Bugün sizlere neredeyse her on kişiden birinde karşılaşılan ancak bunu kimilerinin ağır kimilerinin ise daha hafif düzeyde yaşadığı ruhsal bir sorundan bahsetmek istiyorum. Bu sorundan bahsederken bende böyle bir süreç geçirdim diye bileceğiniz gibi yakın çevremde böyle bir duruma şahit oldum da diyebilirsiniz. Hani kalabalık bir ortamda bütün gözlerin bizim üzerimizde olduğunu düşünüp kendimizi gergin, sesimizin titrek, ağzımızın kuru olduğunu hissederek, konuşmaktan çekinip “konuşursam kesin rezil olacağım, herkes benimle alay edecek, kimsenin yüzüne bakamayacağım” düşünceleri beynimizi kemirir durur ya hani. Ya da yolda yürürken tüm gözlerin üzerimizde olduğunu düşünüp kimseyle göz göze gelmemek için hızlı adımlarla yürümeye başlarız. Bu durumu tam olarak bizler yaşamasak dahi yakın çevremizde bu ve buna benzer durumu yaşayan birine şahit olmuşuzdur.
Genelde böyle bir problemle karşılaşan kişilere yönelik akla ilk gelen düşünce “çok çekingen biri” ya da “çok utangaç biri” olabiliyor. Ancak bu durum ne bir utangaçlık ne de bir çekingenliktir. Peki nedir ? bu yaşamımızı derinden etkileyip, bizleri olumsuz otomatik düşüncelere neden olan durum. Bu noktada sosyal fobiden bahsetmemiz mümkün olacaktır. Sadece bir saniye için gözlerimizi kapatıp bir tiyatro salonunda, tüm tanıdıklarınızın sizin gösterinizi izlemek için sahne karşısında olduğunu düşünün. Perde açıldığında kostümünüzü giymediğinizi, üzerinizde hiçbir giysinin olmadığını hayal edin. Ne hissederdiniz! Tabi ki de büyük bir utanç yaşayıp, hemen oradan kaçıp gitmeyi ya da yer yarılsa içine girsem duygu ve düşüncesine kapılırdınız. Şuan bu durum sosyal fobi ile aynı şey mi? diyebilirsiniz. Evet, sosyal fobisi olanların yaşadığı duygu ve olumsuz otomatik düşünceler tamda sizin sahnede üzerinizde hiçbir giysinin olmadan sahneye çıktığınızda yaşadığınız duygu ve düşüncelere benzer niteliktedir. Tek farkı onların bir sahneden çok günlük yaşamlarının bu duygu ve düşünceleri yaşıyor olmalarıdır. Sosyal fobisi olan bireyler başkaları tarafından yargılanabileceğini, alay edilebileceğini, mahcup olabileceğini ya da rezil olabileceğini düşünüp sürekli bu korku ile yaşamaktadırlar.
Uzun süredir yaşadığı zorlukları ailesine bahseden ancak ailesinin bu durumun ergenlik problemi olduğunu, zamanla geçebileceğini, abartılacak herhangi bir şeyin olmadığını ifade etmesinden dolayı bir türlü destek alamayan danışanım. 17 yaşında (erkek) ve en sonunda bu süreçle baş edemeyip psikoloğa gitmek istediğini ailesine baskı yaparak belirtilmiştir. Yaşam öyküsünü ele aldığımızda; uzun süredir toplum içinde konuşmaktan ve bulunmaktan çekindiğini, okulda arkadaş ortamına girmekte zorlandığını, dolmuşta inmek istediği yerde ineceğini belirtemediğinden dolayı bir sonraki durakta indiği günler olduğunu ve sınıfta ders sunusu yapma zorunluluğu olduğunda, okulu asma davranışları sergilediğini ifade etmişti. Aynı zamanda bunları yaşarken çarpıntı, terleme, gerginlik, midede bulantısı, ağız kuruluğu gibi fizyolojik belirtilerde yaşıyordu.
Peki “Ne yaşamış olmalı da bu olumsuz otomatik düşüncelerle karşı karşıya kalmıştı?”
