Anadolu'nun Türkleşmesinde Hacı Bektaş-ı Veli'nin Katkısı Ne Olmuştur ?
13. yüzyılda Anadolu’ya Horasan’dan gelen dervişlerden biri Hacı Bektaş-ı Veli’dir. Bektaşilik tarikatının teşekkülünde, öteden beri önemli yerinin olduğu kabul edilen Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatıyla ilgili söylenenlerin çoğu, kısaca Vilayet-name ya da Velayet-name olarak tanınan Velayet-name-i Hacı Bektaş-ı Veli adlı menakıbnameyle dayandırılır. Hem Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatı hem de Bektaşilik ve Alevilik tarihi için önemli kaynak olarak kabul edilen Velayet-name’nin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin ölümünden en az iki yüz yıl sonra 15.yy’ın sonlarıyla 16. yy’ın başlarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak 1271’de öldüğü tahmin edilmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli Nişabur’ da doğmuş, Lokman-ı Perende adlı mutasavvıf tarafından yetiştirilmiş; Ahmed-i Yesevi’ye bağlanmıştır.
Hacıbektaş ilçesinin orta yerinde, büyük bir bahçenin çevirdiği, batıdan doğuya doğru uzanan, üç avlu içerisindeki türbeler ve diğer hizmet yapıları, Hacı Bektaş Veli Külliyesi'ni oluşturmaktadır. İlk yapı olan 'Çile Damı' Hacı Bektaş Veli'nin sağlığında inşa edilmiş, çeşitli zamanlarda yapılan eklentiler ve yenilemelerle Külliye bugünkü şeklini almıştır. Hacı Bektaş Veli'nin türbesi, Orhan Gazi zamanında, 1338 yıllarında, nisbeten basit bir yapı olarak Çile Damı'na eklenmiştir.
Ahmed Yesevi vesilesiyle Anadolu’ya gelerek, Kırşehir civarında Sulucakarahöyük (bugünkü adı Hacıbektaş)’e yerleşmiş; orada dergahını kurup çevredeki Türkmenler ve gayri Müslimler arasında dervişlerinin de yardımıyla Müslümanlığı yayma faaliyetlerini yürütmüş, Sulucakara-höyük’te ölmüştür.
Anadolu’da ilk tarikat kurucusu olarak bilinen Baba İlyas’ın şeyhlerinden Baba İshak’ın müridi olduğu, onun hakkında söylenenler arasındadır. Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas’ın halifeleri arasında sayılmakta ve Baba Resul diye anılmaktadır. Baba İshak’ın müridlerine Babai dendiği gibi Hacı Bektaş Veli’nin çevresinde toplananlara da Bektaşi denmiştir. Kuruluş yeri ve ilk yayılma alanı Kırşehir ve çevresi olan Şii-Batıni inanışlara meyilli Bektaşilik, 13. yüzyıl Anadolu’sunda halktan büyük ilgi ve destek görmüş; dini, ekonomik hatta askeri ve sosyal yanı olan Ahilik teşkilatı ve daha sonra da Yeniçeri Ocağı’yla da ilişkili olarak varlığını yüzyıllarca sürdürmüştür.
Hacı Bektaş Veli, XVI. yüzyıl kaynaklarından itibaren, Anadolu'da önde gelen evliyadan kabul edilmiş ve büyük saygı görmüştür. Bunun en önemli nedeni, XV. yüzyıla gelinceye kadar Hacı Bektaş'ın bir Veli sıfatıyla halk belleğine mal olmasıdır. Halk belleğinde Hacı Bektaş Veli, tarihsel ve kişisel kimliğinden çıkartılıp ulu bir kimlik hAline gelmiştir. Onun etrafında anlatılan duvarı at yapıp yürütmesi, yılanı kamçı yapması, arslan ile ceylan figürlerini kucağında taşıması, güvercin kılığına girişi mistik kimliğinin toplumsal kimliği ile iç içe işlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu ve buna benzer kerametler edebi eserlerde sık sık işlenerek onun toplumsal önderliğini kutsallaştıran ögeler olmuştur.
