Atatürk'un Kavuşturduğu Hak ve Ozgurlukler

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
57
Yaş
36
Coin
256,936
Ataturk'un Bize Kavuşturduğu Hak ve Ozgurlukler


Mustafa Kemal Ataturk'un Kavuşturduğu Hak ve Ozgurlukler Nelerdir


Cumhuriyet

Cumhuriyet, başta devlet başkanı olmak uzere, devletin başlıca temel organlarının belli aralıklarla yinelenen secimlerle goreve getirildiği bir yonetim bicimidir

Cumhuriyet adı verilen yonetim bicimlerinde halk, yonetimini beğenmediği yoneticileri, belli aralıklarla yinelenen secimlerde değiştirebilmek olanağına sahiptirBu nedenle yoneticiler, toplumu k eyfi bicimde yonetemezler; halkın isteklerini ve beğenilerini gozonunde tutmak zorunda kalırlar Bir başka deyişle, yoneticilerin iradesi mutlak değil, halk iradesi ile sınırlıdır

Aslında cumhuriyet bir yonetim bicimidirTurk insanı icin cumhuriyet, bir rejim ama Ataturkcu duşunce sistemine dayanan bir rejimi ifade etmektedirBugun her Turkun sorumluluğu, Turkiye Cumhuriyetinin niteliklerini iyi bilerek onu korumak ve geliştirmek olmalıdırEskiden ulkeleri tek kişi yonetirdi Ulkelerini diledikleri gibi yoneten bu kişilere padişah, şah, kral, hakan, sultan denirdi Yonetim coğu zaman babadan oğula gecerdiCumhuriyet yonetiminde soz ulusundur Cumhuriyet; yurttaşların secme ve secilme hakkının olduğu bir yonetimdir Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ulkenin yonetilmesidirAtaturk kurulan Turkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olduCumhuriyeti korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın odevidir

Turkiyede Cumhuriyet Nasıl İlan Edildi?

Turkiyede Cumhuriyet yonetimine, 29 Ekim 1923 tarihinde gecilmiştir; ancak 23 Nisan 1920 tarihinin, Cumhuriyet yonetiminin de fiili başlangıcı olduğunu soylemek gerekir23 Nisan 1920′de egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu ilan edilmiş; ulusun sectiği TBMMnin denetimindeki hukumet, ulusun kaderini belirlemek uzere calışmaya başlamıştırBu gelişmelere karşın, Padişahlık ve Saltanatın hukuken kaldırılması icin 1922 yılına kadar beklemek gerekmiştirTBMM, 1 Kasım 1922 gecesi verilen bir kararla, Halifelikle Saltanatı birbirinden ayırmış; Saltanatı kaldırmıştır

B)KAZANDIRDIĞI HAKLAR

Yapmış Olduğu İnkilapları Ornek Verebiliriz

ISiyasi alanda yapılan inkılaplar:

1 Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

2 Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)

3 Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

IIToplumsal yaşayışın duzenlenmesi:

1 Şapka İktisası (giyilmesi) Hakkında Kanun (25 Kasım 1925)

2 Tekke ve Zaviyelerle Turbelerin Seddine (kapatılmasına) ve Turbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun (30 Kasım 1925)

3 Beynelmilel Saat ve Takvim Hakkındaki Kanunların Kabulu (26 Aralık 1925) Kabul edilen bu kanunlarla Hicri ve Rumi Takvim uygulaması kaldırılarak yerine Miladi Takvim, alaturka saat yerine de milletlerarası saat sistemi uygulaması benimsenmiştir

4 Olculer Kanunu (1 Nisan 1931) Bu kanunla olcu birimi olarak medeni milletlerin kullandıkları metre, kilogram ve litre kabul edilmiştir

5 Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun (26 Kasım 1934)

6 Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (3 Aralık 1934) Bu kanunla din adamlarının, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, mabet ve ayinler dışında ruhani kisve (giysi) taşımaları yasaklanmıştır

7 Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)

8 Kemal Oz Adlı Cumhurreisimize Ataturk Soyadı Verilmesi Hakkında Kanun (24 Kasım 1934)

9 Kadınların medeni ve siyasi haklara kavuşması:

a Medeni Kanunla sağlanan haklar
b Belediye secimlerinde kadınlara secme ve secilme hakkı tanıyan kanunun kabulu (3 Nisan 1930)
c Anayasada yapılan değişiklerle kadınlara milletvekili secme ve secilme hakkının tanınması (5 Aralık 1934)

III Hukuk alanında yapılan inkılaplar:

1 Şeriye Mahkemelerinin kaldırılması ve Yeni Mahkemeler Teşkilatının Kurulması Kanunu (8 Nisan 1934)

