Anadolu Ağırlıkları ve Ölçüleri
Tartı ve ölçü sistemleri, tarım ürünlerinin tartılması, arazilerin ölçülmesi ya da ticaret işlemlerinin standartlaştırılması amacıyla önce Mısır ve Babil'de geliştirilmiştir. İlk terazinin İ.Ö. 3500'lerde Mısırlılar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Eski Yunan ve Roma dönemlerinde de terazi, kantar, ölçek ve cetvel gibi aygıtların ve ağırlıkların yaygın olarak kullanıldığı, günümüze ulaşan örneklerden anlaşılmaktadır.
Tarihöncesi dönemlerde yaygın olarak kullanılan hayvan, özellikle de uyuyan ördek biçimindeki ağırlıklar, değişik büyüklüklerdedir ve geriye dönük başları, kabartma ve kazıma tekniğiyle biçimlendirilmiştir. Hematitin yanısıra beyaz ve krem rengi kaya kristalinden yapılmış örneklere de rastlanır. İ.Ö. 2000-1000 yıllarına tarihlendirilen bu ağırlıkların alt bölümlerinde sahibinin kimliğini belirttiği düşünülen, oyularak işlenmiş kompozisyonlar görülür. Anadolu'nun diğer merkezlerinde de örnekleri görülen bu ağırlıklar, Önasya ülkelerinde o dönemde geçerli olan mina, şekel gibi ağırlık birimlerinin karşılığı olarak üretilmiş olmalıdır. Kurşun ve taş ağırlıkların kefeli tartı aletlerinde, yani terazilerde kullanılmış olduğu, gerek araştırmalarda ele geçen tunç kefe örneklerinden gerekse İ.Ö. 1900'lere tarihlenen eski Babil üslubu bir silindir mühür baskısından anlaşılmaktadır. Eski Asur Ticaret Kolonileri çağında ayrıca, değişim aracı olarak, tartılarak satılan gümüş külçelerin ya da işaretli çubukların da kullanıldığı bilinmektedir.
Kalkolitik Çağ sonlarında Anadolu'da yoğun olarak metal kullanılmaya başlaması, bölgede ticari ilişkilerin geliştiğini göstermekte, okunan ticaret belgelerinden Anadolu'da Mezopotamya kökenli ağırlık birimlerinin kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Anadolu'da Asur Kolonileri Çağı öncesinde ölçü ve tartıyla aygıtlarının varlığı kesin olarak bilinmemekte, ancak ele geçen bazı ölçekli değerli metal buluntuların, ölçü ya da değiş-tokuş birimleri olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Örneğin Troya'da ele geçen küçük altın külçeleri ve özellikle ölçekli çubuklar, ölçüye dayalı bir ticaretin açık kanıtları olarak kabul edilebilir. Hititler de, başka Önasya kavimleri gibi, değişim aracı olarak demir, bronz çubuklar ya da gümüş külçeler kullanmışlardır. Bu belirli ağırlık ve boyutlardaki halka ya da çubuk biçimi gümüş külçelerin yanısıra, önceki dönemlerde olduğu gibi hematit ağırlıkların, ağırlık birimi olarak da Babil kökenli şekel ve mina'nın kullanılması sürdürülmüştür.
Antik Yunan Çağında Atina çevresinde uygulanan Solon yasalarının, Anadolu'da da geçerli olduğu düşünülmektedir. Büyük yasa koyucusu Solon, ağırlık birimi 'talent'i (Yunancası: talanton) para birimi talentden üç mina daha ağır yaparak, aradaki farkı ağırlık talentinin birimlerine paylaştırmıştır. Bu birim stater'dir (873,2 gram) ve eski sikkeye yani 'didrahmi'ye denk sayılacak bir ağırlık birimidir; ayrıca askatları vardır.
Yunanlılar ağırlık birimi olarak genelde talanton ve mna kullanıyorlardı, ama bunların ağırlığı her yerde aynı değildi. Örneğin Solon'dan sonra Atina'da alışverişte kullanılan talent 36,39 kilogramdı. Para birimi olarak ağırlığı ise 25,92 kilogramdı. Talanton'un altmışta biri de mna'ydı (436,60 gram). Eski Yunanlıların kullandığı başlıca sıvı hacim ölçüleri, katule (0,27 litre) ve amphora'dır (19,44 litre). Katı maddeler için hacim ölçüsü olarak da khoniks (1,08 litre) ve medimnos (51,84 litre) kullanılmıştır.
