiler az olduğu icin genclerimizin isyanı fazla olmuştur Bugun vaz ve nasihat eden kimseler coktur ama hakiki saadet yolunu gosteren rehberler azdır