zeberus1234
Yeni Üye
Apollon (Apollon Kimdir? - Apollon Hakkında)
APOLLON ( PHOEBUS )
Gün ışığının parlak tanrısı olan Apollon, Yunanlılara göre kendini güneş ile göstermektedir. Babsı Zeus, ışığın geldiği yer olan gö yüzü, annesi karanlık gece Leto'dur. Eos (Şafak) her sabah gecenin koynundan çıkarak ; günün parlak saatlerinin efendisi, güneşin tanrısı Apollon'un geldiğini müjdeler. Apollon'un doğuşu ise şöyle olmuştur.
Keos ile Phoebe (Parıltı) nın Leto adlı güzel bir kızları vardı. Zeus ona görür görmez aşık olmuştu, Hera bu kızın kendi kocasından çocuk beklediğini öğrenince kızcağıza yapmadığını bırakmadı. Yer tanrıçası Demeter'e Leto'ya doğum yapması için yer vermemesini rica etti. Ve doğum tanrıçası Eilethyia'nın da Olympos'tan aşağı inmesine izin vermedi. Zeus sevdiği kadına yardımcı olabilmek için bir çakıl taşı olarak gökten, yüzen bir adanın kıyısına kumların üzerine düştü ve adayı denizin derinliklerinde bir kayaya bağladı. Leto yorgunluktan bitkin bir halde bu adaya ulaştığında Şunları söyledi..
"Ey ada bana acı ve çocuğumu dünyaya getirmek için bana yer ver, eğer sen benim oğlumu göğsüne basar, kayaların arasında barındırır, ona bir tapınak yaparsan, sen şenlenecek, zenginleşeceksin. Çünkü karnımda taşıdığım Tanrı için halk buraya akın akın kurban kesmeye gelecektir.
Adanın üzerinden eserek geçen rüzgarda ona cevap vermiş:
"Leto, için rahat etsin, senin oğlunu alacağım, yalnız doğuracağın çocuğun daima bende kalması için onu kandıracağına dair bana söz ver.
"Namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum demiş Leto.
Doğum ağrıları ile kıvranan kadının etrafın tanrıçalar sardı, onun bir an evvel kurtulamsını istiyorlardı. Bu sırada İris kindar Hera'nın hilelerini alt üst edip, doğum tanrıçasını Olympos'tan kaçırarak adaya indirdi. Apollon uzun bir sevinç çığlığı atarak, ışığın içinden doğdu, Themis Olympos'tan aşağı indi ve yeni doğan yavruya Amrosia ve Nektar sundu.
Parlak Apollon ilahi içkiyi içer içmez, annesinin sardığı kundak kımıldanması ile yırtıldı, gümüş kemer parçalandı, altın işlemeli bağlar kendi kendilerine kırıldılar, düştüler ve parlak yüzlü Tanrı hemen bağırdı
"Bana ahenkli sesler çıkaracak bir Lir getiriniz. Bir elimede ok ve yay veriniz, mucizeler göstermek istiyorum"
Bukle bukle saçları olan Apollon bunları söyleyerek kendi adasının kısır toprağı üzerinde yürümeye başladı. Batığı yerlerden neşeli çiçekler baş kaldırıyor, otlar bitiyor ve ada baştan başa cennet kesiliyordu.
Doğumundan dört gün sonra tanrı Apollon kuvvetini göstermek istedi. Parmossos dağında bir mağarada büyük bir yılan yaşıyordu. Bu yenilmez başa çıkılmaz ejder o bölgeyi kasıp kavuruyor, insanları parçalıyor, yiyor sürüleri yok ediyordu.
İyilik seven ve herkesin yardımına koşan Apollon, memeleketini bu beladan kurtarmak istedi. Bir gün yanan bir meşale ile yayını, okunu aldı. Sapa yoldan yavaşça bu korkunç ejder'in ini bulunan mağaraya doğru ilerledi. Oraya gelince, elindeki meşaleyi havada salladıktan sonra inin tam ağzına attı. Duman yüzünden canavar ininden dışarı çıktı. Apollo hızla uçan ve her şeyi delip geçen okunu fırlattı, havada uçan ok gidip ejder'e saplandı.
Can acısından korkunç sesler çıkaran hayvan, kocaman gövdesini sürüyerek ormana daldı. Sonra kıvranarak öldü. Fakat ejderi öldürmekle tanrılığına leke sürdüğüne inanan Apollon kendini cezalandırmaya karar verdi. Tanrıların töresine göre bu kirden temizlenmesi gerekiyordu, bunun içinde Apollon kendi kendini sürgün etti ve tam dokuz yıl boyunca Tanrılara özgü özelliklerinden vazgeçerek, basit bir insan gibi Tesalya kralının hizmetçiliğini yaptı, atlarını otlattı, öküzlerini güttü. Bu sürgün senelerinde Apollon sürüyü beklerken Lir çalar, şarkı söylerdi. O kırların saf, tertemiz havasıyla öyle güzelleşti ki tanrılar bile onun çobanlığını kıskanır olmuşlardı.
