Atomun tarihsel gelişimi ile ilgili kısaca bilgi,
Atomun tarihsel gelişimi özet,
Atomun Tarihsel Gelişimi
Atomların varlığı bilim adamlarınca çok eski dönemlerde kanıtlanmış olsa da atomla ilgili çalışmaların yapılmaya başlanması 18. yüzyılı bulmuştur. Atom ile ilgili çalışmalar ve bilim adamlarıyla ilgili sizin için bir yazı hazırladık.
Democritus (Demokritos) (MÖ 460-370): Demokritos Yunan medeniyetinde yaşamış bir filozoftur. Maddenin taneciklerden oluştuğunu savunmuştur ve maddeyi oluşturan bu taneciklere ilk olarak atom ismini veren kişidir. Filozofun atom ile ilgili düşünceleri MÖ 400′lü yıllarda ortaya çıkmıştır. O dönemde bu kadar küçük parçacıklarla ilgili bir deney yapmak mümkün olmadığından o gözlemlerine dayanarak böyle bir görüş ortaya atmıştır. Bu görüş zemininde diğer bilim adamları da çalışmaya başlamış ve atom ile ilgili başka araştırmalar yapılmıştır.
John Dalton (6 Eylül 1766 – 27 Temmuz 1844): John Dalton İngiltere’de yaşamış bir fizik adamıdır. Maddenin temel yapı taşı atom üzerine yaptığı çalışmalar, onu elementlerin atomlardan meydana geldiği kanısına vardırmıştır. Element ve bileşikler ile ilgili bugün bile kullanılan bazı görüşler ortaya atmıştır. Bilim adamına göre bir bileşiğin birden fazla element bileşeni vardır ve bu elementler de aynı atom boyutlarından oluşmuştur. Atom konusunda yaptığı çalışmaları Demokritos’tan sonra büyük ilgi görmüştür.
Henri Becquerel (15 Aralık 1852 – 25 Ağustos 1908): Fransız bir bilim adamı ve fizikçi olan Henri Becquerel, 1886 yılında yaptığı çalışmalar sonucu, uranyum elementinin çevresine birtakım ışınlar yaydığının farkına varmıştır. Uranyumun radyoaktif olduğunun henüz bilincinde olmayan bilim adamı farkında olmadan radyoaktiviteyi de bulan kişi olmuştur ancak vücudunda bazı hasarlar oluşmuştur. Radyasyonun zararları da o dönemde bilinmediğinden uranyum ile ilgili çalışmaları sırasında büyük miktarlarda radyasyona maruz kalmıştır ve vücudunda radyasyondan dolayı görülen yanıklar meydana gelmiştir. Yani Becquerel radyoaktiviteyi keşfettiği gibi radyasyonun zararlı olduğunu da keşfetmiştir.
Marie Curie (1867 – 1934): Polonyalı olan bu kadın fizikçi, aynı dönem atom üzerinde çalışmalar yapan Becquerelin çalışmaları ile ilgilenmiştir. Becquerel tarafından Becquerel’in Işınları olarak adlandırılan radyoaktif çalışmaları daha da geliştirerek Radyoaktivite olarak yeniden isimlendirmiştir. Bu çalışmalar dışında radyum elementiyle ilgili çalışmaları da olmuştur. 1898′de ise atom çekirdeğini parçalamak ve başka bir elemente ait atom oluşturmak üzerine çalışmaları olmuştur.
Joseph John Thomson (18 Aralık 1856 – 30 Ağustos 1940): Bugün hala kullanılan görüşlere sahip olan İngiliz fizikçi 1898 yılından başlayan atom çalışmaları ile adından söz ettirmiştir. Atom ile ilgili temel kavramlar olan elektron, izotop atom ve kütle spektrometresi gibi bazı buluşlara imza atmıştır. O dönemin şartlarında bu buluşları ve atomla ilgili ortaya attığı görüşler diğer bilim insanlarına da ilham kaynağı olmuştur.
