Son konular

Ağız Diş ve Çene Cerrahisi

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
56
Yaş
36
Coin
256,936
Ağız Diş ve Çene Cerrahisi



20 yaş dişleri: 20 yaş dişleri ağız içerisine çıkamayıp gömülü veya yarı gömülü kalabilirler. Gömülü 20 yaş dişleri çene içerisinde bulundukları yerlerde kist ve tümörlere neden olabilirler. Yarı gömülü 20 yaş dişlerinin bir kısmı ağız içerisine sürmüş vaziyettedir. Yarı gömülü 20 yaş dişleri klinik olarak bölge diş etinin ve çevre dokuların ( yutak ve bademcikler ) enfeksyonuyla karakterize olan perikoronitis denilen rahatsızlığa sebep olurlar. Hastalar genellikle kliniklere perikoronitis nedeniyle başvurmaktadırlar. Perikoronitise sebep olan bakteriler ( str. Viridans staf. Aureus beta hemolitik streptekoklar) aynızamanda kalp kapakçıklarına yerleşip kalp kapakçıklarının fonksyonlarını bozabilirler. Bu nedenle özellikle yarı gömülü 20 yaş dişlerinin çekim tedavisi veya koroneidektomisi ( dişin kron kısmının alınması) çok önemlidir. Gömülü 20 yaş dişleri kesinlikle steril ameliyathane koşullarında çekilmelidir.

Alt ve üst çene kistleri : kistleri basitçe içi sıvı dolu kese olarak tarif edebiliriz. Kistler içlerindeki sıvı birikimleri nedeniyle büyürler ve büyürlerken çevre dokuların yıkımına sebep olurlar. Kistler çok sinsi şekilde klinik olarak belirti vermeden büyüyebilirler. Ve sonunda hayati fonksyonları tehdit edebilirler. Çene içindeki kistlerde uzun süre klinik belirti vermeyebilirler. sonunda çok fazla doku kaybına sebep olabilirler. Çene kistleri diş kaynaklı (odontojenik) veya farklı doku kaynaklı (nonodontojenik) olabilirler. Kistler aynı zamanda kötü huylu tümörlerede dönüşebilmektedirler. Kistler kesinlikle zaman kaybetmeden cerrahi olarak çıkarılmalıdırlar.


Alt ve üst çene tümörleri:Tümörler kabaca iyi ve kötü huylu olarak ayırılabilirler. Çene ve ağız içinde oluşan tümörlerinde iyi ve kötü huylu olanları diş veya farklı doku kaynaklı olanları vardır. Kötü huylu tümörler agresif ve çevrelerindeki dokularıda yapılarına katarak büyürler ve aynı zamanda bu tümörler farklı organlara kan veya lenf sıvısı yoluyla sıçrayabilirler. Ağız içindeki bir yara ( dudak dil diş eti yanak bölgeleri) haftalar geçsede iyileşmiyorsa mutlaka bir diş hekimine başvurulmalıdır. Kanser tedavilerinde erken teşhis çok önemlidir.

Çenelerin estetik ve fonksyonel bozuklukları : Gerçekte yüzün estetik görünümünü belirleyen faktör yumuşak dokulardan ( deri kaslar) çok iskeletsel komponentdir. Alt ve üst çene ilişkilerinin bozuk olması kişinin yüz görünümünü etkiler. Alt ve üst çenenin normalden fazla veya yetersiz büyümesi kişide estetik problemler oluşturur. Bu bireyelerde aynızamanda fonksyonel problemlerde vardır. Bu tür problemler büyüme gelişim yaşlarında (9-13 yaşları) ileriye yönelik teşhis edilip basit ortodontik ( tel tedavisi ) tedavilerle önlenebilirler. Bireyin büyüme gelişimi sona ermiş ise mevcut problemler cerrahi yötemlerle ( ortognatik cerrahi distraksyon osteogenezis) düzeltilirler. Bu tür rahatsızlıklar kişilerin sosyal hayatlarını ciddi şekilde etkileyebilir. Bu nedenle tedavileri gerekmektedir.