2 Turk Medeni Kanunu (17 Şubat 1926)


Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)

Kurtuluş Savaşının ilk yıllarında kurulan (23 Nisan 1920) Turkiye Buyuk Millet Meclisi, halktan kopuk Osmanlı yonetiminin yanında, halkın icinden secilen temsilcileriyle halk iradesinin gercek temsilcisi olmuş, iyice eskimiş ve yıpranmış kişisel saltanatsa, TBMMyi, yani ulusun egemenliğini tanımamasının yanı sıra, Sevr Antlaşmasını imzalamış, duşmanla işbirliği yapıp, cıkarttığı ayaklanmalarla Ulusal Kurtuluş Savaşını engellemeye calışmıştı 23 Nisan 1920′den başlayarak ulusal egemenliğe dayalı devletin kurulmasıyla kişisel saltanata kalkmış gozuyle bakan Mustafa Kemal, İtilaf Devletlerinin Lozan Barış Konferansına Ankara Hukumetinin yanı sıra Osmanlı Hukumeti temsilcilerini de cağırmaları ustune, 1 Kasım 1922′de TBMMde yaptığı konuşmada ulusa, akla aykırı olduğunu belirterek, saltanatın kaldırılmasını istedi Milletvekillerinin ateşli konuşmalarla Ataturku desteklemelerinden sonra, saltanatın İstanbulun işgal tarihinden (16 Mart 1920) başlayarak kalkmış olduğu oybirliğiyle kabul edildi Saltanatın kaldırılmasıyla Padişahlık Sıfatı kalkan Mehmet VI Vahdettin de, 17 Kasım gunu İngiliz Komutanlığına başvurarak, bir İngiliz zırhlısıyla İstanbuldan ayrıldı

Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)

Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Barış Anlaşmasının ardından TBMMde en cok tartışılan konulardan biri, yeni devletin niteliği sorunuydu Kendisi bir hukumet olan TBMMnin ayrı bir hukumeti ve bu hukumeti yonetecek bir başbakanı bulunmaması, meclis icinden bakanların seciminde adayların gerekli oyu sağlamakta gucluk cekmeleri, surekli sorunlara yol acmaktaydı 27 Ekim 1923′te Ali Fethi (Okyar) Bey başkanlığındaki hukumetin istifası ve Cumhuriyet Halk Partisi grubunun yeni hukumet listesi ustunde anlaşmaya varmaması ustune, Ataturk 28 Ekim gecesi arkadaşlarını toplayarak sorunun gercek cozumuyle ilgili duşuncesini acıkladı ve İsmet İnonuyle o gece, devletin niteliğinin cumhuriyet olduğunu saptayan bir yasa tasarısı hazırladı Ertesi gun TBMM, yapılan işin coktan doğmuş olan cocuğun adını koymak olduğunun milletvekillerine acıklanmasından sonra, saat 2030′da Anayasa değişikliğini kabul ederek cumhuriyeti ilan etti ve oybirliğiyle alınan bu karardan sonra cumhurbaşkanı secimine gecerek, gene oybirliğiyle Gazi Mustafa Kemal Paşayı Turkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı secti

Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)

Saltanatın kaldırılmasından ve Mehmet VI Vahdettinin İstanbuldan ayrılmasından sonra, TBMMnin 18 Kasım 1922′de halife secmiş olduğu Abdulmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan guc alan Abdulmecit Efendi de, yeniden torenler duzenlemeye, demecler vermeye bazı İslam ulkelerinin kendisine bağlılık bildirmeleri ustune, İslam dunyasının onderi tavrı takınmaya başlamıştı Bu durumun yeni kurulmuş cumhuriyet yonetimi icin tehlikeli olabileceğini kavrayan Ataturk, İzmirdeki ordu tatbikatları sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda duşuncesini acıklayıp, yasanın meclis gundemine getirilmesini kararlaştırdı 1 Mart 1924′teki butce goruşmelerinde halifeye ve Osmanlı hanedanına verilecek odenek konusunun gundeme getirilmesinden sonra, 3 Mart 1924′te kabul edilen yasayla, halifelik kaldırılıp, ilerde saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları icin Osmanlı hanedanı uyelerinin de yurt dışına cıkarılmaları kabul edildi

Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması (3 Mart 1924)

Şeriat hukumlerine dayalı Osmanlı hukuk duzeninin yeni Turk toplumuna uyarlanamayacağının anlaşılması sonucunda, TBMMnin hilafetin kaldırıldığı gun Şeriye ve Evkaf Vekaletinini de kaldırmasıyla (3 Mart 1924), Turk hukuk sisteminde yeni duzenlemeler yapılması gereği de acıkca ortaya konmuş oldu 20 Nisan 1924 tarihli ikinci Anayasayla birlikte, hukuka ilişkin bir dizi yasa yururluğe girdi

