İnsanın en temel ihtiyacı yakınlarıyla güvenli bir bağlanma kurmasıdır. Ebeveynleriyle, çocuklarıyla, arkadaşlarıyla, sevgilileriyle ve eşleriyle… Güvenli bağlanma ihtiyacı ve bu ihtiyaca eşlik eden kaybetme ve yalnızlık korkusu psikoterapide ele alınmaktadır. Bağlanma ihtiyacını anlamak için, bağlanma teorisinin sunduğu özelliklere bakabiliriz.
Bağlanma, motive eden içsel bir güçtür:‘Önemli diğerleri (ebeveyn, çocuklar, sevgili, eş, arkadaş vb.)’ ile temas arayışı ve teması sürdürme ihtiyacı insanlar için en temel ve iç dünyadan gelen bir motivasyon kaynağıdır.
Güvenli bağlanma otonomiyi sağlar:Etkili ya da etkili olmayan bağlanma biçimleri vardır. Etkili ve güvenli bağlanma otonominin ve özgüvenin gelişmesini güçlendirir. Güvenli bağlanma ve otonomi birbiriyle bağlantılıdır. Araştırmalar güvenli bağlanmanın tutarlı, uyumlu ve olumlu kendilik algısıyla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Ne kadar güvenli olarak bağlanabilirsek o kadar farklı ve ayrışmış olabiliriz. Sağlıklı ve etkili olan; kendine tamamıyla yeten ve diğer kişilerden ayrı olmaktan ziyade karşılıklı dayanışma ve bağlılık içinde olabilmektir.
Bağlılık, güvenli bir sığınak gibidir:Bağlı olduğumuz kişiler bize rahatlık ve güvenlik sağlarlar, onlara ulaşamayacağımızı hissetmek ise içsel strese neden olur. Sevilen birine fiziksel olarak yakın olmak sinir sistemini düzenler. Bu durum anksiyete ve zayıflık hislerinin doğal ilacıdır. Olumlu bağlanmalar anksiyete ve belirsizliğin etkilerine karşı tampon oluşturan güvenli bir sığınak yaratırlar. Aynı zamanda kişiliğin gelişiminin uygun bir düzeyde olmasını sağlarlar.
Bağlılık, sağlam bir temel sunar:Bu sağlam temele dayanarak kişi dünyasını keşfetmeye çıkabilir ve çevresine en uyumsal şekilde karşılık verebilir. Bu şekilde sağlam bir temel, araştırmayı destekler ve yeni bilgilere karşı açık olmayı sağlar. Risk almak, öğrenmek, kendiliği, diğerlerini ve çevreyi sürekli olarak geliştirmek, adaptasyonu sağlamak için gerekli olan güveni sağlar. Güvenli bağlanma kişinin geri çekilmesini ve kendisi, davranışları ve zihinsel durumu üzerine derinlemesine düşünmesini güçlendirir. Bir ilişki güvenlik hissi sağladığında, kişinin diğerleriyle bağlantı kurması, onlara destek olması, çatışma ve stresle daha başarılı bir şekilde baş etmesi mümkün hale gelir. Bu tarz ilişkiler mutluluğu, tatmini ve dengeliliği artırır.
‘Ulaşılabilirlik’ ve ‘cevap verebilirlik’ bağları kurar ve güçlendirir:Güvenli bağları inşa eden duygusal ulaşılabilirlik ve cevap vermedir. Bir bağlılık figürü fiziksel olarak bulunabilir; ancak duygusal olarak orada olmayabilir. Ayrılık kaygısı, bağlılık figürünün ulaşılabilir olarak algılanmamasından doğar. Duygusal bağlılık ve ihtiyaç olunduğunda bu duygusal bağı bulmaya dair güven önemlidir. Bağlanma üzerinden düşünecek olursak; herhangi bir cevap vermek (bu cevap kızgınlık dahi olsa), hiç cevap vermemekten daha iyidir. Eğer bağlılık figüründen bir cevap ya da duygusal bağlılık işareti alınamazsa, algılanan mesaj “Senin sinyallerin beni ilgilendirmiyor, aramızda bir bağlantı yok.” şeklinde olacaktır.
