Peruk Takmak Günahmi-Dinimizde Peruk Takmak Cevabi-Peruk Takmak Sorusu-Bas Örtüsünün Üstüne Peruk Takmak Cevabi
prof.Faruk Beşer
Peruk takma meselesine gelince: Bu konuda ittifak edilen husus şudur.
Kadın saçı başta iken de, kesilip baştan ayrılınca da teşhiri haramdır. Bu sebeple kesilen kadın saçı satılamaz, tekrar başa konup da peruk olarak kullanılamaz veya saça ekleme ile teşhir edilemez. Bunda ihtilaf da yoktur.
Yine ihtilaf olmayan bir diğer husus da şudur. Saç kadının ziynetidir. Bu ziynetini güzelleştirmek için saç örgünlerinin uçlarına kadın saçı dışında başka saç görüntüsü veren şeyler ekleyebilir. İpek, yün, naylondan yapılan ipliklerden ekleme yapmak gibi. Örgünlerinin uçlarına kadın saçı dışında saç eklemeler Saadet asrından beri yapıla gelen adetlerdendir.
Ancak, bu uygulamadan, kadın saçı dışında başka saç görüntüsü veren sun`i saçlarla peruk yapıp takmanın caiz olabileceği hükmü çıkar mı? Günümüz fıkıhçılarının kimine göre çıkar, kimine göre de iyi düşünmek gerek, çıkmayabilir.
Kimine göre ise mecbur kalanlar bundan bir çıkış yolu bulup bir izin çıkarabilirler.
Prof. Dr. Hamdi Döndüren`e göre: –Kadının başına naylon, bitki veya hayvan deri ve kıllarından yapılmış peruk takması, ya da saçlarına ek yapması caiz görülmüştür. (Aile İlmihali s.574)
Doç. Dr. Faruk Beşer`e göre: – Kullanılan peruk insan saçından başka bir şeyden olması halinde caiz olacağı söylenmiştir. Ancak peruğu kadının baş örtüsü gibi kullanması ayrı bir olaydır. Çünkü peruk çekiciliği eksiltmez, artırır. Konuyu iyi araştırmak gerek. (Hanımlara Özel İlmihal s.114)
Bütün bunlardan sonra denebilir ki: – Kadın saçından olmayan peruğu kendini dikkat çekici, cazip hale getirmeyecek şekilde kullanmak haram değildir. Mecburiyet duyanlar bir çıkış yolu olarak görebilirler. Çünkü naylon eşya ile saçını örtmüş, tesettür temin etmiş sayılabilir.
Önemli not: Bu fıkhi görüşler, başörtüsü yasağına mukavemeti kırma yolunda kullanılmamalıdır! Bu istisnai, o ebedi bir konudur!
Örtünmeye karşı başlatılan kampanya ve başlarını örterek okuyan veya çalışan hanımlara karşı uygulanan engellemeler karşısında bunalanlar, hem haram işlememek, hem de baskıcıları tatmin etmek için peruk takmanın caiz olup olmayacağını soruyor, konuşuyor ve tartışıyorlar. Meseleyi özetlemek üzere üç noktadan bakabiliriz: Şekil, öz ve sosyal yükümlülük.
1. Sırf şekil bakımından peruk dinî değerlendirme masasına yatırılırsa şunu söylemek mümkün müdür? "Peruk yabancı bir maddedir, vücudun bir parçası değildir, başı örtmesi halinde -kulak ve boyun da bir başka şeyle kapatılmak şartıyla- başörtüsü gibi değerlendirilebilir..." Bizce bu söylenemez; çünkü vücudu örttüğü halde içini gösteren veya -ince ve dar olduğu için- örtülmesi gereken uzvun şeklini dışavuran giysiler bile caiz görülmemiştir. Peruk yalnızca başın geometrik şeklini değil, bütün detaylarıyla kendini (benzerini) gözler önüne koymaktadır. Perukla saçları kapatmak, tamamen göğüslere benzeyen bir sütyenle onları kapatmaya benzer.
2. Örtünmenin gerekçesi, karşı tarafa çekici geleceği kabul edilen organların kapatılması, örtülmesidir. Peruk, örtünmenin bu maksat ve özünü koruyamaz, hatta bir kısmı takanı daha cazip hale getirebilir.