Medeni Kanunun kabulu (17 Şubat 1926)

Osmanlı İmparatorluğu doneminde hukuk işleri din kurallarına gore yonetilmekte olduğundan, cağdaş toplumlar duzeyine erişmek isteyen Turk toplumunun temel gereksinmelerinin, soz konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı anlaşılmıştı Tanzimat Doneminde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, kişilerin hak ve borcları, aile kurumu, işleyişi ve sona ermesi, mulkiyet ilişkileri, miras sorunları, kiralama, satın alma, odunc verme vb ilişkiler acısından, gercek bir Medeni Kanun sayılamazdı Bu nedenle İsvicre Medeni Kanunu ornek alınarak hazırlanan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926′da TBMMde kabul edilerek, yururluğe kondu Bunu, obur temel yasalar ile, ceza hukuku alanındaki boşlukları gideren Ceza Kanununun kabul edilip (1 Mart 1926) yururluğe konması izledi

Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)

Başlangıcta yalnızca din konularıyla ilgilenen, farklı duşunce sistemleri geliştirerek taraftarlarını coğaltmaya calışan tarikatlar, zaman icinde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, cıkarılan tehlike ye duştukce halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da surdurmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol acmaları ustune Turkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, muritler memleketi olamaz Turkiye Cumhuriyeti her alanda doğru yolu gosterecek, uyaracak guctedir Biz uygarlığın bilim ve fenninden guc alıyoruz ve ona gore yuruyoruz Başka bir şey tanımayız diyen Ataturkun sozleri ışığında harekete gecilerek, 30 Kasım 1925′te cıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı

Laikliğin kabulu (19281937)

Saltanatın kaldırılması, hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılarak yalnızca din işleriyle uğraşacak Diyanet İşleri Başkanlığının kurulması, tarikat ve zaviyelerin kapatılması aşamalarından gecen laikliğin tam anlamıyla yasal tabana oturtulması icin, 1924 Anayasasında yeralan Turkiye devletinin dini İslamdır deyimini tartışmaya koyulan TBMM, 10 Nisan 1928′de Anayasanın ikinci maddesini değiştirip, 16 ve 38 maddeler gereğince milletvekilleri ile cumhurbaşkanının ant icerken soylemek zorunda oldukları vallahi sozcuğunu maddelerden cıkardı Ayrıca, 26 maddedeki ahkamı şeriyenin tenfizi (şeriat hukumlerinin yurutulmesi) sozcukleri de Anayasadan cıkarıldı İnananların ibadetlerini kendi dilleriyle yapmalarını doğal bir hak olarak goren Mustafa Kemalin, aydın din adamlarıyla yaptığı goruşmelerden sonra, 3 Şubat 1928′de hutbelerin Turkce okunmasının kabul edilmesini, dualar ve ezanın Turkceye cevrilmesi alışmaları izledi 5 Şubat 1937′de Anayasanın ikinci maddesinde laiklik ilkesine yer verilmesi ve Turkiye Cumhuriyetinin laik bir devlet olduğunun yazılmasıyla, laiklik devrimi tamamlanmış oldu

Kadın haklarının tanınması (19301933 ve 1934)

Osmanlı toplumunda hemen hicbir toplumsal ve siyasal hakkı bulunmaya kadınlara Medeni Kanunla bazı haklar tanınmış olmakla birlikte, siyasal haklar acısından bir değişiklik yapılmamıştı Ataturkun girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yonunde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930′da belediye secimlerinde secme, 1933′te cıkarılan Koy Kanunuyla muhtar secme ve koy heyetine secilme, 5 Aralık 1934′te Anayasada yapılan bir değişiklikle de milletvekili secme ve secilme haklarının tanınmasıyla, Turk kadını o yıllarda Avrupa devletlerinin coğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etti ve cok gecmeden toplumda erkeklerin calıştığı her alanda yerini aldı

Takvim, saat ve olculerde değişiklik (1925 ve 1931)

Cumhuriyet doneminden once Batı uluslarından ayrı takvim, saat, sayı ve olculerin kullanılması, hafta tatillerinin cuma gunu olması, takvimin başlangıcı olarak Hazreti Muhammetin Mekkeden Medineye goc ettiği tarih olan 622 yılının alınması (hicri takvim), sayı olarak eski sayıları, olcu olarak da okka, dirhem, arşın, endaze vb olculerin kullanılması, Turk toplumu ile Batı toplumları arasındaki ilişkilerde buyuk karışıklık ve gucluklere yol acmaktaydı 26 Aralık 1925′te miladi takvimin kabul edilip, alaturka saat yerine Batıda kullanılan alafranga saatin kabul edilmesiyle, 23 Mart 1931′de cıkarılan yasayla da gram, kilogram, ton, metre, kilometre gibi olculerin benimsenmesiyle, bir yandan Batı ulkeleriyle ilişkiler kolaylaştırılırken, bir yandan da yurdun her yerinde tutarlı bir olcu ve ağırlık duzeni kurulmuş oldu

