ataturk'un acılmasımda onculuk etiği muzik kurumları nelerdir?
Kemal Ataturk Batı muziğine buyuk onem veriyordu Coksesli bir muziğin ulusun gelişmesine katkıda bulunacağına inanıyordu Aslında Ataturk'un coksesli muzik, orkestra muziği, Napoliten şarkılar ile tanışması, imparatorluğun kozmopolit kenti Selanik'te olmuştu
Ataturk muzikte, belli bir tarz muziği, bir başka tarz muzikten ustun gormemişti Ancak evrensel normların ulusal ezgilerimizle butunleşmesini istemiştir 1933 yılında Cumhuriyetin onuncu yılında yaptığı tarihi konuşmada, muzik konusundaki duşuncelerini cok net bir şekilde acıklama imkanı bulmuştu ''Ulusal ince duyguları, duşunceleri anlatan yuksek deyişler, soyleşileri toplamak, onları bir an once genel musiki kurallarına gore işlemek gerekir Ancak bu sayede Turk ulusal musikisi yukselebilir, evrensel musikide yerini alabilir''
Buyuk insan Ataturk'un olağanustu bir şekilde ifade ettiği bu duşunceler, iki yuzyıl once dunyaca meşhur bircok besteci tarafından dile getirilmişti Romantik donemin en onemli bestecilerinden Chopin , ceşitli donemlerde işgale uğrayan vatanının huznunu, eserlerinde romantik bir duygusallıkla ifade etmişti Unlu piyano ozanı, guclu bir Polonya milliyetcisiydi Polonya'dan ayrılırken (2 Kasım 1830) şair arkadaşına ''Dağlarda, vadilerde taş ve cevher arayan bir mineralog gibi Polonya halk ezgilerini araştırın'' demişti Bunun uzerine 10 binin uzerinde halk ezgisi toplamıştır Unlu Norvecli besteci Edvard Grieg (18431907) de bestelerinde ulkesinin halk muziğini ve onun kendine ozgu armonik yapısını ustaca kullanmış ve Norvec muziğini dunyaya tanıtmıştır
Ote yandan Rus bestecileri de bircok kez işgale uğrayan ulkelerinin huznunu eserlerine olağanustu bir uslup icinde yansıtmışlardır Bu konuda daha cok ornek verilebilir Ancak hepsinin ortak ozelliği, eserlerinde halk ezgilerinden yola cıkarak ve ulusal değerleri evrensel normlar icinde olağanustu bir guzellik ile ifade edebilmeleridir İşte buyuk Ataturk de 1933 yılında ve daha sonraki konuşmalarında bu anlayışı anlatmak istemiş, Turk beşlileri de bu duşuncenin urunu olarak ulusumuza armağan edilmiştir
Ataturk muzik devriminin duşunduğu bicimde gercekleşmesi icin uc onemli unsura ihtiyacı olduğunu biliyordu Birincisi; kararlı, canlı, surekliliği olan bir kultur ve sanat politikası, ikincisi; bu alandaki calışmaların gelişmesi icin gereken surec, ucuncusu ise coksesli muziğin yaratıcı urunlerini verecek sanatcı kadrolarının yetiştirilmesi idi Cozum yolu, guzel sanatların ceşitli dallarında oğrenim gorecek genc yetenekleri Avrupa'ya yollamaktı Ataturk de oyle yaptı Cağdaş muzik hayatımızın temellerinin atılmasına ve gelişmesine onculuk eden Ataturk gibi lider ve onun bize armağan ettiği muzik kurumları olmasaydı, bestecilerimiz ve yorumcularımız kendilerini ifade etme imkanı bulamayacaklardı Dolayısıyla Turkiye'de coksesli uluslararası muzik gelişemeyecekti 26 Ocak 1926 gunu Ankara'da Ferhunde ve Necdet Remzi kardeşlerin milli sinemada verdiği konserden etkilenen Ataturk, ''Turk'un sanat meşalesini yakıp medeniyet kavgasını başarabilen bu cocuklara ayağa kalkmasını lutfen bilelim efendiler'' demiştir Ataturk'un bu sozleri ile; sanatcıya verdiği değeri ifade etmek ve medeniyet kavgasında sanatın ozel bir yeri olduğunu vurgulamak icin bu anekdotu yazmak ihtiyacını hissettim Ozellikle gunumuzde sanatcının konumu ve sanatın bu medeniyet mucadelesindeki yerinin yeterince takdir edilmediği bir donemde anlamlı olacağını duşundum
