Ay tutulması , Güneş tutulması , Kara delik ve Gezegenler
GÜNEŞ TUTULMASI
Tutulmalar çok eskiden beri bilinen gök olaylarıdır. Yer, Ay ile birlikte Güneş çevresinde yörüngesel hareketlerini yaparken Güneş'e dönük yüzleri aydınlık, öbür yüzleri karanlıktır ve karanlık tarafta uzayda birer gölge konisi oluştururlar. ay ın gölge konisinin yer üzerine düşmesi ilegüneş tutulması olayı meydana gelir.
Güneş tutulmaları Ay, Güneş ve Yer'in uzayda birbirlerine göre konumlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birinin gölge konisinin diğeri üzerine düşmesi için bu üç cismin yaklaşık aynı doğrultuya gelmiş olmaları gerekir. Bu da ancak Ay'ın yeniay ve dolunay evrelerinde mümkün olur. Eğer Ay'ın yörünge düzlemi, tam olarak Yer'in yörünge düzlemi ile çakışık olsaydı; her yeniay evresinde Güneş tutulması meydana gelirdi. Fakat her iki yörünge düzlemi arasında 5° lik bir açı vardır ve tutulmalar ancak özel bazı koşulların sağlanması sonucu meydana gelir. Bu özel koşullar bugün çok iyi bilinmektedir ve gelecekte olacak Güneş tutulmaları önceden çok duyarlı bir şekilde hesap edilebilmektedir.
Tam tutulama parçalı tutulma ve halka tutulma
olmak üzere, üç tür Güneş tutulması vardır. Ay'ın gölge konisinin tepesi Ay'dan yaklaşık 375000 km uzakta bulunur. Ay'ın Yer yüzeyine uzaklığı 350000 km ile 400000 km arasında değişir. Ay, Yer'e en yakın olduğu zaman gölge konisinin tepesi Yer'in içinde kalır. Koninin Yer Küre ile arakesiti, bozulmuş bir elips şeklindedir. Genişliği en fazla 270 km olabilir. Bu, gölge konisi ile Yerkürenin arakesit çapıdır. Bu gölgenin Yer üzerindeki ilerleme hızı 30 km/dak. dır. Buna göre, Yer üzerinde belli bir yerde tutulma süresi en fazla 270:30=9 dakika olur. Halkalı tutulma ise en fazla 10 dakika sürer. Yer üzerinde tam gölge konisinin içinde kalan yerlerdeki gözlemciler için Ay diski, Güneşi tam olarak örter ve bir taö güneş tutulması olur. Yarı gölge konisi içinde kalan bölgelerde, parçalı Güneş tutulması izlenir. Ay, Yer'den çok uzak olduğu zaman tutulma konumu gerçekleşirse, koninin ancak uzantısı Yer'e ulaşabilir. Bu uzantı koni içinde kalan yerlerden, Güneş'in kenarı halka şeklinde görülür. Buna halkalı güneş tutulması denir. Kimi zaman halkalı başlayan bir tutulma daha sonra gölge konisinin tepesinin Yer'e değmesi ile tam Güneş tutulmasına ve onun ötesinde tekrar halkalı Güneş tutulmasına dönüşür. Bir tam Güneş tutulması anında , hava birden soğur ve gökte yıldızlar görünmeye başlar, gök koyu mavi bir renk alır. Tam tutulma anında Güneş'in kenarına denk gelmiş bir Güneş patlaması gelişiyorsa bu patlamayı da izleme şansı olur.
AY TUTULMASI
Ay dünya etrafındaki yörüngesini tamamlarken, dünyanın güneş ve ay arasında kalmasına neden olabilir. Bu durumda ay yüzeyine düşen güneş ışınları dünya tarafından engellenmiş olur. Karanlıkta kalan ay kısa süreli de olsa dünyadan gözlenemez bu olaya ay tutulması adı verilir. Bulutsuz bir gecede çıplak gözle rahatlıkla fark edilebilen bu olay, güneş tutulmasına göre, dünya yüzeyinde daha geniş bir alandan gözlenebilir. Ay tutulmasının dünya yüzeyinden gözlenebildiği alan dünyanın yarısından 24º kadar fazladır.
