Albert Einstein kimdir?Prof. Dr. Albert Einstein
Zürih Üniversitesi, İsviçre
Albert Einstein (Almanca telaffuz: [ˈalbɛɐ̯t ˈaɪnʃtaɪn]; 14 Mart 1879, Ulm - 18 Nisan 1955, Princeton), Almanya doğumlu teorik fizikçi ve bilim insanı. Tüm zamanların en iyi fizikçilerinden birisi olarak kabul edilen Albert Einstein, en çok görelilik teorisini geliştirmesiyle tanınır.
Albert Einstein, 20. yüzyılın en etkileyici ve önde gelen bilim insanlarından biridir. 1879 yılında Almanya’nın Ulm şehrinde doğan Einstein, teorik fizik alanında devrim yaratan birçok keşif ve kuramın öncüsü olarak kabul edilir. Özellikle ışığın hızıyla ilgili özel görelilik teorisi ve kütle enerji eşitliği olarak bilinen E=mc² formülü ile tanınır. Ayrıca, kuantum mekaniği alanında da önemli katkılarda bulunmuştur. İçeriğimizde Albert Einstein hayatı ve alt başlıklarına detaylıca değiniyoruz.
Bilimsel çalışmalarının yanı sıra, sıra dışı düşünme tarzı ve insanlık için barışçıl bir dünya vizyonuyla da tanınır. Nobel Fizik Ödülü’nü 1921 yılında alması, onun bilimsel dehasını pekiştirmiştir. Albert Einstein, bilimsel mirası ve felsefi düşünceleriyle hem çağdaşlarına hem de gelecek nesillere ilham kaynağı olmuştur.
Albert Einstein hayatı
Albert Einstein, 14 Mart 1879’da Almanya’nın Ulm kasabasında dünyaya geldi ve ailesiyle birlikte 1880 yazında Münih’e taşındı. Münih’te babası Hermann Einstein ve amcası Jakob, bir elektrik şirketi kurdu. Einstein’ın annesi Pauline Einstein, yetenekli bir piyanisti. Einstein, iki buçuk yaşındayken kız kardeşi Maja dünyaya geldi. Okula başlamadan önce konuşma güçlükleri yaşayan Einstein, ebeveynleri tarafından bir doktora götürüldü.
Dört veya beş yaşlarında hasta bir şekilde yataktayken, babası ona neşelendirmek için bir manyetik pusula verdi. Bu pusulanın ibresinin hareketini gizemli bulan Einstein, büyük bir merak uyandırdı.
Einstein’ın ailesi, eski bir Yahudi geleneği olarak, evlerine yoksul bir öğrenciyi yemeğe davet ediyordu. Max Talmud adında yoksul bir Yahudi üniversite öğrencisi her hafta akşam yemeğine katılıyordu. Talmud’un ziyaretleri Einstein on yaşındayken başladı ve beş yıl devam etti.
Einstein, kendisinden büyük bir üniversite öğrencisiyle konuşmaktan keyif alıyordu ve Talmud kısa sürede Einstein’ın olağanüstü bir çocuk olduğunu fark etti. Birlikte bilim, matematik ve felsefe hakkında konuşuyorlardı. On üç yaşındayken, Talmud, Immanuel Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi” kitabını getirdi. Einstein, bu kitabı anlamakta hiç zorlanmadı ve okulunda sürekli olarak Kant hakkında konuşmaya başladı.
Ailesi, Albert’ın Münih’te kalarak Gymnasium’da eğitimini tamamlamasına karar verdi. Ancak, Einstein on beş yaşındayken, liseyi bitirmesine üç yıl daha vardı. Münih’te tek başına altı ay geçirdikten sonra, Einstein bunalıma girdi ve gerginleşmeye başladı. Aile doktorunu ikna ederek sinir sorunları nedeniyle kendisinin ailesinin yanında olması gerektiğini belirten bir rapor aldı. Einstein, ailesine haber vermeden Gymnasium’dan ayrıldı ve İtalya’daki ailesinin yanına gitti.
İtalya’ya geldiğinde, teknik olarak bir lise terk olsa da, eğitimini yarıda bırakma niyeti yoktu. Ailesine Zürih, İsviçre’deki Federal Politeknik Okulu’na girmek için tek başına ders çalışacağına söz verdi. Politeknik, bir lise diploması istemiyordu, sadece kabul sınavlarını geçmek gerekiyordu. İtalya’da yaşamı oldukça rahattı ve ders çalışmayı İtalya’yı gezmekle birleştirdi.
Einstein, 1895 yılında Zürih’e gitti ve Politeknik’teki kabul sınavına girdi. Sınava girmek için on sekiz yaşında olması gerekiyordu, ancak on altı yaşında girebilmesi için özel izin aldı. Einstein, babasının tavsiyesine uyarak mühendislik bölümüne başvurdu.
Kabul sınavında matematik ve fizikte üstün dereceler aldı, ancak diğer bölümlerde başarısız oldu. Politeknik’in yöneticisi, Einstein’ın potansiyelini gördü ve onun bir İsviçre lisesinde diploma alıp tekrar başvurmasını önerdi. Einstein’ın ailesi, bu öneriyi kabul ederek onu İsviçre’nin Aarau bölgesinde bir liseye gönderdi.
Einstein mezun oldu ve gerekli yaş sınırından altı ay küçük olmasına rağmen Politeknik’e kabul edildi. Einstein ile birlikte yaklaşık bin yeni öğrenci o sene Politeknik’te eğitime başladı. Çoğu öğrenci mühendislik okullarına katılmıştı, ancak Einstein fizik bölümünü tercih etti.
1900 yılında Einstein, üniversiteden fizik diploması ile mezun oldu. Üniversitede bir asistanlık pozisyonu bulmak istiyordu, böylece doktorası için araştırma yapabilecekti. Ancak, üniversite yıllarında pek çok profesörünü isyankar tavırları ve kendi istediği konuları çalışması nedeniyle kızdırdı. Profesörler, tavsiye mektuplarını yazdıktan sonra Einstein, Politeknik’te bir pozisyon bulamadı. Başka üniversitelerde, kendi araştırma makalelerini göndererek pozisyonlar aradı, ancak hiç olumlu cevap alamadı.
Mezun olduktan sonra Einstein, iki yılını sıkıntılı bir şekilde bir öğretmenlik işi bulmak için harcadı. Eski bir sınıf arkadaşının babası, ona Bern’deki bir patent ofisinde, asistan müfettiş olarak iş buldu. Burada elektromanyetik cihazlar için patent başvurularını inceledi.
1909’da patent ofisindeki işinden ayrıldı ve Zürih Üniversitesi’nde kuramsal fizik profesörü oldu.
Mileva Maric ile evliliği sırasında kuzeni Elsa ile bir aşk ilişkisi yaşayan Einstein, 1919’da Mileva’dan boşandıktan birkaç ay sonra onunla evlendi. Çiftin çocukları olmadı, ancak Einstein, Elsa’nın önceki evliliğinden olma Ilse ve Margot adlı iki kızını kendi kızları olarak benimsedi. Aile, ABD’ye göçene kadar Berlin’de yaşadı; yazları ise Potsdam yakınındaki yazlıklarında geçirdi.
