Atatürk’ün Eğitime Verdiği önem
Atatürk’ün, söylevlerine, gerçekleştirdiği devrimlere, ortaya koyduğu ilkelere yaşamında onunla doğrudan etkileşimde bulunma olanağına sahip olmuş kişilerin anılarına baktığımız zaman, onun çok başarılı bir asker, iyi bir politikacı, tam bir devlet adamı, nitelikli bir ekonomist, mükemmel bir yönetici ve her şeyden önce de eşsiz bir eğitimci, hatta bir eğitim bilimci olduğunu görüyoruz
Ona göre, ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim yatmaktadır
Atatürk’ün eğitime ne denli önem verdiğinin bir kanıtı olarak Kurtuluş Savaşı sırasında Sakarya savaşının kokularının geldiği en zor koşulların yaşandığı 1921 Temmuzunda bir ara cepheden Ankara’ya dönerek 16-21 Temmuzunda 1 Maarif Kongresini toplamıştır Türk öğretmen temsilcilerini biraraya getirerek o güne kadar izlenen geleneksel eğitim yöntemlerinin ülkenin geri kalmasında önemli bir etken olduğunu; ve bundan böyle ulusun gelişimini sağlayacak milli eğitim politikaları ve programı geliştirmek gereğini vurgulamıştır
Atatürk 1923’te Eskişehir’de yaptığı bir toplantıda da geleneksel eğitimle ilgili şu saptamayı yapmıştır
1- İstikrarlı bir eğitim politikamız yoktur
"Bundan önce her maarif nazırının birer programı vardı Memleketin maarifinde çeşitli programların tatbiki yüzünden öğretim berbat hale geldi Efendiler! Bu seyahatim sırasında görüştüğüm 25 Yıllık bir Milli Eğitim Müdürü memleketin çeşitli yerlerini dolaşmış; dediğine göre birbirine zıt birçok programlar almış, uygulamış ve uygulattırmıştır Çünkü, hükümete gelen her nazır kendine göre bir program yapıyor, onu uygulatıyor, bir müddet sonra başka bir nazır geliyor, onu beğenmiyor, başka bir program uygulatıyordu"
2- Eğitimimizin amacı kendini, hayatı bilmeyen, her konuda yüzeysel bilgi sahibi, tüketici insan yetiştirmek olmuştur
Atatürk, Eskişehir’deki konuşmasını şöyle sürdürür: "Bütün bu uygulama ve programlar ne veriyordu? Çok bilmiş çok öğrenmiş bir takım insanlar, Amma neyi bilmiş efendiler! Bir takım teorileri bir takım nazariyeti sadece ezberlemiş kişiler Amma neyi bilmemiş efendiler? Kendini bilmemiş, hayatın ihtiyacını bilmemiş, yaşamak için hiçbir şeyi bilmemiş ve aç kalmış insanlar" Ve Atatürk devam eder "Bundan sonra eğitimde izlenecek yol, her an değişmeyen belirli çizgisi olan eğitimdir Bu eğitimden amaç, bilgiyi insan için bir süs, uygar bir zevk olmaktan çok, maddi hayatta başarı sağlayan pratik ve işe yarar bir araç haline getirmektir İlk ve orta öğretim, mutlaka insanlığa, medeniyetin gerektirdiği bilim ve tekniği versin, fakat o kadar pratik ve zevkli versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun Çünkü maarifin gayesi sadece hükümete memur yetiştirmek değildir"
Atatürk’e göre geleneksel eğitim kelimenin tam anlamıyla millete "Yabancı" bir eğitimdir
Geleneksel eğitim hem kuruluş sistemi ve hem de özü yönünden milli değildir Bu eğitim milli dil, milli tarih, milli sanat yani top yekün milli kültürün gelişmesine uygun değildir Bu ise milli benlik duygusunun zayıflamasına yol açmıştır
Geleneksel eğitim bütünüyle bilimsel zihniyete kapısını kapatmıştır
Geleneksel eğitim yöntemleri yaratıcılığı engelleyici niteliktedir Yalnızca ezberciliğe dayanmaktadır Bu ise yapıcı ve yaratıcı yeni nesillerin yetişmesini sağlamaktan uzak bulunmaktadır
Bu sözler hem geleneksel eğitimin bir eleştirisi hem de eğitimle ilgili yapılacak yeni düzenlemelerde dikkat edilmesi gereken ilkeler ile ilgili bir uyarıdır
Atatürk, eğitim politikasında iki temel hedef göstermiştir
1 Cehaletin yenilmesi
2 Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ve hatta üstüne çıkartılması
