Bel Fıtığının Tarihcesi
Omurilik ve omurgayı ilgilendiren rahatsızlıklara binlerce yıl onceki Hint ve Mısır yazılı kaynaklarında dahi rastlamamıza rağmen, bel fıtığı hakkında bilgilerimizin gelişimi cok yavaş seyretmiş ve soz konusu hastalık ancak yirminci yuzyılın ikinci ceyreği icerisinde bugunku anlamda tanımlanarak tedavi edilmeye başlanmıştır
İlk cağlarda bacağa doğru aniden vuran şiddetli ağrıların izahı birtakım gizli guclerle yapılmaya calışıldı Ceşitli toplumlarda mevsimlere bağlı hava değişiklikleri, aşırı egzersiz, ata binmek, cinsel aktivite gibi nedenlerin bu konuda etkili olabileceği duşunuldu
Antik cağda Hipokrat, Galen, Oribasius, Aegina'lı Paulus; orta cağda İbni Sina, Ebu'lKasım, Şerefeddin Sabuncuoğlu gibi değerli bilim adamları bel ağrısı ve ceşitli spinal rahatsızlıklar konusunda calışmalar yaptılar
Nihayet, Ronesansla birlikte insan anatomisi uzerinde araştırmalar başladı ve onaltıncı yuzyılda omur kemikleri arasındaki diskin anatomik tanımlanması yapıldı Bilimsel gelişmeler devam etti ve onsekizinci yuzyılda bacak ağrısının ceşitli şekilleri bildirildi Ondokuzuncu yuzyılda bel ve bacak ağrısı arasındaki ilişki net olarak ortaya konuldu ve hastanın bacağı duz bicimde havaya kaldırıldığında siyatik siniri oluşturan kokleri geren ve boylece bacakta ağrı ortaya cıkartan test geliştirildi
Hastalığı anlamak yonunde butun bu gelişmeler devam ederken tedavide maalesef geri kalındı ve bele hacamat yapmak, şişe cekmek, yakarak kabarcıklar oluşturmak gibi ilkel yontemler yirminci yuzyıla kadar varlığını surdurdu Yirminci yuzyılın ilk ceyreğinde Rontgen ışınlarının teşhiste yaygın olarak kullanılması ve omurilik kanalının icine hava ve kontrast maddeler verilmesi ile buyuk ilerlemeler kaydedildi Ancak bu arada bel cektirme ve maniplasyon (el ile bele mudahale) neticesi felc kalan vakalar yayınlandı Acı tecrubeler yaşandı Bu arada cerrahlar omurilik kanalı icinden gecen sinir elemanlarına bası yapan kıkırdak parcalarını ameliyatla boşalttıkları zaman hastaya yararlı olabildiklerini gorduler, ancak bu lezyonları uzun bir sure tumor olarak tanımladılar Hastalığın travmaya veya tumore bağlı gelişebileceği goruşleri tartışıldı
Nihayet, 1934 yılına gelindiğinde Harvard Tıp Okulu'nun araştırma ve uygulama hastahanesi olan Massachusetts General Hospital'da gorev yapan iki noroşirurji uzmanı (W J Mixter ve J S Barr) butun bu tartışmalara son noktayı koydular Bu iki cerrah, tumor teşhisi konmuş 30 vakayı tekrar araştırdılar, patoloji kayıtlarını yeniden gozden gecirdiler ve bunların coğunda hastalığın diskin fıtıklaşmasına bağlı olduğunu gorduler Bulgularını New England Journal of Medicine dergisinde yayınladılar ve bel fıtığı konusunda bugun de kabul goren klasik tanımlama ortaya cıktı
Bu calışma yayınlandığında buyuk ilgi topladı Kucucuk bir kıkırdak parcasının omurilik kanalına doğru uzanarak boylesine şiddetli bir bacak ağrısı yapabilmesi, hatta felce kadar giden komplikasyonlara yol acabilmesi bazı kişilere tuhaf ve inanılmaz geldi Bu iki değerli bilim adamı kendilerine hayretlerini bildiren meslektaşlarına Buna biz kendimiz de zor inandık, ama gercek boyle!mealinde sozler soylediler
Zamanla teşhis vasıtaları da gelişti Omurilik kanalına verilen kontrast maddeler noniyonik hale getirildiler ve komplikasyonlar azaldı, ancak yine de hastanın belinden iğne yapılıyor olması bir dezavantajdı
