Bir Masal Dinlemiştim
Bir masal dinlemiştim çocukken
Yani henüz daha ermemişken rüştüne
Bir masal dinlemiştim Yeditepe üstüne
Güneşin bir başka doğuşu varmış burda
Bir başka batışı...
Kralları, kraliçeleri varmış buranın
Köşkleri, sarayları varmış
Aşkları varmış anlatılacak
Söylenecek şarkıları varmış
Ağlasan, ağlarmış burası
Gülsen, gülermiş
Bulutları varmış ıslak ıslak
Toprağı varmış tarih kokan
Derler ki: " Burayı Hızır bulmuş
Burası İSTANBUL'MUŞ
Hangi tepeden baksan bir başka görünürmüş
Her devrin bir rengi varmış burda
Her kutsalın izi…
Surları varmış yorgun, yaralı
Hisarları varmış mağrur bakan
Gökleri delen kuleleri varmış
Yerebatan sarnıçları...
Çan sesleri duyulurmuş Bizans'ın
Kiliseleri, havraları varmış
Kaygısız zikretsinler diye gölgesinde zamanın
Okunan ezanları varmış.
Camileri varmış melek kokan
Mescitleri varmış tertemiz.
Geceleri inleyen dergâhları varmış
Geceleri uyumayan dervişleri…
Göklerden inen melekleri varmış
Göklere çıkan dilekleri…
Üçleri, Yedileri, Kırkları varmış
Çeşit çeşit ırkları varmış
Dilleri varmış farklı farklı
Renkleri varmış siyah, beyaz…
Bütün kutsallar burda toplanmış
Burda tanışmış inançlar
Burda yaşanmış kardeşlik dolu-dizgin
Burda sevmiş insanlar birbirini
Derler ki: " dem'in ruhu sinmiş buraya
Herkes burada kendini bulmuş
Burası İSTANBULMUŞ
Geceleri bir başkaymış buranın
Gündüzleri bir başka
Yakamozları varmış gözleri alan
Mehtapları varmış dalınacak
Hüzzam bir şarkı gibi akarmış Boğaz
Rüzgâr bestelermiş şarkılarını
Yaralı bir incisi varmış Boğaz'ın
Adına Kız Kulesi derlermiş
Pek derinmiş pek eskiymiş yarası
Geceleri inler gündüzleri ağlarmış
Türküleri varmış yanık yanık
Umutlar varmış solmayan
Aşkları varmış temiz, lekesiz
Sabahı bir başkaymış buranın
Akşamı bir başka
Bülbül sesleriyle uyanırmış insanlar
Gül kokarmış havası
Esen bâd-ı sabâsı varmış
Hep besmeleyle açılırmış kapılar
İnsanların merhabası varmış
Erkeklere 'efendi' derlermiş burda
Kadınlara 'hanım'
Hep saygıyla eğilirmiş birbirine başlar
Hep sevgiyle kucaklaşırmış insanlar
Büyüğü, küçüğü tanırmış
Küçüğü, büyüğü
Duyguların bile rengi varmış burda
Sarı, kırmızı, pembe…
Denizi bir başkaymış buranın
Karası bir başka
Yalıları varmış Boğaz'a nazır
Evleri varmış huzur kokan
Soğuktan donmasın diye kuşlar
Evlerin bağrına yuvalar yapmışlar
Kuşların bile hukuku varmış burda
Kuşların bile huzuru...
Güvercinler uçarmış havada
Özgür, kaygısız
Güvercinler konarmış her yere
Herkese uzanan bir merhamet eli varmış
Herkese açılan bir yürek...
