1. Beslenmede temel kavramlar
1.1.Enerji Dengesi
Dinlenim halinde kişinin vücuttaki kimyasal olaylar için tükettiği minimum enerji miktarına bazal metabolizma hızı (istirahat enerji tüketimi, İET) denir. Boy, kilo, cinsiyet ve yaşla değişmektedir. Yaşa bağlı bazal metabolizma hızının düşmesi, kas kütlesinin azalması ve kas kütlesi yerine metabolizma hızı daha yavaş olan yağ dokusunun geçmesine bağlıdır. İET, infeksiyon ve inflamasyona bağlı aşırı sitokin cevabı varlığında artan metabolik stres oranında artmaktadır. Bireyin gün içinde tükettiği toplam enerji (TET), İET ile aktiviteye bağlı enerji tüketimi (AET) toplamına eşittir. Yatak içinde hareketli bir kişide aktivite faktörü %15-20 iken ambulatuvar kişide %20-25, hareketli bir kişide ise %30-40 arasındadır.
Ağızdan alınan besinler yoluyla günlük TET’e karşılık gelen miktarda kalori alınması gerekmektedir. Günlük enerji ihtiyacının yanısıra hücreiçi metabolik işleyiş için gerekli olan esansiyel besin öğelerinin de alımı önemlidir. Yetersiz gıda alımı kilo kaybına (malnütrisyon), TET’den fazla kalori alımı da aşırı kilo alımına (obesite) yol açacaktır. Herhangibir besin öğesinin ihtiyaçtan az tüketimi malnütrisyona yol açabileceğinden malnütrisyon ve obesite bir arada bulunabilir. Son yıllarda yaşlılarda “obez malnütrisyon” görülme sıklığı artmaktadır. Özellikle öncesinde obez olup akut hastalık geçiren yaşlılarda gıda alımının azalması ile katabolik sürece bağlı hızla kas yıkımı ortaya çıkmakta, zamanla sarkopeni gelişmektedir. Bu durum sarkopenik obezite olarak adlandırılmaktadır (Li ve Heber, 2012). Uzun süre yatan hastalarda bası yaraları gelişebilmektedir. Üstelik obez olmaları bu açıdan bir risk faktörü olmaktadır.
Besinler, vücut fonksiyonlarının idamesi yanısıra dokuların yapımı ve onarımında kullanılmaktadır. Eksiksiz bir diet, günlük enerji ihtiyacını karşılayacak miktarda karbonhidrat ve yağın yanısıra dokular ve metabolizma için gerekli olan proteinler, vitaminler, eser elementler ve sudan oluşmalıdır.
1.2.Karbonhidratlar
Besinler içinde karbonhidratlar üç formda bulunurlar; nişasta, şeker ve selüloz (lif). İnsanlar için major enerji (kalori) kaynağı nişasta ve şekerdir. Selüloz, gastrointestinal sistem (GIS) içinde emilmez.GISmuhtevasına hacim kazandırıp uygun pasajı sağlar. Dokuların fonksiyonlarının devamı için devamlı enerji kaynaklarına ihtiyacı olduğundan karbonhidratlar uygun miktarda tüketilmeli ve acil durumlar için depolanmalıdır. Karbonhidratların depolandığı dokular karaciğer ve kaslardır. Acil durumlar sırasında bu kaynaklar hızla tüketilir. Bu kaynaklar tüketildikten sonra vücut, enerji kaynağı olarak yağların hızla parçalanması sonucu açığa çıkan keton cisimciklerini kullanır. Karbonhidrat kaynağı olarak çoğu kez un, ekmek, patates ve pirinç kullanılmaktadır.
1.3.Proteinler
Birçok vücut fonksiyonunda ve yapım/onarımda rolü olan aminoasitlerin kaynağı dietle alınan proteinlerdir. 20 aminoasitten 8’i vücutta sentez edilemez (esansiyel aminoasitler) ve bunların gıdalar ile alınması gereklidir. Esansiyel aminoasitler içermeyen proteinlerin biyolojik değeri düşüktür. Hayvan kaynaklı proteinlerin biyolojik değeri yüksektir. Biyolojik değeri en düşük proteinleri içeren besinler tahıllardır.
