Atatürkün Spora Verdiği Önem
Atatürk, spor yapmaya da spora olan hayranlığı kadar önem vermiştir. İstanbul'a her gelişinde Florya'da denize girdiği, sık sık sandalla açılarak, bol bol kürek çektiği bilinmektedir.
Türk sporcusunda yalnız beden kuvveti ve yetenek değil, aynı zamanda iyi ahlak ve zekanın da bulunmasını istemiş ve bu düşüncesini de; "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" sözleriyle dile getirerek, bir sporcunun nasıl bir insan olması gerektiğini anlatmıştır.
"Ata en iyi binen yalnız Türk erkekleri değildir. Türk kadını da bu işi çok iyi bilir" diyen Atatürk'ün sevdiği sporlardan biri de ata binmektir. Savaşlarda sürekli ata binmiş, sonra da fırsat buldukça serbest bir spor olarak yapmıştır. Avrupa parkurlarında "Atatürk'ün Süvarileri" adıyla nam salan Cevat Kula, Saim Polatkan, Cevat Gürkan ve Eyüp Öncü adlı dört subay binicimizden oluşan Türk ekibinin uluslar arası başarıları da Ata'yı çok memnun etmiştir.
Sporlar arasında güreşi de çok sevdiği bilinmektedir. Bu nedenle güreşle ilgili anıları çoktur. İtalyanları yenen Milli Güreş Takımımızı Florya'daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde yemeğe davet etmiş, tek tek kutlamış ve ağır sıklet şampiyonumuz Çoban Mehmet'e "Beni de yener misin" diye takılmıştır. "Türk milleti anadan doğma sporcudur. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerinde güreşirken görürsünüz" sözü ile güreşi, Türkler'in milli sporu olarak nitelemiştir.
"Genç Türk çocukları top oyunlarında herhangi bir milletin çocukları kadar talimli ve alışkın görünmeyebilir. Bundan müteessir olmaya lüzum ve mahal yoktur" demesine rağmen, o günlerde Rusya ile yapılan maçta yenilgi nedenleri konusunda Gündüz Kılıç'ı da sıkı bir sorguya çekmeyi ihmal etmemiştir.
1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası, belediyeler "çocuk bahçeleri, spor alanları, yerel ihtiyaçlara uygun stadyumlar yapmak ve işletme" gibi yükümlülükler getirmiştir.
1932 yılında Atatürk'ün talimatıyla kurulmakta olan halkevlerinin yapması gereken çalışmalar arasına spor da eklenir. "Halkevleri Teşkilatının Umumi Esasları"ndan spor ve beden hareketleri, gençlik terbiyesinin ve milli terbiyenin vazgeçilemeyecek aslı ve mühim bir bölümüdür. Bu nedenle "Türk geçliğinde ve Türk halkında spor ve beden hareketlerine sevgi ve alaka uyandırmalı, bunlar bir kitle hareketi, milli bir faaliyet haline getirilmelidir" diyen büyün önder daha o yıllarda, sporu kitle hareketinin de ötesinde bir "milli hareket" olarak düşünmüştür. Böylece O'nun ne kadar ilerici olduğu sporda da gözler önüne serilmektedir.
Atatürk yarım asır önce "İstikbal göklerdedir" diyerek havacılığın önemini vurgulamış ve spor dalı olarak da benimsenmesini arzulamıştır. 3 Mayıs 1935 günü kurulan "Türk Kuşu" ulu önderin Türk havacılığına en büyük armağanıdır.
Milli mücadeleye başlamak, Misak-ı Milli'yi ilan etmek ve Kuvayı Milliye'yi kurmak amacıyla, Samsun'da Anadolu topraklarına ayak bastığı 19 Mayıs 1919 gününü de TBMM'nin 20 Haziran 1938 tarihinde 3466 sayılı kararı ile "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kabul edilmesini sağlamıştır.
Atatürk'ün direktifleriyle hazırlanan ve bugün de Türk Spor Örgütü'nün temelini oluşturan 3530 sayılı "Beden Terbiyesi Kanunu" 29 Haziran 1938 günü kabul edilmiştir. Ata'nın hastalığı yüzünden, TBMM'nin 1 Kasım 1938'deki açılışında Başbakan Celal Bayar tarafından okunan nutkunda spor için söylediği son sözleri şöyledir:
"Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lazımdır. Bu işte hükümetin şimdiye kadar olduğundan çok daha ciddi ve dikkatli davranması, Türk gençliğinin spor bakımından da milli heyecan içinde itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır."
"Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Yüksek Kurultay'ın kabul ettiği "Beden Terbiyesi Kanunu'nun takibine gecildiğini görmekle memnunum."
Atatürk'ün ölümü üzerine dönemin en ünlü günlük spor gazetesi L"Auto (Fransa)'da yayınlanan makale aynen şöyledir:
".....Dünyada ilk defa beden eğitimini zorunlu kılan devlet adamıydı. Söylev ve kağıt üzerinde kalmayan icraatlarıyla, stadyumlar ve spor tesisleri yaptırdı. Döneminde Türkiye'de spor gittikçe artan önem ve değer kazandı."
