Yaşa bağlı hastalık riskini azaltmak, yaşlanma belirtilerini maskelemek olası iken, giderek gençleşmek imkansızdır. Günümüzde, vücuttaki tüm hücre, doku ve organların replasmanı gibi bir imkansızı gerçekleştirmek dışında gençleştirmenin başka yolu yoktur. Medyada ve internet sitelerinde anti-aging tedavi ile ilgili geniş bilgiler yer almaktadır. Geriatristler insanlarda bu tür uygulamaları kontrollü çalışmalar olmaksızın desteklememektedirler. Geçmişe baktığımızda bunun tersi bir yaklaşımın oldukça kötü sonuçlara yol açtığını görebilmekteyiz. Hayvanlarda yüksek derecede faydalı olan tedaviler insanlarda ciddi toksisitelere yol açabilmektedir. İnsanlara yaşlanma karşıtı tedavinin pozitif ve negatif yönlerini sunma noktasında hekimlere önemli görevler düşmektedir. Yaş- lanmayı durdurmaya çalışmaktan çok kişinin yaşam kalitesi arttırılmalı, yaşam tarzı değişikliklerine ve kişilerin bu konuda eğitimine daha fazla önem verilmelidir.
Yaşlanma genetik bir programla düzenlenen, organizmayı çevresel faktörlerin etkisiyle meydana gelen yapısal ve işlevsel değişmelerle ölüme götüren olaylar toplamıdır. Yaşlanma kronolojik (doğum tarihine göre), biyolojik (anatomik ve fizyolojik değişikliklerle), ekonomik, sosyal (yaşlının hayattaki rolü), psikolojik, patolojik yaşlanma alt tipleri olarak sınıflanabilir. Yaşlanma bilimi gerontoloji olarak tanımlanırken, yaşlıların sağlık sorunlarının tanı ve tedavisi ile ilgilenen tıp dalı ise geriatridir. Primer yaşlanma; yaşlanma sürecine bağlı olarak yapı ve fonksiyonlardaki bozulmadır. Sekonder yaşlanma ise hastalıklar ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan yaşlanmadır. Primer yaşlanmayı yavaşlatmak maksimum yaşam süresinde artışı, sekonder yaşlanmayı yavaşlatmak ise ortalama yaşam süresinde artışı sağlamaktadır.
Porto Riko valisi Ponce de Leon gençlik çeşmesini arayan ilk ünlü kişi olarak tarih sahnesinde yerini alırken onun yerine Florida’yı bulabilmiştir. 1933’te James Hilton- ’un “Kaybolan Ufuk” isimli kitabında insanların hiç yaşlanmadığı ‘Shangri-la’ isimli bir cennetin varlığını açıklaması- nın ardından, Himalaya Dağlarına bu yeri bulmak amacıyla onlarca sefer düzenlenmiştir. Nobel ödüllü bilim adamı Elie Metchnikoff, Bulgarlar’ın uzun süre yaşadıklarını bunu da yoğurt yemelerine bağlamıştır. Bu da yoğurt yemeye bağlı anti-aging kültünü oluşturmuştur. Örneklerden de anlaşılabileceği gibi yaşlanma sürecini geri çevirme çabaları insanoğlunun varoluştan beri devam etmektedir.
20. yüzyılın başında toplumun yarısı 50’li yaşlarında kaybedilirken, 20.yüzyılın sonuna doğru bu rakam seksenlere çıkmıştır. Dramatik şekilde saptanan bu artış gıdaların rahat temin edilmesi, antibiyotikler ile tanışma, aşılar, gebe bakımında ve doğum sürecinde ilerleme, cerrahi tekniklerde ilerleme, çalışma koşullarında iyileşme gibi gelişimlere bağlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde 100 yaş ve üzeri oranı en hızlı artış gösteren yaş grubu aralığını oluşturmaya başlamıştır.
Yaşlanmayı önlemenin en iyi yolu öncelikle neden yaşlanıyoruz sorusunun cevaplarında gizlidir. Hedefin sadece uzun yaşamak değil, sağlıklı ve kaliteli bir hayat olduğu düşünüldüğünde anti-aging kavramı popüler olmakla birlikte aktif yaşlanma ve sağlıklı yaşlanma daha doğru tanımlar olarak kabul edilmektedir.
Yaşlanma genetik bir programla düzenlenen, organizmayı çevresel faktörlerin etkisiyle meydana gelen yapısal ve işlevsel değişmelerle ölüme götüren olaylar toplamıdır. Yaşlanma kronolojik (doğum tarihine göre), biyolojik (anatomik ve fizyolojik değişikliklerle), ekonomik, sosyal (yaşlının hayattaki rolü), psikolojik, patolojik yaşlanma alt tipleri olarak sınıflanabilir. Yaşlanma bilimi gerontoloji olarak tanımlanırken, yaşlıların sağlık sorunlarının tanı ve tedavisi ile ilgilenen tıp dalı ise geriatridir. Primer yaşlanma; yaşlanma sürecine bağlı olarak yapı ve fonksiyonlardaki bozulmadır. Sekonder yaşlanma ise hastalıklar ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan yaşlanmadır. Primer yaşlanmayı yavaşlatmak maksimum yaşam süresinde artışı, sekonder yaşlanmayı yavaşlatmak ise ortalama yaşam süresinde artışı sağlamaktadır.
Porto Riko valisi Ponce de Leon gençlik çeşmesini arayan ilk ünlü kişi olarak tarih sahnesinde yerini alırken onun yerine Florida’yı bulabilmiştir. 1933’te James Hilton- ’un “Kaybolan Ufuk” isimli kitabında insanların hiç yaşlanmadığı ‘Shangri-la’ isimli bir cennetin varlığını açıklaması- nın ardından, Himalaya Dağlarına bu yeri bulmak amacıyla onlarca sefer düzenlenmiştir. Nobel ödüllü bilim adamı Elie Metchnikoff, Bulgarlar’ın uzun süre yaşadıklarını bunu da yoğurt yemelerine bağlamıştır. Bu da yoğurt yemeye bağlı anti-aging kültünü oluşturmuştur. Örneklerden de anlaşılabileceği gibi yaşlanma sürecini geri çevirme çabaları insanoğlunun varoluştan beri devam etmektedir.
20. yüzyılın başında toplumun yarısı 50’li yaşlarında kaybedilirken, 20.yüzyılın sonuna doğru bu rakam seksenlere çıkmıştır. Dramatik şekilde saptanan bu artış gıdaların rahat temin edilmesi, antibiyotikler ile tanışma, aşılar, gebe bakımında ve doğum sürecinde ilerleme, cerrahi tekniklerde ilerleme, çalışma koşullarında iyileşme gibi gelişimlere bağlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde 100 yaş ve üzeri oranı en hızlı artış gösteren yaş grubu aralığını oluşturmaya başlamıştır.
Yaşlanmayı önlemenin en iyi yolu öncelikle neden yaşlanıyoruz sorusunun cevaplarında gizlidir. Hedefin sadece uzun yaşamak değil, sağlıklı ve kaliteli bir hayat olduğu düşünüldüğünde anti-aging kavramı popüler olmakla birlikte aktif yaşlanma ve sağlıklı yaşlanma daha doğru tanımlar olarak kabul edilmektedir.