dünya tarihi - arkeojeofizik hakkında
Arkeojeofizik ve jeofizik
Arkeolojik aramalarda, çevre dostu olan jeofizik, yoklama (sondaj) kazılarından önce başvurulan ve yeraltında gömülü kalıntıların yer, biçim, uzanım, derinlik özelliklerini üç boyutta veren tek bilimsel yöntemdir. Jeofizik aygıtlarla yeraltının hız, iletkenlik, yoğunluk, mıknatıslanma, sıcaklık gibi fiziksel özellik değişimleri, yeraltına im (sinyal) yollanarak saptanır. Çok gelişmiş elektronik ve bilgisayar teknolojisi ürünü olan bu aygıtlar; yeraltı radarı, mikrogravimetre, magnetometre, termal infrared, NMR, elektro çeker, spectral elektromagnetik, uydu çekimleri, sismik ve metal detektörler olarak sayılabilir.
Jeofiziğin; arkeoloji, kent tasarlanması (planlanması) ve arazi kullanımında dünyada çok yaygın uygulama alanları vardır. Jeofizik bilimi ile arkeolojik kazı yönlendirilerek, kalıntılar bozulmadan, daha çabuk, daha az giderle çıkarılır. Bugün dünyada, kentsel tasarımlar (planlar) yapılmadan önce yeraltı jeofizik haritaları mutlaka istenmektedir. Batı ve Doğu Berlin'in birleşmesiyle, bugünlerde yeniden kent tasarımı ve alan kullanımı yapılan Berlin'de özel bir jeofizik işletmesi Berlin yeraltı kalıntıları için benzer jeofizik araştırmalar yapmaktadır. İstanbul Boğazı gibi değerli boş arsaların olduğu yerlerde eski bir yapının temellerinin olup olmadığına bakılması yine jeofizik teknikler ile araştırılıyor.
Türkiye'de arkeojeofizik çalışmalar 1960'lı yıllarda Keban kurtarma kazıları ile başladı. Bugünlere değin antik kent oturma alanlarının belirlenmesi, yeraltı odalarının, kazı alanlarının çıkarılması, gömülerin bulunması, yatır (tümülüs) ve höyük araştırmaları, uygarlık yaşı belirleme gibi uygulamalarla, özel girişimci. üniversite Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile sınırlı ilişkiler içinde sürüyor. Ancak, henüz koruma kurullarının müzelerinin ve bakanlığın, ne kadrosunda bir jeofizik mühendisi, ne danışmanı, ne de jeofizik uygulamalar için bir zorlayıcı yönetmenliği vardır. Buna karşın tüm yabancı kazıcılar, jeofizik hizmetlerini genellikle yurtdışından almaktadır.
Arkeojeofizik
Yurdumuzda Jeofizik Mühendisliği içinde gelişmiş olan 'arkeojeofizik'in tanıtımı aşağıda yapılmıştır.
Arkeolojik kalıntıların aranmasında kullanılan jeofizik yöntemlere arkeojeofizik araştırmalar denir.
Arkeojeofizik, eski ile yeni uygarlıkların arasında tarihin oynadığı "ben sakladım sen bul" oyunudur. Nereye saklanmış? Ne zaman saklanmış ise jeofiziğin ve arkeolojinin arayışıdır.
Bu tür aramada jeofizik; arkeoloji biliminin kılavuzluğunda, yeraltının fiziksel özelliklerinde değişimin belirlenmesini izler. Bu fiziksel özellikler, elektrik dirençte, sıcaklık soğurmada, mıknatıslanma duyarlığında, yoğunlukta, dielektrik özellikte, sismik yansıtmada farklılıklardır. Buna göre jeofizik yöntemler sırası ile; elektrik, termal, elektromagnetik, magnetik, gravite, yeraltı radarı ve polarizasyon (uçlaşma) ve sismik yöntem gibi, sınıflandırılır.
Arkeolojik kalıntılarda elektriksel dirençteki farklılıkların nedenleri; kalıntı ve gömü ile çevrenin direnç ayrılığı, nemlilik, gözeneklilik ve iyon yoğunluğu, toprağın gevşek ve sıkılığı, taşın ve toprağın mineral katkılarıdır. Arkeolojik katkılarda mıknatıslanma kaynakları ise; gömü ve kalıntı içindeki mıknatıslanır minerallerin oranı, uygarlık yaşında sıcaklıkla hematitin magnetite dönüşü ile kazanılan ısıl kalıcı (thermo remanent) magnetizma, ya da biyolojik olarak organizmaların eski çöplüklerdeki hematiti ayrıştırma ile magnetite dönüştürmesi, metal yığınları ve benzer mıknatıslanma özellikleridir.
Arkeolojik kalıntılarda yoğunluk ayrılığının kaynağı; yoğun taş ile yeğin toprak arasındaki farklılık, dolu ve boş gömülü hacimler gibi özelliklerdir.
Dielektrik ayrılık kaynağı; nemlilik, su, hacimsel ve saçılmış minerallerin yarattığı dielektrik özelliktir. Arkeolojik kalıntılarda yansıtma, özelliğindeki değişimin kalıntı sıklığı ve yoğunluğunun ses ve elektromagnetik dalgayı yansıtma ve geçirme özelliğindeki değişimlerdir.