Einstein, 18 Nisan 1955’te iç kanama geçirdi ve hayatını kaybetti. Otopsi sırasında, Princeton Hastanesi patolojisti Thomas Stoltz Harvey, Einstein’ın beynini çıkardı ve onu kendi sefer tasına koyarak evine götürdü.
Buluşları
Albert Einstein buluşları
Albert Einstein, bilim dünyasına pek çok önemli keşif ve teori sunmuştur. İşte Einstein’ın en önemli buluşlarından bazıları:
Özel Görelilik Kuramı: 1905 yılında yayımladığı bu kuram, uzay ve zamanın gözlemcinin hareketine bağlı olarak nasıl değiştiğini açıklar. Özel görelilik kuramı, ışık hızının evrensel bir sabit olduğunu ve zaman ile uzay arasındaki bağlantıyı yeniden tanımlar.
Genel Görelilik Kuramı: 1915 yılında ortaya koyduğu bu kuram, kütleçekimi olgusunu açıklar. Genel görelilik kuramı, kütlelerin uzay-zamanı eğip bükerek nasıl kütle çekimi oluşturduğunu gösterir.
E=mc² (Kütle-Enerji Eşitliği): Bu ünlü denklem, Einstein’ın özel görelilik teorisinden çıkarılan bir sonuçtur. Denklem, kütle ile enerji arasındaki eşitliği ifade eder. Kütle ne kadar büyük olursa, o kadar fazla enerjiye dönüşebilir.
Fotoelektrik Etki: 1905 yılında yayımladığı bir makalede, ışığın metal yüzeylerde elektronları nasıl çıkardığını açıklar. Bu çalışma, fotoelektrik etkinin kuantum teorisini destekler.
Bose-Einstein Yoğunlaşması: Einstein’ın 1924 yılında Satyendra Nath Bose ile yaptığı çalışma, belirli koşullarda parçacıkların çok düşük sıcaklıklarda davranışını açıklar. Bu, kuantum mekaniği ve yoğun madde fiziği için önemli bir buluştur.
Brown Hareketi ve İstatistiksel Fizik: Einstein’ın 1905 yılında Robert Brown’un gözlemlerine dayanarak sunduğu bir teori, sıvı içindeki parçacıkların rastgele hareketlerini açıklar. Bu, atomların varlığını kanıtlamada önemli bir adımdır ve istatistiksel fizik alanına katkıda bulunur.
Kuantum Mekaniği ve Belirsizlik İlkesi: Einstein, kuantum mekaniğinin temellerini oluşturan çalışmalara da katkıda bulunmuştur. Ayrıca, kuantum mekaniği ile klasik fiziğin çelişkilerini ortaya koyan belirsizlik ilkesine de katkıda bulunmuştur.
Sözleri
Albert Einstein Sözleri
Albert Einstein, sadece bilimsel çalışmalarıyla değil, aynı zamanda felsefi ve insanı derinlikte düşündüren sözleriyle de tanınır. İşte bazı unutulmaz Albert Einstein sözleri:
“Mantık sizi bir noktaya götürebilir, hayal gücü ise her yere.”
“Bir insanın gerçekten var olup olmadığını anlamanın tek yolu, onun hayal gücüne değer verip vermediğine bakmaktır.”
“Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıdır, hayal gücü ise evrenseldir.”
“Bir sorunun çözümü için aynı düşünce tarzını sürdürmeye devam edemezsiniz ki; problemi yaratan düşünce tarzıdır.”
“Sadece akıl yoluyla bilim yapamazsınız; aynı zamanda bir miktar deliliğe de ihtiyacınız var.”
“İnsanın gerçek amacı, kendi varlığını diğerlerine hizmet ederek sürdürmektir.”
“Bir sorunun çözümünü bulamıyorsanız, onu farklı bir şekilde tanımlamaya çalışın.”
“Hayatta tek gerçek sınırların sadece hayal gücümüz olduğudur.”
“Sorunlarımızı çözmek için aynı düşünce tarzını kullanarak bir adım ileriye gidemeyiz.”
“Herkes bir dehasını gerçekleştirebilir; ancak, gerçek deha sınırların ötesine geçer.”
“Bir insanın gerçek değeri, onun başkalarına ne fayda sağladığına bağlıdır.”
“Hayal ettiğiniz her şey gerçek olabilir, sadece cesaret etmeniz ve ona inanmanız gerekir.”
Bu sözler, Einstein’ın derin düşünce yapısını ve insanlık hakkındaki felsefi görüşlerini yansıtır.
Kitapları
Albert Einstein’ın kendisi tarafından yazılan veya üzerinde çalıştığı bir dizi kitap ve makale bulunmaktadır. İşte bazıları:
Görelilik: Özel ve Genel Kuram” (Relativity: The Special and General Theory): 1916 yılında yazılan bu kitap, Einstein’ın özel ve genel görelilik kuramlarını halka açık bir şekilde açıklar.
Göreliliğin Anlamı (The Meaning of Relativity): 1922 yılında yayımlanan bu kitap, Einstein’ın görelilik teorilerini daha ayrıntılı bir şekilde ele alır.
Birleşik Alan Kuramı Üzerine (On the Unified Field Theory): Bu, Einstein’ın 1950’lerde birleşik alan teorisi üzerine yaptığı çalışmaları içeren bir dizi makaleden oluşur.
Siyonizm Hakkında (About Zionism): Einstein’ın Siyonizm üzerine yazdığı bir dizi makaleden oluşur. Siyonizm’e olan desteği ve İsrail’in kuruluşunu destekleyen görüşlerini içerir.
Niçin Savaş (Why War?): 1933 yılında yayımlanan bu kitap, Einstein’ın barış ve savaş hakkındaki düşüncelerini içerir.
Fiziğin Evrimi (The Evolution of Physics): Leopold Infeld ile birlikte yazdığı bu kitap, fizik biliminin tarihini ve gelişimini anlatır.
“Otobiyografik Notlar” (Autobiographical Notes): 1949 yılında yayımlanan bu kitap, Einstein’ın kendi hayatını ve çalışmalarını anlattığı otobiyografik bir eserdir.
Denemeler (Essays): Einstein’ın felsefi ve bilimsel konularda yazdığı denemelerden oluşur.
Bu kitaplar, Einstein’ın bilimsel ve felsefi düşüncelerini daha derinlemesine anlamak isteyenler için önemli kaynaklardır. Ayrıca Nikola Tesla kimdir içeriğimizi de sevebilirsiniz.
Kazandığı Ödüller
Albert Einstein, hayatı boyunca çeşitli prestijli ödüller ve onurlar kazanmıştır. İşte Albert Einstein tarafından kazanılan ödüllerin listesi:
Nobel Fizik Ödülü (1921): Einstein, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü, fotoelektrik etki üzerine yaptığı çalışmaları nedeniyle kazandı. Bu çalışmalar, ışığın metal yüzeylerden elektron çıkarması fenomenini açıklamak için kuantum mekaniği kavramlarını kullanarak yapılmıştı.