KARA DELİK
Kara delik, “son derece yoğun bir kütle çekimine sahip olan ve bu nedenle çekim alanına giren hiçbir şeyi, hatta ışığı bile, bırakmayan varsayımsal gök cismi”dir. Kara delikler, yıldız evriminin erişebileceği son nokta olarak düşünülmektedir. Herhangi bir yıldızı dengede tutan iki kuvvet vardır: Merkeze, içeriye doğru olan kütle çekimi ve dışarıya doğru olan füzyon patlamaları. Kütlesi Güneş’in en az üç katı olan yıldızlar çekirdeklerindeki hidrojen yakıtlarının %10’unu tükettiklerinde yıldızın merkezi içe doğru çöker; dış yüzeyi ise genişler ve soğur. Böylece yıldız bir kırmızı deve dönüşür. Bunu izleyen evrede helyum atomlarının karbona dönüştüğü tepkimeler sonucu enerji açığa çıkar. Bu tepkimeler sonucunda yıldızın çekirdeği demire dönüşür. Demir radyoaktif dönüşümlere elverişli bir atom olmadığı için çekirdek aldığı bu son hali korur. Ancak, kendi kütle çekimini dengeleyemeyen yıldız içeri doğru çöker. Sonuçta yıldız ya sönük bir beyaz cüceye ya da daha yoğun ve soğuk bir nötron yıldızına dönüşür. Yıldızın kütlesine bağlı olarak, yıldız çökmeye devam ederse çok yoğun bir noktacık halinde olağanüstü bir hızla dönecek ve çekim alanına giren hiçbir şey, ışık da dahil olmak üzere yıldızdan kaçamayacaktır. İşte bu tür yıldızlara “kara delik” adı verilmektedir.
Kara deliklerin gözlemlenmesi, kara deliğe dönüşen yıldızların bir “an”da gözden kaybolmaları nedeniyle oldukça zordur. Öncelikle yapılması gereken, gök cisimlerinin hareket sistematiğinin incelenmesidir. Kara delikleri üç yöntemle tespit etmek mümkündür. İlk olarak, Einstein fiziğinin öngördüğü evren modelinden yola çıkılabilir. Buna göre, uzay gergince bir örtüye benzer. Gök cisimleri kütleleri ile orantılı olarak bu örtüyü “çökertirler”. Kara delik, yoğun kütlesi ve çekim gücüyle bu örtüyü vakumlayarak uzayda çok derin bir çukur oluşturur. Uzak yıldızlardan kaynaklanan ışığı gözlediğimizde, eğer ışığın geçtiği doğrultuda bir kara delik varsa, ışık bu bükümlü yapıya uyarak doğrultusundan sapacaktır. Bir diğer yöntem ise, evrende birbiri etrafında dönen çift yıldızlı yıldız sistemlerinin incelenmesidir. Birbiri etrafında dönen yıldızlardan biri kara deliğe dönüşmüş ise diğer yıldızın ışığı kara deliğe dönüşmüş olanın çekim alanına girerek belli aralıklarla kaybolup belirecektir. Son yöntem, dünyada duyarlı aygıtlarla galaksi merkezinden geldiği düşünülen radyasyonun ölçülmesidir. Bu radyasyonun galaksinin merkezinde olduğu savlanan bir kara deliğe düşen yıldızlardan geldiği düşünülmektedir.
GEZEGENLER
Gezegenlerin enerjilerini gündelik hayatımızda hisseder ve etkilenirsiniz ama bu enerji ile “ne yaptığınız” ve “nasıl yararlandığınız” önemlidir.
Astrolojide IŞIK olarak adlandırılan Güneş ve Ay ile başlayan Merküri, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto olmak üzere 10 gezegene bakarız. Daha yeni tarihlerde keşfedilen Uranüs, Neptün ve Pluto diğer gezegenlerin mesajlarını hafifletmemişler, yalnızca istatistik yelpazesine eklenmişlerdir.
Birçok astrolog Jüpiter’i ve ikinci sırada da Venüs’ü yardımcı gezegen olarak kabul ederler. Güneş, Ay ve Merküri de altın pırıltılar olarak sıralanırlar. Diğer taraftan Mars’ın sert enerjisinin, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto’nun keskinliğini takip ederek olayları harekete geçirdiği kabul edilir.
