Aşık Nihani hakkında bilgi, Aşık Nihani hayatı, Aşık Nihani kimdir, Aşık Nihani biyografiNihani, Erzurum ilinin Şenkaya eski adı Örtülü ilçesinin Bardız (Gaziler) bucağına bağlı Göreşken köyünde 1300 (1885) yılında doğdu. Babası demircilik yapan Recep Usta, annesi Mahbube Hanım'dır. Asıl adı Mustafa olan aşık, Soyadı Kanunu çıkınca "Gedik" soyadını almıştır.
Onüç yaşlarında babasının davarlarını Göreşken köyünün yayla ve meralarında otlatmağa, başladı. Bardız deresinin bir yamacında kurulmuş olan Göreşken köyündeki köylüler hayvancılıkla geçinir, tarlalarında buğday ve arpa yetiştirirlerdi. Yazın kırlar ve dağlar binbir renkli çiçeklerle bezenir, ortalık yeşillikler içinde bir cennet havasına bürünürdü. Köyde sekiz ay kara kışı geçirdikten sonra yazın Göreşken yaylasına çıkarlar, yemyeşil çayırlarda kurdukları yayla evlerinde (damlarda) kalırlar, hayvanlarını otlatır, kuzularını büyütürlerdi. Küçük Mustafa, on sekiz yaşlarına kadar babasının davarlarını otlatmağa devam etti.
Bir yaz günü, iki arkadaşı ile kırlarda yine babasının davarlarını otlatırken ansızın etraf, karardı. Sanki güneş batmış gece olmuştu. Genç köy delikanlısı Mustafa, davarlarını ararken bir şehit mezarı gördü. Birinci Cihan Harbi'nde Enver Paşa'nın ordusu ile geçtiği bu topraklarda, daha önceki yıllarda bazı savaşlar cereyan etmişti. Ahmet Muhtar Paşa 1877'de Ruslarla Zivin Harbi'ni yapmış ve onları yenmişti. Sonra Rusları Kars'a kadar püskürtmüştü. İşte bu harple ilgili bir şehit mezarının yassı taşının önüne oturup dinlenen Mustafa, daha sonra az ilerdeki çeşmeden abdest alıp iki rek'at namaz kıldıktan sonra tam teşehhüdde iken uykuya daldı.
Derin uykuda iken tatlı bir rüya gördü: Önce gözünün önüne nürani yüzlü, beyaz sakallı derviş geldi. Ellerinde aşk badesi dolu üç tas vardı. Sonra bu üç derviş Mustafa'ya yaklaşıp:
-"Evlat doğrul" dediler, "Al bu badeyi yar aşkına iç..."
Genç Mustafa pirlerin verdiği ikinci badeyi "Allah aşkına" ve üçünüyü de "pir aşkına" içtikten sonra tatlı bir ses duydu. Dönüp de sesin geldiği tarafa bakınca sırtı kendisine dönük, saçları topuklarına değen, fidan boylu güzel yüzlü bir kız gördü. Kız, hem ağlıyor, hem de bir ağıt söylüyordu. Meğer, sevgilisini ölmüş sanıp, ona ağlarmış... Aslında bu peri gibi güzel kızın ağlaması genç Mustafa içindi. Dervişler, bu kızın Afganistan'da Emirhan'ın kızı Mihriban Sultan olduğunu söyleyip gözden nihan oldular, kayboldular. Kendisine "Nihani" mahlası işte o sırada, bu sebeple verilmiştir.
Onüç yaşlarında babasının davarlarını Göreşken köyünün yayla ve meralarında otlatmağa, başladı. Bardız deresinin bir yamacında kurulmuş olan Göreşken köyündeki köylüler hayvancılıkla geçinir, tarlalarında buğday ve arpa yetiştirirlerdi. Yazın kırlar ve dağlar binbir renkli çiçeklerle bezenir, ortalık yeşillikler içinde bir cennet havasına bürünürdü. Köyde sekiz ay kara kışı geçirdikten sonra yazın Göreşken yaylasına çıkarlar, yemyeşil çayırlarda kurdukları yayla evlerinde (damlarda) kalırlar, hayvanlarını otlatır, kuzularını büyütürlerdi. Küçük Mustafa, on sekiz yaşlarına kadar babasının davarlarını otlatmağa devam etti.
Bir yaz günü, iki arkadaşı ile kırlarda yine babasının davarlarını otlatırken ansızın etraf, karardı. Sanki güneş batmış gece olmuştu. Genç köy delikanlısı Mustafa, davarlarını ararken bir şehit mezarı gördü. Birinci Cihan Harbi'nde Enver Paşa'nın ordusu ile geçtiği bu topraklarda, daha önceki yıllarda bazı savaşlar cereyan etmişti. Ahmet Muhtar Paşa 1877'de Ruslarla Zivin Harbi'ni yapmış ve onları yenmişti. Sonra Rusları Kars'a kadar püskürtmüştü. İşte bu harple ilgili bir şehit mezarının yassı taşının önüne oturup dinlenen Mustafa, daha sonra az ilerdeki çeşmeden abdest alıp iki rek'at namaz kıldıktan sonra tam teşehhüdde iken uykuya daldı.
Derin uykuda iken tatlı bir rüya gördü: Önce gözünün önüne nürani yüzlü, beyaz sakallı derviş geldi. Ellerinde aşk badesi dolu üç tas vardı. Sonra bu üç derviş Mustafa'ya yaklaşıp:
-"Evlat doğrul" dediler, "Al bu badeyi yar aşkına iç..."
Genç Mustafa pirlerin verdiği ikinci badeyi "Allah aşkına" ve üçünüyü de "pir aşkına" içtikten sonra tatlı bir ses duydu. Dönüp de sesin geldiği tarafa bakınca sırtı kendisine dönük, saçları topuklarına değen, fidan boylu güzel yüzlü bir kız gördü. Kız, hem ağlıyor, hem de bir ağıt söylüyordu. Meğer, sevgilisini ölmüş sanıp, ona ağlarmış... Aslında bu peri gibi güzel kızın ağlaması genç Mustafa içindi. Dervişler, bu kızın Afganistan'da Emirhan'ın kızı Mihriban Sultan olduğunu söyleyip gözden nihan oldular, kayboldular. Kendisine "Nihani" mahlası işte o sırada, bu sebeple verilmiştir.