Hacı Bektaş Veli'nin Hz. Muhammed'in torunlarından 7. İmam Musa KAzım soyundan geldiği birçok kaynakta görülmektedir. Bu bilgi tarihsel olarak kanıtlanmış olmamakla birlikte, onu sevenlerin kuvvetle inandığı bir görüştür.
Hacı Bektaş Veli, yaşadığı dönem dikkate alınacak olursa Anadolu'nun Türkleşmesi ve Müslümanlaştırılmasında birinci dereceden rol oynamamıştır. Sadece Anadolu'yla sınırlı kalmayan bu etki, Sarı Saltuk gibi inanç önderleriyle devam etmiştir. Vilayetname'ye göre, Sarı Saltuk, Hacı Bektaş Veli tarafından Rumeli'ye oranın Müslümanlaştırılmasıyla görevlendirilmiştir.
Hacı Bektaş Veli'nin en önemli etkisi, Türk kültürünün İslam öncesiyle sonrası arasında güçlü bir köprü oluşturmasıdır. Anadolu'da başlayıp Balkanlara kadar genişleyen Hacı Bektaş Veli düşünce sistemi, Türk kültürünün yaşatılmasında ve geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bu etkinin kalıcılığında, Ahmet Yesevi ile birlikte Bektaşi dervişleri önemli roller üstlenmişlerdir.
Hacı Bektaş Veli'nin Türk kültürünün sürekliliğini ve yaşamasını sağlayan uygulamalarının başında, Türkçeye verdiği önem gelmektedir. Bektaşilik, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmış; Türkçe şiir geleneğini kesintiye uğratmadan sürdürmüştür. Farsça ve Arapçanın hAkim olduğu bir dönemde, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmaları, kültür bilincinin en önemli göstergesidir. Onların bu tutumları, Türkçenin gelişmesine ve kalıcılığına neden olmuştur. Hacı Bektaş Veli ve onun öğrencileri, Türk kültürünün, kültürlerarası mücadelede, sürekli ve güçlü bir şekilde yer almasını sağlayarak Türkçenin, büyük destekçileri arasında yer almışlardır.
Alıntı
13. yüzyılda Anadolu’ya Horasan’dan gelen dervişlerden biri Hacı Bektaş-ı Veli’dir. Bektaşilik tarikatının teşekkülünde, öteden beri önemli yerinin olduğu kabul edilen Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatıyla ilgili söylenenlerin çoğu, kısaca Vilayet-name ya da Velayet-name olarak tanınan Velayet-name-i Hacı Bektaş-ı Veli adlı menakıbnameyle dayandırılır. Hem Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatı hem de Bektaşilik ve Alevilik tarihi için önemli kaynak olarak kabul edilen Velayet-name’nin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin ölümünden en az iki yüz yıl sonra 15.yy’ın sonlarıyla 16. yy’ın başlarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak 1271’de öldüğü tahmin edilmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli Nişabur’ da doğmuş, Lokman-ı Perende adlı mutasavvıf tarafından yetiştirilmiş; Ahmed-i Yesevi’ye bağlanmıştır.
Hacıbektaş ilçesinin orta yerinde, büyük bir bahçenin çevirdiği, batıdan doğuya doğru uzanan, üç avlu içerisindeki türbeler ve diğer hizmet yapıları, Hacı Bektaş Veli Külliyesi'ni oluşturmaktadır. İlk yapı olan 'Çile Damı' Hacı Bektaş Veli'nin sağlığında inşa edilmiş, çeşitli zamanlarda yapılan eklentiler ve yenilemelerle Külliye bugünkü şeklini almıştır. Hacı Bektaş Veli'nin türbesi, Orhan Gazi zamanında, 1338 yıllarında, nisbeten basit bir yapı olarak Çile Damı'na eklenmiştir.
Ahmed Yesevi vesilesiyle Anadolu’ya gelerek, Kırşehir civarında Sulucakarahöyük (bugünkü adı Hacıbektaş)’e yerleşmiş; orada dergahını kurup çevredeki Türkmenler ve gayri Müslimler arasında dervişlerinin de yardımıyla Müslümanlığı yayma faaliyetlerini yürütmüş, Sulucakara-höyük’te ölmüştür.