Çiçekleri varmış evlerin önünde
Çiçeklerin dili varmış:
Kimi " hasta vardermiş burada
Kimi " genç bir kız…
Ya sessiz geçermiş gençler buradan
Ya başını eğermiş
Hayat burda bir mektepmiş
Hayat burda bir edepmiş
Bir başkaymış kışı-yazı buranın
Bir başkaymış baharı
Kışında donarmış zaman
Yazında erirmiş
Hüznü anlatırmış sonbaharı
Dökülürmüş yapraklar dalından
Demet demet
Ve toprağa göklerden inermiş yağmur
Rahmet rahmet
Hüznü dahi güzelmiş buranın
Hüznü dahi özelmiş
" Melâli anlamayan nesle yokmuş âşinalığı
Derler ki: ' Hüzün burada tahtını bulmuş '
Burası İSTANBUL'MUŞ
Adalar, yarımadalar diyarıymış burası
Gölleri varmış küçük-büyük
Irmakları varmış çağlayan
Çınarları varmış asırlık
Bir sevdanın adıymış burası
Bin sevdanın macerası
Kalbin bir başka atışı varmış burda
Bir başka duruşu
Aşkları varmış deniz aşırı
şıkları varmış Kafdağı'nın ardında
Merhem bulmak için bağrındaki yaraya
şıklar çıkarmış Çamlıca'ya
Hep sevda rüzgârı esermiş burda
Hep aşkı anlatırmış şarkılar
" Bâki kalan bir hoş sadâsı varmış
Göksu'yu, İstinye'si, Moda'sı varmış
Daha daha neleri varmış
Galata'sı, fener'i varmış
Halici varmış berrak, duru
Yüzen kuğuları varmış
Uçan martıları…
Hep hazır beklermiş iskelede kayıklar
Mutrıb-ı Pâkîzeleri varmış
Sa'dâbâd'da gezermiş âşıklar
Seyredilecek Kasr-ı cinânları varmış
Çeşmeleri varmış gürül gürül akan
İçilecek âb-ı hayâtları varmış
Ağlasa acısını duyarmış buranın
Gülse neşesini
Bir Nedîm-i şeydâsı varmış
Her bir yeri ayrı bir masalmış buranın
Her bir yeri ayrı bir güzelmiş
Derler ki: ' Musa'nın balığı burda atlamış suya
Burda dirilmiş ölüler
Burda buluşmuş Hızır'la Musa
Burda çıkmışlar o meşhur yolculuğa '
Her tepesi bir kûh-u tecelliymiş buranın
Her deresi bir Nil'miş.
Kuyuları varmış Yusuf'a gebe
Yakupları varmış yollara bakan.
Bir hasretin adıymış burası
Bin hasretin mirası
Zaman çıkarken zirvesine
Çöller hamileymiş Nebi'sine
leme son kez bir Nebi gelmiş
Gözleri zamanı delmiş.
Muhammed'in (sav) müjdesi varmış burda
Muhammed'in (sav) gözdesi...
Eyyûb'un sabrı,
Sultanların vakarı varmış.
Derler ki: " Emanet ehlini burda bulmuş
Burası İSTANBULMUŞ
Bir masal dinlemiştim çocukken
Yani henüz daha ermemişken rüştüne
Bir masal dinlemiştim Yeditepe üstüne
Gözlerimde bir ışık belirmişti
Ruhumda inşirah
Sevdası, sevdam olmuştu buranın
Hüznü, hüznüm
Sonra, duydum ki bir Sam Yeli esmiş
Kurutmuş her güzel sevdayı burda
Sokağı ölüm olmuş
Gecesi kan,
Gündüzü tufan olmuş.
'Dağı-taşı altın' diyen
Buraya dolmuş.
Gece kazmışlar...
Gündüz kazmışlar...
Almak için başındaki tacını
Yeniden bir kader yazmışlar
Nicedir diye sordum hâlini
Tek kelimeyle 'keder' yazmışlar
'Aşk vefâ ister' diye
Ben de düştüm yollara
Anadolu'dan geldim buraya
Baktım, âşıklar geçsin diye Rumeli'ne
Bir kemer takmışlar Boğaz'ın beline
Hâlâ güzelmiş burası
Hâlâ özelmiş
Şimdi elimde ölü bir balık
Haliç'in kıyısındayım
Bir balığa bakıyorum bir Haliç'e
Balık atladığı an suya
Hızır'la buluşacağım
Sonra binip bir sandala
Haliç'te dolaşacağım
Bir seher vakti tırmanıp surlara
Yârimle buluşacağım
Betonlardan soyup yârimi
İpeklere saracağım
Çıkarıp koynumdan annemden kalma yüzüğü
Parmağına takacağım
Mehtaplı bir gecede çıkıp Çamlıca'ya
Boğaz'a bakacağım
Bir an geçip kendimden
leme haykıracağım:
şık mâşukunu burda bulmuş
Burası İSTANBULMUŞ
Bir masal dinlemiştim çocukken
Yani henüz daha ermemişken rüştüne
Bir masal dinlemiştim Yeditepe üstüne
Güneşin bir başka doğuşu varmış burda
Bir başka batışı...
