Baş ağrısından sonra toplumda en sık görülen nörolojik şikâyetlerin başında gelen baş dönmesi bir hareket ilizyonudur ve kendi başına bir hastalık olmayıp genellikle bir hastalığın habercisi olarak ortaya çıkmaktadır. Kişi; olmayan bir hareketi varmış gibi hissetmekte, kendisinin ya da çevresinin hareket ettiğini zannetmektedir. Bu garip hissiyat kişinin hayat kalitesini ciddi olarak bozarak, günlük yaşamını zaman zaman durma noktasına getirebilmekte, iş ve sosyal yaşamını altüst edebilmektedir.
Baş dönmesi denildiğinde genellikle akla ‘vertigo’ ifadesi gelmektedir. Aslında vertigo bir baş dönmesi nedenidir. Vertigo tek başına baş dönmesi anlamına gelmemekte denge problemlerini de ifade etmektedir.
Baş dönmesi vücutta pek çok sistemden kaynaklanabilen bir durumdur ve nedenlerini iki ana grup altında toplayabiliriz. İlk grup santral baş dönmeleridir ve beyindeki problemlerden kaynaklanmaktadır. Özellikle beyin, beyin sapı ve beyincik kaynaklı baş dönmeleri bu grupta incelenmektedir. Bu organlarda ortaya çıkabilecek kanama, inme, migren, tümör, multiple skleroz (MS) gibi bir takım hastalıkların bir belirtisi olarak baş dönmesi görülebilmektedir. İkinci grup ise periferik (beyin dışı nedenlerden kaynaklanan) baş dönmeleridir ve iç kulağın denge sistemlerinde meydana gelen problemlerden kaynaklanmaktadır. Bu tür baş dönmelerinin en sık rastlananı, iç kulaktaki denge sinyalini alan kristalin yerinden oynaması ile oluşmaktadır ve halk arasında ‘kulakta kristallerin oynaması’ olarak ifade edilmektedir. Bu hastalığın adı BPPV’dir ve tüm baş dönmelerinin en sık sebebidir. Benign (iyi huylu) Paroksismal (aniden başlayan) Pozisyonel (baş hareketleri ile oluşan) Vertigo (baş dönmesi) kelimelerinin baş harflerinden oluşur. BPVV’de hastalar, vücut hareketlerinde ani ve kısa süreli ancak çok şiddetli baş dönmesinden yakınırlar. Baş dönmesi özellikle bir tarafa yatınca, hızlıca baş çevrildiğinde, öne eğilince ya da yukarı bakınca ortaya çıkar. Bazen tabloya şiddetli bulantı ve kusma eklenir. Hastalar hareket etmek istemez ve genellikle oturarak ya da baş yukarıda uyumak isterler. Denge kaybı nedeniyle ayakta durmakta ve yürümekte zorluk çekebilirler.
Yukarıdaki iki ana grup dışında; bazı karaciğer, kalp ve tiroid hastalıklarında, sıvı elektrolit dengesizlikleri, kan şekeri ve kan basıncındaki anormallikler gibi metabolik nedenlerle ya da bazı ilaçların kullanılması durumunda baş dönmesi görülebilmektedir. Bu nedenle baş dönmelerinde sorunun kaynağının doğru tespit edilerek ciddi tedavi planlaması yapılması, kişinin hayat kalitesini yükseltecektir.
Baş dönmesi denildiğinde genellikle akla ‘vertigo’ ifadesi gelmektedir. Aslında vertigo bir baş dönmesi nedenidir. Vertigo tek başına baş dönmesi anlamına gelmemekte denge problemlerini de ifade etmektedir.
Baş dönmesi vücutta pek çok sistemden kaynaklanabilen bir durumdur ve nedenlerini iki ana grup altında toplayabiliriz. İlk grup santral baş dönmeleridir ve beyindeki problemlerden kaynaklanmaktadır. Özellikle beyin, beyin sapı ve beyincik kaynaklı baş dönmeleri bu grupta incelenmektedir. Bu organlarda ortaya çıkabilecek kanama, inme, migren, tümör, multiple skleroz (MS) gibi bir takım hastalıkların bir belirtisi olarak baş dönmesi görülebilmektedir. İkinci grup ise periferik (beyin dışı nedenlerden kaynaklanan) baş dönmeleridir ve iç kulağın denge sistemlerinde meydana gelen problemlerden kaynaklanmaktadır. Bu tür baş dönmelerinin en sık rastlananı, iç kulaktaki denge sinyalini alan kristalin yerinden oynaması ile oluşmaktadır ve halk arasında ‘kulakta kristallerin oynaması’ olarak ifade edilmektedir. Bu hastalığın adı BPPV’dir ve tüm baş dönmelerinin en sık sebebidir. Benign (iyi huylu) Paroksismal (aniden başlayan) Pozisyonel (baş hareketleri ile oluşan) Vertigo (baş dönmesi) kelimelerinin baş harflerinden oluşur. BPVV’de hastalar, vücut hareketlerinde ani ve kısa süreli ancak çok şiddetli baş dönmesinden yakınırlar. Baş dönmesi özellikle bir tarafa yatınca, hızlıca baş çevrildiğinde, öne eğilince ya da yukarı bakınca ortaya çıkar. Bazen tabloya şiddetli bulantı ve kusma eklenir. Hastalar hareket etmek istemez ve genellikle oturarak ya da baş yukarıda uyumak isterler. Denge kaybı nedeniyle ayakta durmakta ve yürümekte zorluk çekebilirler.
Yukarıdaki iki ana grup dışında; bazı karaciğer, kalp ve tiroid hastalıklarında, sıvı elektrolit dengesizlikleri, kan şekeri ve kan basıncındaki anormallikler gibi metabolik nedenlerle ya da bazı ilaçların kullanılması durumunda baş dönmesi görülebilmektedir. Bu nedenle baş dönmelerinde sorunun kaynağının doğru tespit edilerek ciddi tedavi planlaması yapılması, kişinin hayat kalitesini yükseltecektir.