Duygu, bağlanmanın merkezindedir. Bağlılık ilişkileri en yüksek duygularımızın yükseldiği ve bu duyguların en çok etkiye sahip olduğu ilişkilerdir. Duygular bize ve diğerlerine motivasyonlarımızı ve ihtiyaçlarımızı ifade eder.
Korku ve belirsizlik bağlanma ihtiyacımızı tetikler:Birey kendini tehdit altında hissettiğinde, travmatik bir deneyimden dolayı ya da günlük hayatı etkileyen hastalık gibi bir durumdan ötürü, hatta bağlılığın güvenliğe dair direk bir tehdit olduğunda; çok güçlü bir duygu uyanır ve rahatlık ve temas ihtiyacı belirgin hale gelir. Yakınlık arama gibi bağlanma davranışları aktive olur. Sevilen biriyle temas hissi temel duygu düzenleyicilerinden biridir. Önemli kişilere bağlanma çaresizlik ve anlamsızlık duygusuna karşı temel korumamızdır.
Ayrılık sürecindeki içsel stres tahmin edilebilirdir:Eğer bağlanma davranışları güvenli bir cevap almayı ya da bağlılık figürleriyle teması sağlayamazsa tipik bir süreç başlar: Kızgınlıkla karşı koyma, kaynaşmaya çalışma, depresyon, umutsuzluk ve en sonunda kopma. Depresyon temasın kaybına verilen doğal bir tepkidir. İlişkilerdeki öfke bazen ulaşılamaz durumdaki bağlılık figürüyle temas kurmaya yönelik bir girişim olarak yorumlanabilir. İlişki içindeki umudun öfkesiyle ilişkisizlikteki umutsuzluğun öfkesi birbirinden ayrıdır. Güvenli ilişkilerde ulaşamamaya dair protesto öteki tarafından fark edilir, kabul edilir ve yanıtlanır.
Güvensiz bağlanmanın çeşitli biçimleri vardır:Bağlılık figürünün hiç cevap vermeyişi ile nasıl baş edilebileceği sınırlıdır; ancak “Sana ihtiyacım olduğunda sana güvenebilir miyim?” sorusuna verilen olumsuz yanıtlar karşısında birçok baş etme mekanizması gelişebilir. Böyle bir durumda bağlanma yanıtları anksiyete ve kaçınma arasındadır. Yeri değiştirilemez biriyle ilişki tehdit altına girdiğinde ancak henüz tamamen kopmadığında bağlanma sistemi aşırı uyarılır ve hızlanır. Bağlanma davranışları artar ve yoğunlaşır: Kaygılı hal, izleme durumu, hatta sevilen kişiden yanıt almaya yönelik saldırgan girişimler olabilir.
Güvenli duygusal bir bağlılık olmadığında bu durumla baş etmek için ortaya çıkabilecek bir başka strateji ise, özellikle cevap almaya dair umutlar sona erdiğinde, bağlanma sistemini durdurmak, bağlanma ihtiyaçlarını baskılamak, görevlere ve sorumluluklara odaklanmak, bağlılık figürüyle duygusal bağ kurma girişimlerini sınırlandırmak ya da bu girişimlerden tamamıyla kaçınmaktır. Güvensiz başka bir strateji ise hem yakınlık aramak hem de yakınlık teklif edildiğinde korku ve kaçınmayla karşılık vermektir. Bu strateji genellikle diğerlerinin korkunun hem çözümü hem de kaynağı olarak algılandıkları kaotik ve travmatik bağlanmalarda olur.
Bağlanma davranışları kişinin duygularını düzenlemeye, reddedilme ve yalnız bırakılmaya karşı kendisini korumaya yönelik yanıtlarını içerir. Bağlanmaya yönelik alışkanlıklar yeni ilişkilerle değişebileceği gibi, var olan ilişkiye şekil verebilir ve bu şekilde sürdürülebilir. Bağlanma stratejileri partnerin bağlanma biçimine göre farklılaşabilir. Bağlanma biçimi ilişki doyumunu etkiler. Güvensiz bağlanan çiftler, güvenli bağlanan çiftlere göre ilişkiyle ilgili daha az tatminkandır. Güvenli bağlanan çiftlerin adaptasyonu ise daha yüksektir.