"Tarihin Babası" olarak anılan Halikarnassos'lu Herodotos'un ünlü Tarih'inde, Antik Yunan çağında Anadolu'da kullanılan uzunluk ölçülerinin hemen hepsini buluruz:
Ayak: 0,296 metre
Parmak: ayağın on altıda biri, 0,0185 metre
Dirsek: birbuçuk ayak, 0,444metre
Kulaç: 6 ayak ya da 4 dirsek, 1,776 metre
Plethron: 100 ayak
Stadion: 600 ayak; Atina stadion'u 77,6 metredir.
Palma: 4 Palma 1 ayak, 6 Palma 1 dirsektir
Skenes: (Mısır ölçüsü) 60 stadion'a eşittir; yani 1 skenes 10 kilometre, 656 metredir.
Parasang (İran ölçüsü) 30 stadion'a eşittir, yani 5 kilometre, 328 metredir.
Roma-Bizans Kantarları ve Terazileri
Tartı aygıtı olarak, antik dönemde terazi (libra), Roma ve Bizans dönemlerinde terazi ve kantar (statera) birlikte kullanılmıştır. Kantar, kare kesitli bir kantar kolu, kol üstünde hareket edebilen bir topuz ve tartılacak nesnenin asıldığı kancalardan oluşur. Kantar kolunun üç yüzü, belirli bir ölçü sistemine göre çentiklerle eşit bölümlere ayrılmış ve böylece hafif, orta ve çok ağır olmak üzere üç tür yük de aynı terazi ile tartılabilmiştir.
Terazi ise, eksende dikey durması gereken bir kolu olan yatay bir çubuğun iki ucuna, eşit uzunlukta ipek ipliklerle asılı iki küçük kefeden oluşur. Daha çok değerli madenlerin, sikke gibi hafif malzemelerin tartılmasında kullanılmıştır.
Müze ve özel koleksiyonlardaki örneklerden, Roma ve Bizans dönemlerinden yakın dönemlere (günümüzden yaklaşık yirmi yıl öncesine) dek kullanılan kantarın, uygarlıklar boyunca ufak değişimlerle uğradığı anlaşılmaktadır. Örneğin Roma ve Bizans ta kantarın üç çengeli varken, Selçuklu ve Osmanlılarda ikiye indirilmiştir. Teraziyse günümüze kadar hiç değişmeden gelmiştir ve bugün de aynı biçimde kullanılmaktadır.
Bizans Kantar Ağırlıkları
Tartı aletlerinde olduğu gibi ağırlıklarda da karşımıza iki tip çıkar: kantarla kullanılan büst biçimli ağırlıklar ve terazi kefesinde kullanılan düz ağırlıklar. Günümüze ulaşan ve 5.-7. yüzyıllar arasına tarihlenen çok sayıda ağırlığın ilk örnekleri Roma döneminde üretilmiştir. Çokgen prizma, büst veya küçük heykel biçiminde ve çeşitli boyutta ağırlıkları olan bronz kantarlar, kolay taşınabilir olmaları nedeniyle pek çok ülkede, tüccar ve satıcılar tarafından tercih edilmiştir. Balmumu eritme yöntemiyle bronzdan dökülen ağırlıkların içi istenilen ölçüde kurşunla doldurulur ve bir kancayla kantar koluna asılırdı.
Ağırlıklarda kullanılan figürler, çoğunlukla imparator, imparatoriçe ya da tanrıça Athena (Minerva) büstleridir. Erken Bizans döneminde, daha çok imparator veya tanrıça Athena figürleri kullanılırken, 5.yüzyılın ikinci çeyreğinde imparatoriçe büstleri yaygın hale gelmiştir. İmparator ve imparatoriçe, tanrı ve tanrıça figürlerinin kantar ağırlığı olarak yeğlenmesinin nedeni, bunların satıcılar için doğruluğu ve dürüstlüğü, alıcılar için de güvenilirliği simgelemeleridir
Tartı ve ölçü sistemleri, tarım ürünlerinin tartılması, arazilerin ölçülmesi ya da ticaret işlemlerinin standartlaştırılması amacıyla önce Mısır ve Babil'de geliştirilmiştir. İlk terazinin İ.Ö. 3500'lerde Mısırlılar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Eski Yunan ve Roma dönemlerinde de terazi, kantar, ölçek ve cetvel gibi aygıtların ve ağırlıkların yaygın olarak kullanıldığı, günümüze ulaşan örneklerden anlaşılmaktadır.
