Beyin kanaması, beyin dokusu içine (intraserebral) ya da onu çevreleyen zarlar ve kemik arasına (subaraknoidal, subdural, epidural) olan kanamayı ifade eder. Bu kanamaların tümü travmatik yani herhangi bir nedenden dolayı beyne alınan darbe sonrası olabileceği gibi, hipertansiyon ve başka sistemik herhangi bir hastalık neticesinde de ortaya çıkabilmektedir.
İntraserebral Kanamalar
Beyni besleyen damarların, özellikle de belirli bölgelerdeki küçük damarların cidarında yırtılma sonucu, kanın beyin içine sızması ve beyin dokusunu tahrip etmesidir. Her yıl yaklaşık olarak 100.000 kişi içinde 12-15 olgu görülmekte ve bu oran 40 yaş üzerinde artmaktadır. Erkek, kadın oranı 1\1,67’dir.Risk faktörleri hipertansiyon, amyloid anjiopati, travma, alkol ve nikotindir. Bunların yanında tedavi amacıyla kulanılan aspirin, nonsteroid antienflamatuarlar ve trombolitik ajanlar da neden olabilmektedir. Beyin damarları yaş ilerledikçe yıpranırlar ve elastiki özelliklerini kaybederler. Hipertansiyon ve amyloid anjiopati gibi hastalıklar neticesinde elastikiyetini kaybetmiş bu damarların cidarları yırtılır ve kan beyin dokusu içine sızar. Bu kan beyin dokusu içerisinde birikerek kitle etkisi oluşturur ve beyin dokusunu tahrip eder. Aynı zamanda bu kitle etkisi beynin dolaşım sistemini de bozarak iskemiye neden olur.
Klinik olarak genellikle tek taraflı kuvvet kaybı, başağrısı ve bilinç değişiklikleri ile ortaya çıkar. Bunun yanında konuşma bozukluğu, nöbet, bulantı, kusma da görülebilir.
Ön tanı için ayrıntılı bir hikaye alınmalıdır. Radyolojik tetkiklerden bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri tanıda kullanılır. Kısa süreli olması ve daha iyi tanı koyduruculuğu nedeniyle bilgisayarlı tomografi daha çok tercih edilmektedir.
Tedavide ilk yapılması gereken hastanın hayati fonksiyonlarını korumaya yönelik, solunum ve dolaşım sisteminin idamesini sağlamaktır. Kanamanın büyüklüğü, beyindeki lokalizasyonu, hastanın nörolojik tablosu değerlendirilerek tedavinin cerrahi ya da medikal yapılacağına karar verilir. Cerrahi olarak yapılacak tedavi beyin dokusunda birikmiş ve kitle etkisi yaratan kanın boşaltılması, kanamanın durdurulmasıdır. Medikal tedavi olarak da kafa içi basıncını azaltacak ve kanama etrafında oluşan ödemi azaltmaya yönelik kullanılacak ilaçlardır. Hastanın nöbet geçirmesini engelleyen antiepileptik ilaçlar da koruyucu olarak başlanır.
Subaraknoid Kanama
Beyni çevreleyen araknoid zarı altına olan kanamalardır. Görülme sıklığı 10-16\100000'dir. Risk faktörleri ailesel, sigara, alkol, hipertansiyon, oral kontraseptif, kokain, amfetamin gibi ilaç alışkanlıklarıdır. Sebep olarak en sık anevrizma, bunun yanında hipertansiyon, ateroskleroz, arteriovenöz malformasyonlar, beyin tümörleri, kanama bozuklukları, ensefalit, menenjit, meningoensefalit, antikoagülan tedavi komplikasyonları, kafa travması ve bilinmeyen nedenli olanlardır.
Bulgular en sık olarak şiddetli başağrısı ve ense sertliğidir. Bunun yanında bulantı, kusma, baş dönmesi, çift görme, nöbet, şuur bulanıklığı ve eşlik edebilecek olan intraserebral kanamaya ait bulgular olabilmektedir. Tanı ilk başta hızlı sonuç veren bilgisayarlı tomografi ile kanamanın tespit edilmesidir. Kanamanın tespitinden sonra yapılması gereken beyin damarlarını görüntülemeye yönelik yapılacak olan anjiografidir.
Şayet anjiografi neticesinde anevrizma tespit edilir ise o zaman yerleşim ve konfigürasyonuna göre cerrahi veya endovasküler yöntemlerle anevrizmanın dolaşım dışı bırakılması gerekir.
Tüm gelişmelere rağmen günümüzde bu hastaların %25-30’u hastaneye gelemeden kaybedilmekte, geriye kalanların ise %30-50 kadarı kurtarılamamaktadır.