Proteinlerin yetersiz alımı sonucu kaslar,GIS, hematopoetik sistem, karaciğer ve birçok doku fonksiyonları etkilenmektedir. Standart şartlarda bir yetişkinin günlük protein ihtiyacı 1 g/kg iken yaşlılarda 1.2 g/kg dır (Houston ve ark., 2008). Kayıpların arttığı durumlarda ihtiyaç daha fazla olacaktır. Günlük protein alımı ve kaybı arasındaki fark protein malnütrisyonu olup olmadığı hakkında fikir verir. Bunun için nitrojen dengesi ölçümleri kullanılmaktadır. Günlük alınan protein miktarının (gram/gün) 6.25 değerine bölünmesi ile günlük gıda ile alınan nitrojen miktarı hesaplanır. İdrar, dışkı ve ciltten kayıplar vücudun nitrojen kayıplarıdır. Özel durumlarda farklı kaynaklardan da kayıplar yaşanabilir (yanık, yara, fistül, vb). İdrardan olan kayıp idrar BUN ölçümü ile anlaşılabilir. Normal şartlarda dışkı ve ciltten kayıp düzeyi 3-4 g/gündür. Bir meta-analiz sonucuna göre normal sağlıklı bir bireyin günlük nitrojen ihtiyacı 105 mg/kg/gün bulunmuştur (Rand ve ark., 2003).
1.4.Lipidler
Yağlar karbonhidratlardan sonra ikinci sırada başvurulan enerji kaynağıdır. Kalori değeri karbonhidratlar ve proteinlerin 2 katına yakındır ve vücudun depolanmış büyük miktardaki enerji kaynağıdır. Diğer taraftan hücrelerin önemli bir yapıtaşıdır. Linoleik, linolenik ve araşidonik asit esansiyel yağ asitleridir. Linoleik asitler daha çok bitkilerde bulunur, hayvansal yağlarda azdır. Linolenik asit omega-3 yağ asitidir ve en çok balıkta mevcuttur. Linoleik asit, araşidonik asit sentezinde kullanılmaktadır. Araşidonik asit, hücre membran sentezinde, prostoglandin, prostosiklin ve tromboksan yapımında kullanılmaktadır.
1.5.Eser elementler ve vitaminler
Gıdalarda yeralan mineral ve vitaminler, tek başlarına enerji kaynağı olmayan fakat çeşitli vücut fonksiyonları için vital önemi olan elementlerdir. Eksikliklerinde önemli metabolik ve fonksiyonel bozukluklar ortaya çıkmaktadır.
Sodyum (Na)kan ozmolaritesinin ve basıncının idamesinde önemli (ekstraselüler katyon),potasyum (K)önemli bir hücreiçi katyon. Kalp ve sinir ileti sisteminde önemli rolü var.Kalsiyum (Ca)vefosfor (P)kemik ve kas metabolizmasında önemli.Magnezyum (Mg)kas metabolizmasında, özellikle solunum kaslarında önemli.Demir (Fe)vebakır (Cu)birçok hücre içi metobolik olayda yeralmakta. Fe, Hgb yapımında kullanılmakta (Heme molekülünde yeralmakta). Cu solunum enzim kompleksi olan sitokrom c kompleksinde yeralmakta. Günlük oral Fe ihtiyacı erkekler ve postmenapozal kadınlar için 10 mg, premenapozal kadınlar için 15 mg dır.
Çinko (Zn)veselenyum (Se)antioksidan sistem içinde yeralmakta. Aşırı stresful durumlarda metabolik ihtiyaç artmakta. Zn, aynı zamanda seksüel fonksiyonlar için gerekli, cildin yenilenmesinde epitelizasyonu hızlandırmakta (yara iyileşmesinde kullanılmakta). Se, özellikle YBU de yatan hastalarda durumsal gereklilik göstermekte, immun sistem fonksiyonları için gerekmekte. Atioksidan bir element.