Soyadı yasasının kabulu (21 Haziran 1934)

Soyadı bulunmamasının gunluk yaşamda yarattığı gucluk ve karışıklıkların onune gecmek amacıyla 21 Haziran 1934′te cıkarılan yasayla, her Turk kendine uygun bir soyadı almakla yukumlu kılındı 24 Kasım 1934′te cıkarılan bir yasayla da TBMM Mustafa Kemale Ataturk soyadını verdi Aynı yıl cıkarılan bir başka yasayla ayrıcalıkları belirten eski unvanların yasaklanmasıyla, yasalar onunde eşitlik ilkesinin gercekleştirilmesinde onemli bir adım atılmış oldu

Eğitim ve oğretim devrimi (3 Mart 1924)

Osmanlı toplumundaki medreseler ile iptidai, ruştiye, idadi turunde okulların toplumun gereksinme duyduğu elemanları yetiştirme acısından ozellikle sayı bakımından yetersiz kaldığını gozleyen, eğitimin onemini yaptığı konuşmalarda sık sık vurgulayan Ataturkun yol gostericiliği altında TBMM, eğitim ve oğretim işlerini Milli Eğitim Bakanlığına verip, 3 Mart 1924′te cıkardığı Oğretimin Birleştirilmesi yasasıyla, mahalle mektepleri ve medreseleri kaldırdı Anadolunun ceşitli kentlerinde meslek okulları, teknik okullar, oğretmen okulları, ortaokul ve liseler acılırken, cıkarılan Universiteler Kanunuyla Darulfunun kaldırılıp, yerine İstanbul Universitesi kuruldu

Harf yada yazı devrimi (1 Kasım 1928)

Oğrenilmesi son derece guc olan Arap abecesinin okuryazar sayısının artmasını engellediğini, ayrıca Turkce sesleri dile getirmede gucsuz kaldığını anlayan Ataturkun, 1926′dan başlayarak yaptırdığı araştırmalar sonucunda, Turkcenin yapısına en uygun abece olduğuna karar verilen Latin abecesi alınıp, yeniden duzenlenerek, 1 Kasım 1928′de cıkarılan Turk Harfleri Hakkında Kanunla yururluğe kondu ve Ataturkun kendisinin de katıldığı yaygınlaştırma calışmaları sonucunda, kısa sure icinde benimsendi

Tarih anlayışında gerceğe donuş (12 Nisan 1931)

Osmanlı doneminde tarihcilerin aşağı yukarı yalnızca yaşadıkları donemin olaylarını yazıya gecirmekle yukumlu olmalarından oturu, Turklerin eski tarihlerine ilişkin calışmalar yok denecek kadar azdı Turkiye Cumhuriyetinin onceki butun Turk devletleriyle tarihsel bağı olduğu, dunya uygarlığının oluşma ve gelişmesinde Turk uygarlığının onemli payı bulunduğu goruşunden yola cıkan Ataturkun onculuğunde yapılan calışmalar, 12 Nisan 1931′de, sonradan Turk Tarih Kurumu adını alan Turk Tarihi Tetkik Cemiyetinin kurulmasıyla sonuclandı

Dil devrimi (12 Temmuz 1932)

Osmanlılar doneminde aydınların buyuk olcude farsca ve arapca sozcuk ve dilbilgisi kuralı iceren Osmanlıcayı kullanmalarından oturu, aydınlar ile halkın dil bakımından birbirlerinden kopmuş olmaları, cumhuriyetoncesindeki donemde de bazı aydınları rahatsız etmiş, Selanikte cıkarılan (1911) Genc Kalemler dergisinde Yeni Dil hareketi başlatılmış, ama dilde yabancı sozluklerden yeterli bir arınma sağlanamamıştı Turkcenin ozleştirilerek yeni Turk abecesiyle dunyanın en zengin dillerinden biri haline getirilmesini amac alan Ataturk, 12 Temmuz 1932′de, sonradan Turk Dil Kurumu adını alan Turk Dili Tetkik Cemiyetini kurdurarak, Turkcenin gercek bir bilim, edebiyat ve sanat diline donuşmesi calışmalarını hızlandırdı
 
Üst Alt