Günümüzün başarılı ve adını hakkıyla duyurmuş olan insanlara baktığımızda en temelde sabır ve denemeye devam etmelerini görüyorum. İş insanı hayatı boyunca 2-3 defa iflas ediyor ama vazgeçmiyor. Yeniden ayağa kalkıp bir öncekinden daha farklı bir yol deneyip sonucunu bekliyor. Pek çoğumuz iflas etmeyi geçtim, risk içeren bir işe girişmeyi düşünme aşamasında bile reddederiz.
Peki risk alıp başarılı olan insanlarla bir işe kalkışma konusunda korku yaşayan insanlar arasındaki fark ne? Risk algısı neye göre şekilleniyor? Cesaret nereden geliyor?
Başarılı insanların hayatına baktığımızda özgüveni yüksek, verdiği kararların sorumluluğunu alan, başarısızlıkları bir son olarak değil yeni bir başlangıcın ilk adımı olarak gören, lider ruhlu, yaratıcı, hatalarından ders çıkarmayı bilen güçlü bir karaktere sahip olduklarını görürüz ve tahmin edeceğiniz gibi bu özelliklerin bir kısmı çocuk yetiştirme stiliyle bir kısmı ise mizaç yapısıyla alakalı.
Mizaç yapısı bir piyangodur. Başta anne ve baba olmak üzere birinci dereceden kan bağımız olan insanlardan bize hangi hediyelerin geleceğine bağlıdır. Buna bir şey yapamayız. Ancak mizaç uygun olsa bile doğru yetiştirme tarzı, hiç değilse doğru bir çevre olmadan iş hayatında başarılı olan bir birey elde etmemiz çok güçtür.
Hayatın deneme yanılma üzerine kurulu olduğunu daha önce pek çok defa söylemiştim. İnsanoğlu olarak hayatta kalma adına doğuştan merak duygusuyla geliriz. Merak tecrübe etmeyi, hata yapmayı ve denemeyi beraberinde getirir. Çocuklar 2-3 yaşına geldiğinde bitmek tükenmek bilmeyen sorulara başlarlar. Çünkü tanımak ister, anlamak ister, sorduğu sorunun karşılığında alacağı bilgi ile bunu ileride işe yarar bir noktada kullanıp kullanamayacağını bilmek ister. Ya da bazen soru bile sormaz, kendi keşfetmeye çalışır. Keşif ve merak duygusu desteklenmeyen ya da küçümsenen çocuk suçluluk hissederek merak duygusunu kaybeder. Merakı kaybeden bireyin öğrenme motivasyonu da kalmaz. Yok olur, gider.
Başarının en önemli faktörlerinden biri de yılmadan çabalamak. Bunun için de ailelerin çocuklarına deneme imkanı vermesi gerekiyor. "Aman düşersin, aman kırarsın, sen dur beni hızlıca hallederim" demeden. Ayrıca başarılı ya da başarısız her denemenin takdir edilmesi önemli. Bunun yanı sıra çocuk pes etmeye çalıştığında da onu tekrardan denemek için yüreklendirmek de ailenin görevleri arasında. Bu aynı zaman başarılı bir hayatın olmazsa olmazı özgüveni arttırmanın yollarından biri.
Tabii ki her çaba sonuç getirmeyebilir. Bazen daha farklı yollarla çabalamak gerekebilir, bazen de tamamıyla farklı bir yola yönelmek... Çocuğun başarmanın tadını aldığı gibi, başarısızlık duygusuyla da başa çıkabilmeyi öğrenmesi gerekir. O yüzden o başaramasa dahi üzülmemesi adına onun yerine bir şeyleri yapmayın. Bırakın o duyguyla yüzleşsin. Başarması için yardım edin ama onun yerine yapmayın.
Sabır da çok önemli bir faktör. Sabır bekleyebilme, isteklerini erteleyebilme becerisidir. Kişiyi rahatsız eden bir durumun yarattığı stresle başa çıkabilmektir. Her isteği anında gerçekleşen çocukta sabır olmaz. Aynı şekilde sürekli olarak anne babanın çocuğun yapması gereken şeyleri yapması durumunda da sabır gelişmez.
Her zaman dediğim şeylerden biri de çocuğunuza yaşına uygun seçimler sunun, düşüncelerini isteklerini ifade etmesine ve bunların sorumluluğunu almalarına izin verin. Düşüncelerine ve seçimlerine değer verin. Çocuğunuz yerine sürekli olarak siz karar verirseniz, kendisine düşünecek, tartacak bir şey bırakmazsınız. Başarılı bir iş adamı bir hata yaptığında bunun kendi seçiminden kaynaklandığını bilir ve sonuçların sorumluluğunu alır. Bu sayede aynı hatalara tekrar düşmeden yeni yollar dener. Ancak karar mekanizması çalışmamış olan bir birey başkalarının düşüncelerini uygulamaya koyar ve sonuçlar istendiği gibi olmadığında da başkalarını suçlar.