APOLLON. Aklın ve gerçeğin, adaletin ve hekimliğin tanrısı sayılan Apollon, en büyük Yunan tanrılarından biriydi; çünkü güçlülüğü ve güzelliğiyle Yunanlılar'ın en çok hayranlık duydukları ve kutsal saydıkları yetenekleri en kusursuz biçimde kendinde toplamıştı.
Önceleri çobanların tanrısı ve hayvanların koruyucusuyken, sonradan okçuluk, tıp, mü*zik ve gelecekle ilgili bilgilerin tanrısı sayıldı. Aynı zamanda da ışık tanrısıydı. Bu yüzden Yunanlılar ona, parlak ve saf anlamına gelen Phoibos ek adını taktılar. Müzik tanrısı olma*sının yanı sıra şarkı ve şiir tanrısıydı. Güzel sanatların esin tanrıçaları olan Musalar'ın önderiydi.
Kızdığı zaman insanlara kötülük etse de, bütün kötülüklerin ve karanlığın düşmanıydı. Resimlerinde her zaman elinde yay ve lirle gösterilen Apollon, genç ve yakışıklı bir erkek olarak düşünülürdü.
Yunanistan'da Apollon'a tapmayan yoktu. Onuruna sayısız tapınak yapıldı; kehanetleri*ni insanlara ulaştıran birçok bilicilik merkezi oluşturuldu. Bunların en önemlisi Delfi'ydi.
Bir söylenceye göre babası tanrılar kralı Zeus'tur. İkiz kardeşi ise Artemis'tir. Apollon' un delikanlılığında, Delfi tapınağını koru*yan korkunç canavar Piton'u bir vuruşta öldür*düğü söylenir. Bir başka söylence ise kardeşi Hermes'in buluşu olan lire nasıl sahip koruyuculuğunu yaptığı bir sığır sürüsünü çalar. Hırsızlık ortaya çıkınca, Zeus sürünün sahibine geri verilmesini buyurur. Ama Apol-ion Hermes'in lirinden çıkan seslere hayran olur ve sürüden vazgeçerek liri alır.
Apollon'un kutsal bitkisi defnedir. Daphne adında bir kıza âşık olan Apollon kızı izler. Kız bir ırmak tanrısı olan babasından yardım ister. O da kızını bir defne ağacına dönüştüre*rek Apollon'dan kurtarır. Sevdiği kızın anısı nedeniyle defne Apollon için kutsallaşır.
Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat ve bazı araştırmacılar Apollon'un, başka bulguların yanı sıra, Likya yöresiyle ilişkisi üstünde de durarak, bu tanrının Anadolu kökenli oldu*ğunu savunurlar.
APOLLON ( PHOEBUS )
Gün ışığının parlak tanrısı olan Apollon, Yunanlılara göre kendini güneş ile göstermektedir. Babsı Zeus, ışığın geldiği yer olan gö yüzü, annesi karanlık gece Leto'dur. Eos (Şafak) her sabah gecenin koynundan çıkarak ; günün parlak saatlerinin efendisi, güneşin tanrısı Apollon'un geldiğini müjdeler. Apollon'un doğuşu ise şöyle olmuştur.
Keos ile Phoebe (Parıltı) nın Leto adlı güzel bir kızları vardı. Zeus ona görür görmez aşık olmuştu, Hera bu kızın kendi kocasından çocuk beklediğini öğrenince kızcağıza yapmadığını bırakmadı. Yer tanrıçası Demeter'e Leto'ya doğum yapması için yer vermemesini rica etti. Ve doğum tanrıçası Eilethyia'nın da Olympos'tan aşağı inmesine izin vermedi. Zeus sevdiği kadına yardımcı olabilmek için bir çakıl taşı olarak gökten, yüzen bir adanın kıyısına kumların üzerine düştü ve adayı denizin derinliklerinde bir kayaya bağladı. Leto yorgunluktan bitkin bir halde bu adaya ulaştığında Şunları söyledi..
"Ey ada bana acı ve çocuğumu dünyaya getirmek için bana yer ver, eğer sen benim oğlumu göğsüne basar, kayaların arasında barındırır, ona bir tapınak yaparsan, sen şenlenecek, zenginleşeceksin. Çünkü karnımda taşıdığım Tanrı için halk buraya akın akın kurban kesmeye gelecektir.
Adanın üzerinden eserek geçen rüzgarda ona cevap vermiş:
"Leto, için rahat etsin, senin oğlunu alacağım, yalnız doğuracağın çocuğun daima bende kalması için onu kandıracağına dair bana söz ver.
"Namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum demiş Leto.
Doğum ağrıları ile kıvranan kadının etrafın tanrıçalar sardı, onun bir an evvel kurtulamsını istiyorlardı. Bu sırada İris kindar Hera'nın hilelerini alt üst edip, doğum tanrıçasını Olympos'tan kaçırarak adaya indirdi. Apollon uzun bir sevinç çığlığı atarak, ışığın içinden doğdu, Themis Olympos'tan aşağı indi ve yeni doğan yavruya Amrosia ve Nektar sundu.