Sosyal fobisi olan kişilerde aile yapılası büyük öneme sahiptir. Çocuklarını sürekli eleştiren ve ilgisiz olan ailelerde büyüyen çocuklarda sosyal fobinin gelişmesi diğer çocuklara oranla daha yüksektir. Yaşanılan olaylar karşısında sürekli olarak “niye böyle yaptın?” “ bir işe yaramazsın” “ beceriksizsin”, “sürekli aynı hata mı yapılır” “sus cevap verme” gibi ifadelerle büyüyen çocukların sosyal fobi riskinin artması da bu denli yüksektir. Sürekli korku ve hata yapmaktan çekinen, her yaptığı davranışın hatalı olduğunu düşünen kişi, sosyal ilişkiler kurmakta zorlanmanın yanı sıra, “toplum içinde bir hata yapacağını, küçük düşebileceğini, ayıplanabilecek, alay edilebileceğini” düşünmektedir. Unutulmaması gereken en önemli şeylerin başında ergenlik çağında olan bireylerin içine kapanması, toplum içinde bulunmaktan kaçınması, utangaçlıkla karıştırılmamasıdır. Tıpkı danışanımın yaşadığı duygu ve düşünceler gibi. Ailesinin kendisini daha çok ergenlikten kaynaklı sorunlar yaşadığını, sosyal fobi değil de utangaç olduğunu ifade etmesi ve gün geçtikçe işin içinden çıkılmaz bir hal alma Unutulmamalıdır ki bu belirtiler aileler tarafından ergenlik problemi olarak ele alınıp gözden kaçırılan ciddi ruhsal sorunlardır.
Yine ileri düzeyde aşırı kaygılı anne babalar ya da aşırı baskıcı anne babalar da çocuklarının araştırma, inceleme, keşfetme gereksinimini engelleyebilmektedir. Böyle bir engelleme de çocuğun kendine olan güven duygusunun gelişmesini ve özerkleşmesini zorlaştırmaktadır. Sürekli bir korku duygusu içinde olan çocuğun insanlardan kaçınması ve karşı karşıya gelmekten çekinmesi de olağandır. Özellikle çocuklar iki ile üç yaşları arasında yaşamlarındaki en önemli kişiler kendisine bakım veren anne babaları yani ailesidir. Çocuğun etrafı keşfetmeye çalıştığı bu dönemde anne babasının kendisine takındığı tavır ve tutumlar, oldukça önemli olduğunu belirtmek gerekir. Özellikle bu yaştan itibaren, çocuklara dengeli bir şekilde yaklaşmak, çocuğun öz güven duygusunun gelişmesine ve sosyal fobinin oluşmamasında etkili olacaktır. Bu nedenle ailenin çocuğa takınacağı tavır “başarabilirsin, sana inanıyorum, istersen olabilir' gibi olumlu cümleler olmadır ki, ileride oluşabilecek ruhsal problemlerin geçilebilsin.
Genelde böyle bir problemle karşılaşan kişilere yönelik akla ilk gelen düşünce “çok çekingen biri” ya da “çok utangaç biri” olabiliyor. Ancak bu durum ne bir utangaçlık ne de bir çekingenliktir. Peki nedir ? bu yaşamımızı derinden etkileyip, bizleri olumsuz otomatik düşüncelere neden olan durum. Bu noktada sosyal fobiden bahsetmemiz mümkün olacaktır. Sadece bir saniye için gözlerimizi kapatıp bir tiyatro salonunda, tüm tanıdıklarınızın sizin gösterinizi izlemek için sahne karşısında olduğunu düşünün. Perde açıldığında kostümünüzü giymediğinizi, üzerinizde hiçbir giysinin olmadığını hayal edin. Ne hissederdiniz! Tabi ki de büyük bir utanç yaşayıp, hemen oradan kaçıp gitmeyi ya da yer yarılsa içine girsem duygu ve düşüncesine kapılırdınız. Şuan bu durum sosyal fobi ile aynı şey mi? diyebilirsiniz. Evet, sosyal fobisi olanların yaşadığı duygu ve olumsuz otomatik düşünceler tamda sizin sahnede üzerinizde hiçbir giysinin olmadan sahneye çıktığınızda yaşadığınız duygu ve düşüncelere benzer niteliktedir. Tek farkı onların bir sahneden çok günlük yaşamlarının bu duygu ve düşünceleri yaşıyor olmalarıdır. Sosyal fobisi olan bireyler başkaları tarafından yargılanabileceğini, alay edilebileceğini, mahcup olabileceğini ya da rezil olabileceğini düşünüp sürekli bu korku ile yaşamaktadırlar.