Ernest Rutherford (30 Ağustos 1871 – 19 Ekim 1937): Thomson’un atom ile ilgili teorilerini 1911 yılında deneyerek atom modelini yeniden geliştiren İngiliz fizikçi, ortaya çıkardığı yeni atom modeline Rutherford Atom Modeli ya da Çekirdekli Atom Modeli olarak adlandırmıştır. Bu teoriden sonraki yıllarında yaptığı araştırmalarda da nötron adı verilen nötr atom parçacıklarını keşfetmiştir.
James Chadwick (20 Ekim 1891 – 25 Temmuz 1974): Rutherford’un öğrencisi olan İngiliz fizikçi Chadwick, hocasının keşfettiği nötronların var olduğunu 1932′de ispatlamış ve bu deneyde nötronun kütlesini de tespit etmiştir.
Louis-Victor Pierre Raymond de Broglie (15 Ağustos 1892 – 19 Mart 1987): Fransız fizikçi atoma farklı bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. 1924 yılında elde ettiği sonuçlara göre elektrona eşlik eden bir dalga hareketi olduğu görüşünü ortaya atmıştır. Bugünkü anlamıyla elektron sadece bir atom taneciği değil bir dalga olarak da görülebilmektedir.
Clinton Davisson (22 Ekim 1881 – 1 Şubat 1958) – Lester Germer (10 Ekim 1896 – 3 Ekim 1971): Fransız fizikçi Broglie’nin teorisini 1927′de yaptıkları deneylerle kanıtlayan ABD’li fizikçiler, bu çalışmalarıyla tarihe geçmişlerdir.
İlk Atom Bombası (1945): 1942 yılında bilim adamları güçlü bir silah geliştirmek için çalışmalar yapmaktaydılar. Çalışmaları uzun sürdü ve 3 yılın ardından çok güçlü bir silah olan atom bombasını elde etmeyi başardılar. İlk yapıldığı dönemlerde gizli tutulan silah II.Dünya Savaşı devam ederken 6 Ağustos 1945′te Japonya’nın Hiroşima kentine atıldı ve adeta kendi yok etti. Bomba atılır atılmaz 70.000 kadar insan hayatını kaybederken kentte çok büyük hasarlar meydana geldi. Bu bombanın sarsıntısı daha atlatılamadan 9 Ağustos 1945′te; yani 3 gün sonra Japonya’nın bir başka şehri olan Nagazaki’ye bir atom bombası daha atıldı. Bu atom bombası Hiroşima’ya atılan atom bombasının yaklaşık 1,5 katı kadar daha güçlüydü. Nagazakide de Hiroşima’da olduğu gibi saniyelerle ölçülebilecek bir sürede 74.000 insan hayatını kaybetti. Sadece o gün ölen binlerce insan etkilenmedi, çevreye yayılan radyasyon ile binlerce yıl boyunca devam edecek bir etki bırakıldı. Bugün hala radyasyonun etkisiyle bebekler etkilenmekte ve sakat doğumlar görülmektedir. Gelecekte de uzun süre bu atom bombalarının etkisinden kurtulmak mümkün değildir.
Gerd Binnig (20 Temmuz 1947 – ) ve Heinrich Rohrer (6 Haziran 1933 – ): İsveçli ve Alman olan bu iki bilim adamı 1981′de atomu gözle görmeyi başardılar. Bu gelişme, icat ettikleri mikroskop ile oldu. Atomu görüntüleyebilen bu mikroskoba ise taramalı tünel mikroskobu adı verilmektedir. Atomları dışarıdan gözlemleyebilmek için hala kullanılmaktadır.
Atomun İçi İlk Kez Görüntülendi (27 Mayıs 2013): AMOLF laboratuvarlarının Hollanda’da yer alan bir kolunda yapılan deneyler sonucu kainatta çok sık görülen hidrojen atomunun içi ilk kez görüntülendi. Binlerce yıldır ilk defa bir atomun iç yapısının görülebilmesi insanlar için büyük bir gelişme olmuştur.