3. Müslümanlar dinlerini hem birey olarak hem de cemaat olarak, hem içerde hem dışarda, hem özel hayatlarında hem resmî ve genel hayatlarında... yaşamakla ve yaşadıkları dini korumak ve tebliğ etmekle yükümlüdürler. Başörtüsü davasından görünüşte de olsa vazgeçip -yine görünüş itibariyle bile olsa- başı açma, bu sosyal-dinî yükümlülüğe aykırıdır.
"Peki ne yapalım? Örtünmede ısrar ederek tahsilden, ekmek ve aştan mı olalım? Okuyanlar, öğrenenler, kamu görevlerini yürütenler hep örtünmeyenler mi olsun?" denilecek olursa... Buna cevabımız "Elbette hayır" şeklinde olacaktır. Örtünerek okumak ve çalışmak isteyenler yalnızca kendilerine ait bir hakkı talep ediyorlar, başkalarının hayatlarına ve haklarına müdahale etmiyorlar. Bu sebeple örtünerek okumak ve çalışmak isteyenler, bugün "uygar, çağdaş, gelişmiş..." denilen ülkelerde ve toplumlarda hâkim olan kurallar ve değerler sistemine göre de haklıdırlar. Bu haklı davadan vazgeçmek değil, direnmek, ısrar etmek ve sonunda hakkı almak hedeftir. Özel durumu, mazereti, çaresizliği olanlar için özel hükümler olabilir; genel olarak hüküm şudur: Eziyete katlanmak, zararı göğüslemek, zulme ve baskıya karşı direnmek, sonunda en tabiî ve temel insan hakkı olan "din ve vicdan hürriyetini" elde etmek.
Önemli bir not: Haksızlığa uğrayanların hak talebinde onları yalnız bırakmak Müslümanlara da, insan hakları savunucularına da yakışmaz. Ortada bir haksızlık varsa bunun giderilmesi için bütün hassasiyet erbabı harekete geçmelidir; dinî hassasiyeti olanlar bu sebeple, insan hakları konusunda hassasiyeti olanlar da o sebeple...
prof.Faruk Beşer
Peruk takma meselesine gelince: Bu konuda ittifak edilen husus şudur.
Kadın saçı başta iken de, kesilip baştan ayrılınca da teşhiri haramdır. Bu sebeple kesilen kadın saçı satılamaz, tekrar başa konup da peruk olarak kullanılamaz veya saça ekleme ile teşhir edilemez. Bunda ihtilaf da yoktur.
Yine ihtilaf olmayan bir diğer husus da şudur. Saç kadının ziynetidir. Bu ziynetini güzelleştirmek için saç örgünlerinin uçlarına kadın saçı dışında başka saç görüntüsü veren şeyler ekleyebilir. İpek, yün, naylondan yapılan ipliklerden ekleme yapmak gibi. Örgünlerinin uçlarına kadın saçı dışında saç eklemeler Saadet asrından beri yapıla gelen adetlerdendir.
Ancak, bu uygulamadan, kadın saçı dışında başka saç görüntüsü veren sun`i saçlarla peruk yapıp takmanın caiz olabileceği hükmü çıkar mı? Günümüz fıkıhçılarının kimine göre çıkar, kimine göre de iyi düşünmek gerek, çıkmayabilir.
Kimine göre ise mecbur kalanlar bundan bir çıkış yolu bulup bir izin çıkarabilirler.
Prof. Dr. Hamdi Döndüren`e göre: –Kadının başına naylon, bitki veya hayvan deri ve kıllarından yapılmış peruk takması, ya da saçlarına ek yapması caiz görülmüştür. (Aile İlmihali s.574)
Doç. Dr. Faruk Beşer`e göre: – Kullanılan peruk insan saçından başka bir şeyden olması halinde caiz olacağı söylenmiştir. Ancak peruğu kadının baş örtüsü gibi kullanması ayrı bir olaydır. Çünkü peruk çekiciliği eksiltmez, artırır. Konuyu iyi araştırmak gerek. (Hanımlara Özel İlmihal s.114)
Bütün bunlardan sonra denebilir ki: – Kadın saçından olmayan peruğu kendini dikkat çekici, cazip hale getirmeyecek şekilde kullanmak haram değildir. Mecburiyet duyanlar bir çıkış yolu olarak görebilirler. Çünkü naylon eşya ile saçını örtmüş, tesettür temin etmiş sayılabilir.