Antioksidan vitaminler (A, C, E), kognitif fonksiyonların idamesinde ve Alzheimer hastalığından korunmada etkin olduğu gösterilmiştir.
A vitaminiepitelde skuamöz metaplazi gelişiminin önlenmesinde, yara iyileşmesinde ve fotoreseptör pigmentin devamlılığının sağlamasında görev alır. Balık yağında, karaciğerde, yumurtada, tereyağında ve kremada bulunur. Eksikliğinde gece körlüğü, kuru göz sendromu, konjunktivada bitot lekeleri, kuru cilt ve folliküler hiperkeratoz gözlenir.
Vit B1(Tiamin), karbonhidrat metabolizmasında görev almaktadır. Bunun yanında santral ve periferal sinir aksonlarında bulunur ve sinir iletimi faaliyetlerinde görev alır. Temel tiamin kaynakları bakliyat, maya, sığır eti, hububat ve fındıktır. Eksikliği sonucunda kalp büyümesi, taşikardi ve yüksek debili kalp yetmezliği, periferal ödem ve nöropati ile ortaya cıkan kuru beriberi, periferal reflekslerde azalma ve bilateral sensorimotor nöropati ile seyreden yaş beriberi gözlenir. Alkoliklerde kronik tiamin eksikliğine bağlı Wernike ensefalopatisi gözlenebilir.
Vit B2 (riboflavin)eksikliğinde korneal neovaskularizasyon, çeliyozis, glossit ve oral mukozada inflamasyon gözlenir.
Vit B3 (niasin), oksidasyon reduksiyon reaksiyonunda rol alan NAD, NAPDH koenzimidir. Eksikliğinde pellegranın klasik uclu semptomu olan diare, dermatit ve demans (3D) gözlenir.
Vit B 6 (Pridoksin)eksikliğinde çeliyozis, stomatit, glossit, sideroblastik anemi, periferal nöropati, depresyon ve konfüzyon gözlenir.
Vit B6, B12 ve folathomosistein metabolizmasında yer almaktadır. Homosistein ise endotel disfonksiyonu üzerinden koroner arter hastalığı, inme ve kognitif bozulmayla ilişkilendirilmektedir.Vit B12 eksikliğiyaşlılarda %10-15 görülmekte olup anemi, mood değişiklikleri, kognitif disfonksiyon, ataksi ve ekstremitelerde duysal problemler gibi birçok nörolojik ve hematolojik hastalıklarla ilişkilendirilmektedir.
Vit Cnon-hem demirin emiliminde, karnitin biyosentezinde, dopaminin norepinefrine dönüştürülmesinde, kollajen metabolizmasında ve ilaçmetabolizmasındaki enzim sistemlerinde görev almaktadır. Eksikliğinde peteşi, ekimoz, perifolliküler hemoraji, diş eti kanaması, perikardit, periton ve eklem içne kanama gözlenir.
Vit Dkas fonksiyonları, kardiyovasküler sistem ve kemik sağlığı, immünite, kanser korunması ve metabolik sinyal yolları gibi birçok fizyolojik olayda görev almaktadır. Son zamanlarda yaşlılarda mental sağlık ve kognitif fonksiyonlarla da ilişkisi üzerine bilgiler artmaktadır. Ortak karar olarak, 25OH vitamin D seviyesi
–25 nmol/L’nin altında yetmezlik,
–50 nmol/L’nin altında ise eksiklik terimi kullanılmaktadır.
Erişkin bir hasta için günlük 800-1000 IU D vitamini yeterli olurken, yaşlılarda 1200-1500 IU hatta kırılgan yaşlılarda ihtiyacın günlük 2200 IU’ya kadar olabileceği belirtilmektedir.
Vit Kfaktor 2, 7, 9 ve 10, protein C ve protein S yapımında rol alır. Eksikliğinde ilgili faktör eksikliklerine bağlı kanamaya meyil yaratabilir. İleri yaşta kalça kırığı artığı ile ilişkili bulunmuştur.