Parlak Apollon ilahi içkiyi içer içmez, annesinin sardığı kundak kımıldanması ile yırtıldı, gümüş kemer parçalandı, altın işlemeli bağlar kendi kendilerine kırıldılar, düştüler ve parlak yüzlü Tanrı hemen bağırdı
"Bana ahenkli sesler çıkaracak bir Lir getiriniz. Bir elimede ok ve yay veriniz, mucizeler göstermek istiyorum"
Bukle bukle saçları olan Apollon bunları söyleyerek kendi adasının kısır toprağı üzerinde yürümeye başladı. Batığı yerlerden neşeli çiçekler baş kaldırıyor, otlar bitiyor ve ada baştan başa cennet kesiliyordu.
Doğumundan dört gün sonra tanrı Apollon kuvvetini göstermek istedi. Parmossos dağında bir mağarada büyük bir yılan yaşıyordu. Bu yenilmez başa çıkılmaz ejder o bölgeyi kasıp kavuruyor, insanları parçalıyor, yiyor sürüleri yok ediyordu.
İyilik seven ve herkesin yardımına koşan Apollon, memeleketini bu beladan kurtarmak istedi. Bir gün yanan bir meşale ile yayını, okunu aldı. Sapa yoldan yavaşça bu korkunç ejder'in ini bulunan mağaraya doğru ilerledi. Oraya gelince, elindeki meşaleyi havada salladıktan sonra inin tam ağzına attı. Duman yüzünden canavar ininden dışarı çıktı. Apollo hızla uçan ve her şeyi delip geçen okunu fırlattı, havada uçan ok gidip ejder'e saplandı.
Can acısından korkunç sesler çıkaran hayvan, kocaman gövdesini sürüyerek ormana daldı. Sonra kıvranarak öldü. Fakat ejderi öldürmekle tanrılığına leke sürdüğüne inanan Apollon kendini cezalandırmaya karar verdi. Tanrıların töresine göre bu kirden temizlenmesi gerekiyordu, bunun içinde Apollon kendi kendini sürgün etti ve tam dokuz yıl boyunca Tanrılara özgü özelliklerinden vazgeçerek, basit bir insan gibi Tesalya kralının hizmetçiliğini yaptı, atlarını otlattı, öküzlerini güttü. Bu sürgün senelerinde Apollon sürüyü beklerken Lir çalar, şarkı söylerdi. O kırların saf, tertemiz havasıyla öyle güzelleşti ki tanrılar bile onun çobanlığını kıskanır olmuşlardı.
APOLLON. Aklın ve gerçeğin, adaletin ve hekimliğin tanrısı sayılan Apollon, en büyük Yunan tanrılarından biriydi; çünkü güçlülüğü ve güzelliğiyle Yunanlılar'ın en çok hayranlık duydukları ve kutsal saydıkları yetenekleri en kusursuz biçimde kendinde toplamıştı.
Önceleri çobanların tanrısı ve hayvanların koruyucusuyken, sonradan okçuluk, tıp, mü*zik ve gelecekle ilgili bilgilerin tanrısı sayıldı. Aynı zamanda da ışık tanrısıydı. Bu yüzden Yunanlılar ona, parlak ve saf anlamına gelen Phoibos ek adını taktılar. Müzik tanrısı olma*sının yanı sıra şarkı ve şiir tanrısıydı. Güzel sanatların esin tanrıçaları olan Musalar'ın önderiydi.
Kızdığı zaman insanlara kötülük etse de, bütün kötülüklerin ve karanlığın düşmanıydı. Resimlerinde her zaman elinde yay ve lirle gösterilen Apollon, genç ve yakışıklı bir erkek olarak düşünülürdü.
Yunanistan'da Apollon'a tapmayan yoktu. Onuruna sayısız tapınak yapıldı; kehanetleri*ni insanlara ulaştıran birçok bilicilik merkezi oluşturuldu. Bunların en önemlisi Delfi'ydi.
Bir söylenceye göre babası tanrılar kralı Zeus'tur. İkiz kardeşi ise Artemis'tir. Apollon' un delikanlılığında, Delfi tapınağını koru*yan korkunç canavar Piton'u bir vuruşta öldür*düğü söylenir. Bir başka söylence ise kardeşi Hermes'in buluşu olan lire nasıl sahip koruyuculuğunu yaptığı bir sığır sürüsünü çalar. Hırsızlık ortaya çıkınca, Zeus sürünün sahibine geri verilmesini buyurur. Ama Apol-ion Hermes'in lirinden çıkan seslere hayran olur ve sürüden vazgeçerek liri alır.
Apollon'un kutsal bitkisi defnedir. Daphne adında bir kıza âşık olan Apollon kızı izler. Kız bir ırmak tanrısı olan babasından yardım ister. O da kızını bir defne ağacına dönüştüre*rek Apollon'dan kurtarır. Sevdiği kızın anısı nedeniyle defne Apollon için kutsallaşır.
Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat ve bazı araştırmacılar Apollon'un, başka bulguların yanı sıra, Likya yöresiyle ilişkisi üstünde de durarak, bu tanrının Anadolu kökenli oldu*ğunu savunurlar.