Copley Madalyası (1925): Kraliyet Cemiyeti tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın önde gelen bilimsel katkıları için verilmiştir.
Max Planck Madalyası (1929): Alman Fizik Derneği tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın teorik fizik alanındaki olağanüstü katkılarına olan tanınmasıdır.
Matematik ve Astronomi Alanında Franklin Madalyası (1935): Franklin Enstitüsü tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın teorik fizikteki çalışmalarını ve özellikle görelilik kuramlarını onurlandırmıştır.
Time Dergisi Yılın Kişisi (1938): 1938 yılında Time dergisi tarafından yılın kişisi seçilmiştir.
Royal Society Copley Madalyası (1945): Kraliyet Cemiyeti tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın bilimsel araştırmaları ve teorileri için bir onurdur.
Albert Medal (1946): İngiliz Kraliyet Sanat ve Bilim Akademisi tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın bilim ve barış üzerine yaptığı çalışmaları tanımlar.
Bu ödüller, Einstein’ın bilimsel dehasını ve olağanüstü katkılarını takdir etmek için verilmiştir.
Albert Einstein Hakkında Sık Sorulanlar
Albert Einstein Ne Zaman Öldü?
Albert Einstein, 18 Nisan 1955 tarihinde, Princeton, New Jersey’deki Princeton Hastanesi’nde 76 yaşında iç kanama sonucu hayatını kaybetti.
Albert Einstein Etkilendiği Kişi
Albert Einstein’ın hayatında önemli etkileri olan kişilerden biri, Max Talmud’dur. Talmud, Einstein’ın çocukluğunda ailesinin evine sık sık misafir olan bir üniversite öğrencisiydi. Talmud’un Einstein’a bilim, matematik ve felsefe hakkında derinlemesine konuşmaları, genç Einstein üzerinde büyük bir etki bıraktı. Özellikle Talmud’un Einstein’a Immanuel Kant’ın eserleri hakkında rehberlik etmesi, Einstein’ın felsefi düşüncelerini ve bilimsel merakını besledi. Talmud’un ziyaretleri, Einstein’ın erken yaşlarında bilime olan ilgisini ve onun bilimsel düşüncelerinin şekillenmesini etkiledi.
Albert Einstein Beyni Nerede?
Albert Einstein’ın beyininin çeşitli parçaları farklı yerlerde bulunmaktadır. Einstein’ın ölümünden sonra, beyininin bir kısmı otopsi için alındı ve parçalara ayrıldı. Beyinin büyük bir kısmı Princeton Hastanesi’nde bulunuyordu ve bir kısmı da patolog Thomas Stoltz Harvey tarafından alınıp incelendi. Harvey, beyin parçalarını çeşitli incelemeler yapmak için sakladı ve hatta bir süre sonra beyin parçalarını kişisel olarak sakladı.
Beyin parçalarının bir kısmı daha sonra çeşitli araştırmacılara ve bilim insanlarına gönderildi. Ancak, beyin parçalarının bazıları kayboldu veya yok edildi. Sonunda, Einstein’ın beyin parçalarının büyük bir kısmı, Thomas Stoltz Harvey’in ölümünden sonra, 2010 yılında ABD’nin Kansas eyaletinde, Harvey’in torunu tarafından bulundu. Bulunan beyin parçaları, beyin üzerine yapılan araştırmalara ve incelemelere katkıda bulunmak amacıyla bilimsel araştırma kuruluşlarına ve müzelere bağışlandı. Bu nedenle, Einstein’ın beyin parçalarının bir kısmı hala bilimsel araştırmalar için kullanılmaktadır.
Albert Einstein, sadece bilimsel keşifleriyle değil aynı zamanda insanlık için sunduğu ilham ve öncü fikirleriyle de unutulmaz bir figürdür. Onun teorik ve pratik bilgisi, modern fizik ve kozmolojiyi şekillendirmiştir. Ancak en büyük mirası, merakını ve sorgulayıcı ruhunu teşvik eden tutkulu bir öğrenme ve keşif ruhudur.
Albert Einstein, Almanya’da 1879’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dokuz yaşına kadar konuşma sorunu yaşadı, az ve yavaş konuşuyordu, ayrıca içine kapanık bir çocuktu. Ailesi kaygılansa da daha sonra bunun gereksiz olduğu anlaşılacaktı. Beş yaşında amcasının aldığı pusuladaki gizem onu çok etkiledi. Pusulanın iğnesi neden hep aynı yönde dönüyordu?12 yaşında okuduğu Öklid’in geometri kitabı, matematik sevgisini artırdı. Bir kitap dolusu problemi büyük bir hızla çözse de, 13 yaşında Immanuel Kant’ın Salt Aklın Eleştirisi adlı eserini okusa da, 17 yaşında kendi çabalarıyla Yüksek Matematik ve Teorik Fizik Temellerini kavrasa da, okulu hiçbir zaman sevmedi.
Babasının işleri kötü gidince aile Milano’ya göç etti. Okulu nedeniyle Einstein Almanya’da kaldı. Okuduğu Alman okulunda öğretmeninin “Sen asla birşey olamayacaksın Einstein!” sözü üzerine okulu bıraktı. Zürih Teknik Üniversitesi’ne girmek istedi ama matematik, fizik dışında yabancı diller, botanik, zooloji bilgisi eksik olduğundan alınmadı, ama o yılmadı başka bir liseye devam etti ve 19 yaşında Zürih Teknik Üniversitesi’nin Matematik ve Fizik öğretmeni yetiştiren bölümüne girmeyi başardı.
Pansiyoner olarak kaldığı evin kızı Marie’ye aşık olsa da, Einstein 1896’da sınıftaki Sırp asıllı Mileva’ya aşık olunca Marie’yi terk etti. Einstein 1900’de mezun oldu. Mileva, 1902’de hamile olduğunu öğrendi. Einstein ve ailesi evlilik öncesinde bebeği istemedi. Mileva, kendi ailesinin yanına gidip doğum yaptı. Lieserl adlı kız çocuğunun ne olduğu halen bilinmiyor. Öldüğü veya evlatlık verildiği sanılıyor. Einstein, 21 yaşını doldurunca İsviçre vatandaşlığına geçti. 1902 yılında İsviçre Patent Dairesi’nde teknik asistan olarak işe girdikten 1 yıl sonra da Mileva ile evlendiler. İki oğulları oldu.