Atatürk’ün, söylevlerine, gerçekleştirdiği devrimlere, ortaya koyduğu ilkelere yaşamında onunla doğrudan etkileşimde bulunma olanağına sahip olmuş kişilerin anılarına baktığımız zaman, onun çok başarılı bir asker, iyi bir politikacı, tam bir devlet adamı, nitelikli bir ekonomist, mükemmel bir yönetici ve her şeyden önce de eşsiz bir eğitimci, hatta bir eğitim bilimci olduğunu görüyoruz
Ona göre, ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim yatmaktadır
Atatürk’ün eğitime ne denli önem verdiğinin bir kanıtı olarak Kurtuluş Savaşı sırasında Sakarya savaşının kokularının geldiği en zor koşulların yaşandığı 1921 Temmuzunda bir ara cepheden Ankara’ya dönerek 16-21 Temmuzunda 1 Maarif Kongresini toplamıştır Türk öğretmen temsilcilerini biraraya getirerek o güne kadar izlenen geleneksel eğitim yöntemlerinin ülkenin geri kalmasında önemli bir etken olduğunu; ve bundan böyle ulusun gelişimini sağlayacak milli eğitim politikaları ve programı geliştirmek gereğini vurgulamıştır
Atatürk 1923’te Eskişehir’de yaptığı bir toplantıda da geleneksel eğitimle ilgili şu saptamayı yapmıştır
1- İstikrarlı bir eğitim politikamız yoktur
"Bundan önce her maarif nazırının birer programı vardı Memleketin maarifinde çeşitli programların tatbiki yüzünden öğretim berbat hale geldi Efendiler! Bu seyahatim sırasında görüştüğüm 25 Yıllık bir Milli Eğitim Müdürü memleketin çeşitli yerlerini dolaşmış; dediğine göre birbirine zıt birçok programlar almış, uygulamış ve uygulattırmıştır Çünkü, hükümete gelen her nazır kendine göre bir program yapıyor, onu uygulatıyor, bir müddet sonra başka bir nazır geliyor, onu beğenmiyor, başka bir program uygulatıyordu"
2- Eğitimimizin amacı kendini, hayatı bilmeyen, her konuda yüzeysel bilgi sahibi, tüketici insan yetiştirmek olmuştur
Atatürk, Eskişehir’deki konuşmasını şöyle sürdürür: "Bütün bu uygulama ve programlar ne veriyordu? Çok bilmiş çok öğrenmiş bir takım insanlar, Amma neyi bilmiş efendiler! Bir takım teorileri bir takım nazariyeti sadece ezberlemiş kişiler Amma neyi bilmemiş efendiler? Kendini bilmemiş, hayatın ihtiyacını bilmemiş, yaşamak için hiçbir şeyi bilmemiş ve aç kalmış insanlar" Ve Atatürk devam eder "Bundan sonra eğitimde izlenecek yol, her an değişmeyen belirli çizgisi olan eğitimdir Bu eğitimden amaç, bilgiyi insan için bir süs, uygar bir zevk olmaktan çok, maddi hayatta başarı sağlayan pratik ve işe yarar bir araç haline getirmektir İlk ve orta öğretim, mutlaka insanlığa, medeniyetin gerektirdiği bilim ve tekniği versin, fakat o kadar pratik ve zevkli versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun Çünkü maarifin gayesi sadece hükümete memur yetiştirmek değildir"
Atatürk’e göre geleneksel eğitim kelimenin tam anlamıyla millete "Yabancı" bir eğitimdir
Geleneksel eğitim hem kuruluş sistemi ve hem de özü yönünden milli değildir Bu eğitim milli dil, milli tarih, milli sanat yani top yekün milli kültürün gelişmesine uygun değildir Bu ise milli benlik duygusunun zayıflamasına yol açmıştır
Geleneksel eğitim bütünüyle bilimsel zihniyete kapısını kapatmıştır
Geleneksel eğitim yöntemleri yaratıcılığı engelleyici niteliktedir Yalnızca ezberciliğe dayanmaktadır Bu ise yapıcı ve yaratıcı yeni nesillerin yetişmesini sağlamaktan uzak bulunmaktadır
Bu sözler hem geleneksel eğitimin bir eleştirisi hem de eğitimle ilgili yapılacak yeni düzenlemelerde dikkat edilmesi gereken ilkeler ile ilgili bir uyarıdır
Atatürk, eğitim politikasında iki temel hedef göstermiştir
1 Cehaletin yenilmesi
2 Türk ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine ve hatta üstüne çıkartılması