Bağlanma, kişinin kendisiyle ve ötekiyle ilgili zihinsel temsiliyetlerini içerir:Bağlanma stratejileri duygularla baş etme yollarını düzenler. Bazı partnerler reddedilmiş hissettiklerinde şikayet eder ve bir felaket olmuşçasına tepki gösterirler, bazı partnerler ise birkaç gün sessizleşirler. Bu davranışlarda kişinin kendisini ve ötekini zihninde nasıl temsil ettiği belirleyicidir. Güvenli bağlanan kişide, kişi kendini sevilmeye ve değer verilmeye layık görür, özgüvenli ve yeterlidir. Araştırmaların gösterdiğine göre, güvenli bağlanma kendine yeterlilik ve kendi kendine yapabilirlikle bağlantılıdır. Güvenli bir şekilde bağlanan kişilerin ötekilere dair zihinsel imgesi ihtiyaç halinde cevap verebilecek, güvenilebilir ve inanmaya değer olduklarıdır. Kişinin kendisine ve ötekine dair zihinsel temsiliyetleri, ilişkiye taşınarak etkileşim biçimlerini şekillendirir. Bir kişinin birden fazla temsiliyeti olabilir ve duruma göre bazıları daha aktif olabilir. Amaçlar, inanışlar, stratejiler ve duygular bu temsiliyetlere göre belirlenir.
İzolasyon ve kayıp kaçınılmaz olarak travmatize edicidir:Yoksunluk, kayıp, reddedilme, en çok ihtiyaç duydukları tarafından terk edilme; kişi üzerinde oldukça büyük etkilere sahiptir. Bu travmatik durumlar ardından izolasyonu getirdiğinde, kişilik gelişiminde ve hayattaki diğer zorluklarla başa çıkmada oldukça büyük etkilere sahiptir. Bir kişi, ihtiyaç duyduğunda bir ötekine ulaşabileceğine dair güvene sahip olduğunda, bu güvene sahip olmayan kişi kadar kronik ve yoğun bir içsel korku duygusuna sahip olmaz.
Yoksunluk ve ayrılık stresi ilişkinin bir parçasıdır ve danışanlar bu durumlardan genellikle ‘travmatik’ olarak bahsederler. Ayrıca bu durumlar depresyon, anskiyete ve aşırı tetikte olma halleri ile bağlantılıdır.
Bağlanma, motive eden içsel bir güçtür:‘Önemli diğerleri (ebeveyn, çocuklar, sevgili, eş, arkadaş vb.)’ ile temas arayışı ve teması sürdürme ihtiyacı insanlar için en temel ve iç dünyadan gelen bir motivasyon kaynağıdır.
Güvenli bağlanma otonomiyi sağlar:Etkili ya da etkili olmayan bağlanma biçimleri vardır. Etkili ve güvenli bağlanma otonominin ve özgüvenin gelişmesini güçlendirir. Güvenli bağlanma ve otonomi birbiriyle bağlantılıdır. Araştırmalar güvenli bağlanmanın tutarlı, uyumlu ve olumlu kendilik algısıyla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Ne kadar güvenli olarak bağlanabilirsek o kadar farklı ve ayrışmış olabiliriz. Sağlıklı ve etkili olan; kendine tamamıyla yeten ve diğer kişilerden ayrı olmaktan ziyade karşılıklı dayanışma ve bağlılık içinde olabilmektir.
Bağlılık, güvenli bir sığınak gibidir:Bağlı olduğumuz kişiler bize rahatlık ve güvenlik sağlarlar, onlara ulaşamayacağımızı hissetmek ise içsel strese neden olur. Sevilen birine fiziksel olarak yakın olmak sinir sistemini düzenler. Bu durum anksiyete ve zayıflık hislerinin doğal ilacıdır. Olumlu bağlanmalar anksiyete ve belirsizliğin etkilerine karşı tampon oluşturan güvenli bir sığınak yaratırlar. Aynı zamanda kişiliğin gelişiminin uygun bir düzeyde olmasını sağlarlar.