1905, Einstein’ın hayatının en verimli yılı idi. Bu nedenle, Einstein’ın mucizevi yılı denilmiştir. Bir yıl içerisinde Annalen der Physik Dergisi’nde yayınladığı dört makale, modern fizik anlayışında devrim yaratmıştır. Bu makaleler fotoelektrik etki, Brown hareketi, özel görecelik ve kütle-enerji eşitliği üzerineydi. 3 yıl sonra önce Bern Üniversitesi’nde akademik kadroya girdi, daha sonra Zürih Üniversitesi’nde doçent oldu. 1911 yılında Prag Alman Üniversitesi’nde Teorik Fizik Profesörü oldu. Aynı yıl güneşin çekim gücünün yıldızların ışığını bükeceğini hesapladı. Bunun doğruluğu, 1919’daki güneş tutulması sırasında kanıtlandı. The Times gazetesi bu haberi “Bilimde Devrim-Evrenin Yeni Teorisi” diye duyurdu.
Einstein 1913’te Prusya Bilimler Akademisi’ndeki kabulü nedeniyle Almanya’ya taşındı. Aslında Mileva ile konuşabileceği ortak ilgi alanları olsa ve evliliklerinin ilk yılları huzurlu geçse de, daha sonra farklı bir boyut kazandı. Almanya’da teyzesinin kızı Elsa ile gönül ilişkisine girecek ve eşine birlikte yaşamak için uyması gereken şartları sıralayacaktı. Evde onun sözü geçecek, şefkat beklemeyecek, elbiseleri ve odası temiz olacak, masasını yalnız o kullanacak, sus dediğinde susacak, sorularına hemen cevap verecek, sitem etmeyecekti.
Mileva bu duruma kısa bir süre dayandı ve daha sonra çocuklarıyla İsviçre’ye döndü, ciddi psikolojik rahatsızlıklar geçirdi. Çok zor da olsa 1919’da boşanabildiler. Şizofreni tedavisi gören küçük oğlu Eduard, İsviçre’de bir bakım evinde hayatını geçirdi ve 1965’te hastanede öldü. Mileva ise felç oldu ve 1948’de öldü. Büyük oğlu Hans Albert, annesi ve babasının okuduğu Zürih Politeknik’te mühendislik okuduktan sonra ABD’de University of California Berkley’de profesörlük yapmıştır. 1973 yılında ABD’de hayatını kaybetmiştir.
Mileva İsviçre’ye döndükten sonraki dönemde Einstein, ciddi sağlık problemleri yaşadı ve bakımını 2 çocuklu dul kuzeni Elsa Lowenthal üstlendi. 1919’da boşandıktan sonra Elsa ile evlendi. Elsa, anaç ve koruyucuydu. Bilimle ilgisi yoktu. Elsa’yı tanıyan film aktörü Chaplin ondan, “Çok canlı, kıvrımları olmayan bir kadındı. Büyük bir adamın karısı olmaktan sahiden hoşlanıyordu ve bunu saklamaya çalışmıyordu. Çekici bir coşkuya sahipti.” diye bahsetmişti. Einstein, evlilikleri ölene dek sürse de Elsa’ya karşı da ilgisini kaybetti, birçok aşk macerası yaşamaktan geri kalmadı.
Einstein, Mileva’nın onun çalışmalarına yaptığı katkıyı hiçbir zaman açıkça teslim etmedi, karısı da böyle bir istekte bulunmadı. Bununla beraber yirminci yüzyılın başlarındaki bazı mektuplarında makalelerimiz diyerek karısının rolüne atıfta bulunmuştu. Örneğin, bir mektubunda “İkimiz birlikte bağıl hareket üzerine çalışmamızı başarılı bir şekilde sona erdirdiğimizde çok mutlu ve gururlu olacağım.” diye yazmıştı. Einstein’ın bilimsel çalışmalarına devam ederken Mileva çocuklarını yetiştirmek için akademik kariyerine son vermiştir.1921 yılında Einstein Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. O dönemde görelilik hala tartışmalı görüldüğü için, ödül fotoelektrik etkisini açıklaması nedeniyle verilmiştir. ABD’de, 1933’te ders verdiği dönemde Hitler, Yahudi öğretim üyelerini işten attı. Einstein, ölüm listesindeydi ve başına 5000 dolar ödül konulmuştu. Bir Alman dergisi onun için “Henüz asılmadı.” diye yazdı. Yahudiler’in yazdığı kitaplar yakılınca, Einstein ve bazı Yahudi bilim adamları ABD’ye iltica etti. Bu dönemde Yahudi profesörler için Türk Hükümeti’ne 1933’te mektup yazıp onlara iş istedi. Atatürk’ün işe aldığı Yahudiler, modern üniversite sisteminin temelini attı.
İnsanlık tarihinin en yaratıcı zekalarından olduğu daha sağlığında kabul edilen Einstein, tutkuyla müziğe bağlıydı. Einstein iyi bir kemancıydı. Mozart, Bach ve Schubert en sevdiği bestecilerindendi. Dünyaca ünlü bir fizikçi olduğunda onun için müziğin fizik kadar önemli olduğunu söyleyecekti: “Benim için müzik insanlardan bağımsız olmanın yoludur.”
12 yaşında geleneksel din inancından koptu. Bir yandan da tamamen kişiler üstü belli belirsiz bir kozmik din inancını sürdürür. Daha sonra kendisine bu konu hakkında soru sorulduğunda insanlarla ilgilenen bir Tanrı olmadığına ama tıpkı Spinoza gibi, evrenin bir yaratıcısının olabileceğine inandığını söylemişti.
Einstein, tahtaya bir şeyler yazarken düşünceleri içinde kaybolabiliyordu. Birkaç dakika sonra sanki bir trans halinden çıkmış gibi başka bir şeyden bahsetmeye başlıyordu. Bu durumu şöyle açıklar: “Düşünceler sözel halde oluşmazlar. Hemen hemen kelimelerle hiç düşünmemişimdir. Önce düşünce oluşur, sonra bunu kelimelere dökerim.”
Einstein araştırmaları, bilime katkılarının yanında belki de hayatının en büyük hatasını yapmıştır: Atom Bombası. Elsa 1936 yılında öldükten sonra Einstein’a kardeşi Maja, üvey kızı Margot, sekreteri ve evini idare eden Helen Dukas baktı. 1949’da felç geçirip yatalak olduktan sonra 1955’te öldü.
Einstein öldükten sonra beyninin 1,5 kiloluk sinir dokusu, Dr. Thomas Harvey tarafından 1955 yılındaki otopsi sırasında, dehasıyla ilgili ipuçları bulabilmek amacıyla çıkarılmıştı. Beyninden alınan örnekleri inceleyen nörologlar, ilgi çekici özelliklere rastladılar. Örneğin, düşünce için gerekli sinirleri besleyen gliyal hücre sayısının fazla olduğunu belirlediler. 1999 yılında Kanada, McMaster Üniversitesi’nden uzmanların yaptığı araştırmalarda da, Sylvian fisürünün (yarığı) gelişmiş ve alt parietal lobunun normale göre yüzde 15 daha geniş olduğu tespit edildi. Uzmanlar, gelişmiş Sylvian fisürünün, beyindeki bilgi alışverişini kolaylaştırdığını, parietal lobun ise, matematikle ilgili yeteneği ve uzay-mekan bağlantısı kurma yetisini arttırdığını belirtiyorlar.