Önemli not: Bu fıkhi görüşler, başörtüsü yasağına mukavemeti kırma yolunda kullanılmamalıdır! Bu istisnai, o ebedi bir konudur!
Örtünmeye karşı başlatılan kampanya ve başlarını örterek okuyan veya çalışan hanımlara karşı uygulanan engellemeler karşısında bunalanlar, hem haram işlememek, hem de baskıcıları tatmin etmek için peruk takmanın caiz olup olmayacağını soruyor, konuşuyor ve tartışıyorlar. Meseleyi özetlemek üzere üç noktadan bakabiliriz: Şekil, öz ve sosyal yükümlülük.
1. Sırf şekil bakımından peruk dinî değerlendirme masasına yatırılırsa şunu söylemek mümkün müdür? "Peruk yabancı bir maddedir, vücudun bir parçası değildir, başı örtmesi halinde -kulak ve boyun da bir başka şeyle kapatılmak şartıyla- başörtüsü gibi değerlendirilebilir..." Bizce bu söylenemez; çünkü vücudu örttüğü halde içini gösteren veya -ince ve dar olduğu için- örtülmesi gereken uzvun şeklini dışavuran giysiler bile caiz görülmemiştir. Peruk yalnızca başın geometrik şeklini değil, bütün detaylarıyla kendini (benzerini) gözler önüne koymaktadır. Perukla saçları kapatmak, tamamen göğüslere benzeyen bir sütyenle onları kapatmaya benzer.
2. Örtünmenin gerekçesi, karşı tarafa çekici geleceği kabul edilen organların kapatılması, örtülmesidir. Peruk, örtünmenin bu maksat ve özünü koruyamaz, hatta bir kısmı takanı daha cazip hale getirebilir.
3. Müslümanlar dinlerini hem birey olarak hem de cemaat olarak, hem içerde hem dışarda, hem özel hayatlarında hem resmî ve genel hayatlarında... yaşamakla ve yaşadıkları dini korumak ve tebliğ etmekle yükümlüdürler. Başörtüsü davasından görünüşte de olsa vazgeçip -yine görünüş itibariyle bile olsa- başı açma, bu sosyal-dinî yükümlülüğe aykırıdır.
"Peki ne yapalım? Örtünmede ısrar ederek tahsilden, ekmek ve aştan mı olalım? Okuyanlar, öğrenenler, kamu görevlerini yürütenler hep örtünmeyenler mi olsun?" denilecek olursa... Buna cevabımız "Elbette hayır" şeklinde olacaktır. Örtünerek okumak ve çalışmak isteyenler yalnızca kendilerine ait bir hakkı talep ediyorlar, başkalarının hayatlarına ve haklarına müdahale etmiyorlar. Bu sebeple örtünerek okumak ve çalışmak isteyenler, bugün "uygar, çağdaş, gelişmiş..." denilen ülkelerde ve toplumlarda hâkim olan kurallar ve değerler sistemine göre de haklıdırlar. Bu haklı davadan vazgeçmek değil, direnmek, ısrar etmek ve sonunda hakkı almak hedeftir. Özel durumu, mazereti, çaresizliği olanlar için özel hükümler olabilir; genel olarak hüküm şudur: Eziyete katlanmak, zararı göğüslemek, zulme ve baskıya karşı direnmek, sonunda en tabiî ve temel insan hakkı olan "din ve vicdan hürriyetini" elde etmek.
Önemli bir not: Haksızlığa uğrayanların hak talebinde onları yalnız bırakmak Müslümanlara da, insan hakları savunucularına da yakışmaz. Ortada bir haksızlık varsa bunun giderilmesi için bütün hassasiyet erbabı harekete geçmelidir; dinî hassasiyeti olanlar bu sebeple, insan hakları konusunda hassasiyeti olanlar da o sebeple...