Kansere yol açan genetik deformasyonun durdurulması ve geri çevrilmesi konusunda çalışmalar hızla devam ederken, kanserle mücadelenin ana unsuru ise kansere yol açan risk faktörlerinin önlenmesi.
London School of Medicine kanser Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Profesör Frank Balkwill bu konuda ümitli konuşuyor: “Çok büyük mesafe katettik.kanser araştırmalarının altın çağındayız. Şu an sahip olduğumuz bilgi düzeyini 25 yıl önce hayal bile edemezdik.”
Şu kadarını artık biliyoruz: DNA üzerinde oluşan bir tür bozukluk hücrelerin anormal davranmasına neden oluyor ve bu anomali neticesinde ölmesi gereken hücreler ölmüyor, normalde gitmemeleri gereken bir yol izleyerek arzu edilmeyen yerlerde büyüyorlar. İşte buna kanser diyoruz.
DNA üzerindeki bu hasara tam olarak neyin sebep olduğu konusunda pek fazla bilgimiz yok. Kansere karşı kullandığımız ilaçlar, hedef aldığımız tümörleri hedef alacak şekilde özel olarak geliştiriliyor ama kanser türleri çok değişik şekillerde mutasyona uğradığı için her seferinde yeni bir ilaç formatı dizayn edilmesi gerekebiliyor.
Kansere yol açan genetik deformasyonun durdurulması ve geri çevrilmesi konusunda çalışmalar hızla devam ederken, kanserle mücadelenin ana unsuru ise kansere yol açan risk faktörlerinin önlenmesi.
İşin en zorlu kısmı ise klinik kanser araştırmalarının çok pahalı olması ve uzun yıllar alması. Nüfusu hızla artmakta olan bir dünyada, pahalı kanser tedavisi bir yana, gerekli testleri yaptırmak bile pek çok kişi için çok pahalı.
Muhtemelen 100 yıl içinde, sadece bir damla kanı tahlil ederek DNA’daki olası bozulmaları çok daha önceden saptamak ve kanseri daha oluşma aşamasında saptamak ve oluşmadan durdurmak mümkün olabilecek. Ama bu sonuçlara ulaşılıncaya kadar çok yüksek miktarlarda yatırım yapılması ve çok uzun zamanlar sürecek klinik araştırmalar yapılması lazım.
London School of Medicine kanser Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Profesör Frank Balkwill bu konuda ümitli konuşuyor: “Çok büyük mesafe katettik.kanser araştırmalarının altın çağındayız. Şu an sahip olduğumuz bilgi düzeyini 25 yıl önce hayal bile edemezdik.”
Şu kadarını artık biliyoruz: DNA üzerinde oluşan bir tür bozukluk hücrelerin anormal davranmasına neden oluyor ve bu anomali neticesinde ölmesi gereken hücreler ölmüyor, normalde gitmemeleri gereken bir yol izleyerek arzu edilmeyen yerlerde büyüyorlar. İşte buna kanser diyoruz.
DNA üzerindeki bu hasara tam olarak neyin sebep olduğu konusunda pek fazla bilgimiz yok. Kansere karşı kullandığımız ilaçlar, hedef aldığımız tümörleri hedef alacak şekilde özel olarak geliştiriliyor ama kanser türleri çok değişik şekillerde mutasyona uğradığı için her seferinde yeni bir ilaç formatı dizayn edilmesi gerekebiliyor.
Kansere yol açan genetik deformasyonun durdurulması ve geri çevrilmesi konusunda çalışmalar hızla devam ederken, kanserle mücadelenin ana unsuru ise kansere yol açan risk faktörlerinin önlenmesi.
İşin en zorlu kısmı ise klinik kanser araştırmalarının çok pahalı olması ve uzun yıllar alması. Nüfusu hızla artmakta olan bir dünyada, pahalı kanser tedavisi bir yana, gerekli testleri yaptırmak bile pek çok kişi için çok pahalı.
Muhtemelen 100 yıl içinde, sadece bir damla kanı tahlil ederek DNA’daki olası bozulmaları çok daha önceden saptamak ve kanseri daha oluşma aşamasında saptamak ve oluşmadan durdurmak mümkün olabilecek. Ama bu sonuçlara ulaşılıncaya kadar çok yüksek miktarlarda yatırım yapılması ve çok uzun zamanlar sürecek klinik araştırmalar yapılması lazım.