Uzun süredir yaşadığı zorlukları ailesine bahseden ancak ailesinin bu durumun ergenlik problemi olduğunu, zamanla geçebileceğini, abartılacak herhangi bir şeyin olmadığını ifade etmesinden dolayı bir türlü destek alamayan danışanım. 17 yaşında (erkek) ve en sonunda bu süreçle baş edemeyip psikoloğa gitmek istediğini ailesine baskı yaparak belirtilmiştir. Yaşam öyküsünü ele aldığımızda; uzun süredir toplum içinde konuşmaktan ve bulunmaktan çekindiğini, okulda arkadaş ortamına girmekte zorlandığını, dolmuşta inmek istediği yerde ineceğini belirtemediğinden dolayı bir sonraki durakta indiği günler olduğunu ve sınıfta ders sunusu yapma zorunluluğu olduğunda, okulu asma davranışları sergilediğini ifade etmişti. Aynı zamanda bunları yaşarken çarpıntı, terleme, gerginlik, midede bulantısı, ağız kuruluğu gibi fizyolojik belirtilerde yaşıyordu.
Peki “Ne yaşamış olmalı da bu olumsuz otomatik düşüncelerle karşı karşıya kalmıştı?”
Sosyal fobisi olan kişilerde aile yapılası büyük öneme sahiptir. Çocuklarını sürekli eleştiren ve ilgisiz olan ailelerde büyüyen çocuklarda sosyal fobinin gelişmesi diğer çocuklara oranla daha yüksektir. Yaşanılan olaylar karşısında sürekli olarak “niye böyle yaptın?” “ bir işe yaramazsın” “ beceriksizsin”, “sürekli aynı hata mı yapılır” “sus cevap verme” gibi ifadelerle büyüyen çocukların sosyal fobi riskinin artması da bu denli yüksektir. Sürekli korku ve hata yapmaktan çekinen, her yaptığı davranışın hatalı olduğunu düşünen kişi, sosyal ilişkiler kurmakta zorlanmanın yanı sıra, “toplum içinde bir hata yapacağını, küçük düşebileceğini, ayıplanabilecek, alay edilebileceğini” düşünmektedir. Unutulmaması gereken en önemli şeylerin başında ergenlik çağında olan bireylerin içine kapanması, toplum içinde bulunmaktan kaçınması, utangaçlıkla karıştırılmamasıdır. Tıpkı danışanımın yaşadığı duygu ve düşünceler gibi. Ailesinin kendisini daha çok ergenlikten kaynaklı sorunlar yaşadığını, sosyal fobi değil de utangaç olduğunu ifade etmesi ve gün geçtikçe işin içinden çıkılmaz bir hal alma Unutulmamalıdır ki bu belirtiler aileler tarafından ergenlik problemi olarak ele alınıp gözden kaçırılan ciddi ruhsal sorunlardır.
Yine ileri düzeyde aşırı kaygılı anne babalar ya da aşırı baskıcı anne babalar da çocuklarının araştırma, inceleme, keşfetme gereksinimini engelleyebilmektedir. Böyle bir engelleme de çocuğun kendine olan güven duygusunun gelişmesini ve özerkleşmesini zorlaştırmaktadır. Sürekli bir korku duygusu içinde olan çocuğun insanlardan kaçınması ve karşı karşıya gelmekten çekinmesi de olağandır. Özellikle çocuklar iki ile üç yaşları arasında yaşamlarındaki en önemli kişiler kendisine bakım veren anne babaları yani ailesidir. Çocuğun etrafı keşfetmeye çalıştığı bu dönemde anne babasının kendisine takındığı tavır ve tutumlar, oldukça önemli olduğunu belirtmek gerekir. Özellikle bu yaştan itibaren, çocuklara dengeli bir şekilde yaklaşmak, çocuğun öz güven duygusunun gelişmesine ve sosyal fobinin oluşmamasında etkili olacaktır. Bu nedenle ailenin çocuğa takınacağı tavır “başarabilirsin, sana inanıyorum, istersen olabilir' gibi olumlu cümleler olmadır ki, ileride oluşabilecek ruhsal problemlerin geçilebilsin.