Aleyhisselâm: Allâh’ın selâmı onun üzerine olsun! Aleyhissalâtü vesselâm: Allâh’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun! Aleyhimesselâm: Allâh’ın selâmı o ikisinin üzerine olsun!
ALEYHİSSELAM KELİMESİNE ÖRNEK
Berâ -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:
“Biz, Muhammed -aleyhisselâm-’ın ashâbı, aramızda Ashâb-ı Bedr’in sayısının Tâlût’la berâber nehri geçen
mü’min askerlerin sayısı kadar, yâni üç yüz on üç kişi olduğunu konuşurduk.” (Buhârî, Meğâzî, 6; Tirmizî, Siyer,
38/1598)
*****
İlk insan Âdem-aleyhisselâm-, ilk hatâyı işleyen de O. Unutma ki Cenâb-ı Allâh, merhametlilerin en merhametlisidir. İşlediği günahlara samîmiyetle pişman olup o günahlardan nefret ederek tevbe edenleri affeder.
*****
Yâ Rabbe’l-Âlemîn! Sen Yûsuf -aleyhisselâm- gibi mübârek bir kulunu bile böyle bir çile çemberinden geçirdin ve O’nu dâimâ rızâ hâlinde buldun. Bizleri de O’nun mânevî olgunluğundan hisseyâb eyle!
*****
İlâhî vahyi almak. Rasûl-i Ekrem Efendimiz, Allâh Teâlâ’nın, ekseriyetle Cebrâil -aleyhisselâm- vâsıtasıyla gönderdiği ilâhî kelâmına mazhar olmuştur. Cenâb-ı Hakk’ın dileyip lûtfetmesiyle vâkî olan bu vahye muhâtab olma keyfiyeti, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dâr-ı bekâya irtihâliyle nihâyete ermiştir.
*****
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu kararların ardından Medîne Haremi’nin hudutlarını da şöyle belirledi:
“İbrâhîm -aleyhisselâm- Mekke’yi harem olarak îlân etmişti; ben de Medîne’nin iki tepesi arasını harem îlân ediyorum.” (Ahmed, IV, 141)
ALEYHİSSELAM KELİMESİNE ÖRNEK
Berâ -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:
“Biz, Muhammed -aleyhisselâm-’ın ashâbı, aramızda Ashâb-ı Bedr’in sayısının Tâlût’la berâber nehri geçen
mü’min askerlerin sayısı kadar, yâni üç yüz on üç kişi olduğunu konuşurduk.” (Buhârî, Meğâzî, 6; Tirmizî, Siyer,
38/1598)
*****
İlk insan Âdem-aleyhisselâm-, ilk hatâyı işleyen de O. Unutma ki Cenâb-ı Allâh, merhametlilerin en merhametlisidir. İşlediği günahlara samîmiyetle pişman olup o günahlardan nefret ederek tevbe edenleri affeder.
*****
Yâ Rabbe’l-Âlemîn! Sen Yûsuf -aleyhisselâm- gibi mübârek bir kulunu bile böyle bir çile çemberinden geçirdin ve O’nu dâimâ rızâ hâlinde buldun. Bizleri de O’nun mânevî olgunluğundan hisseyâb eyle!
*****
İlâhî vahyi almak. Rasûl-i Ekrem Efendimiz, Allâh Teâlâ’nın, ekseriyetle Cebrâil -aleyhisselâm- vâsıtasıyla gönderdiği ilâhî kelâmına mazhar olmuştur. Cenâb-ı Hakk’ın dileyip lûtfetmesiyle vâkî olan bu vahye muhâtab olma keyfiyeti, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dâr-ı bekâya irtihâliyle nihâyete ermiştir.
*****
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu kararların ardından Medîne Haremi’nin hudutlarını da şöyle belirledi:
“İbrâhîm -aleyhisselâm- Mekke’yi harem olarak îlân etmişti; ben de Medîne’nin iki tepesi arasını harem îlân ediyorum.” (Ahmed, IV, 141)