Tarihöncesi dönemlerde yaygın olarak kullanılan hayvan, özellikle de uyuyan ördek biçimindeki ağırlıklar, değişik büyüklüklerdedir ve geriye dönük başları, kabartma ve kazıma tekniğiyle biçimlendirilmiştir. Hematitin yanısıra beyaz ve krem rengi kaya kristalinden yapılmış örneklere de rastlanır. İ.Ö. 2000-1000 yıllarına tarihlendirilen bu ağırlıkların alt bölümlerinde sahibinin kimliğini belirttiği düşünülen, oyularak işlenmiş kompozisyonlar görülür. Anadolu'nun diğer merkezlerinde de örnekleri görülen bu ağırlıklar, Önasya ülkelerinde o dönemde geçerli olan mina, şekel gibi ağırlık birimlerinin karşılığı olarak üretilmiş olmalıdır. Kurşun ve taş ağırlıkların kefeli tartı aletlerinde, yani terazilerde kullanılmış olduğu, gerek araştırmalarda ele geçen tunç kefe örneklerinden gerekse İ.Ö. 1900'lere tarihlenen eski Babil üslubu bir silindir mühür baskısından anlaşılmaktadır. Eski Asur Ticaret Kolonileri çağında ayrıca, değişim aracı olarak, tartılarak satılan gümüş külçelerin ya da işaretli çubukların da kullanıldığı bilinmektedir.
Kalkolitik Çağ sonlarında Anadolu'da yoğun olarak metal kullanılmaya başlaması, bölgede ticari ilişkilerin geliştiğini göstermekte, okunan ticaret belgelerinden Anadolu'da Mezopotamya kökenli ağırlık birimlerinin kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Anadolu'da Asur Kolonileri Çağı öncesinde ölçü ve tartıyla aygıtlarının varlığı kesin olarak bilinmemekte, ancak ele geçen bazı ölçekli değerli metal buluntuların, ölçü ya da değiş-tokuş birimleri olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Örneğin Troya'da ele geçen küçük altın külçeleri ve özellikle ölçekli çubuklar, ölçüye dayalı bir ticaretin açık kanıtları olarak kabul edilebilir. Hititler de, başka Önasya kavimleri gibi, değişim aracı olarak demir, bronz çubuklar ya da gümüş külçeler kullanmışlardır. Bu belirli ağırlık ve boyutlardaki halka ya da çubuk biçimi gümüş külçelerin yanısıra, önceki dönemlerde olduğu gibi hematit ağırlıkların, ağırlık birimi olarak da Babil kökenli şekel ve mina'nın kullanılması sürdürülmüştür.
Antik Yunan Çağında Atina çevresinde uygulanan Solon yasalarının, Anadolu'da da geçerli olduğu düşünülmektedir. Büyük yasa koyucusu Solon, ağırlık birimi 'talent'i (Yunancası: talanton) para birimi talentden üç mina daha ağır yaparak, aradaki farkı ağırlık talentinin birimlerine paylaştırmıştır. Bu birim stater'dir (873,2 gram) ve eski sikkeye yani 'didrahmi'ye denk sayılacak bir ağırlık birimidir; ayrıca askatları vardır.
Yunanlılar ağırlık birimi olarak genelde talanton ve mna kullanıyorlardı, ama bunların ağırlığı her yerde aynı değildi. Örneğin Solon'dan sonra Atina'da alışverişte kullanılan talent 36,39 kilogramdı. Para birimi olarak ağırlığı ise 25,92 kilogramdı. Talanton'un altmışta biri de mna'ydı (436,60 gram). Eski Yunanlıların kullandığı başlıca sıvı hacim ölçüleri, katule (0,27 litre) ve amphora'dır (19,44 litre). Katı maddeler için hacim ölçüsü olarak da khoniks (1,08 litre) ve medimnos (51,84 litre) kullanılmıştır.