Kaynakça:marmara.edu,wikipedia,milliyet
Zürih Üniversitesi, İsviçre
Albert Einstein (Almanca telaffuz: [ˈalbɛɐ̯t ˈaɪnʃtaɪn]; 14 Mart 1879, Ulm - 18 Nisan 1955, Princeton), Almanya doğumlu teorik fizikçi ve bilim insanı. Tüm zamanların en iyi fizikçilerinden birisi olarak kabul edilen Albert Einstein, en çok görelilik teorisini geliştirmesiyle tanınır.
Albert Einstein, 20. yüzyılın en etkileyici ve önde gelen bilim insanlarından biridir. 1879 yılında Almanya’nın Ulm şehrinde doğan Einstein, teorik fizik alanında devrim yaratan birçok keşif ve kuramın öncüsü olarak kabul edilir. Özellikle ışığın hızıyla ilgili özel görelilik teorisi ve kütle enerji eşitliği olarak bilinen E=mc² formülü ile tanınır. Ayrıca, kuantum mekaniği alanında da önemli katkılarda bulunmuştur. İçeriğimizde Albert Einstein hayatı ve alt başlıklarına detaylıca değiniyoruz.
Bilimsel çalışmalarının yanı sıra, sıra dışı düşünme tarzı ve insanlık için barışçıl bir dünya vizyonuyla da tanınır. Nobel Fizik Ödülü’nü 1921 yılında alması, onun bilimsel dehasını pekiştirmiştir. Albert Einstein, bilimsel mirası ve felsefi düşünceleriyle hem çağdaşlarına hem de gelecek nesillere ilham kaynağı olmuştur.
Albert Einstein hayatı
Albert Einstein, 14 Mart 1879’da Almanya’nın Ulm kasabasında dünyaya geldi ve ailesiyle birlikte 1880 yazında Münih’e taşındı. Münih’te babası Hermann Einstein ve amcası Jakob, bir elektrik şirketi kurdu. Einstein’ın annesi Pauline Einstein, yetenekli bir piyanisti. Einstein, iki buçuk yaşındayken kız kardeşi Maja dünyaya geldi. Okula başlamadan önce konuşma güçlükleri yaşayan Einstein, ebeveynleri tarafından bir doktora götürüldü.
Dört veya beş yaşlarında hasta bir şekilde yataktayken, babası ona neşelendirmek için bir manyetik pusula verdi. Bu pusulanın ibresinin hareketini gizemli bulan Einstein, büyük bir merak uyandırdı.
Einstein’ın ailesi, eski bir Yahudi geleneği olarak, evlerine yoksul bir öğrenciyi yemeğe davet ediyordu. Max Talmud adında yoksul bir Yahudi üniversite öğrencisi her hafta akşam yemeğine katılıyordu. Talmud’un ziyaretleri Einstein on yaşındayken başladı ve beş yıl devam etti.
Einstein, kendisinden büyük bir üniversite öğrencisiyle konuşmaktan keyif alıyordu ve Talmud kısa sürede Einstein’ın olağanüstü bir çocuk olduğunu fark etti. Birlikte bilim, matematik ve felsefe hakkında konuşuyorlardı. On üç yaşındayken, Talmud, Immanuel Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi” kitabını getirdi. Einstein, bu kitabı anlamakta hiç zorlanmadı ve okulunda sürekli olarak Kant hakkında konuşmaya başladı.
Ailesi, Albert’ın Münih’te kalarak Gymnasium’da eğitimini tamamlamasına karar verdi. Ancak, Einstein on beş yaşındayken, liseyi bitirmesine üç yıl daha vardı. Münih’te tek başına altı ay geçirdikten sonra, Einstein bunalıma girdi ve gerginleşmeye başladı. Aile doktorunu ikna ederek sinir sorunları nedeniyle kendisinin ailesinin yanında olması gerektiğini belirten bir rapor aldı. Einstein, ailesine haber vermeden Gymnasium’dan ayrıldı ve İtalya’daki ailesinin yanına gitti.
İtalya’ya geldiğinde, teknik olarak bir lise terk olsa da, eğitimini yarıda bırakma niyeti yoktu. Ailesine Zürih, İsviçre’deki Federal Politeknik Okulu’na girmek için tek başına ders çalışacağına söz verdi. Politeknik, bir lise diploması istemiyordu, sadece kabul sınavlarını geçmek gerekiyordu. İtalya’da yaşamı oldukça rahattı ve ders çalışmayı İtalya’yı gezmekle birleştirdi.
Einstein, 1895 yılında Zürih’e gitti ve Politeknik’teki kabul sınavına girdi. Sınava girmek için on sekiz yaşında olması gerekiyordu, ancak on altı yaşında girebilmesi için özel izin aldı. Einstein, babasının tavsiyesine uyarak mühendislik bölümüne başvurdu.
Kabul sınavında matematik ve fizikte üstün dereceler aldı, ancak diğer bölümlerde başarısız oldu. Politeknik’in yöneticisi, Einstein’ın potansiyelini gördü ve onun bir İsviçre lisesinde diploma alıp tekrar başvurmasını önerdi. Einstein’ın ailesi, bu öneriyi kabul ederek onu İsviçre’nin Aarau bölgesinde bir liseye gönderdi.
Einstein mezun oldu ve gerekli yaş sınırından altı ay küçük olmasına rağmen Politeknik’e kabul edildi. Einstein ile birlikte yaklaşık bin yeni öğrenci o sene Politeknik’te eğitime başladı. Çoğu öğrenci mühendislik okullarına katılmıştı, ancak Einstein fizik bölümünü tercih etti.
1900 yılında Einstein, üniversiteden fizik diploması ile mezun oldu. Üniversitede bir asistanlık pozisyonu bulmak istiyordu, böylece doktorası için araştırma yapabilecekti. Ancak, üniversite yıllarında pek çok profesörünü isyankar tavırları ve kendi istediği konuları çalışması nedeniyle kızdırdı. Profesörler, tavsiye mektuplarını yazdıktan sonra Einstein, Politeknik’te bir pozisyon bulamadı. Başka üniversitelerde, kendi araştırma makalelerini göndererek pozisyonlar aradı, ancak hiç olumlu cevap alamadı.
Mezun olduktan sonra Einstein, iki yılını sıkıntılı bir şekilde bir öğretmenlik işi bulmak için harcadı. Eski bir sınıf arkadaşının babası, ona Bern’deki bir patent ofisinde, asistan müfettiş olarak iş buldu. Burada elektromanyetik cihazlar için patent başvurularını inceledi.
1909’da patent ofisindeki işinden ayrıldı ve Zürih Üniversitesi’nde kuramsal fizik profesörü oldu.
Mileva Maric ile evliliği sırasında kuzeni Elsa ile bir aşk ilişkisi yaşayan Einstein, 1919’da Mileva’dan boşandıktan birkaç ay sonra onunla evlendi. Çiftin çocukları olmadı, ancak Einstein, Elsa’nın önceki evliliğinden olma Ilse ve Margot adlı iki kızını kendi kızları olarak benimsedi. Aile, ABD’ye göçene kadar Berlin’de yaşadı; yazları ise Potsdam yakınındaki yazlıklarında geçirdi.
