Aldatma bireysel sorunlarda ya da bireysel istek ve ihtiyaçların ifadesinde bir başa çıkma mekanizması olabileceği gibi ilişki sorunlarına bir tepki olarak da ortaya çıkabilmektedir, ancak şunu belirtmek önemlidir ki aldatma sadece sorunlu ilişkilerde değil aynı zamanda iyi giden ilişkilerde de kendini gösterebilir.
Evlilik doyumsuzluğu ve aldatma arasında ilişki kuran çok sayıda çalışma bulunması bu kavramın aldatmada öncelikli bir risk faktörü olduğunu düşündürmektedir. Ancak ilişki doyumsuzluğunun aldatmanın nedeni olabileceği gibi sonucu olma ihtimali de var.
Thompson (1983) evlilik ve cinsellikle ilgili doyumsuzluğun; evlilikte yalnız hissetme, duygusal özgürlük ihtiyacı, yabancılaşma, çevrede evlilik dışı ilişki yaşayan kişilerin varlığı, cinsellik ve aşkı birbirinden ayırma gibi diğer olumsuz etkenlerle bir araya geldiğinde evlilik dışı ilişki ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Benzer şekilde Atkins ve arkadaşları tarafından yapılan bir başka çalışma ilişki doyumunun aldatmayı güçlü bir şekilde yordadığını bulgulamıştır. Çalışma sonuçları evliliğinde kendilerini “çok mutlu değil” seçeneğinde konumlandıran katılımcıların ilişkilerinde kendilerini “çok mutlu” nitelendirenlere oranla aldatmaya dört kat, “epeyce mutlu” seçeneğini işaretleyen katılımcıların ise “çok mutlu” seçeneğini seçen katılımcılara göre aldatmaya iki kat daha fazla meyilli olduğunu göstermiştir.
Glass and Wright (1985), aldatma ve evlilik doyumsuzluğu ilişkisini cinsiyetler açısından ele almışlar ve çalışmalarında evlilik dışı ilişki yaşayan kadınların erkeklerle kıyaslandığında evliliklerinde daha fazla doyumsuzluk yaşadığını bulgulamışlardır. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre kadınlar için sahip oldukları ilişkideki duygusal doyumdan daha fazla duygusal doyuma ulaşma arzusu motive edici bir sebepken, erkekler için cinsellik evlilik doyumsuzluğuna göre daha fazla güdüleyici görünmektedir. Aktarılan çalışma sonuçları, evlilik doyumsuzluğu ile aldatma arasındaki ilişkinin varlığına dair düşünceyi destekler görünmektedir.
Evli bireylerde cinsel aldatmayı yordayan değişkenler üzerine yapılan bir çalışmada evlilik doyumu ve sosyodemografik değişkenlerin cinsel aldatma ile yüksek oranda ilişkili olduğu bulunmuş; ayrıca nörotik kişilik yapısı, dini inanış ve hamilelik değişkenlerinin de cinsel aldatmayı yordama gücünün olduğu ortaya konmuştur.
Yukarıda yer verilen faktörlere ek olarak, diğer kişilere erişimdeki kolaylık ve çeşitlilik gibi çevresel faktörler de aldatmada risk faktörleri arasında yer almaktadır. Aldatma oranlarında kadın-erkek dağılımı arasındaki eşitsizliği bunun üzerinden açıklayan ve erkeklerin tarihsel olarak kadınlara kıyasla iş hayatında daha çok yer almalarına ve iş dolayısıyla daha çok kişiyle iletişime geçmelerine bağlı olarak daha yüksek aldatma potansiyeline sahip olduğunu öne süren araştırmacılar bulunmaktadır .Son yıllarda kadınların çalışma hayatında daha çok yer almaya başlamasına bağlı olabilecek aldatma oranlarında cinsiyet dağılımı arasındaki farkın azalması da diğer kişilere erişimin aldatma üzerinde etkili olabileceği düşüncesini destekliyor görünmektedir. Kimi evlilik dışı ilişkiler önemli psikiyatrik rahatsızlıklar, kişilik bozuklukları ya da parafili ile güçlü derecede ilişkili olabilir. Örneğin hipomani, kokain bağımlılığı, psikopatik kişilik, teşhircilik gibi bozukluklar kişilerin sadık kalma, sabır ve sorumluluk kapasitesini zorlamaktadır.