Anadolu’da ilk tarikat kurucusu olarak bilinen Baba İlyas’ın şeyhlerinden Baba İshak’ın müridi olduğu, onun hakkında söylenenler arasındadır. Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas’ın halifeleri arasında sayılmakta ve Baba Resul diye anılmaktadır. Baba İshak’ın müridlerine Babai dendiği gibi Hacı Bektaş Veli’nin çevresinde toplananlara da Bektaşi denmiştir. Kuruluş yeri ve ilk yayılma alanı Kırşehir ve çevresi olan Şii-Batıni inanışlara meyilli Bektaşilik, 13. yüzyıl Anadolu’sunda halktan büyük ilgi ve destek görmüş; dini, ekonomik hatta askeri ve sosyal yanı olan Ahilik teşkilatı ve daha sonra da Yeniçeri Ocağı’yla da ilişkili olarak varlığını yüzyıllarca sürdürmüştür.
Hacı Bektaş Veli, XVI. yüzyıl kaynaklarından itibaren, Anadolu'da önde gelen evliyadan kabul edilmiş ve büyük saygı görmüştür. Bunun en önemli nedeni, XV. yüzyıla gelinceye kadar Hacı Bektaş'ın bir Veli sıfatıyla halk belleğine mal olmasıdır. Halk belleğinde Hacı Bektaş Veli, tarihsel ve kişisel kimliğinden çıkartılıp ulu bir kimlik hAline gelmiştir. Onun etrafında anlatılan duvarı at yapıp yürütmesi, yılanı kamçı yapması, arslan ile ceylan figürlerini kucağında taşıması, güvercin kılığına girişi mistik kimliğinin toplumsal kimliği ile iç içe işlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu ve buna benzer kerametler edebi eserlerde sık sık işlenerek onun toplumsal önderliğini kutsallaştıran ögeler olmuştur.
Hacı Bektaş Veli'nin Hz. Muhammed'in torunlarından 7. İmam Musa KAzım soyundan geldiği birçok kaynakta görülmektedir. Bu bilgi tarihsel olarak kanıtlanmış olmamakla birlikte, onu sevenlerin kuvvetle inandığı bir görüştür.
Hacı Bektaş Veli, yaşadığı dönem dikkate alınacak olursa Anadolu'nun Türkleşmesi ve Müslümanlaştırılmasında birinci dereceden rol oynamamıştır. Sadece Anadolu'yla sınırlı kalmayan bu etki, Sarı Saltuk gibi inanç önderleriyle devam etmiştir. Vilayetname'ye göre, Sarı Saltuk, Hacı Bektaş Veli tarafından Rumeli'ye oranın Müslümanlaştırılmasıyla görevlendirilmiştir.
Hacı Bektaş Veli'nin en önemli etkisi, Türk kültürünün İslam öncesiyle sonrası arasında güçlü bir köprü oluşturmasıdır. Anadolu'da başlayıp Balkanlara kadar genişleyen Hacı Bektaş Veli düşünce sistemi, Türk kültürünün yaşatılmasında ve geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bu etkinin kalıcılığında, Ahmet Yesevi ile birlikte Bektaşi dervişleri önemli roller üstlenmişlerdir.
Hacı Bektaş Veli'nin Türk kültürünün sürekliliğini ve yaşamasını sağlayan uygulamalarının başında, Türkçeye verdiği önem gelmektedir. Bektaşilik, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmış; Türkçe şiir geleneğini kesintiye uğratmadan sürdürmüştür. Farsça ve Arapçanın hAkim olduğu bir dönemde, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmaları, kültür bilincinin en önemli göstergesidir. Onların bu tutumları, Türkçenin gelişmesine ve kalıcılığına neden olmuştur. Hacı Bektaş Veli ve onun öğrencileri, Türk kültürünün, kültürlerarası mücadelede, sürekli ve güçlü bir şekilde yer almasını sağlayarak Türkçenin, büyük destekçileri arasında yer almışlardır.
Alıntı