Amasya Efsaneleri - Amasya'ya Ait Efsaneler - Amasya İline Ait Afsaneler
Amasya’da yüzyıllardır anlatıla gelen efsaneler vardır Ferhat ile Şirin, Güzelce Kız (Aynalı Mağara), Kurtboğan, İnci Baba, Serçoban, Lokman Hekim ünlü olanlarıdır
Ferhat İle Şirin Efsanesi
Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir
Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan “ Şehir'e suyu getir, Şirin'i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir
Ferhat'ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların böğrüne böğrüne Kayalar yarılır, yol verir suya Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde
Mehmene Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı buldurur, yollar Ferhat’a Su kanallarını takip edip, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’a ulaşır Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da “Ne vurursan kayalara böyle hırsla, Şirin'in öldü Bak sana helvasını getirdim” der Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur Ferhat'ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !” seslenişleri yankılanır kayalarda
Ferhat'ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor Atar kendini kayalıklardan aşağıya Cansız vücudu uzanır Ferhat'ın yanına
Su gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada İkisini de gömerler yan yana Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış iki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için
Güzelce Kız (Aynalı Mağara Efsanesi)
Güzelce Kız, bir kral kızıdır Dünyalar güzelidir O kadar güzeldir ki; görenler dayanamaz, yıldırım düşmüş gibi kendilerinden geçerler Bu yüzden genç kız, hep peçeli gezer, güzel yüzünü kimseye gösteremez
Artık zamanı gelmiştir diye düşünen babası, dört bir yana haberciler çıkarır kızını evlendirecektir ama kim kızının peçesini açıp güzelliğine dayanır, onu dünya gözüyle seyredebilirse kızını ona verecektir
Bu çağrıya yedi iklim, dört bucaktan şehzadeler, vezir çocukları, dünya zenginleri, yiğitler, bilginler, kısacası gençliğine, bilek gücüne güvenenler dört nala Amasya’ya gelirler
Amasya meydanında kurulan özel bölümde bulunan Güzelce Kız bekleyedursun Kendine güvenen delikanlılar cesaretlerini toplayamaz, yanına yaklaşan ise peçesini kaldırmak istediğinde eli titrer, dizlerinin bağı çözülür Bu sahneler günlerce devam eder Bir gün fakir mi fakir, ama yiğit mi yiğit, gerçekten güzel, alımlı bir delikanlı “Ben de şansımı denemek istiyorum!” diye destur alıp tahtın yanına yaklaşır Herkesin şaşkın bakışları arasında hiç vakit geçirmeden Güzelce Kız'ın peçesini kaldırır O an öyle bir elektriklenme olur ki, bir aydınlanma, bir alev, bir ateş sarar etrafı Kimse ne olduğunu anlayamaz Meydanda bulunanlar korkudan yerlere kapanır Sonra, sonsuz bir sessizlik içinden kömür kesilir iki genç, yan yana uzanmış şekilde
İki gencin cesedi, şehre yakın yerdeki bağ ve bahçelikler yanında bulunan kaya mezar içinde iki ayrı odaya gömülür Bu kaya mezarının dışı güneşle birlikte Güzelce Kız’ın yüzü gibi parlamaya başlar Bu parlaklığından dolayı da, daha sonra kaya mezarın adı " Aynalı Mağara" diye ünlenir
İğneci Baba
İğneci Baba ile kardeş olan Serçoban, Amasya merkeze bağlı Karasenir Köyü’ne yerleşir Çobanlık ile geçimini sağlayan, hal ve hareketleri, ibadetinin sadeliği ile tanınır
Bir gün Amasya’da ayakkabıcılıkla geçimini sağlayan ağabeyi İğneci Baba’yı ziyarete gelir Beraberinde de koyunlarından sağdığı sütü bir mendiline çıkılayıp hediye olarak getirir Amacı, kendi mendiline koyduğu sütün, mendilden sızmadığını göstermektir Serçoban mendilini kunduracı dükkanının duvarındaki bir çiviye asar Bu sırada İğneci Baba dükkanında bir bayanın ayak ölçünü almaktadır Serçoban, bayanın topuklarını görünce, “ne kadar da güzel” diye aklından geçirdiğinde çiviye asılan mendilden süt yavaş yavaş damlamaya başlar
İğneci Baba, kardeşinin niyetinde bozulmalar olduğunu sezer ama hiç birşey belli etmez Bayan ayak ölçünü verip dükkandan ayrılınca, İğnecibaba, kardeşi Serçoban’a “ Keramet dağ başında ermekte değil, keramet burada, çıkındaki sütü damlatmamakta” der
Mezarı bugün özel bir mekan olarak hazırlanmış, Kocacık Çarşısı’ndadır
Serçoban
Serçoban, Amasya merkezdeki Kocacık Çarşısı’nda türbesi bulunan İğneci Baba ile kardeştir İğneci Baba ayakkabı tamiri, kardeşi Serçoban ise çobanlık yapar
Serçoban, bir gün dağda sürülerini otlatırken kaçan oğlağı yakalamak ister, Serçoban kovalar, oğlak kaçar, iyice yorulan Serçobon "Seni yakaladığımda keseceğim" der Sonunda yakaladığı oğlağı sözünü yerine getirmek için tam kesmek üzere iken mahzun ve etkileyici bakışları ile karşılaşan Serçoban, duygulanır “ Beni de çok yordun mübarek ” der ve yakaladığı oğlağı serbest bırakır
Serçoban öldüğünde, sürüdeki hayvanların her biri ağaca dönüşür ve bir orman oluşur Mezarın bulunduğu mevkii kendi adı ile adak ve mesire yeri olarak ziyaret edilir Yöre insanı oradaki ağaçları kesmenin kendilerine kötülük getireceğine inanır