Evlilik doyumsuzluğu ve aldatma arasında ilişki kuran çok sayıda çalışma bulunması bu kavramın aldatmada öncelikli bir risk faktörü olduğunu düşündürmektedir. Ancak ilişki doyumsuzluğunun aldatmanın nedeni olabileceği gibi sonucu olma ihtimali de var.
Thompson (1983) evlilik ve cinsellikle ilgili doyumsuzluğun; evlilikte yalnız hissetme, duygusal özgürlük ihtiyacı, yabancılaşma, çevrede evlilik dışı ilişki yaşayan kişilerin varlığı, cinsellik ve aşkı birbirinden ayırma gibi diğer olumsuz etkenlerle bir araya geldiğinde evlilik dışı ilişki ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Benzer şekilde Atkins ve arkadaşları tarafından yapılan bir başka çalışma ilişki doyumunun aldatmayı güçlü bir şekilde yordadığını bulgulamıştır. Çalışma sonuçları evliliğinde kendilerini “çok mutlu değil” seçeneğinde konumlandıran katılımcıların ilişkilerinde kendilerini “çok mutlu” nitelendirenlere oranla aldatmaya dört kat, “epeyce mutlu” seçeneğini işaretleyen katılımcıların ise “çok mutlu” seçeneğini seçen katılımcılara göre aldatmaya iki kat daha fazla meyilli olduğunu göstermiştir.
Glass and Wright (1985), aldatma ve evlilik doyumsuzluğu ilişkisini cinsiyetler açısından ele almışlar ve çalışmalarında evlilik dışı ilişki yaşayan kadınların erkeklerle kıyaslandığında evliliklerinde daha fazla doyumsuzluk yaşadığını bulgulamışlardır. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre kadınlar için sahip oldukları ilişkideki duygusal doyumdan daha fazla duygusal doyuma ulaşma arzusu motive edici bir sebepken, erkekler için cinsellik evlilik doyumsuzluğuna göre daha fazla güdüleyici görünmektedir. Aktarılan çalışma sonuçları, evlilik doyumsuzluğu ile aldatma arasındaki ilişkinin varlığına dair düşünceyi destekler görünmektedir.
Evli bireylerde cinsel aldatmayı yordayan değişkenler üzerine yapılan bir çalışmada evlilik doyumu ve sosyodemografik değişkenlerin cinsel aldatma ile yüksek oranda ilişkili olduğu bulunmuş; ayrıca nörotik kişilik yapısı, dini inanış ve hamilelik değişkenlerinin de cinsel aldatmayı yordama gücünün olduğu ortaya konmuştur.
Yukarıda yer verilen faktörlere ek olarak, diğer kişilere erişimdeki kolaylık ve çeşitlilik gibi çevresel faktörler de aldatmada risk faktörleri arasında yer almaktadır. Aldatma oranlarında kadın-erkek dağılımı arasındaki eşitsizliği bunun üzerinden açıklayan ve erkeklerin tarihsel olarak kadınlara kıyasla iş hayatında daha çok yer almalarına ve iş dolayısıyla daha çok kişiyle iletişime geçmelerine bağlı olarak daha yüksek aldatma potansiyeline sahip olduğunu öne süren araştırmacılar bulunmaktadır .Son yıllarda kadınların çalışma hayatında daha çok yer almaya başlamasına bağlı olabilecek aldatma oranlarında cinsiyet dağılımı arasındaki farkın azalması da diğer kişilere erişimin aldatma üzerinde etkili olabileceği düşüncesini destekliyor görünmektedir. Kimi evlilik dışı ilişkiler önemli psikiyatrik rahatsızlıklar, kişilik bozuklukları ya da parafili ile güçlü derecede ilişkili olabilir. Örneğin hipomani, kokain bağımlılığı, psikopatik kişilik, teşhircilik gibi bozukluklar kişilerin sadık kalma, sabır ve sorumluluk kapasitesini zorlamaktadır.