Bağlılık, sağlam bir temel sunar:Bu sağlam temele dayanarak kişi dünyasını keşfetmeye çıkabilir ve çevresine en uyumsal şekilde karşılık verebilir. Bu şekilde sağlam bir temel, araştırmayı destekler ve yeni bilgilere karşı açık olmayı sağlar. Risk almak, öğrenmek, kendiliği, diğerlerini ve çevreyi sürekli olarak geliştirmek, adaptasyonu sağlamak için gerekli olan güveni sağlar. Güvenli bağlanma kişinin geri çekilmesini ve kendisi, davranışları ve zihinsel durumu üzerine derinlemesine düşünmesini güçlendirir. Bir ilişki güvenlik hissi sağladığında, kişinin diğerleriyle bağlantı kurması, onlara destek olması, çatışma ve stresle daha başarılı bir şekilde baş etmesi mümkün hale gelir. Bu tarz ilişkiler mutluluğu, tatmini ve dengeliliği artırır.
‘Ulaşılabilirlik’ ve ‘cevap verebilirlik’ bağları kurar ve güçlendirir:Güvenli bağları inşa eden duygusal ulaşılabilirlik ve cevap vermedir. Bir bağlılık figürü fiziksel olarak bulunabilir; ancak duygusal olarak orada olmayabilir. Ayrılık kaygısı, bağlılık figürünün ulaşılabilir olarak algılanmamasından doğar. Duygusal bağlılık ve ihtiyaç olunduğunda bu duygusal bağı bulmaya dair güven önemlidir. Bağlanma üzerinden düşünecek olursak; herhangi bir cevap vermek (bu cevap kızgınlık dahi olsa), hiç cevap vermemekten daha iyidir. Eğer bağlılık figüründen bir cevap ya da duygusal bağlılık işareti alınamazsa, algılanan mesaj “Senin sinyallerin beni ilgilendirmiyor, aramızda bir bağlantı yok.” şeklinde olacaktır.
Duygu, bağlanmanın merkezindedir. Bağlılık ilişkileri en yüksek duygularımızın yükseldiği ve bu duyguların en çok etkiye sahip olduğu ilişkilerdir. Duygular bize ve diğerlerine motivasyonlarımızı ve ihtiyaçlarımızı ifade eder.
Korku ve belirsizlik bağlanma ihtiyacımızı tetikler:Birey kendini tehdit altında hissettiğinde, travmatik bir deneyimden dolayı ya da günlük hayatı etkileyen hastalık gibi bir durumdan ötürü, hatta bağlılığın güvenliğe dair direk bir tehdit olduğunda; çok güçlü bir duygu uyanır ve rahatlık ve temas ihtiyacı belirgin hale gelir. Yakınlık arama gibi bağlanma davranışları aktive olur. Sevilen biriyle temas hissi temel duygu düzenleyicilerinden biridir. Önemli kişilere bağlanma çaresizlik ve anlamsızlık duygusuna karşı temel korumamızdır.
Ayrılık sürecindeki içsel stres tahmin edilebilirdir:Eğer bağlanma davranışları güvenli bir cevap almayı ya da bağlılık figürleriyle teması sağlayamazsa tipik bir süreç başlar: Kızgınlıkla karşı koyma, kaynaşmaya çalışma, depresyon, umutsuzluk ve en sonunda kopma. Depresyon temasın kaybına verilen doğal bir tepkidir. İlişkilerdeki öfke bazen ulaşılamaz durumdaki bağlılık figürüyle temas kurmaya yönelik bir girişim olarak yorumlanabilir. İlişki içindeki umudun öfkesiyle ilişkisizlikteki umutsuzluğun öfkesi birbirinden ayrıdır. Güvenli ilişkilerde ulaşamamaya dair protesto öteki tarafından fark edilir, kabul edilir ve yanıtlanır.
Güvensiz bağlanmanın çeşitli biçimleri vardır:Bağlılık figürünün hiç cevap vermeyişi ile nasıl baş edilebileceği sınırlıdır; ancak “Sana ihtiyacım olduğunda sana güvenebilir miyim?” sorusuna verilen olumsuz yanıtlar karşısında birçok baş etme mekanizması gelişebilir. Böyle bir durumda bağlanma yanıtları anksiyete ve kaçınma arasındadır. Yeri değiştirilemez biriyle ilişki tehdit altına girdiğinde ancak henüz tamamen kopmadığında bağlanma sistemi aşırı uyarılır ve hızlanır. Bağlanma davranışları artar ve yoğunlaşır: Kaygılı hal, izleme durumu, hatta sevilen kişiden yanıt almaya yönelik saldırgan girişimler olabilir.