1970'li yıllarda bilgisayarlı tomografi tekniğinin yaygınlaşması teşhiste buyuk kolaylıklar sağladıysa da asıl ilerleme 1980'li yıllardan itibaren manyetik rezonans goruntuleme metodunun kullanım alanına girmesiyle oldu Bu sayede, hastalar zararlı ışın almadan bel fıtığı teşhisi konabilmekte ve diğer hastalıklardan ayırıcı teşhis daha rahat yapılabilmektedir Ayrıca bel fıtığının turu ve safhası net olarak tesbit edilebilmekte ve hastaya en uygun tedavi şekli kolayca secilebilmektedir Bu da tedavinin başarısına onemli katkıda bulunmaktadır
Bir yandan teşhis vasıtaları gelişirken diğer yandan tedavide de buyuk ilerlemeler kaydedildi İlk zamanlar fıtıklaşan disk, arkadaki kemik kısım tamamen cıkartılarak ve dura denen zar acılarak boşaltılıyordu Zamanla kemikten az bir bolum alınarak ve duranın dış kısmından ilerlenerek fıtık boşaltılmaya başlandı Secilmiş bazı vakalarda ciltten birtakım girişimler ve lazer ile de tedaviler geliştirildi Gunumuzde ameliyat mikroskobu veya lup kullanılarak uygulanan mikroteknik sayesinde en zor vakalarda dahi hastaya zarar vermeden, sinir elemanlarında ilave hasar oluşturmadan estetik ve emniyetli operasyonlar gercekleştirilebilmektedir Ayrıca mikroendoskopik diskektomi tekniği de giderek yaygınlaşmaktadır
Tıptaki gelişmeler hızla devam etmekte ve bu da oncelikle hastalara olumlu olarak yansımaktadır Yetmiş yıl onceki hastalar bir kenara, yirmi yıl, hatta on yıl onceki hastalara gore bile bugunku hastalar ne kadar şanslıdırlar diye duşunuyorum
Kaynak: Noroşirurji Uzmanı DocDr Ahmet Yıldızhan
Omurilik ve omurgayı ilgilendiren rahatsızlıklara binlerce yıl onceki Hint ve Mısır yazılı kaynaklarında dahi rastlamamıza rağmen, bel fıtığı hakkında bilgilerimizin gelişimi cok yavaş seyretmiş ve soz konusu hastalık ancak yirminci yuzyılın ikinci ceyreği icerisinde bugunku anlamda tanımlanarak tedavi edilmeye başlanmıştır
İlk cağlarda bacağa doğru aniden vuran şiddetli ağrıların izahı birtakım gizli guclerle yapılmaya calışıldı Ceşitli toplumlarda mevsimlere bağlı hava değişiklikleri, aşırı egzersiz, ata binmek, cinsel aktivite gibi nedenlerin bu konuda etkili olabileceği duşunuldu
Antik cağda Hipokrat, Galen, Oribasius, Aegina'lı Paulus; orta cağda İbni Sina, Ebu'lKasım, Şerefeddin Sabuncuoğlu gibi değerli bilim adamları bel ağrısı ve ceşitli spinal rahatsızlıklar konusunda calışmalar yaptılar
Nihayet, Ronesansla birlikte insan anatomisi uzerinde araştırmalar başladı ve onaltıncı yuzyılda omur kemikleri arasındaki diskin anatomik tanımlanması yapıldı Bilimsel gelişmeler devam etti ve onsekizinci yuzyılda bacak ağrısının ceşitli şekilleri bildirildi Ondokuzuncu yuzyılda bel ve bacak ağrısı arasındaki ilişki net olarak ortaya konuldu ve hastanın bacağı duz bicimde havaya kaldırıldığında siyatik siniri oluşturan kokleri geren ve boylece bacakta ağrı ortaya cıkartan test geliştirildi