Atomun tarihsel gelişimi özet,
Atomun Tarihsel Gelişimi
Atomların varlığı bilim adamlarınca çok eski dönemlerde kanıtlanmış olsa da atomla ilgili çalışmaların yapılmaya başlanması 18. yüzyılı bulmuştur. Atom ile ilgili çalışmalar ve bilim adamlarıyla ilgili sizin için bir yazı hazırladık.
Democritus (Demokritos) (MÖ 460-370): Demokritos Yunan medeniyetinde yaşamış bir filozoftur. Maddenin taneciklerden oluştuğunu savunmuştur ve maddeyi oluşturan bu taneciklere ilk olarak atom ismini veren kişidir. Filozofun atom ile ilgili düşünceleri MÖ 400′lü yıllarda ortaya çıkmıştır. O dönemde bu kadar küçük parçacıklarla ilgili bir deney yapmak mümkün olmadığından o gözlemlerine dayanarak böyle bir görüş ortaya atmıştır. Bu görüş zemininde diğer bilim adamları da çalışmaya başlamış ve atom ile ilgili başka araştırmalar yapılmıştır.
John Dalton (6 Eylül 1766 – 27 Temmuz 1844): John Dalton İngiltere’de yaşamış bir fizik adamıdır. Maddenin temel yapı taşı atom üzerine yaptığı çalışmalar, onu elementlerin atomlardan meydana geldiği kanısına vardırmıştır. Element ve bileşikler ile ilgili bugün bile kullanılan bazı görüşler ortaya atmıştır. Bilim adamına göre bir bileşiğin birden fazla element bileşeni vardır ve bu elementler de aynı atom boyutlarından oluşmuştur. Atom konusunda yaptığı çalışmaları Demokritos’tan sonra büyük ilgi görmüştür.
Henri Becquerel (15 Aralık 1852 – 25 Ağustos 1908): Fransız bir bilim adamı ve fizikçi olan Henri Becquerel, 1886 yılında yaptığı çalışmalar sonucu, uranyum elementinin çevresine birtakım ışınlar yaydığının farkına varmıştır. Uranyumun radyoaktif olduğunun henüz bilincinde olmayan bilim adamı farkında olmadan radyoaktiviteyi de bulan kişi olmuştur ancak vücudunda bazı hasarlar oluşmuştur. Radyasyonun zararları da o dönemde bilinmediğinden uranyum ile ilgili çalışmaları sırasında büyük miktarlarda radyasyona maruz kalmıştır ve vücudunda radyasyondan dolayı görülen yanıklar meydana gelmiştir. Yani Becquerel radyoaktiviteyi keşfettiği gibi radyasyonun zararlı olduğunu da keşfetmiştir.
Marie Curie (1867 – 1934): Polonyalı olan bu kadın fizikçi, aynı dönem atom üzerinde çalışmalar yapan Becquerelin çalışmaları ile ilgilenmiştir. Becquerel tarafından Becquerel’in Işınları olarak adlandırılan radyoaktif çalışmaları daha da geliştirerek Radyoaktivite olarak yeniden isimlendirmiştir. Bu çalışmalar dışında radyum elementiyle ilgili çalışmaları da olmuştur. 1898′de ise atom çekirdeğini parçalamak ve başka bir elemente ait atom oluşturmak üzerine çalışmaları olmuştur.
Joseph John Thomson (18 Aralık 1856 – 30 Ağustos 1940): Bugün hala kullanılan görüşlere sahip olan İngiliz fizikçi 1898 yılından başlayan atom çalışmaları ile adından söz ettirmiştir. Atom ile ilgili temel kavramlar olan elektron, izotop atom ve kütle spektrometresi gibi bazı buluşlara imza atmıştır. O dönemin şartlarında bu buluşları ve atomla ilgili ortaya attığı görüşler diğer bilim insanlarına da ilham kaynağı olmuştur.