Amasya’da yüzyıllardır anlatıla gelen efsaneler vardır Ferhat ile Şirin, Güzelce Kız (Aynalı Mağara), Kurtboğan, İnci Baba, Serçoban, Lokman Hekim ünlü olanlarıdır
Ferhat İle Şirin Efsanesi
Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir
Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan “ Şehir'e suyu getir, Şirin'i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir
Ferhat'ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların böğrüne böğrüne Kayalar yarılır, yol verir suya Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde
Mehmene Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı buldurur, yollar Ferhat’a Su kanallarını takip edip, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’a ulaşır Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da “Ne vurursan kayalara böyle hırsla, Şirin'in öldü Bak sana helvasını getirdim” der Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur Ferhat'ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !” seslenişleri yankılanır kayalarda
Ferhat'ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor Atar kendini kayalıklardan aşağıya Cansız vücudu uzanır Ferhat'ın yanına
Su gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada İkisini de gömerler yan yana Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış iki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için
Güzelce Kız (Aynalı Mağara Efsanesi)
Güzelce Kız, bir kral kızıdır Dünyalar güzelidir O kadar güzeldir ki; görenler dayanamaz, yıldırım düşmüş gibi kendilerinden geçerler Bu yüzden genç kız, hep peçeli gezer, güzel yüzünü kimseye gösteremez
Artık zamanı gelmiştir diye düşünen babası, dört bir yana haberciler çıkarır kızını evlendirecektir ama kim kızının peçesini açıp güzelliğine dayanır, onu dünya gözüyle seyredebilirse kızını ona verecektir
Bu çağrıya yedi iklim, dört bucaktan şehzadeler, vezir çocukları, dünya zenginleri, yiğitler, bilginler, kısacası gençliğine, bilek gücüne güvenenler dört nala Amasya’ya gelirler
Amasya meydanında kurulan özel bölümde bulunan Güzelce Kız bekleyedursun Kendine güvenen delikanlılar cesaretlerini toplayamaz, yanına yaklaşan ise peçesini kaldırmak istediğinde eli titrer, dizlerinin bağı çözülür Bu sahneler günlerce devam eder Bir gün fakir mi fakir, ama yiğit mi yiğit, gerçekten güzel, alımlı bir delikanlı “Ben de şansımı denemek istiyorum!” diye destur alıp tahtın yanına yaklaşır Herkesin şaşkın bakışları arasında hiç vakit geçirmeden Güzelce Kız'ın peçesini kaldırır O an öyle bir elektriklenme olur ki, bir aydınlanma, bir alev, bir ateş sarar etrafı Kimse ne olduğunu anlayamaz Meydanda bulunanlar korkudan yerlere kapanır Sonra, sonsuz bir sessizlik içinden kömür kesilir iki genç, yan yana uzanmış şekilde
İki gencin cesedi, şehre yakın yerdeki bağ ve bahçelikler yanında bulunan kaya mezar içinde iki ayrı odaya gömülür Bu kaya mezarının dışı güneşle birlikte Güzelce Kız’ın yüzü gibi parlamaya başlar Bu parlaklığından dolayı da, daha sonra kaya mezarın adı " Aynalı Mağara" diye ünlenir
İğneci Baba
İğneci Baba ile kardeş olan Serçoban, Amasya merkeze bağlı Karasenir Köyü’ne yerleşir Çobanlık ile geçimini sağlayan, hal ve hareketleri, ibadetinin sadeliği ile tanınır
Bir gün Amasya’da ayakkabıcılıkla geçimini sağlayan ağabeyi İğneci Baba’yı ziyarete gelir Beraberinde de koyunlarından sağdığı sütü bir mendiline çıkılayıp hediye olarak getirir Amacı, kendi mendiline koyduğu sütün, mendilden sızmadığını göstermektir Serçoban mendilini kunduracı dükkanının duvarındaki bir çiviye asar Bu sırada İğneci Baba dükkanında bir bayanın ayak ölçünü almaktadır Serçoban, bayanın topuklarını görünce, “ne kadar da güzel” diye aklından geçirdiğinde çiviye asılan mendilden süt yavaş yavaş damlamaya başlar
İğneci Baba, kardeşinin niyetinde bozulmalar olduğunu sezer ama hiç birşey belli etmez Bayan ayak ölçünü verip dükkandan ayrılınca, İğnecibaba, kardeşi Serçoban’a “ Keramet dağ başında ermekte değil, keramet burada, çıkındaki sütü damlatmamakta” der
Mezarı bugün özel bir mekan olarak hazırlanmış, Kocacık Çarşısı’ndadır
Serçoban
Serçoban, Amasya merkezdeki Kocacık Çarşısı’nda türbesi bulunan İğneci Baba ile kardeştir İğneci Baba ayakkabı tamiri, kardeşi Serçoban ise çobanlık yapar
Serçoban, bir gün dağda sürülerini otlatırken kaçan oğlağı yakalamak ister, Serçoban kovalar, oğlak kaçar, iyice yorulan Serçobon "Seni yakaladığımda keseceğim" der Sonunda yakaladığı oğlağı sözünü yerine getirmek için tam kesmek üzere iken mahzun ve etkileyici bakışları ile karşılaşan Serçoban, duygulanır “ Beni de çok yordun mübarek ” der ve yakaladığı oğlağı serbest bırakır
Serçoban öldüğünde, sürüdeki hayvanların her biri ağaca dönüşür ve bir orman oluşur Mezarın bulunduğu mevkii kendi adı ile adak ve mesire yeri olarak ziyaret edilir Yöre insanı oradaki ağaçları kesmenin kendilerine kötülük getireceğine inanır