Çene eklemi ( TME ) rahatsızlıkları : çene eklemi vücudun en çok çalışan eklemidir ve bu yüzden çene eklemi rahatsızlıklarıyla sık karşılaşılması doğaldır. Bu rahatsızlıklar eklem içinden gelen sesler’den eklem içi tümörlerine kadar uzanır. Hastalar en çok eklem içi seslerden muzdariptirler. Bu sesler eklem içinin kompleks yapısından dolayı bazen normal karşılanabilir bunun yanında eklem içi sesler aynı zamanda oluşabilecek daha ciddi rahatsızlıların habercisi olabilirler ( çene kitlenmesi ). Bu tür hastalar çenelerini istedikleri miktarda açamayabilirler. Bu hastalık eklem içi sebeplerden dolayı veya kasların yorgunluğundan dolayıda olabilir. Bunun kararını muayene sonucu diş hekimi verir. Son yıllarda yapılan çalışmalar depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların eklem problemlerine yol açtığını göstermektedir. Bu nedenle eklem tedavileri uzun ve sabır isteyen bir süreci gerektirebilir.

Dental implant tedavisi: İmplantlar eksik dişlerin yerini doldurmak amacıyla veya hareketli proaaalerin tutuculuğunu sağlamak amacıyla çene kemiği içerisine yerleştirilen titanyumdan imal edilen aparatlardır. Son yıllarda zirkonyumda implant üretiminde kullanılmaktadır. Gerek titanyumun gerekse zirkonyumun implant yapımında kullanılmasının sebebi kemik dokusuyla birleşebilmesi ( osseointegrasyon ) ve vücüd tarafından tolere edilebilmeleridir.
İmplant tedavisi yaklaşık 40 yıldır tüm dünyada uygulanan başarısı ispatlanmış bir tedavi şeklidir. İmplant tedavisi ile ilgili literatürde çok fazla sayıda çalışma bulabilmekteyiz. Bu çalışmalar kafamızdaki bir çok soruya açıklık getirmektedir.

İmplant tedavisi hangi durumlarda uygulanır ( endikasyonları ) :

1) Tek diş eksikliklerinde

2) Çoklu diş eksikliklerinde ; hekimin alt ve üst çenede uygun gördüğü sayıda implant yerleştirmesi ve köprü tarzında sabit çıkmayan proaaa yapılması
3) Tutuculuğu iyi olmayan hareketli proaaalerin tutuculuğunun sağlanması amacıyla uygulanması

4) Doku eksikliği nedeniyle yapılmış yüz proaaalerinin tutuculuğunun sağlanması

bütün bunların yanında implant başarı oranı % 98 lere varmasına rağmen ağız hijyeniği kötü olan kontrolsüz şeker hastalığı olan bireylere implant yapılması implantın kemikle birleşmemesi gibi başarısız sonuçlara neden olabilir. Bu tür durumlarda bireylerin gerekli tedavileri ( şeker hastalığının kontrol altında tutulması vs.. ) yapıldıktan sonra implant tedavisi uygulanabilir.

Kemik erimesi ( osteoporoz ) olan bireylere implant tedavisi uygunmudur ?

Kemik erimesi olan bireylere kesinlikle implant tedavisi olmaz diye bir şart yotur. Nitekim literatürde kemik erimesi olan bireyelere başarılı implantların uygulandığı belirtilen bir çok çalışma vardır ( bk; pubmed – dental implant osteoporosis ). Bu tür hastalarda kemiğin hacimsel olarak azalması ve kemik kalitesinin düşmesi beklenen durumlardır. Ama ilerleyen implant teknolojisi ve cerrahi teknikler bu tür rahatsızlıklarda dahi başarılı implant tedavi olanakları sunmaktadır.

İmplant yerleştirildikten ne kadar süre sonra proaaa yapılabilir ?

Bunun için belirlenmiş kesin bir süre yoktur. Yapılan çalışmalar sonucunda ortalama 3 aylık bekleme süresi en çok uygulanan prosedürdür. Ancak burada en önemli kriter implant cerrahisi sırasında hekimin kemik kalitesini gözlemesidir. Kemik kalitesi çok iyi olan ve bunun sonucunda implantın cerrahiden hemen sonraki ilk stabilitesinin ( primer stabilizasyon) iyi olduğu durumlarda bu 3 aylık bekleme süresi aşağı çekilebilmektedir.

İmplant tedavisi başarısı yapılan birçok çalışma ile kanıtlanmış mükemmel bir tedavi yöntemidir.
 
Üst Alt