Ağız kokusunun oluşmasına; ağız içindeki bakterilerin yiyecek artıkları ile birleşmesi sonucu oluşan hidrojen sülfür gazları neden olur. Farklı sebeplerle gelişen ağız kokusu, kişilerin yaşam kalitesi ve sosyal ilişkilerini zedelemekte hatta özgüven sorunlarına yol açıp, kişinin kendini sosyal ortamlara kapatmasına kadar varabilmektedir. Aynı diş çarpıklığı probleminde olduğu gibi, kişi rahat konuşamamakta, gülümseyememekte, insanlarla arasına mesafe koymak durumunda kalmaktadır.
Beslenme sonrasında ve sabah uyandığımızda oluşan ağız kokusu, fizyolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. Bu bir hastalık belirtisi değildir ve tedaviye gerek yoktur. Bunun dışında meydana gelen ağız kokusu genellikle bir hastalık belirtisi olarak kabul edilir ve patolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. Dil, volatil aromatik gazlar üretilerek ağız kokusuna neden olur. Günde 2 defa arkadan öne doğru bir diş fırçası ile dil fırçalanmalıdır. Bu sırada çinko içeren bir diş macunu kullanılması, dil yüzeyinin böyle bir macunla fırçalanması isabet olur. Her fırçadan sonra çinkolu alkolsüz ve antiinflamatuarsız bir gargara kullanabilir.
Sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar, şeker hastalığı (aseton kokusu gibi) ve karaciğer yetmezliği gibi birçok sistemik rahatsızlık da ağız kokusuna nedendir. Ağız kokusu; %90 oranında ağız kaynaklı sebeplerden bunun dışındaysa, %8 üst solunum kaynaklı, %1 oranında sindirim sistemi, %1 oranında metabolik sebeplerden kaynaklanır. Ağız kokusu toplumun büyük kesimini etkilemekte ve etkilenen kişilerde önemli sosyal ve psikolojik sıkıntılara neden olmaktadır.
Sebepleri arasında şunlar sayılabilir:
• Kötü ağız hijyeni veya çürük dişler
•Dişeti hastalıkları kötü ağız kokusuna sebep olur. Diş etlerinde enfeksiyon, iltihap gibi problemler bakteri üretimini artıracağı için ağız kokusu oluşturur.
• Birçok gıda ve içecekler özellikle sarımsak ve soğan geçici ağız kokusu yapabilir,
• Sigara ve bazen içki ile ağız kuruluğuna yol açan antikolinerjikler, antidepresanlar, diüretikler, antiparkinson ve kemoterapötik ajanlar,
• Şeker hastalığı, mide problemleri, karaciğer hastalıkları, boğaz enfeksiyonları, sinüzit gibi birçok sistemik hastalık,
• Hatalı restorasyonlar (taşkın restorasyonlar, sızdıran kronlar) ve gıda birikim alanları
• Birçok vitamin ve mineral eksikliği örneğin A vitamini, B12 vitamini, demir veya çinko eksikliği ağızda kurumayla birlikte mukozada fissürleşmeye yol açar ki bu da gıda ve doku artıklarının tutunmasına dolayısıyla halitozise katkıda bulunur.
NELER YAPABİLİRİM?
•Gece yatmadan ve sabah kalkınca dişler en az iki dakika fırçalanmalıdır.
•Dil yüzeyine yerleşen bakteriler, tükürük ve besinlerden gelen proteinleri ağız kokusunun sebebi olan bileşiklere parçalar. Bu nedenle mümkün olabildiği kadar dışarıya çıkarılan dilin arka kısmından başlayarak öne doğru süpürme hareketi ile dil fırçalanmalıdır.
•Diş fırçalama ve gargara işleminden sonra “diş ipi – diş arası fırçası” ile fırçalamaya destek olunmalıdır. Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz. Özellikle köprü gövdeleri altındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızla bakteri çoğalmasına neden olabilir.
•Çinko içeren macunlar, gargaralar ve sakızlar ağız kokusunu önleyebilir.
•Beyaz un, beyaz şeker, glukoz /früktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için uygun bir ortam oluştururlar. Basit şekerler diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bunun için basit şeker tüketmeyin.
•Lokmaları iyi çiğneyin. Bu sayede yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. İyi çiğnenen besinler daha iyi sindirileceği için mide kaynaklı ağız kokusunun da önüne geçilmiş olur.
•Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir.
