SoruCevap
Yeni Üye
Çocuklarına günlük işler yaptırırlar
Eğer çocuklarınız kendi bulaşıklarını yıkamıyorlarsa, bu bu işi onlar yerine sizin yaptığınız anlamına geliyordur. Uzmanlara göre günlük ev işlerine, bulaşık yıkamaya, çamaşır toplamaya dahil edilen çocuklar yalnızca o işin nasıl yapıldığını değil, işlerin yapılması gerektiğini ve bütünün selameti için herkesin o işe katılması gerektiğini öğreniyorlar. Ayrıca, böyle işler yaparak büyüyen çocuklar ileride iş hayatlarında iyi takım arkadaşları oluyorlar, empati kuvveti geliştirebiliyorlar çünkü çabalamanın nasıl bir şey olduğunu çok önceden öğrenmiş oluyorlar ve bununla birlikte yalnız başlarına da zorlukların altından kalkabilir duruma geliyorlar. Yani aslında anne babalar sadece çamaşır toplatarak bile hayatla ilgili çok şey öğretebiliyorlar onlara.
Çocuklarına sosyal beceriler öğretirler
Sosyal becerileri geliştirmek ve hayata sosyal bireyler olarak devam etmek önemli. Yapılan bir araştırmada ise, anaokulu öğrencileriyle onların 20 yıl sonraki halleri arasındaki sosyal becerilerin bir kıyaslaması yapıldı. Zamanında, yani anaokulu yıllarındayken, arkadaşlarıyla iletişim kurabilen, diğerlerine karşı yardımsever davranan, başka kişilerin duygularını anlayabilen, kendi başına problem çözmek gibi becerilere sahip olabilen bir kişinin, 25 yaşına geldiğinde bir üniversitede okuyor olması ve tam zamanlı bir işe sahip olması çok da şaşılacak bir bilgi olmadı. Bu kıyasa göre, bu becerileri geliştirmiş olanlar, 25 yaş hallerindeyken de gayet başarılı insanlardı.
Daha düşük sosyal becerilere sahip olan kişilerde ise tutuklanma, alkol bağımlılığı ve buna benzer problemlerin görülmesi olasılığı artmış olarak saptandı.
Yani, çocukların sosyal ve duygusal becerilere sahip olarak yetişmesi onları sağlıklı ve mutlu bir geleceğe hazırlıyor. İnanılır gibi değil, bir çocuğun hapishanede mi yoksa üniversite koridorlarında mı yer alacağına aslında tamamen sosyal beceriler ve anne-babaların onlara öğretebildikleri karar veriyor.
Hayattan beklentileri yüksektir
Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre, çocuklarından beklentileri yüksek olan ebeveynlerin çocukları gerçekten çocuklardaki edinimi etkiliyor.
Araştırmayı yapan bilim insanlarının açıklamasına göre, çocuklarını üniversiteye göndermek isteyen ve güzel şeyler yapacağına inanan anne-babalar, ellerindeki materyal ya da maddi destek düşük ya da yüksek, çocuklarının bu yönde gelişmesi için ereken çabayı gösteriyorlar.
Yapılan çalışmaların da sonuçları, sınavlardan kötü sonuç alan çocukların %57 kadarından ailesinin beklentileri vardı, %96 kadarı ise hem sınavlarından iyi sonuç aldı, hem de aileleri zaten üniversiteye gitmelerini bekliyordu.
Çoğu zaman birbirleriyle iyi anlaşırlar
Çok fazla çatışmanın olduğu evlerde büyüyen çocuklar, birbirleriyle iyi anlaşan ebeveynlerin olduğu ailelerde büyüyen çocuklara göre daha sağlıksız bir gelişim süreci geçirebiliyorlar.
Ayrıca, boşanma öncesi yaşanan çatışmalar da çocuğu olumsuz yönde etkilerken, boşanma sonrasında süre gelen yine çatışmalı süreçler, çocuğun yaşadığı sürece adapte olma sürecini de fazlasıyla uzatıyor. Araştırma sonuçlarına göre, velayeti kendinde tutmayan ancak çocuklarına sıklıkla gören bir babanın çocukları sürecin üstesinden daha kolay geliyorlar. Ancak, çatışma ve az görüşme, bu süreyi uzatabiliyor.
Aralarında çatışma olduğunda, çocukların önünde adil bir tartışma yaparlar
Eğer çocuklar yaşadıkları evde bir tartışma ortamının, uzlaşmacı, destekçi ve pozitif duygularla bezendiğini görürlerse, özgüven, duygusal güven ve daha sağlam sosyal beceriler ediniyorlar. Bu edinimler onların hem anne-babaları ile olan ilişkilerini dengeleyebiliyor, hem de okul başarılarını perçinliyor.
Çocuklar anne babalarının aralarında geçen problemleri çabuk bir şekilde, birbirlerini kırmadan ve incitmeden, birbirlerini anlayarak çözdüklerini gördüklerinde, çok mutlu oluyorlar. Anne-babanın bir problemi olduğunda bunu çözebileceğine inanarak, güven duygularını da geliştirmiş oluyorlar.
Anne-babalar pek farkında varmıyorlar ama, taraflardan biri agresifleşiyor, tartışmadan kaçıyor, iletişim kurmayı reddediyorsa, çocuklar bunu ışık hızıyla anlıyorlar ve bu duruma verdikleri duygusal tepki ne yazık ki olumlu değil.
Çocukların maruz kaldığı sürekli gerginlikten doğan kronik stres, çocukların ileriki dönemlerinde endişeli, gergini umutsuz, sinirli, değişken davranışlı, tükenmiş, okul başarısı açısından da ne yazık ki elverişsiz kimseler olarak büyümelerine sebep olabiliyor.