1.6.Vücut kompozisyonu
Vücut yağları ile diğer yağsız dokuların birbirlerine olan oranları vücut kompozisyonunu gösterir. Asıl hedef vücutta yağ oranı ve kas kitlesinin en doğru biçimde tahmin edilebilmesi veya ölçülebilmesidir. Bunun belirlenmesinde en pratik yöntem antropometrik ölçümlerdir. Bunlar arasında kilo, vücut kitle indeksi (VKİ), ekstremite çevre ölçümleri (kol veya baldır) ve cilt kalınlık ölçümleri sayılabilir.
Son yıllarda bazı cihazlar ile vücut kompozisyonu hakkında daha objektif veriler elde edilebilmektedir. Bunlardan biri bioelektrik impedans analizidir (BİA). Bioelektrik impedans analizi, vücut dokularının az miktardaki zararsız bir elektrik akımına direncinin ölçülmesidir. Elektrik akımları suyun çok olduğu vücut dokularından (kan, idrar ve kaslar) diğer dokulardan (kemik, yağ veya hava gibi) daha kolay geçer. Bu yöntemle vücuttan geçen elektrik akımlarının hızı ve gücü ölçülür ve bu sonuçlar boy, kilo, cinsiyet gibi bilgiler ile kişisinin vücut yağ oranının belirlenmesinde kullanılır. Diğer yöntemler arasında DEXA (dual energy X-ray absorptiometry), bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) sayılabilir.
2.Nütrisyonel durumun değerlendirilmesi
Nütrisyonel durumun detaylı değerlendirilmesi herkes için pratik olarak mümkün değildir. Bu nedenle riskli bireylerin kısa tarama testleri ile belirlenip sonra değerlendirme testleri yapılması uygundur (Board of Directors and Clinical Practice Committee of ASPEN, 2010; Kondrup ve ark., 2003). Nütrisyon durumunun değerlendirilmesinde kişinin beslenme durumunu ortaya koyan anamnez bilgileri, sistem sorgulaması ve çeşitli antropometrik ölçümlerin de içinde olduğu fizik muyane bulguları yeralmaktadır.
2.1.Anamnez
Kişinin son aylarda ve son günlerde tükettiği gıda miktarı, gıda seçiciliği, iştahı, kilo kaybının olup olmadığı, mevcut hastalıkları, gastrointestinal semptomları, ağız sağlığı, fiziksel ve kognitif bozuklukları ve psikolojik duygudurum bozuklukları ayrı ayrı detaylı olarak sorgulanmalıdır. Bunların herbiri ve sebep olabileceği gıda alım bozukluğu malnütrisyona sebep olabilir. Günümüzde kullanılmakta olan tarama ve değerlendirme testlerinde de bu bilgiler sorgulanmakta ve bunlar üzerinden verilen skorlarla nütrisyonel durum tespit edilmeye çalışılmaktadır.
2.2.Sistemlerin sorgulanması
Çeşitli sistem rahatsızlıkları iştahsızlık ve azalmış gıda alımı ile veya artan katabolik süreç ile malnütrisyona sebep olabilmektedir. Bu nedenle mevcut hastalıkların doğru tespit edilip tedavi olabilmesi için sistemlerin sorgulanması gerekmektedir. Örneğin ancak sorgulanarak ortaya konulabilecek ağız diş sağlığı problemleri, gastrointestinal rahatsızlıklar (gastroözofageal reflü, akalazya, neoplazi), depresyon, demans vb.