Gezegenler Güneş’e yakınlıklarına bağlı olarak değişik hızlarla hareket ederler, kimi hızlı (Ay), kimi yavaş (Pluto) ... En hızlı gezegenler (Ay, Merküri, Venüs, Mars), İç Gezegenler olarak adlandırılır ve iç benliğimize hitap ederler. Sosyal gezegenler olan Jüpiter ve Satürn diğer dış gezegenler (Uranüs, Neptün, Pluto) ise gözlerini dış dünyamıza dikmişlerdir.
Her bir gezegen, en güçlü enerjisini yönettiği burçta gösterir ve ağırlığını o burca verir. Aynı zamanda ikinci bir burca da etki yapar ve bu ikinci burç o gezegenin “güçlü” olduğu burç olarak kabul edilir. Gezegenlerin yönettiği burcun karşıt konumundaki burçta gezegen “zararlı” konumdadır. Gezegenin güçlü olduğu burcun karşıt burcu ise o gezegenin battığı burç olup gezegen bu konumda zayıf enerji yayar. Bir gezegenin yönettiği burcun doğal Zodyak’taki evi “kendi evi” olarak kabul edilir. Örneğin Mars Koç burcunu yönetir. Koç burcu doğal Zodyak’ın 1. evi olup Mars’ın doğal evi 1. evdir. Bu konumda (Mars Koç burcunda veya Mars 1. evde) enerjisi güçlü ve ağırlıklıdır. Bir doğum haritasında bana göre en önemli gezegen Yükselen Burcu yöneten gezegendir ve hatırı sayılır oranda etkilidir. Örneğin haritanın Yükselen burcu Başak ise Merküri’nin bulunduğu burç, ev ve diğer gezegenlerle oluşturduğu bakış açılarının etkisi çok ağırlıklı olarak ele alınmalıdır.
Gezegenlerin uzayda hareketleri duraklama-doğru hareket-geri hareket olarak izlenir. Duraklayan gezegenler kısa süre zarfında doğru veya geri hareket edecektirler ama bu konumda iken yaygın ve odaksız enerji verirler. Oysa doğru hareket eden gezegenler yüksek odaklı ve özel enerji yayarlar. Geri giden gezegenler ise her şeyi karıştırırlar ve mesajları tahrif edilmiştir.
GÜNEŞ TUTULMASI
Tutulmalar çok eskiden beri bilinen gök olaylarıdır. Yer, Ay ile birlikte Güneş çevresinde yörüngesel hareketlerini yaparken Güneş'e dönük yüzleri aydınlık, öbür yüzleri karanlıktır ve karanlık tarafta uzayda birer gölge konisi oluştururlar. ay ın gölge konisinin yer üzerine düşmesi ilegüneş tutulması olayı meydana gelir.
Güneş tutulmaları Ay, Güneş ve Yer'in uzayda birbirlerine göre konumlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birinin gölge konisinin diğeri üzerine düşmesi için bu üç cismin yaklaşık aynı doğrultuya gelmiş olmaları gerekir. Bu da ancak Ay'ın yeniay ve dolunay evrelerinde mümkün olur. Eğer Ay'ın yörünge düzlemi, tam olarak Yer'in yörünge düzlemi ile çakışık olsaydı; her yeniay evresinde Güneş tutulması meydana gelirdi. Fakat her iki yörünge düzlemi arasında 5° lik bir açı vardır ve tutulmalar ancak özel bazı koşulların sağlanması sonucu meydana gelir. Bu özel koşullar bugün çok iyi bilinmektedir ve gelecekte olacak Güneş tutulmaları önceden çok duyarlı bir şekilde hesap edilebilmektedir.