Einstein, 18 Nisan 1955’te iç kanama geçirdi ve hayatını kaybetti. Otopsi sırasında, Princeton Hastanesi patolojisti Thomas Stoltz Harvey, Einstein’ın beynini çıkardı ve onu kendi sefer tasına koyarak evine götürdü.
Buluşları
Albert Einstein buluşları
Albert Einstein, bilim dünyasına pek çok önemli keşif ve teori sunmuştur. İşte Einstein’ın en önemli buluşlarından bazıları:
Özel Görelilik Kuramı: 1905 yılında yayımladığı bu kuram, uzay ve zamanın gözlemcinin hareketine bağlı olarak nasıl değiştiğini açıklar. Özel görelilik kuramı, ışık hızının evrensel bir sabit olduğunu ve zaman ile uzay arasındaki bağlantıyı yeniden tanımlar.
Genel Görelilik Kuramı: 1915 yılında ortaya koyduğu bu kuram, kütleçekimi olgusunu açıklar. Genel görelilik kuramı, kütlelerin uzay-zamanı eğip bükerek nasıl kütle çekimi oluşturduğunu gösterir.
E=mc² (Kütle-Enerji Eşitliği): Bu ünlü denklem, Einstein’ın özel görelilik teorisinden çıkarılan bir sonuçtur. Denklem, kütle ile enerji arasındaki eşitliği ifade eder. Kütle ne kadar büyük olursa, o kadar fazla enerjiye dönüşebilir.
Fotoelektrik Etki: 1905 yılında yayımladığı bir makalede, ışığın metal yüzeylerde elektronları nasıl çıkardığını açıklar. Bu çalışma, fotoelektrik etkinin kuantum teorisini destekler.
Bose-Einstein Yoğunlaşması: Einstein’ın 1924 yılında Satyendra Nath Bose ile yaptığı çalışma, belirli koşullarda parçacıkların çok düşük sıcaklıklarda davranışını açıklar. Bu, kuantum mekaniği ve yoğun madde fiziği için önemli bir buluştur.
Brown Hareketi ve İstatistiksel Fizik: Einstein’ın 1905 yılında Robert Brown’un gözlemlerine dayanarak sunduğu bir teori, sıvı içindeki parçacıkların rastgele hareketlerini açıklar. Bu, atomların varlığını kanıtlamada önemli bir adımdır ve istatistiksel fizik alanına katkıda bulunur.
Kuantum Mekaniği ve Belirsizlik İlkesi: Einstein, kuantum mekaniğinin temellerini oluşturan çalışmalara da katkıda bulunmuştur. Ayrıca, kuantum mekaniği ile klasik fiziğin çelişkilerini ortaya koyan belirsizlik ilkesine de katkıda bulunmuştur.
Sözleri
Albert Einstein Sözleri
Albert Einstein, sadece bilimsel çalışmalarıyla değil, aynı zamanda felsefi ve insanı derinlikte düşündüren sözleriyle de tanınır. İşte bazı unutulmaz Albert Einstein sözleri:
“Mantık sizi bir noktaya götürebilir, hayal gücü ise her yere.”
“Bir insanın gerçekten var olup olmadığını anlamanın tek yolu, onun hayal gücüne değer verip vermediğine bakmaktır.”
“Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıdır, hayal gücü ise evrenseldir.”
“Bir sorunun çözümü için aynı düşünce tarzını sürdürmeye devam edemezsiniz ki; problemi yaratan düşünce tarzıdır.”
“Sadece akıl yoluyla bilim yapamazsınız; aynı zamanda bir miktar deliliğe de ihtiyacınız var.”
“İnsanın gerçek amacı, kendi varlığını diğerlerine hizmet ederek sürdürmektir.”
“Bir sorunun çözümünü bulamıyorsanız, onu farklı bir şekilde tanımlamaya çalışın.”
“Hayatta tek gerçek sınırların sadece hayal gücümüz olduğudur.”
“Sorunlarımızı çözmek için aynı düşünce tarzını kullanarak bir adım ileriye gidemeyiz.”
“Herkes bir dehasını gerçekleştirebilir; ancak, gerçek deha sınırların ötesine geçer.”
“Bir insanın gerçek değeri, onun başkalarına ne fayda sağladığına bağlıdır.”
“Hayal ettiğiniz her şey gerçek olabilir, sadece cesaret etmeniz ve ona inanmanız gerekir.”
Bu sözler, Einstein’ın derin düşünce yapısını ve insanlık hakkındaki felsefi görüşlerini yansıtır.
Kitapları
Albert Einstein’ın kendisi tarafından yazılan veya üzerinde çalıştığı bir dizi kitap ve makale bulunmaktadır. İşte bazıları:
Görelilik: Özel ve Genel Kuram” (Relativity: The Special and General Theory): 1916 yılında yazılan bu kitap, Einstein’ın özel ve genel görelilik kuramlarını halka açık bir şekilde açıklar.
Göreliliğin Anlamı (The Meaning of Relativity): 1922 yılında yayımlanan bu kitap, Einstein’ın görelilik teorilerini daha ayrıntılı bir şekilde ele alır.
Birleşik Alan Kuramı Üzerine (On the Unified Field Theory): Bu, Einstein’ın 1950’lerde birleşik alan teorisi üzerine yaptığı çalışmaları içeren bir dizi makaleden oluşur.
Siyonizm Hakkında (About Zionism): Einstein’ın Siyonizm üzerine yazdığı bir dizi makaleden oluşur. Siyonizm’e olan desteği ve İsrail’in kuruluşunu destekleyen görüşlerini içerir.
Niçin Savaş (Why War?): 1933 yılında yayımlanan bu kitap, Einstein’ın barış ve savaş hakkındaki düşüncelerini içerir.
Fiziğin Evrimi (The Evolution of Physics): Leopold Infeld ile birlikte yazdığı bu kitap, fizik biliminin tarihini ve gelişimini anlatır.
“Otobiyografik Notlar” (Autobiographical Notes): 1949 yılında yayımlanan bu kitap, Einstein’ın kendi hayatını ve çalışmalarını anlattığı otobiyografik bir eserdir.
Denemeler (Essays): Einstein’ın felsefi ve bilimsel konularda yazdığı denemelerden oluşur.
Bu kitaplar, Einstein’ın bilimsel ve felsefi düşüncelerini daha derinlemesine anlamak isteyenler için önemli kaynaklardır. Ayrıca Nikola Tesla kimdir içeriğimizi de sevebilirsiniz.
Kazandığı Ödüller
Albert Einstein, hayatı boyunca çeşitli prestijli ödüller ve onurlar kazanmıştır. İşte Albert Einstein tarafından kazanılan ödüllerin listesi:
Nobel Fizik Ödülü (1921): Einstein, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü, fotoelektrik etki üzerine yaptığı çalışmaları nedeniyle kazandı. Bu çalışmalar, ışığın metal yüzeylerden elektron çıkarması fenomenini açıklamak için kuantum mekaniği kavramlarını kullanarak yapılmıştı.