2.3.Antropometrik ölçüm yöntemleri
WHO ve ESPEN kılavuzlarına göre arzu edilen VKİ aralığı 18.5-24.9 kg/m2dir. Bu değerin altında düşük kilo, üstünde ise yüksek kilo ve hatta obeziteden bahsedilebilir. Kişiler VKİ 25-29.9 kg/m2arası olduğunda kilolu, 30-39.9 kg/m2arası obez ve ≥40 kg/m2olduğunda morbid obez olarak tanımlanır. Uluslararası Dietetik ve Nütrisyon Terminoloji kılavuzu (Amerikan Dietetik Kurumu) VKİ
1.1.Enerji Dengesi
Dinlenim halinde kişinin vücuttaki kimyasal olaylar için tükettiği minimum enerji miktarına bazal metabolizma hızı (istirahat enerji tüketimi, İET) denir. Boy, kilo, cinsiyet ve yaşla değişmektedir. Yaşa bağlı bazal metabolizma hızının düşmesi, kas kütlesinin azalması ve kas kütlesi yerine metabolizma hızı daha yavaş olan yağ dokusunun geçmesine bağlıdır. İET, infeksiyon ve inflamasyona bağlı aşırı sitokin cevabı varlığında artan metabolik stres oranında artmaktadır. Bireyin gün içinde tükettiği toplam enerji (TET), İET ile aktiviteye bağlı enerji tüketimi (AET) toplamına eşittir. Yatak içinde hareketli bir kişide aktivite faktörü %15-20 iken ambulatuvar kişide %20-25, hareketli bir kişide ise %30-40 arasındadır.
Ağızdan alınan besinler yoluyla günlük TET’e karşılık gelen miktarda kalori alınması gerekmektedir. Günlük enerji ihtiyacının yanısıra hücreiçi metabolik işleyiş için gerekli olan esansiyel besin öğelerinin de alımı önemlidir. Yetersiz gıda alımı kilo kaybına (malnütrisyon), TET’den fazla kalori alımı da aşırı kilo alımına (obesite) yol açacaktır. Herhangibir besin öğesinin ihtiyaçtan az tüketimi malnütrisyona yol açabileceğinden malnütrisyon ve obesite bir arada bulunabilir. Son yıllarda yaşlılarda “obez malnütrisyon” görülme sıklığı artmaktadır. Özellikle öncesinde obez olup akut hastalık geçiren yaşlılarda gıda alımının azalması ile katabolik sürece bağlı hızla kas yıkımı ortaya çıkmakta, zamanla sarkopeni gelişmektedir. Bu durum sarkopenik obezite olarak adlandırılmaktadır (Li ve Heber, 2012). Uzun süre yatan hastalarda bası yaraları gelişebilmektedir. Üstelik obez olmaları bu açıdan bir risk faktörü olmaktadır.
Besinler, vücut fonksiyonlarının idamesi yanısıra dokuların yapımı ve onarımında kullanılmaktadır. Eksiksiz bir diet, günlük enerji ihtiyacını karşılayacak miktarda karbonhidrat ve yağın yanısıra dokular ve metabolizma için gerekli olan proteinler, vitaminler, eser elementler ve sudan oluşmalıdır.
1.2.Karbonhidratlar
Besinler içinde karbonhidratlar üç formda bulunurlar; nişasta, şeker ve selüloz (lif). İnsanlar için major enerji (kalori) kaynağı nişasta ve şekerdir. Selüloz, gastrointestinal sistem (GIS) içinde emilmez.GISmuhtevasına hacim kazandırıp uygun pasajı sağlar. Dokuların fonksiyonlarının devamı için devamlı enerji kaynaklarına ihtiyacı olduğundan karbonhidratlar uygun miktarda tüketilmeli ve acil durumlar için depolanmalıdır. Karbonhidratların depolandığı dokular karaciğer ve kaslardır. Acil durumlar sırasında bu kaynaklar hızla tüketilir. Bu kaynaklar tüketildikten sonra vücut, enerji kaynağı olarak yağların hızla parçalanması sonucu açığa çıkan keton cisimciklerini kullanır. Karbonhidrat kaynağı olarak çoğu kez un, ekmek, patates ve pirinç kullanılmaktadır.
1.3.Proteinler
Birçok vücut fonksiyonunda ve yapım/onarımda rolü olan aminoasitlerin kaynağı dietle alınan proteinlerdir. 20 aminoasitten 8’i vücutta sentez edilemez (esansiyel aminoasitler) ve bunların gıdalar ile alınması gereklidir. Esansiyel aminoasitler içermeyen proteinlerin biyolojik değeri düşüktür. Hayvan kaynaklı proteinlerin biyolojik değeri yüksektir. Biyolojik değeri en düşük proteinleri içeren besinler tahıllardır.