Atatürk, spor yapmaya da spora olan hayranlığı kadar önem vermiştir. İstanbul'a her gelişinde Florya'da denize girdiği, sık sık sandalla açılarak, bol bol kürek çektiği bilinmektedir.
Türk sporcusunda yalnız beden kuvveti ve yetenek değil, aynı zamanda iyi ahlak ve zekanın da bulunmasını istemiş ve bu düşüncesini de; "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" sözleriyle dile getirerek, bir sporcunun nasıl bir insan olması gerektiğini anlatmıştır.
"Ata en iyi binen yalnız Türk erkekleri değildir. Türk kadını da bu işi çok iyi bilir" diyen Atatürk'ün sevdiği sporlardan biri de ata binmektir. Savaşlarda sürekli ata binmiş, sonra da fırsat buldukça serbest bir spor olarak yapmıştır. Avrupa parkurlarında "Atatürk'ün Süvarileri" adıyla nam salan Cevat Kula, Saim Polatkan, Cevat Gürkan ve Eyüp Öncü adlı dört subay binicimizden oluşan Türk ekibinin uluslar arası başarıları da Ata'yı çok memnun etmiştir.
Sporlar arasında güreşi de çok sevdiği bilinmektedir. Bu nedenle güreşle ilgili anıları çoktur. İtalyanları yenen Milli Güreş Takımımızı Florya'daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde yemeğe davet etmiş, tek tek kutlamış ve ağır sıklet şampiyonumuz Çoban Mehmet'e "Beni de yener misin" diye takılmıştır. "Türk milleti anadan doğma sporcudur. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerinde güreşirken görürsünüz" sözü ile güreşi, Türkler'in milli sporu olarak nitelemiştir.
"Genç Türk çocukları top oyunlarında herhangi bir milletin çocukları kadar talimli ve alışkın görünmeyebilir. Bundan müteessir olmaya lüzum ve mahal yoktur" demesine rağmen, o günlerde Rusya ile yapılan maçta yenilgi nedenleri konusunda Gündüz Kılıç'ı da sıkı bir sorguya çekmeyi ihmal etmemiştir.
1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası, belediyeler "çocuk bahçeleri, spor alanları, yerel ihtiyaçlara uygun stadyumlar yapmak ve işletme" gibi yükümlülükler getirmiştir.
1932 yılında Atatürk'ün talimatıyla kurulmakta olan halkevlerinin yapması gereken çalışmalar arasına spor da eklenir. "Halkevleri Teşkilatının Umumi Esasları"ndan spor ve beden hareketleri, gençlik terbiyesinin ve milli terbiyenin vazgeçilemeyecek aslı ve mühim bir bölümüdür. Bu nedenle "Türk geçliğinde ve Türk halkında spor ve beden hareketlerine sevgi ve alaka uyandırmalı, bunlar bir kitle hareketi, milli bir faaliyet haline getirilmelidir" diyen büyün önder daha o yıllarda, sporu kitle hareketinin de ötesinde bir "milli hareket" olarak düşünmüştür. Böylece O'nun ne kadar ilerici olduğu sporda da gözler önüne serilmektedir.
Atatürk yarım asır önce "İstikbal göklerdedir" diyerek havacılığın önemini vurgulamış ve spor dalı olarak da benimsenmesini arzulamıştır. 3 Mayıs 1935 günü kurulan "Türk Kuşu" ulu önderin Türk havacılığına en büyük armağanıdır.
Milli mücadeleye başlamak, Misak-ı Milli'yi ilan etmek ve Kuvayı Milliye'yi kurmak amacıyla, Samsun'da Anadolu topraklarına ayak bastığı 19 Mayıs 1919 gününü de TBMM'nin 20 Haziran 1938 tarihinde 3466 sayılı kararı ile "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kabul edilmesini sağlamıştır.
Atatürk'ün direktifleriyle hazırlanan ve bugün de Türk Spor Örgütü'nün temelini oluşturan 3530 sayılı "Beden Terbiyesi Kanunu" 29 Haziran 1938 günü kabul edilmiştir. Ata'nın hastalığı yüzünden, TBMM'nin 1 Kasım 1938'deki açılışında Başbakan Celal Bayar tarafından okunan nutkunda spor için söylediği son sözleri şöyledir:
"Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lazımdır. Bu işte hükümetin şimdiye kadar olduğundan çok daha ciddi ve dikkatli davranması, Türk gençliğinin spor bakımından da milli heyecan içinde itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır."
"Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Yüksek Kurultay'ın kabul ettiği "Beden Terbiyesi Kanunu'nun takibine gecildiğini görmekle memnunum."
Atatürk'ün ölümü üzerine dönemin en ünlü günlük spor gazetesi L"Auto (Fransa)'da yayınlanan makale aynen şöyledir:
".....Dünyada ilk defa beden eğitimini zorunlu kılan devlet adamıydı. Söylev ve kağıt üzerinde kalmayan icraatlarıyla, stadyumlar ve spor tesisleri yaptırdı. Döneminde Türkiye'de spor gittikçe artan önem ve değer kazandı."