Copley Madalyası (1925): Kraliyet Cemiyeti tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın önde gelen bilimsel katkıları için verilmiştir.
Max Planck Madalyası (1929): Alman Fizik Derneği tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın teorik fizik alanındaki olağanüstü katkılarına olan tanınmasıdır.
Matematik ve Astronomi Alanında Franklin Madalyası (1935): Franklin Enstitüsü tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın teorik fizikteki çalışmalarını ve özellikle görelilik kuramlarını onurlandırmıştır.
Time Dergisi Yılın Kişisi (1938): 1938 yılında Time dergisi tarafından yılın kişisi seçilmiştir.
Royal Society Copley Madalyası (1945): Kraliyet Cemiyeti tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın bilimsel araştırmaları ve teorileri için bir onurdur.
Albert Medal (1946): İngiliz Kraliyet Sanat ve Bilim Akademisi tarafından verilen bu ödül, Einstein’ın bilim ve barış üzerine yaptığı çalışmaları tanımlar.
Bu ödüller, Einstein’ın bilimsel dehasını ve olağanüstü katkılarını takdir etmek için verilmiştir.
Albert Einstein Hakkında Sık Sorulanlar
Albert Einstein Ne Zaman Öldü?
Albert Einstein, 18 Nisan 1955 tarihinde, Princeton, New Jersey’deki Princeton Hastanesi’nde 76 yaşında iç kanama sonucu hayatını kaybetti.
Albert Einstein Etkilendiği Kişi
Albert Einstein’ın hayatında önemli etkileri olan kişilerden biri, Max Talmud’dur. Talmud, Einstein’ın çocukluğunda ailesinin evine sık sık misafir olan bir üniversite öğrencisiydi. Talmud’un Einstein’a bilim, matematik ve felsefe hakkında derinlemesine konuşmaları, genç Einstein üzerinde büyük bir etki bıraktı. Özellikle Talmud’un Einstein’a Immanuel Kant’ın eserleri hakkında rehberlik etmesi, Einstein’ın felsefi düşüncelerini ve bilimsel merakını besledi. Talmud’un ziyaretleri, Einstein’ın erken yaşlarında bilime olan ilgisini ve onun bilimsel düşüncelerinin şekillenmesini etkiledi.
Albert Einstein Beyni Nerede?
Albert Einstein’ın beyininin çeşitli parçaları farklı yerlerde bulunmaktadır. Einstein’ın ölümünden sonra, beyininin bir kısmı otopsi için alındı ve parçalara ayrıldı. Beyinin büyük bir kısmı Princeton Hastanesi’nde bulunuyordu ve bir kısmı da patolog Thomas Stoltz Harvey tarafından alınıp incelendi. Harvey, beyin parçalarını çeşitli incelemeler yapmak için sakladı ve hatta bir süre sonra beyin parçalarını kişisel olarak sakladı.
Beyin parçalarının bir kısmı daha sonra çeşitli araştırmacılara ve bilim insanlarına gönderildi. Ancak, beyin parçalarının bazıları kayboldu veya yok edildi. Sonunda, Einstein’ın beyin parçalarının büyük bir kısmı, Thomas Stoltz Harvey’in ölümünden sonra, 2010 yılında ABD’nin Kansas eyaletinde, Harvey’in torunu tarafından bulundu. Bulunan beyin parçaları, beyin üzerine yapılan araştırmalara ve incelemelere katkıda bulunmak amacıyla bilimsel araştırma kuruluşlarına ve müzelere bağışlandı. Bu nedenle, Einstein’ın beyin parçalarının bir kısmı hala bilimsel araştırmalar için kullanılmaktadır.
Albert Einstein, sadece bilimsel keşifleriyle değil aynı zamanda insanlık için sunduğu ilham ve öncü fikirleriyle de unutulmaz bir figürdür. Onun teorik ve pratik bilgisi, modern fizik ve kozmolojiyi şekillendirmiştir. Ancak en büyük mirası, merakını ve sorgulayıcı ruhunu teşvik eden tutkulu bir öğrenme ve keşif ruhudur.
Albert Einstein, Almanya’da 1879’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dokuz yaşına kadar konuşma sorunu yaşadı, az ve yavaş konuşuyordu, ayrıca içine kapanık bir çocuktu. Ailesi kaygılansa da daha sonra bunun gereksiz olduğu anlaşılacaktı. Beş yaşında amcasının aldığı pusuladaki gizem onu çok etkiledi. Pusulanın iğnesi neden hep aynı yönde dönüyordu?12 yaşında okuduğu Öklid’in geometri kitabı, matematik sevgisini artırdı. Bir kitap dolusu problemi büyük bir hızla çözse de, 13 yaşında Immanuel Kant’ın Salt Aklın Eleştirisi adlı eserini okusa da, 17 yaşında kendi çabalarıyla Yüksek Matematik ve Teorik Fizik Temellerini kavrasa da, okulu hiçbir zaman sevmedi.
Babasının işleri kötü gidince aile Milano’ya göç etti. Okulu nedeniyle Einstein Almanya’da kaldı. Okuduğu Alman okulunda öğretmeninin “Sen asla birşey olamayacaksın Einstein!” sözü üzerine okulu bıraktı. Zürih Teknik Üniversitesi’ne girmek istedi ama matematik, fizik dışında yabancı diller, botanik, zooloji bilgisi eksik olduğundan alınmadı, ama o yılmadı başka bir liseye devam etti ve 19 yaşında Zürih Teknik Üniversitesi’nin Matematik ve Fizik öğretmeni yetiştiren bölümüne girmeyi başardı.
Pansiyoner olarak kaldığı evin kızı Marie’ye aşık olsa da, Einstein 1896’da sınıftaki Sırp asıllı Mileva’ya aşık olunca Marie’yi terk etti. Einstein 1900’de mezun oldu. Mileva, 1902’de hamile olduğunu öğrendi. Einstein ve ailesi evlilik öncesinde bebeği istemedi. Mileva, kendi ailesinin yanına gidip doğum yaptı. Lieserl adlı kız çocuğunun ne olduğu halen bilinmiyor. Öldüğü veya evlatlık verildiği sanılıyor. Einstein, 21 yaşını doldurunca İsviçre vatandaşlığına geçti. 1902 yılında İsviçre Patent Dairesi’nde teknik asistan olarak işe girdikten 1 yıl sonra da Mileva ile evlendiler. İki oğulları oldu.