Hastalığı anlamak yonunde butun bu gelişmeler devam ederken tedavide maalesef geri kalındı ve bele hacamat yapmak, şişe cekmek, yakarak kabarcıklar oluşturmak gibi ilkel yontemler yirminci yuzyıla kadar varlığını surdurdu Yirminci yuzyılın ilk ceyreğinde Rontgen ışınlarının teşhiste yaygın olarak kullanılması ve omurilik kanalının icine hava ve kontrast maddeler verilmesi ile buyuk ilerlemeler kaydedildi Ancak bu arada bel cektirme ve maniplasyon (el ile bele mudahale) neticesi felc kalan vakalar yayınlandı Acı tecrubeler yaşandı Bu arada cerrahlar omurilik kanalı icinden gecen sinir elemanlarına bası yapan kıkırdak parcalarını ameliyatla boşalttıkları zaman hastaya yararlı olabildiklerini gorduler, ancak bu lezyonları uzun bir sure tumor olarak tanımladılar Hastalığın travmaya veya tumore bağlı gelişebileceği goruşleri tartışıldı
Nihayet, 1934 yılına gelindiğinde Harvard Tıp Okulu'nun araştırma ve uygulama hastahanesi olan Massachusetts General Hospital'da gorev yapan iki noroşirurji uzmanı (W J Mixter ve J S Barr) butun bu tartışmalara son noktayı koydular Bu iki cerrah, tumor teşhisi konmuş 30 vakayı tekrar araştırdılar, patoloji kayıtlarını yeniden gozden gecirdiler ve bunların coğunda hastalığın diskin fıtıklaşmasına bağlı olduğunu gorduler Bulgularını New England Journal of Medicine dergisinde yayınladılar ve bel fıtığı konusunda bugun de kabul goren klasik tanımlama ortaya cıktı
Bu calışma yayınlandığında buyuk ilgi topladı Kucucuk bir kıkırdak parcasının omurilik kanalına doğru uzanarak boylesine şiddetli bir bacak ağrısı yapabilmesi, hatta felce kadar giden komplikasyonlara yol acabilmesi bazı kişilere tuhaf ve inanılmaz geldi Bu iki değerli bilim adamı kendilerine hayretlerini bildiren meslektaşlarına Buna biz kendimiz de zor inandık, ama gercek boyle!mealinde sozler soylediler
Zamanla teşhis vasıtaları da gelişti Omurilik kanalına verilen kontrast maddeler noniyonik hale getirildiler ve komplikasyonlar azaldı, ancak yine de hastanın belinden iğne yapılıyor olması bir dezavantajdı
1970'li yıllarda bilgisayarlı tomografi tekniğinin yaygınlaşması teşhiste buyuk kolaylıklar sağladıysa da asıl ilerleme 1980'li yıllardan itibaren manyetik rezonans goruntuleme metodunun kullanım alanına girmesiyle oldu Bu sayede, hastalar zararlı ışın almadan bel fıtığı teşhisi konabilmekte ve diğer hastalıklardan ayırıcı teşhis daha rahat yapılabilmektedir Ayrıca bel fıtığının turu ve safhası net olarak tesbit edilebilmekte ve hastaya en uygun tedavi şekli kolayca secilebilmektedir Bu da tedavinin başarısına onemli katkıda bulunmaktadır
Bir yandan teşhis vasıtaları gelişirken diğer yandan tedavide de buyuk ilerlemeler kaydedildi İlk zamanlar fıtıklaşan disk, arkadaki kemik kısım tamamen cıkartılarak ve dura denen zar acılarak boşaltılıyordu Zamanla kemikten az bir bolum alınarak ve duranın dış kısmından ilerlenerek fıtık boşaltılmaya başlandı Secilmiş bazı vakalarda ciltten birtakım girişimler ve lazer ile de tedaviler geliştirildi Gunumuzde ameliyat mikroskobu veya lup kullanılarak uygulanan mikroteknik sayesinde en zor vakalarda dahi hastaya zarar vermeden, sinir elemanlarında ilave hasar oluşturmadan estetik ve emniyetli operasyonlar gercekleştirilebilmektedir Ayrıca mikroendoskopik diskektomi tekniği de giderek yaygınlaşmaktadır
Tıptaki gelişmeler hızla devam etmekte ve bu da oncelikle hastalara olumlu olarak yansımaktadır Yetmiş yıl onceki hastalar bir kenara, yirmi yıl, hatta on yıl onceki hastalara gore bile bugunku hastalar ne kadar şanslıdırlar diye duşunuyorum
Kaynak: Noroşirurji Uzmanı DocDr Ahmet Yıldızhan