Kemal Ataturk Batı muziğine buyuk onem veriyordu Coksesli bir muziğin ulusun gelişmesine katkıda bulunacağına inanıyordu Aslında Ataturk'un coksesli muzik, orkestra muziği, Napoliten şarkılar ile tanışması, imparatorluğun kozmopolit kenti Selanik'te olmuştu
Ataturk muzikte, belli bir tarz muziği, bir başka tarz muzikten ustun gormemişti Ancak evrensel normların ulusal ezgilerimizle butunleşmesini istemiştir 1933 yılında Cumhuriyetin onuncu yılında yaptığı tarihi konuşmada, muzik konusundaki duşuncelerini cok net bir şekilde acıklama imkanı bulmuştu ''Ulusal ince duyguları, duşunceleri anlatan yuksek deyişler, soyleşileri toplamak, onları bir an once genel musiki kurallarına gore işlemek gerekir Ancak bu sayede Turk ulusal musikisi yukselebilir, evrensel musikide yerini alabilir''
Buyuk insan Ataturk'un olağanustu bir şekilde ifade ettiği bu duşunceler, iki yuzyıl once dunyaca meşhur bircok besteci tarafından dile getirilmişti Romantik donemin en onemli bestecilerinden Chopin , ceşitli donemlerde işgale uğrayan vatanının huznunu, eserlerinde romantik bir duygusallıkla ifade etmişti Unlu piyano ozanı, guclu bir Polonya milliyetcisiydi Polonya'dan ayrılırken (2 Kasım 1830) şair arkadaşına ''Dağlarda, vadilerde taş ve cevher arayan bir mineralog gibi Polonya halk ezgilerini araştırın'' demişti Bunun uzerine 10 binin uzerinde halk ezgisi toplamıştır Unlu Norvecli besteci Edvard Grieg (18431907) de bestelerinde ulkesinin halk muziğini ve onun kendine ozgu armonik yapısını ustaca kullanmış ve Norvec muziğini dunyaya tanıtmıştır
Ote yandan Rus bestecileri de bircok kez işgale uğrayan ulkelerinin huznunu eserlerine olağanustu bir uslup icinde yansıtmışlardır Bu konuda daha cok ornek verilebilir Ancak hepsinin ortak ozelliği, eserlerinde halk ezgilerinden yola cıkarak ve ulusal değerleri evrensel normlar icinde olağanustu bir guzellik ile ifade edebilmeleridir İşte buyuk Ataturk de 1933 yılında ve daha sonraki konuşmalarında bu anlayışı anlatmak istemiş, Turk beşlileri de bu duşuncenin urunu olarak ulusumuza armağan edilmiştir
Ataturk muzik devriminin duşunduğu bicimde gercekleşmesi icin uc onemli unsura ihtiyacı olduğunu biliyordu Birincisi; kararlı, canlı, surekliliği olan bir kultur ve sanat politikası, ikincisi; bu alandaki calışmaların gelişmesi icin gereken surec, ucuncusu ise coksesli muziğin yaratıcı urunlerini verecek sanatcı kadrolarının yetiştirilmesi idi Cozum yolu, guzel sanatların ceşitli dallarında oğrenim gorecek genc yetenekleri Avrupa'ya yollamaktı Ataturk de oyle yaptı Cağdaş muzik hayatımızın temellerinin atılmasına ve gelişmesine onculuk eden Ataturk gibi lider ve onun bize armağan ettiği muzik kurumları olmasaydı, bestecilerimiz ve yorumcularımız kendilerini ifade etme imkanı bulamayacaklardı Dolayısıyla Turkiye'de coksesli uluslararası muzik gelişemeyecekti 26 Ocak 1926 gunu Ankara'da Ferhunde ve Necdet Remzi kardeşlerin milli sinemada verdiği konserden etkilenen Ataturk, ''Turk'un sanat meşalesini yakıp medeniyet kavgasını başarabilen bu cocuklara ayağa kalkmasını lutfen bilelim efendiler'' demiştir Ataturk'un bu sozleri ile; sanatcıya verdiği değeri ifade etmek ve medeniyet kavgasında sanatın ozel bir yeri olduğunu vurgulamak icin bu anekdotu yazmak ihtiyacını hissettim Ozellikle gunumuzde sanatcının konumu ve sanatın bu medeniyet mucadelesindeki yerinin yeterince takdir edilmediği bir donemde anlamlı olacağını duşundum