"Tarihin Babası" olarak anılan Halikarnassos'lu Herodotos'un ünlü Tarih'inde, Antik Yunan çağında Anadolu'da kullanılan uzunluk ölçülerinin hemen hepsini buluruz:
Ayak: 0,296 metre
Parmak: ayağın on altıda biri, 0,0185 metre
Dirsek: birbuçuk ayak, 0,444metre
Kulaç: 6 ayak ya da 4 dirsek, 1,776 metre
Plethron: 100 ayak
Stadion: 600 ayak; Atina stadion'u 77,6 metredir.
Palma: 4 Palma 1 ayak, 6 Palma 1 dirsektir
Skenes: (Mısır ölçüsü) 60 stadion'a eşittir; yani 1 skenes 10 kilometre, 656 metredir.
Parasang (İran ölçüsü) 30 stadion'a eşittir, yani 5 kilometre, 328 metredir.
Roma-Bizans Kantarları ve Terazileri
Tartı aygıtı olarak, antik dönemde terazi (libra), Roma ve Bizans dönemlerinde terazi ve kantar (statera) birlikte kullanılmıştır. Kantar, kare kesitli bir kantar kolu, kol üstünde hareket edebilen bir topuz ve tartılacak nesnenin asıldığı kancalardan oluşur. Kantar kolunun üç yüzü, belirli bir ölçü sistemine göre çentiklerle eşit bölümlere ayrılmış ve böylece hafif, orta ve çok ağır olmak üzere üç tür yük de aynı terazi ile tartılabilmiştir.
Terazi ise, eksende dikey durması gereken bir kolu olan yatay bir çubuğun iki ucuna, eşit uzunlukta ipek ipliklerle asılı iki küçük kefeden oluşur. Daha çok değerli madenlerin, sikke gibi hafif malzemelerin tartılmasında kullanılmıştır.
Müze ve özel koleksiyonlardaki örneklerden, Roma ve Bizans dönemlerinden yakın dönemlere (günümüzden yaklaşık yirmi yıl öncesine) dek kullanılan kantarın, uygarlıklar boyunca ufak değişimlerle uğradığı anlaşılmaktadır. Örneğin Roma ve Bizans ta kantarın üç çengeli varken, Selçuklu ve Osmanlılarda ikiye indirilmiştir. Teraziyse günümüze kadar hiç değişmeden gelmiştir ve bugün de aynı biçimde kullanılmaktadır.
Bizans Kantar Ağırlıkları
Tartı aletlerinde olduğu gibi ağırlıklarda da karşımıza iki tip çıkar: kantarla kullanılan büst biçimli ağırlıklar ve terazi kefesinde kullanılan düz ağırlıklar. Günümüze ulaşan ve 5.-7. yüzyıllar arasına tarihlenen çok sayıda ağırlığın ilk örnekleri Roma döneminde üretilmiştir. Çokgen prizma, büst veya küçük heykel biçiminde ve çeşitli boyutta ağırlıkları olan bronz kantarlar, kolay taşınabilir olmaları nedeniyle pek çok ülkede, tüccar ve satıcılar tarafından tercih edilmiştir. Balmumu eritme yöntemiyle bronzdan dökülen ağırlıkların içi istenilen ölçüde kurşunla doldurulur ve bir kancayla kantar koluna asılırdı.
Ağırlıklarda kullanılan figürler, çoğunlukla imparator, imparatoriçe ya da tanrıça Athena (Minerva) büstleridir. Erken Bizans döneminde, daha çok imparator veya tanrıça Athena figürleri kullanılırken, 5.yüzyılın ikinci çeyreğinde imparatoriçe büstleri yaygın hale gelmiştir. İmparator ve imparatoriçe, tanrı ve tanrıça figürlerinin kantar ağırlığı olarak yeğlenmesinin nedeni, bunların satıcılar için doğruluğu ve dürüstlüğü, alıcılar için de güvenilirliği simgelemeleridir