Proteinlerin yetersiz alımı sonucu kaslar,GIS, hematopoetik sistem, karaciğer ve birçok doku fonksiyonları etkilenmektedir. Standart şartlarda bir yetişkinin günlük protein ihtiyacı 1 g/kg iken yaşlılarda 1.2 g/kg dır (Houston ve ark., 2008). Kayıpların arttığı durumlarda ihtiyaç daha fazla olacaktır. Günlük protein alımı ve kaybı arasındaki fark protein malnütrisyonu olup olmadığı hakkında fikir verir. Bunun için nitrojen dengesi ölçümleri kullanılmaktadır. Günlük alınan protein miktarının (gram/gün) 6.25 değerine bölünmesi ile günlük gıda ile alınan nitrojen miktarı hesaplanır. İdrar, dışkı ve ciltten kayıplar vücudun nitrojen kayıplarıdır. Özel durumlarda farklı kaynaklardan da kayıplar yaşanabilir (yanık, yara, fistül, vb). İdrardan olan kayıp idrar BUN ölçümü ile anlaşılabilir. Normal şartlarda dışkı ve ciltten kayıp düzeyi 3-4 g/gündür. Bir meta-analiz sonucuna göre normal sağlıklı bir bireyin günlük nitrojen ihtiyacı 105 mg/kg/gün bulunmuştur (Rand ve ark., 2003).
1.4.Lipidler
Yağlar karbonhidratlardan sonra ikinci sırada başvurulan enerji kaynağıdır. Kalori değeri karbonhidratlar ve proteinlerin 2 katına yakındır ve vücudun depolanmış büyük miktardaki enerji kaynağıdır. Diğer taraftan hücrelerin önemli bir yapıtaşıdır. Linoleik, linolenik ve araşidonik asit esansiyel yağ asitleridir. Linoleik asitler daha çok bitkilerde bulunur, hayvansal yağlarda azdır. Linolenik asit omega-3 yağ asitidir ve en çok balıkta mevcuttur. Linoleik asit, araşidonik asit sentezinde kullanılmaktadır. Araşidonik asit, hücre membran sentezinde, prostoglandin, prostosiklin ve tromboksan yapımında kullanılmaktadır.
1.5.Eser elementler ve vitaminler
Gıdalarda yeralan mineral ve vitaminler, tek başlarına enerji kaynağı olmayan fakat çeşitli vücut fonksiyonları için vital önemi olan elementlerdir. Eksikliklerinde önemli metabolik ve fonksiyonel bozukluklar ortaya çıkmaktadır.
Sodyum (Na)kan ozmolaritesinin ve basıncının idamesinde önemli (ekstraselüler katyon),potasyum (K)önemli bir hücreiçi katyon. Kalp ve sinir ileti sisteminde önemli rolü var.Kalsiyum (Ca)vefosfor (P)kemik ve kas metabolizmasında önemli.Magnezyum (Mg)kas metabolizmasında, özellikle solunum kaslarında önemli.Demir (Fe)vebakır (Cu)birçok hücre içi metobolik olayda yeralmakta. Fe, Hgb yapımında kullanılmakta (Heme molekülünde yeralmakta). Cu solunum enzim kompleksi olan sitokrom c kompleksinde yeralmakta. Günlük oral Fe ihtiyacı erkekler ve postmenapozal kadınlar için 10 mg, premenapozal kadınlar için 15 mg dır.
Çinko (Zn)veselenyum (Se)antioksidan sistem içinde yeralmakta. Aşırı stresful durumlarda metabolik ihtiyaç artmakta. Zn, aynı zamanda seksüel fonksiyonlar için gerekli, cildin yenilenmesinde epitelizasyonu hızlandırmakta (yara iyileşmesinde kullanılmakta). Se, özellikle YBU de yatan hastalarda durumsal gereklilik göstermekte, immun sistem fonksiyonları için gerekmekte. Atioksidan bir element.