Arkeojeofizik ve jeofizik
Arkeolojik aramalarda, çevre dostu olan jeofizik, yoklama (sondaj) kazılarından önce başvurulan ve yeraltında gömülü kalıntıların yer, biçim, uzanım, derinlik özelliklerini üç boyutta veren tek bilimsel yöntemdir. Jeofizik aygıtlarla yeraltının hız, iletkenlik, yoğunluk, mıknatıslanma, sıcaklık gibi fiziksel özellik değişimleri, yeraltına im (sinyal) yollanarak saptanır. Çok gelişmiş elektronik ve bilgisayar teknolojisi ürünü olan bu aygıtlar; yeraltı radarı, mikrogravimetre, magnetometre, termal infrared, NMR, elektro çeker, spectral elektromagnetik, uydu çekimleri, sismik ve metal detektörler olarak sayılabilir.
Jeofiziğin; arkeoloji, kent tasarlanması (planlanması) ve arazi kullanımında dünyada çok yaygın uygulama alanları vardır. Jeofizik bilimi ile arkeolojik kazı yönlendirilerek, kalıntılar bozulmadan, daha çabuk, daha az giderle çıkarılır. Bugün dünyada, kentsel tasarımlar (planlar) yapılmadan önce yeraltı jeofizik haritaları mutlaka istenmektedir. Batı ve Doğu Berlin'in birleşmesiyle, bugünlerde yeniden kent tasarımı ve alan kullanımı yapılan Berlin'de özel bir jeofizik işletmesi Berlin yeraltı kalıntıları için benzer jeofizik araştırmalar yapmaktadır. İstanbul Boğazı gibi değerli boş arsaların olduğu yerlerde eski bir yapının temellerinin olup olmadığına bakılması yine jeofizik teknikler ile araştırılıyor.
Türkiye'de arkeojeofizik çalışmalar 1960'lı yıllarda Keban kurtarma kazıları ile başladı. Bugünlere değin antik kent oturma alanlarının belirlenmesi, yeraltı odalarının, kazı alanlarının çıkarılması, gömülerin bulunması, yatır (tümülüs) ve höyük araştırmaları, uygarlık yaşı belirleme gibi uygulamalarla, özel girişimci. üniversite Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile sınırlı ilişkiler içinde sürüyor. Ancak, henüz koruma kurullarının müzelerinin ve bakanlığın, ne kadrosunda bir jeofizik mühendisi, ne danışmanı, ne de jeofizik uygulamalar için bir zorlayıcı yönetmenliği vardır. Buna karşın tüm yabancı kazıcılar, jeofizik hizmetlerini genellikle yurtdışından almaktadır.
Arkeojeofizik
Yurdumuzda Jeofizik Mühendisliği içinde gelişmiş olan 'arkeojeofizik'in tanıtımı aşağıda yapılmıştır.
Arkeolojik kalıntıların aranmasında kullanılan jeofizik yöntemlere arkeojeofizik araştırmalar denir.
Arkeojeofizik, eski ile yeni uygarlıkların arasında tarihin oynadığı "ben sakladım sen bul" oyunudur. Nereye saklanmış? Ne zaman saklanmış ise jeofiziğin ve arkeolojinin arayışıdır.
Bu tür aramada jeofizik; arkeoloji biliminin kılavuzluğunda, yeraltının fiziksel özelliklerinde değişimin belirlenmesini izler. Bu fiziksel özellikler, elektrik dirençte, sıcaklık soğurmada, mıknatıslanma duyarlığında, yoğunlukta, dielektrik özellikte, sismik yansıtmada farklılıklardır. Buna göre jeofizik yöntemler sırası ile; elektrik, termal, elektromagnetik, magnetik, gravite, yeraltı radarı ve polarizasyon (uçlaşma) ve sismik yöntem gibi, sınıflandırılır.
Arkeolojik kalıntılarda elektriksel dirençteki farklılıkların nedenleri; kalıntı ve gömü ile çevrenin direnç ayrılığı, nemlilik, gözeneklilik ve iyon yoğunluğu, toprağın gevşek ve sıkılığı, taşın ve toprağın mineral katkılarıdır. Arkeolojik katkılarda mıknatıslanma kaynakları ise; gömü ve kalıntı içindeki mıknatıslanır minerallerin oranı, uygarlık yaşında sıcaklıkla hematitin magnetite dönüşü ile kazanılan ısıl kalıcı (thermo remanent) magnetizma, ya da biyolojik olarak organizmaların eski çöplüklerdeki hematiti ayrıştırma ile magnetite dönüştürmesi, metal yığınları ve benzer mıknatıslanma özellikleridir.
Arkeolojik kalıntılarda yoğunluk ayrılığının kaynağı; yoğun taş ile yeğin toprak arasındaki farklılık, dolu ve boş gömülü hacimler gibi özelliklerdir.
Dielektrik ayrılık kaynağı; nemlilik, su, hacimsel ve saçılmış minerallerin yarattığı dielektrik özelliktir. Arkeolojik kalıntılarda yansıtma, özelliğindeki değişimin kalıntı sıklığı ve yoğunluğunun ses ve elektromagnetik dalgayı yansıtma ve geçirme özelliğindeki değişimlerdir.