Eğer çocuklarınız kendi bulaşıklarını yıkamıyorlarsa, bu bu işi onlar yerine sizin yaptığınız anlamına geliyordur. Uzmanlara göre günlük ev işlerine, bulaşık yıkamaya, çamaşır toplamaya dahil edilen çocuklar yalnızca o işin nasıl yapıldığını değil, işlerin yapılması gerektiğini ve bütünün selameti için herkesin o işe katılması gerektiğini öğreniyorlar. Ayrıca, böyle işler yaparak büyüyen çocuklar ileride iş hayatlarında iyi takım arkadaşları oluyorlar, empati kuvveti geliştirebiliyorlar çünkü çabalamanın nasıl bir şey olduğunu çok önceden öğrenmiş oluyorlar ve bununla birlikte yalnız başlarına da zorlukların altından kalkabilir duruma geliyorlar. Yani aslında anne babalar sadece çamaşır toplatarak bile hayatla ilgili çok şey öğretebiliyorlar onlara.
Çocuklarına sosyal beceriler öğretirler
Sosyal becerileri geliştirmek ve hayata sosyal bireyler olarak devam etmek önemli. Yapılan bir araştırmada ise, anaokulu öğrencileriyle onların 20 yıl sonraki halleri arasındaki sosyal becerilerin bir kıyaslaması yapıldı. Zamanında, yani anaokulu yıllarındayken, arkadaşlarıyla iletişim kurabilen, diğerlerine karşı yardımsever davranan, başka kişilerin duygularını anlayabilen, kendi başına problem çözmek gibi becerilere sahip olabilen bir kişinin, 25 yaşına geldiğinde bir üniversitede okuyor olması ve tam zamanlı bir işe sahip olması çok da şaşılacak bir bilgi olmadı. Bu kıyasa göre, bu becerileri geliştirmiş olanlar, 25 yaş hallerindeyken de gayet başarılı insanlardı.
Daha düşük sosyal becerilere sahip olan kişilerde ise tutuklanma, alkol bağımlılığı ve buna benzer problemlerin görülmesi olasılığı artmış olarak saptandı.
Yani, çocukların sosyal ve duygusal becerilere sahip olarak yetişmesi onları sağlıklı ve mutlu bir geleceğe hazırlıyor. İnanılır gibi değil, bir çocuğun hapishanede mi yoksa üniversite koridorlarında mı yer alacağına aslında tamamen sosyal beceriler ve anne-babaların onlara öğretebildikleri karar veriyor.
Hayattan beklentileri yüksektir
Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre, çocuklarından beklentileri yüksek olan ebeveynlerin çocukları gerçekten çocuklardaki edinimi etkiliyor.
Araştırmayı yapan bilim insanlarının açıklamasına göre, çocuklarını üniversiteye göndermek isteyen ve güzel şeyler yapacağına inanan anne-babalar, ellerindeki materyal ya da maddi destek düşük ya da yüksek, çocuklarının bu yönde gelişmesi için ereken çabayı gösteriyorlar.
Yapılan çalışmaların da sonuçları, sınavlardan kötü sonuç alan çocukların %57 kadarından ailesinin beklentileri vardı, %96 kadarı ise hem sınavlarından iyi sonuç aldı, hem de aileleri zaten üniversiteye gitmelerini bekliyordu.
Çoğu zaman birbirleriyle iyi anlaşırlar
Çok fazla çatışmanın olduğu evlerde büyüyen çocuklar, birbirleriyle iyi anlaşan ebeveynlerin olduğu ailelerde büyüyen çocuklara göre daha sağlıksız bir gelişim süreci geçirebiliyorlar.
Ayrıca, boşanma öncesi yaşanan çatışmalar da çocuğu olumsuz yönde etkilerken, boşanma sonrasında süre gelen yine çatışmalı süreçler, çocuğun yaşadığı sürece adapte olma sürecini de fazlasıyla uzatıyor. Araştırma sonuçlarına göre, velayeti kendinde tutmayan ancak çocuklarına sıklıkla gören bir babanın çocukları sürecin üstesinden daha kolay geliyorlar. Ancak, çatışma ve az görüşme, bu süreyi uzatabiliyor.
Aralarında çatışma olduğunda, çocukların önünde adil bir tartışma yaparlar
Eğer çocuklar yaşadıkları evde bir tartışma ortamının, uzlaşmacı, destekçi ve pozitif duygularla bezendiğini görürlerse, özgüven, duygusal güven ve daha sağlam sosyal beceriler ediniyorlar. Bu edinimler onların hem anne-babaları ile olan ilişkilerini dengeleyebiliyor, hem de okul başarılarını perçinliyor.
Çocuklar anne babalarının aralarında geçen problemleri çabuk bir şekilde, birbirlerini kırmadan ve incitmeden, birbirlerini anlayarak çözdüklerini gördüklerinde, çok mutlu oluyorlar. Anne-babanın bir problemi olduğunda bunu çözebileceğine inanarak, güven duygularını da geliştirmiş oluyorlar.
Anne-babalar pek farkında varmıyorlar ama, taraflardan biri agresifleşiyor, tartışmadan kaçıyor, iletişim kurmayı reddediyorsa, çocuklar bunu ışık hızıyla anlıyorlar ve bu duruma verdikleri duygusal tepki ne yazık ki olumlu değil.
Çocukların maruz kaldığı sürekli gerginlikten doğan kronik stres, çocukların ileriki dönemlerinde endişeli, gergini umutsuz, sinirli, değişken davranışlı, tükenmiş, okul başarısı açısından da ne yazık ki elverişsiz kimseler olarak büyümelerine sebep olabiliyor.