Antioksidan vitaminler (A, C, E), kognitif fonksiyonların idamesinde ve Alzheimer hastalığından korunmada etkin olduğu gösterilmiştir.
A vitaminiepitelde skuamöz metaplazi gelişiminin önlenmesinde, yara iyileşmesinde ve fotoreseptör pigmentin devamlılığının sağlamasında görev alır. Balık yağında, karaciğerde, yumurtada, tereyağında ve kremada bulunur. Eksikliğinde gece körlüğü, kuru göz sendromu, konjunktivada bitot lekeleri, kuru cilt ve folliküler hiperkeratoz gözlenir.
Vit B1(Tiamin), karbonhidrat metabolizmasında görev almaktadır. Bunun yanında santral ve periferal sinir aksonlarında bulunur ve sinir iletimi faaliyetlerinde görev alır. Temel tiamin kaynakları bakliyat, maya, sığır eti, hububat ve fındıktır. Eksikliği sonucunda kalp büyümesi, taşikardi ve yüksek debili kalp yetmezliği, periferal ödem ve nöropati ile ortaya cıkan kuru beriberi, periferal reflekslerde azalma ve bilateral sensorimotor nöropati ile seyreden yaş beriberi gözlenir. Alkoliklerde kronik tiamin eksikliğine bağlı Wernike ensefalopatisi gözlenebilir.
Vit B2 (riboflavin)eksikliğinde korneal neovaskularizasyon, çeliyozis, glossit ve oral mukozada inflamasyon gözlenir.
Vit B3 (niasin), oksidasyon reduksiyon reaksiyonunda rol alan NAD, NAPDH koenzimidir. Eksikliğinde pellegranın klasik uclu semptomu olan diare, dermatit ve demans (3D) gözlenir.
Vit B 6 (Pridoksin)eksikliğinde çeliyozis, stomatit, glossit, sideroblastik anemi, periferal nöropati, depresyon ve konfüzyon gözlenir.
Vit B6, B12 ve folathomosistein metabolizmasında yer almaktadır. Homosistein ise endotel disfonksiyonu üzerinden koroner arter hastalığı, inme ve kognitif bozulmayla ilişkilendirilmektedir.Vit B12 eksikliğiyaşlılarda %10-15 görülmekte olup anemi, mood değişiklikleri, kognitif disfonksiyon, ataksi ve ekstremitelerde duysal problemler gibi birçok nörolojik ve hematolojik hastalıklarla ilişkilendirilmektedir.
Vit Cnon-hem demirin emiliminde, karnitin biyosentezinde, dopaminin norepinefrine dönüştürülmesinde, kollajen metabolizmasında ve ilaçmetabolizmasındaki enzim sistemlerinde görev almaktadır. Eksikliğinde peteşi, ekimoz, perifolliküler hemoraji, diş eti kanaması, perikardit, periton ve eklem içne kanama gözlenir.
Vit Dkas fonksiyonları, kardiyovasküler sistem ve kemik sağlığı, immünite, kanser korunması ve metabolik sinyal yolları gibi birçok fizyolojik olayda görev almaktadır. Son zamanlarda yaşlılarda mental sağlık ve kognitif fonksiyonlarla da ilişkisi üzerine bilgiler artmaktadır. Ortak karar olarak, 25OH vitamin D seviyesi
–25 nmol/L’nin altında yetmezlik,
–50 nmol/L’nin altında ise eksiklik terimi kullanılmaktadır.
Erişkin bir hasta için günlük 800-1000 IU D vitamini yeterli olurken, yaşlılarda 1200-1500 IU hatta kırılgan yaşlılarda ihtiyacın günlük 2200 IU’ya kadar olabileceği belirtilmektedir.
Vit Kfaktor 2, 7, 9 ve 10, protein C ve protein S yapımında rol alır. Eksikliğinde ilgili faktör eksikliklerine bağlı kanamaya meyil yaratabilir. İleri yaşta kalça kırığı artığı ile ilişkili bulunmuştur.