Epidural Hematom
Travmaya bağlı meydana gelen beynin kalın zarı (dura) ile kemik arasında olan kanamalardır. Travma sonrası dura üzerindeki damarların zedelenmesi sonucu oluşurlar, genellikle kafatası kemiğindeki bir kırık buna eşlik eder. Tüm kafa travmalarının %0,2-0,6'sında görülürler. Klinik üç şekilde karşımıza çıkar, birincisi lucid interval (şuurun açılıp kapanması), ikincisinde şuur tamamen kapalıdır ve hiç açılmaz, üçüncüsünde bilinç bulanıklığı şeklindedir. Tanı bilgisayarlı tomografi ile konur, manyetik rezonans görüntüleme de tanıda kullanılabilir, ancak bilgisayarlı tomografi çok daha erken sonuç vermesi ve zamanın hayati önem taşıması nedeniyle tercih edilmektedir.
Tedavi dura ile kemik arasında biriken kan miktarı ve beyne yaptığı basının derecesine göre takip veya cerrahidir. Eğer çok az bir miktarda kan birikimi varsa hasta çok yakın gözlem altında tutularak takibe alınabilir. Karar cerrahi ise çok hızlı bir şekilde uygulanmalıdır. Cerrahi olarak dura ile kemik arasındaki kan boşaltılır ve kanama odağı bulunarak durdurulur. Cerrahi tedavi sonrası sonuçlar yüz güldürücüdür. Tedavi sonrası alınan iyi sonuç %55-89 arasında, mortalite %5-29 arasında değişmektedir.
Subdural Hematom
Kafa travması geçiren hastaların %8-57’sinde subdural hematom görülmektedir. Dura ile beyin dokusu arasında olan damarların zedelenmesine bağlı oluşan kan birikimidir. Subdural hematomlu vakaların %50’sinde beyinde ek olarak başka patolojiler de vardır. Genellikle hastalar çok ciddi nörolojik bozukluklarla gelirler ve %50 hastada şuur kapalıdır. Tanıda en iyi yöntem bilgisayarlı tomografidir,manyetik rezonans görüntüleme de tanı koydurabilir.
Kitle etkisi olan ve nörolojik bozukluk yapan hematomlarda tedavi cerrahidir. Cerrahi olarak beyin ile dura arasındaki birikmiş olan kan boşaltılır ve kanama odağı bulunarak kontrol altına alınır. Mortalite oranı %42-90 arasında değişmektedir, bu oran epidural hematomlara nazaran çok daha yüksektir.
İntraserebral Kanamalar
Beyni besleyen damarların, özellikle de belirli bölgelerdeki küçük damarların cidarında yırtılma sonucu, kanın beyin içine sızması ve beyin dokusunu tahrip etmesidir. Her yıl yaklaşık olarak 100.000 kişi içinde 12-15 olgu görülmekte ve bu oran 40 yaş üzerinde artmaktadır. Erkek, kadın oranı 1\1,67’dir.Risk faktörleri hipertansiyon, amyloid anjiopati, travma, alkol ve nikotindir. Bunların yanında tedavi amacıyla kulanılan aspirin, nonsteroid antienflamatuarlar ve trombolitik ajanlar da neden olabilmektedir. Beyin damarları yaş ilerledikçe yıpranırlar ve elastiki özelliklerini kaybederler. Hipertansiyon ve amyloid anjiopati gibi hastalıklar neticesinde elastikiyetini kaybetmiş bu damarların cidarları yırtılır ve kan beyin dokusu içine sızar. Bu kan beyin dokusu içerisinde birikerek kitle etkisi oluşturur ve beyin dokusunu tahrip eder. Aynı zamanda bu kitle etkisi beynin dolaşım sistemini de bozarak iskemiye neden olur.
Klinik olarak genellikle tek taraflı kuvvet kaybı, başağrısı ve bilinç değişiklikleri ile ortaya çıkar. Bunun yanında konuşma bozukluğu, nöbet, bulantı, kusma da görülebilir.
Ön tanı için ayrıntılı bir hikaye alınmalıdır. Radyolojik tetkiklerden bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri tanıda kullanılır. Kısa süreli olması ve daha iyi tanı koyduruculuğu nedeniyle bilgisayarlı tomografi daha çok tercih edilmektedir.