Güvenli duygusal bir bağlılık olmadığında bu durumla baş etmek için ortaya çıkabilecek bir başka strateji ise, özellikle cevap almaya dair umutlar sona erdiğinde, bağlanma sistemini durdurmak, bağlanma ihtiyaçlarını baskılamak, görevlere ve sorumluluklara odaklanmak, bağlılık figürüyle duygusal bağ kurma girişimlerini sınırlandırmak ya da bu girişimlerden tamamıyla kaçınmaktır. Güvensiz başka bir strateji ise hem yakınlık aramak hem de yakınlık teklif edildiğinde korku ve kaçınmayla karşılık vermektir. Bu strateji genellikle diğerlerinin korkunun hem çözümü hem de kaynağı olarak algılandıkları kaotik ve travmatik bağlanmalarda olur.
Bağlanma davranışları kişinin duygularını düzenlemeye, reddedilme ve yalnız bırakılmaya karşı kendisini korumaya yönelik yanıtlarını içerir. Bağlanmaya yönelik alışkanlıklar yeni ilişkilerle değişebileceği gibi, var olan ilişkiye şekil verebilir ve bu şekilde sürdürülebilir. Bağlanma stratejileri partnerin bağlanma biçimine göre farklılaşabilir. Bağlanma biçimi ilişki doyumunu etkiler. Güvensiz bağlanan çiftler, güvenli bağlanan çiftlere göre ilişkiyle ilgili daha az tatminkandır. Güvenli bağlanan çiftlerin adaptasyonu ise daha yüksektir.
Bağlanma, kişinin kendisiyle ve ötekiyle ilgili zihinsel temsiliyetlerini içerir:Bağlanma stratejileri duygularla baş etme yollarını düzenler. Bazı partnerler reddedilmiş hissettiklerinde şikayet eder ve bir felaket olmuşçasına tepki gösterirler, bazı partnerler ise birkaç gün sessizleşirler. Bu davranışlarda kişinin kendisini ve ötekini zihninde nasıl temsil ettiği belirleyicidir. Güvenli bağlanan kişide, kişi kendini sevilmeye ve değer verilmeye layık görür, özgüvenli ve yeterlidir. Araştırmaların gösterdiğine göre, güvenli bağlanma kendine yeterlilik ve kendi kendine yapabilirlikle bağlantılıdır. Güvenli bir şekilde bağlanan kişilerin ötekilere dair zihinsel imgesi ihtiyaç halinde cevap verebilecek, güvenilebilir ve inanmaya değer olduklarıdır. Kişinin kendisine ve ötekine dair zihinsel temsiliyetleri, ilişkiye taşınarak etkileşim biçimlerini şekillendirir. Bir kişinin birden fazla temsiliyeti olabilir ve duruma göre bazıları daha aktif olabilir. Amaçlar, inanışlar, stratejiler ve duygular bu temsiliyetlere göre belirlenir.
İzolasyon ve kayıp kaçınılmaz olarak travmatize edicidir:Yoksunluk, kayıp, reddedilme, en çok ihtiyaç duydukları tarafından terk edilme; kişi üzerinde oldukça büyük etkilere sahiptir. Bu travmatik durumlar ardından izolasyonu getirdiğinde, kişilik gelişiminde ve hayattaki diğer zorluklarla başa çıkmada oldukça büyük etkilere sahiptir. Bir kişi, ihtiyaç duyduğunda bir ötekine ulaşabileceğine dair güvene sahip olduğunda, bu güvene sahip olmayan kişi kadar kronik ve yoğun bir içsel korku duygusuna sahip olmaz.
Yoksunluk ve ayrılık stresi ilişkinin bir parçasıdır ve danışanlar bu durumlardan genellikle ‘travmatik’ olarak bahsederler. Ayrıca bu durumlar depresyon, anskiyete ve aşırı tetikte olma halleri ile bağlantılıdır.