•Rutin diş hekimi kontrollerinizi ihmal etmeyin.
•Eğer hareketli protez kullanılıyorsa onlarında günlük temizlikleri yapılmalıdır.
•Eski ve uyumsuz porselen kuron ve köprüler, plak birikimine sebep olduğu için değiştirilmelidir.
Beslenme sonrasında ve sabah uyandığımızda oluşan ağız kokusu, fizyolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. Bu bir hastalık belirtisi değildir ve tedaviye gerek yoktur. Bunun dışında meydana gelen ağız kokusu genellikle bir hastalık belirtisi olarak kabul edilir ve patolojik ağız kokusu olarak tanımlanır. Dil, volatil aromatik gazlar üretilerek ağız kokusuna neden olur. Günde 2 defa arkadan öne doğru bir diş fırçası ile dil fırçalanmalıdır. Bu sırada çinko içeren bir diş macunu kullanılması, dil yüzeyinin böyle bir macunla fırçalanması isabet olur. Her fırçadan sonra çinkolu alkolsüz ve antiinflamatuarsız bir gargara kullanabilir.
Sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar, şeker hastalığı (aseton kokusu gibi) ve karaciğer yetmezliği gibi birçok sistemik rahatsızlık da ağız kokusuna nedendir. Ağız kokusu; %90 oranında ağız kaynaklı sebeplerden bunun dışındaysa, %8 üst solunum kaynaklı, %1 oranında sindirim sistemi, %1 oranında metabolik sebeplerden kaynaklanır. Ağız kokusu toplumun büyük kesimini etkilemekte ve etkilenen kişilerde önemli sosyal ve psikolojik sıkıntılara neden olmaktadır.
Sebepleri arasında şunlar sayılabilir:
• Kötü ağız hijyeni veya çürük dişler
•Dişeti hastalıkları kötü ağız kokusuna sebep olur. Diş etlerinde enfeksiyon, iltihap gibi problemler bakteri üretimini artıracağı için ağız kokusu oluşturur.
• Birçok gıda ve içecekler özellikle sarımsak ve soğan geçici ağız kokusu yapabilir,
• Sigara ve bazen içki ile ağız kuruluğuna yol açan antikolinerjikler, antidepresanlar, diüretikler, antiparkinson ve kemoterapötik ajanlar,
• Şeker hastalığı, mide problemleri, karaciğer hastalıkları, boğaz enfeksiyonları, sinüzit gibi birçok sistemik hastalık,
• Hatalı restorasyonlar (taşkın restorasyonlar, sızdıran kronlar) ve gıda birikim alanları
• Birçok vitamin ve mineral eksikliği örneğin A vitamini, B12 vitamini, demir veya çinko eksikliği ağızda kurumayla birlikte mukozada fissürleşmeye yol açar ki bu da gıda ve doku artıklarının tutunmasına dolayısıyla halitozise katkıda bulunur.
NELER YAPABİLİRİM?
•Gece yatmadan ve sabah kalkınca dişler en az iki dakika fırçalanmalıdır.
•Dil yüzeyine yerleşen bakteriler, tükürük ve besinlerden gelen proteinleri ağız kokusunun sebebi olan bileşiklere parçalar. Bu nedenle mümkün olabildiği kadar dışarıya çıkarılan dilin arka kısmından başlayarak öne doğru süpürme hareketi ile dil fırçalanmalıdır.
•Diş fırçalama ve gargara işleminden sonra “diş ipi – diş arası fırçası” ile fırçalamaya destek olunmalıdır. Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz. Özellikle köprü gövdeleri altındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızla bakteri çoğalmasına neden olabilir.
•Çinko içeren macunlar, gargaralar ve sakızlar ağız kokusunu önleyebilir.
•Beyaz un, beyaz şeker, glukoz /früktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için uygun bir ortam oluştururlar. Basit şekerler diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bunun için basit şeker tüketmeyin.
•Lokmaları iyi çiğneyin. Bu sayede yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. İyi çiğnenen besinler daha iyi sindirileceği için mide kaynaklı ağız kokusunun da önüne geçilmiş olur.
•Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir.
•Rutin diş hekimi kontrollerinizi ihmal etmeyin.
•Eğer hareketli protez kullanılıyorsa onlarında günlük temizlikleri yapılmalıdır.
•Eski ve uyumsuz porselen kuron ve köprüler, plak birikimine sebep olduğu için değiştirilmelidir.