1905, Einstein’ın hayatının en verimli yılı idi. Bu nedenle, Einstein’ın mucizevi yılı denilmiştir. Bir yıl içerisinde Annalen der Physik Dergisi’nde yayınladığı dört makale, modern fizik anlayışında devrim yaratmıştır. Bu makaleler fotoelektrik etki, Brown hareketi, özel görecelik ve kütle-enerji eşitliği üzerineydi. 3 yıl sonra önce Bern Üniversitesi’nde akademik kadroya girdi, daha sonra Zürih Üniversitesi’nde doçent oldu. 1911 yılında Prag Alman Üniversitesi’nde Teorik Fizik Profesörü oldu. Aynı yıl güneşin çekim gücünün yıldızların ışığını bükeceğini hesapladı. Bunun doğruluğu, 1919’daki güneş tutulması sırasında kanıtlandı. The Times gazetesi bu haberi “Bilimde Devrim-Evrenin Yeni Teorisi” diye duyurdu.
Einstein 1913’te Prusya Bilimler Akademisi’ndeki kabulü nedeniyle Almanya’ya taşındı. Aslında Mileva ile konuşabileceği ortak ilgi alanları olsa ve evliliklerinin ilk yılları huzurlu geçse de, daha sonra farklı bir boyut kazandı. Almanya’da teyzesinin kızı Elsa ile gönül ilişkisine girecek ve eşine birlikte yaşamak için uyması gereken şartları sıralayacaktı. Evde onun sözü geçecek, şefkat beklemeyecek, elbiseleri ve odası temiz olacak, masasını yalnız o kullanacak, sus dediğinde susacak, sorularına hemen cevap verecek, sitem etmeyecekti.
Mileva bu duruma kısa bir süre dayandı ve daha sonra çocuklarıyla İsviçre’ye döndü, ciddi psikolojik rahatsızlıklar geçirdi. Çok zor da olsa 1919’da boşanabildiler. Şizofreni tedavisi gören küçük oğlu Eduard, İsviçre’de bir bakım evinde hayatını geçirdi ve 1965’te hastanede öldü. Mileva ise felç oldu ve 1948’de öldü. Büyük oğlu Hans Albert, annesi ve babasının okuduğu Zürih Politeknik’te mühendislik okuduktan sonra ABD’de University of California Berkley’de profesörlük yapmıştır. 1973 yılında ABD’de hayatını kaybetmiştir.
Mileva İsviçre’ye döndükten sonraki dönemde Einstein, ciddi sağlık problemleri yaşadı ve bakımını 2 çocuklu dul kuzeni Elsa Lowenthal üstlendi. 1919’da boşandıktan sonra Elsa ile evlendi. Elsa, anaç ve koruyucuydu. Bilimle ilgisi yoktu. Elsa’yı tanıyan film aktörü Chaplin ondan, “Çok canlı, kıvrımları olmayan bir kadındı. Büyük bir adamın karısı olmaktan sahiden hoşlanıyordu ve bunu saklamaya çalışmıyordu. Çekici bir coşkuya sahipti.” diye bahsetmişti. Einstein, evlilikleri ölene dek sürse de Elsa’ya karşı da ilgisini kaybetti, birçok aşk macerası yaşamaktan geri kalmadı.
Einstein, Mileva’nın onun çalışmalarına yaptığı katkıyı hiçbir zaman açıkça teslim etmedi, karısı da böyle bir istekte bulunmadı. Bununla beraber yirminci yüzyılın başlarındaki bazı mektuplarında makalelerimiz diyerek karısının rolüne atıfta bulunmuştu. Örneğin, bir mektubunda “İkimiz birlikte bağıl hareket üzerine çalışmamızı başarılı bir şekilde sona erdirdiğimizde çok mutlu ve gururlu olacağım.” diye yazmıştı. Einstein’ın bilimsel çalışmalarına devam ederken Mileva çocuklarını yetiştirmek için akademik kariyerine son vermiştir.1921 yılında Einstein Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. O dönemde görelilik hala tartışmalı görüldüğü için, ödül fotoelektrik etkisini açıklaması nedeniyle verilmiştir. ABD’de, 1933’te ders verdiği dönemde Hitler, Yahudi öğretim üyelerini işten attı. Einstein, ölüm listesindeydi ve başına 5000 dolar ödül konulmuştu. Bir Alman dergisi onun için “Henüz asılmadı.” diye yazdı. Yahudiler’in yazdığı kitaplar yakılınca, Einstein ve bazı Yahudi bilim adamları ABD’ye iltica etti. Bu dönemde Yahudi profesörler için Türk Hükümeti’ne 1933’te mektup yazıp onlara iş istedi. Atatürk’ün işe aldığı Yahudiler, modern üniversite sisteminin temelini attı.
İnsanlık tarihinin en yaratıcı zekalarından olduğu daha sağlığında kabul edilen Einstein, tutkuyla müziğe bağlıydı. Einstein iyi bir kemancıydı. Mozart, Bach ve Schubert en sevdiği bestecilerindendi. Dünyaca ünlü bir fizikçi olduğunda onun için müziğin fizik kadar önemli olduğunu söyleyecekti: “Benim için müzik insanlardan bağımsız olmanın yoludur.”
12 yaşında geleneksel din inancından koptu. Bir yandan da tamamen kişiler üstü belli belirsiz bir kozmik din inancını sürdürür. Daha sonra kendisine bu konu hakkında soru sorulduğunda insanlarla ilgilenen bir Tanrı olmadığına ama tıpkı Spinoza gibi, evrenin bir yaratıcısının olabileceğine inandığını söylemişti.
Einstein, tahtaya bir şeyler yazarken düşünceleri içinde kaybolabiliyordu. Birkaç dakika sonra sanki bir trans halinden çıkmış gibi başka bir şeyden bahsetmeye başlıyordu. Bu durumu şöyle açıklar: “Düşünceler sözel halde oluşmazlar. Hemen hemen kelimelerle hiç düşünmemişimdir. Önce düşünce oluşur, sonra bunu kelimelere dökerim.”
Einstein araştırmaları, bilime katkılarının yanında belki de hayatının en büyük hatasını yapmıştır: Atom Bombası. Elsa 1936 yılında öldükten sonra Einstein’a kardeşi Maja, üvey kızı Margot, sekreteri ve evini idare eden Helen Dukas baktı. 1949’da felç geçirip yatalak olduktan sonra 1955’te öldü.
Einstein öldükten sonra beyninin 1,5 kiloluk sinir dokusu, Dr. Thomas Harvey tarafından 1955 yılındaki otopsi sırasında, dehasıyla ilgili ipuçları bulabilmek amacıyla çıkarılmıştı. Beyninden alınan örnekleri inceleyen nörologlar, ilgi çekici özelliklere rastladılar. Örneğin, düşünce için gerekli sinirleri besleyen gliyal hücre sayısının fazla olduğunu belirlediler. 1999 yılında Kanada, McMaster Üniversitesi’nden uzmanların yaptığı araştırmalarda da, Sylvian fisürünün (yarığı) gelişmiş ve alt parietal lobunun normale göre yüzde 15 daha geniş olduğu tespit edildi. Uzmanlar, gelişmiş Sylvian fisürünün, beyindeki bilgi alışverişini kolaylaştırdığını, parietal lobun ise, matematikle ilgili yeteneği ve uzay-mekan bağlantısı kurma yetisini arttırdığını belirtiyorlar.
Kaynakça:marmara.edu,wikipedia,milliyet