Son konular

Atatürk'un savaş anıları

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
56
Yaş
36
Coin
256,936
Ataturk'un savaş anıları
YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM

Bir aralık konu İstiklal Savaşı'na geldi Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, bir gun once olmuş gibi hatırlıyordu O savaş ki arac, gerec, personel kıtlığı bugun guc tasavvur edilirdi Tumenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Boyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktorunun ağzından dinlemek mustesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukca coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Ama bu anlatış oylesine canlı, oylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana surukleniyorduk Anlatışlarını şoyle bağladı:
İşte buyuk zafer boyle ortak bir eserdir Şerefler de ortaktır

Bu alcakgonulluluk şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk Bu arada Ataturk bir duraklama yaptı Sonra icine donuk, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı

Bu belagat karşısında gozyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yukleyen sahte kahramanlarını hatırladım



YANINA ALDIĞI İLK ER

O, Samsun'a cıktığı zaman, ustu başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gordu Yuzunun rengi bakıra donmuş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Turk askeri ağlıyordu O'na sordu:
Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı Bu sesi tanıyordu ve bu yuz ona yabancı değildi Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını celik yay gibi selamladı
Soyle nicin ağlıyorsun?
İc Anadolu'nun yanık yurekli cocuğu icini cekti:
Duşman memleketi bastı, hukumet beni terhis etti Silahımızı elimizden aldı Toprağıma giren duşmanı ne ile oldureceğim? Kemal Ataturk, er'in omzuna elini koydu:
Uzulme cocuğum, dedi Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetcik oldu




İZMİR SUİKASTI

İzmir'de hazırlanan o alcakca suikastın sonucsuz kalmasından sonra bir gun bize şu olayı anlatmıştı:
Ziya Hurşit'in beni oldurmeye memur ettiği iki zavallı vardı Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma cağırdım Odada kimse yoktu Kendisine sordum:
Sen Mustafa Kemal'i oldurecekmişsin, oyle mi?
Evet, dedi Ben yine sordum:
Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu oldurecektin?
Fena bir adammış o Memlekete cok fenalık yapmış Sonra bize onu oldurmek icin para da vereceklerdi
Sen Mustafa Kemal'i tanıyor musun?
Hayır
O halde tanımadığın bir adamı nasıl oldurecektin?
Gecerken işaret edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi Biz de oldurecektik
O zaman cebimdeki tabancayı cıkararak kendisine uzattım:
Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, oldur, dedim

Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu Bir sure şaşkın şaşkın yuzume baktıktan sonra diz ustu kapanarak hungur hungur ağlamaya başladı



MUTSUZ LİDER

Bir akşam sofrasının hararetli bir doneminde Mustafa Kemal, kişisel ozgurluğunun bircok bolumlerinden yoksun bırakılması acısını huzun dolu sozlerle şoyle anlattı:

Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız Benim gozumde bunun ne buyuk mutluluk olduğunu bilemezsiniz Halime bakın, sahip olduğunuz bu ozgurlukten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama koşeye atılmış ve ozgurluğu sınırlı bir insanım Butun eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip cıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin Ben de bunun hayaliyle avunurumdedi

O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık





ASKERLE GUREŞ

Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetcik gordu Cağırdı ve guler yuzle sordu:
Sen gureş bilir misin?

Yanındakilerden en kuvvetli gorunenlerle Mehmetciği gureştirdi Genc asker her zaman ustun geliyordu Cok neşelendi, ayağa fırladı

Ceketini cıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
Haydi, bir de benimle gureş!

Katıksız ve temiz Anadolu cocuğu Ata'sının yuzune hayranlıkla baktı:
Atam,dedi Senin sırtını yedi duvel yere getiremedi Bir Mehmet mi bu işi başarır?

Gozleri doldu ve ağlamamak icin gulmeye calıştı




YANINA ALDIĞI İLK ER

Ataturk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu Kalabalık bir halk kutlesi iskelede etrafını cevirmiş bulunmakta idi Bir kadının, elinde bir kağıtla Ataturk'e yaklaştığı goruldu Zayıf bir kadındı Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
Beni tanıdın mı oğul? dedi Ben sizin Selanik'te komşunuzdum Bir oğlum var: Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor Siz onu alsınlar dediniz Fakat Mudur dinlemedi Oğlumu yine işe almamış Ne olur bir kere de siz soyleyiniz
Ataturk'un celik bakışlı gozleri samimiyetle parladı Elleriyle geniş jestler yaparak ve yuksek sesle:
Oğlunu almadılar mı? dedi Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş Cok iyi yapmışlar İşte Cumhuriyet boyle anlaşılacak
Kadın kalabalığın icinde kaybolmuştu Ve Ataturk adeta kendinden gecercesine dolu bir sesle:
İşte Cumhuriyetten beklediğimiz sonuc diyordu





GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ

1924 yılının ilkbaharıydı Erzurum ve Pasinler'de depremde bircok koyun evleri yıkılmıştı Zarar goren halkla goruşmek icin Pasinler'e gelen Ataturk, halkın icinden ihtiyar bir koyluyu cağırdı:
Depremden cok zarar gordun mu, baba? diye sordu Ataturk ihtiyarın şuphesini gorunce, tekrar sordu:
Hukumet sana kac lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kurt şivesiyle:
Valle Padişah bilir! dedi
Ataturk gulumsedi Yumuşak bir sesle:
Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Soyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
Padişah bilir!

Bu cevap karşısında kaşları catılan Ataturk, Kaymakam'a dondu:
Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada gorevini başarmış insanlara ozgu bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
Koylere genelge yolladık Paşam, dedi Ataturk'un fırtınalı yuzu, daha cok karıştı:
Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!
 
Üst Alt