Ernest Rutherford (30 Ağustos 1871 – 19 Ekim 1937): Thomson’un atom ile ilgili teorilerini 1911 yılında deneyerek atom modelini yeniden geliştiren İngiliz fizikçi, ortaya çıkardığı yeni atom modeline Rutherford Atom Modeli ya da Çekirdekli Atom Modeli olarak adlandırmıştır. Bu teoriden sonraki yıllarında yaptığı araştırmalarda da nötron adı verilen nötr atom parçacıklarını keşfetmiştir.
James Chadwick (20 Ekim 1891 – 25 Temmuz 1974): Rutherford’un öğrencisi olan İngiliz fizikçi Chadwick, hocasının keşfettiği nötronların var olduğunu 1932′de ispatlamış ve bu deneyde nötronun kütlesini de tespit etmiştir.
Louis-Victor Pierre Raymond de Broglie (15 Ağustos 1892 – 19 Mart 1987): Fransız fizikçi atoma farklı bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. 1924 yılında elde ettiği sonuçlara göre elektrona eşlik eden bir dalga hareketi olduğu görüşünü ortaya atmıştır. Bugünkü anlamıyla elektron sadece bir atom taneciği değil bir dalga olarak da görülebilmektedir.
Clinton Davisson (22 Ekim 1881 – 1 Şubat 1958) – Lester Germer (10 Ekim 1896 – 3 Ekim 1971): Fransız fizikçi Broglie’nin teorisini 1927′de yaptıkları deneylerle kanıtlayan ABD’li fizikçiler, bu çalışmalarıyla tarihe geçmişlerdir.
İlk Atom Bombası (1945): 1942 yılında bilim adamları güçlü bir silah geliştirmek için çalışmalar yapmaktaydılar. Çalışmaları uzun sürdü ve 3 yılın ardından çok güçlü bir silah olan atom bombasını elde etmeyi başardılar. İlk yapıldığı dönemlerde gizli tutulan silah II.Dünya Savaşı devam ederken 6 Ağustos 1945′te Japonya’nın Hiroşima kentine atıldı ve adeta kendi yok etti. Bomba atılır atılmaz 70.000 kadar insan hayatını kaybederken kentte çok büyük hasarlar meydana geldi. Bu bombanın sarsıntısı daha atlatılamadan 9 Ağustos 1945′te; yani 3 gün sonra Japonya’nın bir başka şehri olan Nagazaki’ye bir atom bombası daha atıldı. Bu atom bombası Hiroşima’ya atılan atom bombasının yaklaşık 1,5 katı kadar daha güçlüydü. Nagazakide de Hiroşima’da olduğu gibi saniyelerle ölçülebilecek bir sürede 74.000 insan hayatını kaybetti. Sadece o gün ölen binlerce insan etkilenmedi, çevreye yayılan radyasyon ile binlerce yıl boyunca devam edecek bir etki bırakıldı. Bugün hala radyasyonun etkisiyle bebekler etkilenmekte ve sakat doğumlar görülmektedir. Gelecekte de uzun süre bu atom bombalarının etkisinden kurtulmak mümkün değildir.
Gerd Binnig (20 Temmuz 1947 – ) ve Heinrich Rohrer (6 Haziran 1933 – ): İsveçli ve Alman olan bu iki bilim adamı 1981′de atomu gözle görmeyi başardılar. Bu gelişme, icat ettikleri mikroskop ile oldu. Atomu görüntüleyebilen bu mikroskoba ise taramalı tünel mikroskobu adı verilmektedir. Atomları dışarıdan gözlemleyebilmek için hala kullanılmaktadır.
Atomun İçi İlk Kez Görüntülendi (27 Mayıs 2013): AMOLF laboratuvarlarının Hollanda’da yer alan bir kolunda yapılan deneyler sonucu kainatta çok sık görülen hidrojen atomunun içi ilk kez görüntülendi. Binlerce yıldır ilk defa bir atomun iç yapısının görülebilmesi insanlar için büyük bir gelişme olmuştur.