Tam tutulama parçalı tutulma ve halka tutulma
olmak üzere, üç tür Güneş tutulması vardır. Ay'ın gölge konisinin tepesi Ay'dan yaklaşık 375000 km uzakta bulunur. Ay'ın Yer yüzeyine uzaklığı 350000 km ile 400000 km arasında değişir. Ay, Yer'e en yakın olduğu zaman gölge konisinin tepesi Yer'in içinde kalır. Koninin Yer Küre ile arakesiti, bozulmuş bir elips şeklindedir. Genişliği en fazla 270 km olabilir. Bu, gölge konisi ile Yerkürenin arakesit çapıdır. Bu gölgenin Yer üzerindeki ilerleme hızı 30 km/dak. dır. Buna göre, Yer üzerinde belli bir yerde tutulma süresi en fazla 270:30=9 dakika olur. Halkalı tutulma ise en fazla 10 dakika sürer. Yer üzerinde tam gölge konisinin içinde kalan yerlerdeki gözlemciler için Ay diski, Güneşi tam olarak örter ve bir taö güneş tutulması olur. Yarı gölge konisi içinde kalan bölgelerde, parçalı Güneş tutulması izlenir. Ay, Yer'den çok uzak olduğu zaman tutulma konumu gerçekleşirse, koninin ancak uzantısı Yer'e ulaşabilir. Bu uzantı koni içinde kalan yerlerden, Güneş'in kenarı halka şeklinde görülür. Buna halkalı güneş tutulması denir. Kimi zaman halkalı başlayan bir tutulma daha sonra gölge konisinin tepesinin Yer'e değmesi ile tam Güneş tutulmasına ve onun ötesinde tekrar halkalı Güneş tutulmasına dönüşür. Bir tam Güneş tutulması anında , hava birden soğur ve gökte yıldızlar görünmeye başlar, gök koyu mavi bir renk alır. Tam tutulma anında Güneş'in kenarına denk gelmiş bir Güneş patlaması gelişiyorsa bu patlamayı da izleme şansı olur.
AY TUTULMASI
Ay dünya etrafındaki yörüngesini tamamlarken, dünyanın güneş ve ay arasında kalmasına neden olabilir. Bu durumda ay yüzeyine düşen güneş ışınları dünya tarafından engellenmiş olur. Karanlıkta kalan ay kısa süreli de olsa dünyadan gözlenemez bu olaya ay tutulması adı verilir. Bulutsuz bir gecede çıplak gözle rahatlıkla fark edilebilen bu olay, güneş tutulmasına göre, dünya yüzeyinde daha geniş bir alandan gözlenebilir. Ay tutulmasının dünya yüzeyinden gözlenebildiği alan dünyanın yarısından 24º kadar fazladır.
KARA DELİK
Kara delik, “son derece yoğun bir kütle çekimine sahip olan ve bu nedenle çekim alanına giren hiçbir şeyi, hatta ışığı bile, bırakmayan varsayımsal gök cismi”dir. Kara delikler, yıldız evriminin erişebileceği son nokta olarak düşünülmektedir. Herhangi bir yıldızı dengede tutan iki kuvvet vardır: Merkeze, içeriye doğru olan kütle çekimi ve dışarıya doğru olan füzyon patlamaları. Kütlesi Güneş’in en az üç katı olan yıldızlar çekirdeklerindeki hidrojen yakıtlarının %10’unu tükettiklerinde yıldızın merkezi içe doğru çöker; dış yüzeyi ise genişler ve soğur. Böylece yıldız bir kırmızı deve dönüşür. Bunu izleyen evrede helyum atomlarının karbona dönüştüğü tepkimeler sonucu enerji açığa çıkar. Bu tepkimeler sonucunda yıldızın çekirdeği demire dönüşür. Demir radyoaktif dönüşümlere elverişli bir atom olmadığı için çekirdek aldığı bu son hali korur. Ancak, kendi kütle çekimini dengeleyemeyen yıldız içeri doğru çöker. Sonuçta yıldız ya sönük bir beyaz cüceye ya da daha yoğun ve soğuk bir nötron yıldızına dönüşür. Yıldızın kütlesine bağlı olarak, yıldız çökmeye devam ederse çok yoğun bir noktacık halinde olağanüstü bir hızla dönecek ve çekim alanına giren hiçbir şey, ışık da dahil olmak üzere yıldızdan kaçamayacaktır. İşte bu tür yıldızlara “kara delik” adı verilmektedir.