Tedavide ilk yapılması gereken hastanın hayati fonksiyonlarını korumaya yönelik, solunum ve dolaşım sisteminin idamesini sağlamaktır. Kanamanın büyüklüğü, beyindeki lokalizasyonu, hastanın nörolojik tablosu değerlendirilerek tedavinin cerrahi ya da medikal yapılacağına karar verilir. Cerrahi olarak yapılacak tedavi beyin dokusunda birikmiş ve kitle etkisi yaratan kanın boşaltılması, kanamanın durdurulmasıdır. Medikal tedavi olarak da kafa içi basıncını azaltacak ve kanama etrafında oluşan ödemi azaltmaya yönelik kullanılacak ilaçlardır. Hastanın nöbet geçirmesini engelleyen antiepileptik ilaçlar da koruyucu olarak başlanır.
Subaraknoid Kanama
Beyni çevreleyen araknoid zarı altına olan kanamalardır. Görülme sıklığı 10-16\100000'dir. Risk faktörleri ailesel, sigara, alkol, hipertansiyon, oral kontraseptif, kokain, amfetamin gibi ilaç alışkanlıklarıdır. Sebep olarak en sık anevrizma, bunun yanında hipertansiyon, ateroskleroz, arteriovenöz malformasyonlar, beyin tümörleri, kanama bozuklukları, ensefalit, menenjit, meningoensefalit, antikoagülan tedavi komplikasyonları, kafa travması ve bilinmeyen nedenli olanlardır.
Bulgular en sık olarak şiddetli başağrısı ve ense sertliğidir. Bunun yanında bulantı, kusma, baş dönmesi, çift görme, nöbet, şuur bulanıklığı ve eşlik edebilecek olan intraserebral kanamaya ait bulgular olabilmektedir. Tanı ilk başta hızlı sonuç veren bilgisayarlı tomografi ile kanamanın tespit edilmesidir. Kanamanın tespitinden sonra yapılması gereken beyin damarlarını görüntülemeye yönelik yapılacak olan anjiografidir.
Şayet anjiografi neticesinde anevrizma tespit edilir ise o zaman yerleşim ve konfigürasyonuna göre cerrahi veya endovasküler yöntemlerle anevrizmanın dolaşım dışı bırakılması gerekir.
Tüm gelişmelere rağmen günümüzde bu hastaların %25-30’u hastaneye gelemeden kaybedilmekte, geriye kalanların ise %30-50 kadarı kurtarılamamaktadır.
Epidural Hematom
Travmaya bağlı meydana gelen beynin kalın zarı (dura) ile kemik arasında olan kanamalardır. Travma sonrası dura üzerindeki damarların zedelenmesi sonucu oluşurlar, genellikle kafatası kemiğindeki bir kırık buna eşlik eder. Tüm kafa travmalarının %0,2-0,6'sında görülürler. Klinik üç şekilde karşımıza çıkar, birincisi lucid interval (şuurun açılıp kapanması), ikincisinde şuur tamamen kapalıdır ve hiç açılmaz, üçüncüsünde bilinç bulanıklığı şeklindedir. Tanı bilgisayarlı tomografi ile konur, manyetik rezonans görüntüleme de tanıda kullanılabilir, ancak bilgisayarlı tomografi çok daha erken sonuç vermesi ve zamanın hayati önem taşıması nedeniyle tercih edilmektedir.
Tedavi dura ile kemik arasında biriken kan miktarı ve beyne yaptığı basının derecesine göre takip veya cerrahidir. Eğer çok az bir miktarda kan birikimi varsa hasta çok yakın gözlem altında tutularak takibe alınabilir. Karar cerrahi ise çok hızlı bir şekilde uygulanmalıdır. Cerrahi olarak dura ile kemik arasındaki kan boşaltılır ve kanama odağı bulunarak durdurulur. Cerrahi tedavi sonrası sonuçlar yüz güldürücüdür. Tedavi sonrası alınan iyi sonuç %55-89 arasında, mortalite %5-29 arasında değişmektedir.
Subdural Hematom
Kafa travması geçiren hastaların %8-57’sinde subdural hematom görülmektedir. Dura ile beyin dokusu arasında olan damarların zedelenmesine bağlı oluşan kan birikimidir. Subdural hematomlu vakaların %50’sinde beyinde ek olarak başka patolojiler de vardır. Genellikle hastalar çok ciddi nörolojik bozukluklarla gelirler ve %50 hastada şuur kapalıdır. Tanıda en iyi yöntem bilgisayarlı tomografidir,manyetik rezonans görüntüleme de tanı koydurabilir.
Kitle etkisi olan ve nörolojik bozukluk yapan hematomlarda tedavi cerrahidir. Cerrahi olarak beyin ile dura arasındaki birikmiş olan kan boşaltılır ve kanama odağı bulunarak kontrol altına alınır. Mortalite oranı %42-90 arasında değişmektedir, bu oran epidural hematomlara nazaran çok daha yüksektir.