Ancak asıl soru şu: Anne babalar acaba tüm bunları uygulayacak kadar cesur ve sabırlı olabilir mi? İşin bu noktası sizde bitiyor. Yukarıda yazılanları uyguladığınız takdirde mizaç olarak uygun olmasa bile yeterince başarılı ve hayattan keyif almayı bile bireyler yetiştirmiş olursunuz.
Peki risk alıp başarılı olan insanlarla bir işe kalkışma konusunda korku yaşayan insanlar arasındaki fark ne? Risk algısı neye göre şekilleniyor? Cesaret nereden geliyor?
Başarılı insanların hayatına baktığımızda özgüveni yüksek, verdiği kararların sorumluluğunu alan, başarısızlıkları bir son olarak değil yeni bir başlangıcın ilk adımı olarak gören, lider ruhlu, yaratıcı, hatalarından ders çıkarmayı bilen güçlü bir karaktere sahip olduklarını görürüz ve tahmin edeceğiniz gibi bu özelliklerin bir kısmı çocuk yetiştirme stiliyle bir kısmı ise mizaç yapısıyla alakalı.
Mizaç yapısı bir piyangodur. Başta anne ve baba olmak üzere birinci dereceden kan bağımız olan insanlardan bize hangi hediyelerin geleceğine bağlıdır. Buna bir şey yapamayız. Ancak mizaç uygun olsa bile doğru yetiştirme tarzı, hiç değilse doğru bir çevre olmadan iş hayatında başarılı olan bir birey elde etmemiz çok güçtür.
Hayatın deneme yanılma üzerine kurulu olduğunu daha önce pek çok defa söylemiştim. İnsanoğlu olarak hayatta kalma adına doğuştan merak duygusuyla geliriz. Merak tecrübe etmeyi, hata yapmayı ve denemeyi beraberinde getirir. Çocuklar 2-3 yaşına geldiğinde bitmek tükenmek bilmeyen sorulara başlarlar. Çünkü tanımak ister, anlamak ister, sorduğu sorunun karşılığında alacağı bilgi ile bunu ileride işe yarar bir noktada kullanıp kullanamayacağını bilmek ister. Ya da bazen soru bile sormaz, kendi keşfetmeye çalışır. Keşif ve merak duygusu desteklenmeyen ya da küçümsenen çocuk suçluluk hissederek merak duygusunu kaybeder. Merakı kaybeden bireyin öğrenme motivasyonu da kalmaz. Yok olur, gider.
Başarının en önemli faktörlerinden biri de yılmadan çabalamak. Bunun için de ailelerin çocuklarına deneme imkanı vermesi gerekiyor. "Aman düşersin, aman kırarsın, sen dur beni hızlıca hallederim" demeden. Ayrıca başarılı ya da başarısız her denemenin takdir edilmesi önemli. Bunun yanı sıra çocuk pes etmeye çalıştığında da onu tekrardan denemek için yüreklendirmek de ailenin görevleri arasında. Bu aynı zaman başarılı bir hayatın olmazsa olmazı özgüveni arttırmanın yollarından biri.
Tabii ki her çaba sonuç getirmeyebilir. Bazen daha farklı yollarla çabalamak gerekebilir, bazen de tamamıyla farklı bir yola yönelmek... Çocuğun başarmanın tadını aldığı gibi, başarısızlık duygusuyla da başa çıkabilmeyi öğrenmesi gerekir. O yüzden o başaramasa dahi üzülmemesi adına onun yerine bir şeyleri yapmayın. Bırakın o duyguyla yüzleşsin. Başarması için yardım edin ama onun yerine yapmayın.
Sabır da çok önemli bir faktör. Sabır bekleyebilme, isteklerini erteleyebilme becerisidir. Kişiyi rahatsız eden bir durumun yarattığı stresle başa çıkabilmektir. Her isteği anında gerçekleşen çocukta sabır olmaz. Aynı şekilde sürekli olarak anne babanın çocuğun yapması gereken şeyleri yapması durumunda da sabır gelişmez.
Her zaman dediğim şeylerden biri de çocuğunuza yaşına uygun seçimler sunun, düşüncelerini isteklerini ifade etmesine ve bunların sorumluluğunu almalarına izin verin. Düşüncelerine ve seçimlerine değer verin. Çocuğunuz yerine sürekli olarak siz karar verirseniz, kendisine düşünecek, tartacak bir şey bırakmazsınız. Başarılı bir iş adamı bir hata yaptığında bunun kendi seçiminden kaynaklandığını bilir ve sonuçların sorumluluğunu alır. Bu sayede aynı hatalara tekrar düşmeden yeni yollar dener. Ancak karar mekanizması çalışmamış olan bir birey başkalarının düşüncelerini uygulamaya koyar ve sonuçlar istendiği gibi olmadığında da başkalarını suçlar.
Ancak asıl soru şu: Anne babalar acaba tüm bunları uygulayacak kadar cesur ve sabırlı olabilir mi? İşin bu noktası sizde bitiyor. Yukarıda yazılanları uyguladığınız takdirde mizaç olarak uygun olmasa bile yeterince başarılı ve hayattan keyif almayı bile bireyler yetiştirmiş olursunuz.