1.6.Vücut kompozisyonu
Vücut yağları ile diğer yağsız dokuların birbirlerine olan oranları vücut kompozisyonunu gösterir. Asıl hedef vücutta yağ oranı ve kas kitlesinin en doğru biçimde tahmin edilebilmesi veya ölçülebilmesidir. Bunun belirlenmesinde en pratik yöntem antropometrik ölçümlerdir. Bunlar arasında kilo, vücut kitle indeksi (VKİ), ekstremite çevre ölçümleri (kol veya baldır) ve cilt kalınlık ölçümleri sayılabilir.
Son yıllarda bazı cihazlar ile vücut kompozisyonu hakkında daha objektif veriler elde edilebilmektedir. Bunlardan biri bioelektrik impedans analizidir (BİA). Bioelektrik impedans analizi, vücut dokularının az miktardaki zararsız bir elektrik akımına direncinin ölçülmesidir. Elektrik akımları suyun çok olduğu vücut dokularından (kan, idrar ve kaslar) diğer dokulardan (kemik, yağ veya hava gibi) daha kolay geçer. Bu yöntemle vücuttan geçen elektrik akımlarının hızı ve gücü ölçülür ve bu sonuçlar boy, kilo, cinsiyet gibi bilgiler ile kişisinin vücut yağ oranının belirlenmesinde kullanılır. Diğer yöntemler arasında DEXA (dual energy X-ray absorptiometry), bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) sayılabilir.
2.Nütrisyonel durumun değerlendirilmesi
Nütrisyonel durumun detaylı değerlendirilmesi herkes için pratik olarak mümkün değildir. Bu nedenle riskli bireylerin kısa tarama testleri ile belirlenip sonra değerlendirme testleri yapılması uygundur (Board of Directors and Clinical Practice Committee of ASPEN, 2010; Kondrup ve ark., 2003). Nütrisyon durumunun değerlendirilmesinde kişinin beslenme durumunu ortaya koyan anamnez bilgileri, sistem sorgulaması ve çeşitli antropometrik ölçümlerin de içinde olduğu fizik muyane bulguları yeralmaktadır.
2.1.Anamnez
Kişinin son aylarda ve son günlerde tükettiği gıda miktarı, gıda seçiciliği, iştahı, kilo kaybının olup olmadığı, mevcut hastalıkları, gastrointestinal semptomları, ağız sağlığı, fiziksel ve kognitif bozuklukları ve psikolojik duygudurum bozuklukları ayrı ayrı detaylı olarak sorgulanmalıdır. Bunların herbiri ve sebep olabileceği gıda alım bozukluğu malnütrisyona sebep olabilir. Günümüzde kullanılmakta olan tarama ve değerlendirme testlerinde de bu bilgiler sorgulanmakta ve bunlar üzerinden verilen skorlarla nütrisyonel durum tespit edilmeye çalışılmaktadır.
2.2.Sistemlerin sorgulanması
Çeşitli sistem rahatsızlıkları iştahsızlık ve azalmış gıda alımı ile veya artan katabolik süreç ile malnütrisyona sebep olabilmektedir. Bu nedenle mevcut hastalıkların doğru tespit edilip tedavi olabilmesi için sistemlerin sorgulanması gerekmektedir. Örneğin ancak sorgulanarak ortaya konulabilecek ağız diş sağlığı problemleri, gastrointestinal rahatsızlıklar (gastroözofageal reflü, akalazya, neoplazi), depresyon, demans vb.
2.3.Antropometrik ölçüm yöntemleri
WHO ve ESPEN kılavuzlarına göre arzu edilen VKİ aralığı 18.5-24.9 kg/m2dir. Bu değerin altında düşük kilo, üstünde ise yüksek kilo ve hatta obeziteden bahsedilebilir. Kişiler VKİ 25-29.9 kg/m2arası olduğunda kilolu, 30-39.9 kg/m2arası obez ve ≥40 kg/m2olduğunda morbid obez olarak tanımlanır. Uluslararası Dietetik ve Nütrisyon Terminoloji kılavuzu (Amerikan Dietetik Kurumu) VKİ