“Bir Başkadır” Dizisi Üzerine

Konuyu Yükselt

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
1
Çözümler
1
Tepkime
41
Puanları
318
Yaş
35
Coin
256,935
Dizi boyunca çok başarılı oyunculuklar, terapi sahnelerini izliyoruz. Terapistlerin de dahil olduğu çatışmaları ve bastırılmış duyguları çok açık ve gerçekçi bir şekilde aktarılıyor. Müzikler belli ki özenle seçilmiş çünkü diziyi bitirdikten sonra hala Ferdi Özbeğen aklımızın bir köşesinde devam ediyor.

Dizinin ilk sahnesi ormanların içinden Meryem’in farklı bir şehir dünyasına yani Sinan’ın evine yolculuğu ile başlıyor. Eve girdiğinde çantasına eliyle uzanıyor ve bayılmasına şahit oluyoruz. Ardından psikolog olan Peri ile sahnesine dahil oluyoruz. İlginçtir ki Meryem kendisine dair önemli bir fikir veren “bir şey yapmam mı lazım.” ile başlıyor.

Meryem’in sürekli ötekiler için bir şey yapan bir karakter. Hizmet eden, kapsayan ve koruyan konumunda. İlk seansta terapiste bekar olup olmadığını soruyor ve en büyük arzusunun evlenmek olduğunu söylüyor. Bu nesnesi olmayan bir arzunun ifadesi gibi.

Aktarım, karşı aktarımlar meselesi çok güzel ve gerçekçi bir şekilde ele alınmış. Meryem’in “Abla sen de Sinan Bey’e taktın. Ben buraya dedikodu etmeye gelmedim” demesi çok güzel bir aktarım örneği. Peri, Meryem karşısında çaresiz, dile getiremediği öfkeyle ve huzursuzlukla onun kapalı olmasından dolayı ötekileştirdiğine dair önemli bir çatışmasını yansıtıyor. Meryemle ilişkisi her defasında vazgeçeceği bırakmanın eşiğine gelse de terapisti Gülbin’in desteği ile devam ederek annesiyle olan içsel çatışmasına temas etmesini sağlayacak. Peri, Meryem için terapist olarak sabit bir nesne olarak orada kalmayı devam ettirecektir ve sonunda onlar arasında bir ilişkinin kurulduğunu göreceğiz. Gülbin’in de Peri’ye karşı aktarımı öfke dolu. Yani Peri’nin tıpkı Meryem’e yaptığı gibi... Bir taraftan “takmış kızın testtürüne ama kendisi çuvalla geziyor”çok doğru ve gerçekçi bir söylem.

















Dizi kadınsılık, kadınsı rekabet ve kuşaklar arası aktarım bağlamında ele alınabilir. Hem Peri hem Gülbin ailedeki kadınlarla uğraş veren karakterler. Peri’nin annesinden aktarılmış olan içinde yaşadığı sosyal ortama yabancı ve ötekileştiren bir bakışa sahip olmasıyla birlikte aile evinde misafirmiş gibi dışarıda kalıp, annesiyle ilgili olan fark ettiği çatışmalarıyla uğraş verirken Gülbin ablasıyla aynı çabayı sarf etmek durumunda kalıyor. Bu sefer ablası tarafından ötekileştirilen bakışa Gülbin maruz kalıyor hem de çok acı verici bir biçimde. Ablasının, kız kardeşi Gülbin ile kadınsı rekabeti çok açık bir biçimde yaşadığına tanık oluyoruz. Ablasının eril bir söylemle bir adamı elinde tutamamakla, muhalefet olduğunu ve mesleğini küçümseyerek yargılaması aynı şekilde Gülbin’in ise doktor kimliği arkasına saklanarak erkek kardeşine yanlış bir tedavi uyguladığını kabul etmemesi rekabetin her iki taraf için çiğ bir nitelikte olduğunu, gerçek bir şiddete ve yıkıcılığa dönüştüğünü gösteriyor.

Kıble metaforunun kullanılması çok hoş olmuş. Rubiye’nin namaza dururken kıbleyi tersine alması ve sürekli birilerinin diğerlerine doğruyu, yönünü, kıblesini ve izlemesi gereken yolu hatırlatması bazen dikte etmesi çok bizden bir örnek olmuş. Ancak Gülbin’in her devrin adamı olan ablasına “Hamile annemin karnına vuranların şimdi nasıl ayağını altını yalarsın”gibi yalvarırcasına çağrısı belki en samimi ve çaresizce olanıydı.



İmamın, eşinin ölümünden sonra kızı Hayrunnisa ile konuşmasında “rüya aleminde asılı kalmak istedim.”demesi bilinçdışı bir şekilde kızının hayallerini yaşamasının yolunu açan ve aynı zamanda düşlemsel bir tarafı çağrıştıran bir sahneydi. En sonunda her ikisi de arzusunun peşinden gidiyor.



Sinan karakteri kadınların hayat öyküsünün bir şekilde birleştiği bir kişi. Onun annesiyle olan ilişkisinde annesi tarafından kapsanmadığına ve görülmediğine dair ip uçları alıyoruz ki en sonunda annesinin sevdiği için yaptığı kıymayı kendisinin değil babasının sevdiğini annesine hatırlatıyor. Gülbin’in Sinan’ın evinden diş fırçasını geri dönüp alması boşuna değildi. Bu evde sadece her daim kendine ait bir yeri olan duran Meryem’in terliği ve kıyafetleri. Sinan, hayatında sabit bir nesne olarak varlığını koruyan tek kişinin Meryem’in olması gerçekliğiyle yüzleşiyor.

Dizide tesettürlü karakterlerin eksik verildiğini düşünmekle birlikte bir terapist, Peri’nin arkadaşı ya da Sinan’ın sevgilisi gibi daha gerçekçi bir öteki rolündeki hikaye ile görmek isterdim.

Genel itibariyle tüm sınıfların acılarına ve çıkmazlarına yönelik çok çarpıcı ve başarılı yaklaşımlar yansıtılmış. Umarım buradan hepimizin gerçekliğine daha derinlikli yaklaşımla yol alıp, ötekini anlayabildiğimiz ve acılarımızda ortaklaşabileceğimiz bir adım olur.
 

Similar threads

  • Soru
Meryem, Peri, Rukiye, Yasin, İsmail… Karakterler o kadar tanıdık ki izlerken elinizde patlamış mısır film izler gibi değil de çay/kahve içerek komşuyla muhabbet ediyormuş gibi bir his uyandırıyor. İnsan teması üzerine kurulu konusu işlenirken hayatın her noktası bir at gözlüğü takmış gibi tek...
Cevaplar
0
Görüntüleme
10
  • Soru
Yalnızlık alıp karşına kendini, öteki kendilerinle konuşmaktır. Bakışmaktır, öteki kendilerinle; dövüşmektir. Kimi zaman da, öldürmektir İçlerinden sana en çok benzeyeni, benzemiyor diye. Yalnızlık öldürmektir. … Yalnızlık, sizin size yokuşunuzdur. … (Hasan Ali Toptaş) Masum; kederle...
Cevaplar
0
Görüntüleme
6
Üst Alt