Kara deliklerin gözlemlenmesi, kara deliğe dönüşen yıldızların bir “an”da gözden kaybolmaları nedeniyle oldukça zordur. Öncelikle yapılması gereken, gök cisimlerinin hareket sistematiğinin incelenmesidir. Kara delikleri üç yöntemle tespit etmek mümkündür. İlk olarak, Einstein fiziğinin öngördüğü evren modelinden yola çıkılabilir. Buna göre, uzay gergince bir örtüye benzer. Gök cisimleri kütleleri ile orantılı olarak bu örtüyü “çökertirler”. Kara delik, yoğun kütlesi ve çekim gücüyle bu örtüyü vakumlayarak uzayda çok derin bir çukur oluşturur. Uzak yıldızlardan kaynaklanan ışığı gözlediğimizde, eğer ışığın geçtiği doğrultuda bir kara delik varsa, ışık bu bükümlü yapıya uyarak doğrultusundan sapacaktır. Bir diğer yöntem ise, evrende birbiri etrafında dönen çift yıldızlı yıldız sistemlerinin incelenmesidir. Birbiri etrafında dönen yıldızlardan biri kara deliğe dönüşmüş ise diğer yıldızın ışığı kara deliğe dönüşmüş olanın çekim alanına girerek belli aralıklarla kaybolup belirecektir. Son yöntem, dünyada duyarlı aygıtlarla galaksi merkezinden geldiği düşünülen radyasyonun ölçülmesidir. Bu radyasyonun galaksinin merkezinde olduğu savlanan bir kara deliğe düşen yıldızlardan geldiği düşünülmektedir.
GEZEGENLER
Gezegenlerin enerjilerini gündelik hayatımızda hisseder ve etkilenirsiniz ama bu enerji ile “ne yaptığınız” ve “nasıl yararlandığınız” önemlidir.
Astrolojide IŞIK olarak adlandırılan Güneş ve Ay ile başlayan Merküri, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto olmak üzere 10 gezegene bakarız. Daha yeni tarihlerde keşfedilen Uranüs, Neptün ve Pluto diğer gezegenlerin mesajlarını hafifletmemişler, yalnızca istatistik yelpazesine eklenmişlerdir.
Birçok astrolog Jüpiter’i ve ikinci sırada da Venüs’ü yardımcı gezegen olarak kabul ederler. Güneş, Ay ve Merküri de altın pırıltılar olarak sıralanırlar. Diğer taraftan Mars’ın sert enerjisinin, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto’nun keskinliğini takip ederek olayları harekete geçirdiği kabul edilir.
Gezegenler Güneş’e yakınlıklarına bağlı olarak değişik hızlarla hareket ederler, kimi hızlı (Ay), kimi yavaş (Pluto) ... En hızlı gezegenler (Ay, Merküri, Venüs, Mars), İç Gezegenler olarak adlandırılır ve iç benliğimize hitap ederler. Sosyal gezegenler olan Jüpiter ve Satürn diğer dış gezegenler (Uranüs, Neptün, Pluto) ise gözlerini dış dünyamıza dikmişlerdir.
Her bir gezegen, en güçlü enerjisini yönettiği burçta gösterir ve ağırlığını o burca verir. Aynı zamanda ikinci bir burca da etki yapar ve bu ikinci burç o gezegenin “güçlü” olduğu burç olarak kabul edilir. Gezegenlerin yönettiği burcun karşıt konumundaki burçta gezegen “zararlı” konumdadır. Gezegenin güçlü olduğu burcun karşıt burcu ise o gezegenin battığı burç olup gezegen bu konumda zayıf enerji yayar. Bir gezegenin yönettiği burcun doğal Zodyak’taki evi “kendi evi” olarak kabul edilir. Örneğin Mars Koç burcunu yönetir. Koç burcu doğal Zodyak’ın 1. evi olup Mars’ın doğal evi 1. evdir. Bu konumda (Mars Koç burcunda veya Mars 1. evde) enerjisi güçlü ve ağırlıklıdır. Bir doğum haritasında bana göre en önemli gezegen Yükselen Burcu yöneten gezegendir ve hatırı sayılır oranda etkilidir. Örneğin haritanın Yükselen burcu Başak ise Merküri’nin bulunduğu burç, ev ve diğer gezegenlerle oluşturduğu bakış açılarının etkisi çok ağırlıklı olarak ele alınmalıdır.
Gezegenlerin uzayda hareketleri duraklama-doğru hareket-geri hareket olarak izlenir. Duraklayan gezegenler kısa süre zarfında doğru veya geri hareket edecektirler ama bu konumda iken yaygın ve odaksız enerji verirler. Oysa doğru hareket eden gezegenler yüksek odaklı ve özel enerji yayarlar. Geri giden gezegenler ise her şeyi karıştırırlar ve mesajları tahrif edilmiştir.