Kralları, kraliçeleri varmış buranın
Köşkleri, sarayları varmış
Aşkları varmış anlatılacak
Söylenecek şarkıları varmış
Ağlasan, ağlarmış burası
Gülsen, gülermiş
Bulutları varmış ıslak ıslak
Toprağı varmış tarih kokan
Derler ki: " Burayı Hızır bulmuş
Burası İSTANBUL'MUŞ
Hangi tepeden baksan bir başka görünürmüş
Her devrin bir rengi varmış burda
Her kutsalın izi…
Surları varmış yorgun, yaralı
Hisarları varmış mağrur bakan
Gökleri delen kuleleri varmış
Yerebatan sarnıçları...
Çan sesleri duyulurmuş Bizans'ın
Kiliseleri, havraları varmış
Kaygısız zikretsinler diye gölgesinde zamanın
Okunan ezanları varmış.
Camileri varmış melek kokan
Mescitleri varmış tertemiz.
Geceleri inleyen dergâhları varmış
Geceleri uyumayan dervişleri…
Göklerden inen melekleri varmış
Göklere çıkan dilekleri…
Üçleri, Yedileri, Kırkları varmış
Çeşit çeşit ırkları varmış
Dilleri varmış farklı farklı
Renkleri varmış siyah, beyaz…
Bütün kutsallar burda toplanmış
Burda tanışmış inançlar
Burda yaşanmış kardeşlik dolu-dizgin
Burda sevmiş insanlar birbirini
Derler ki: " dem'in ruhu sinmiş buraya
Herkes burada kendini bulmuş
Burası İSTANBULMUŞ
Geceleri bir başkaymış buranın
Gündüzleri bir başka
Yakamozları varmış gözleri alan
Mehtapları varmış dalınacak
Hüzzam bir şarkı gibi akarmış Boğaz
Rüzgâr bestelermiş şarkılarını
Yaralı bir incisi varmış Boğaz'ın
Adına Kız Kulesi derlermiş
Pek derinmiş pek eskiymiş yarası
Geceleri inler gündüzleri ağlarmış
Türküleri varmış yanık yanık
Umutlar varmış solmayan
Aşkları varmış temiz, lekesiz
Sabahı bir başkaymış buranın
Akşamı bir başka
Bülbül sesleriyle uyanırmış insanlar
Gül kokarmış havası
Esen bâd-ı sabâsı varmış
Hep besmeleyle açılırmış kapılar
İnsanların merhabası varmış
Erkeklere 'efendi' derlermiş burda
Kadınlara 'hanım'
Hep saygıyla eğilirmiş birbirine başlar
Hep sevgiyle kucaklaşırmış insanlar
Büyüğü, küçüğü tanırmış
Küçüğü, büyüğü
Duyguların bile rengi varmış burda
Sarı, kırmızı, pembe…
Denizi bir başkaymış buranın
Karası bir başka
Yalıları varmış Boğaz'a nazır
Evleri varmış huzur kokan
Soğuktan donmasın diye kuşlar
Evlerin bağrına yuvalar yapmışlar
Kuşların bile hukuku varmış burda
Kuşların bile huzuru...
Güvercinler uçarmış havada
Özgür, kaygısız
Güvercinler konarmış her yere
Herkese uzanan bir merhamet eli varmış
Herkese açılan bir yürek...
Çiçekleri varmış evlerin önünde
Çiçeklerin dili varmış:
Kimi " hasta vardermiş burada
Kimi " genç bir kız…
Ya sessiz geçermiş gençler buradan
Ya başını eğermiş
Hayat burda bir mektepmiş
Hayat burda bir edepmiş
Bir başkaymış kışı-yazı buranın
Bir başkaymış baharı
Kışında donarmış zaman
Yazında erirmiş
Hüznü anlatırmış sonbaharı
Dökülürmüş yapraklar dalından
Demet demet
Ve toprağa göklerden inermiş yağmur
Rahmet rahmet
Hüznü dahi güzelmiş buranın
Hüznü dahi özelmiş
" Melâli anlamayan nesle yokmuş âşinalığı
Derler ki: ' Hüzün burada tahtını bulmuş '
Burası İSTANBUL'MUŞ
Adalar, yarımadalar diyarıymış burası
Gölleri varmış küçük-büyük
Irmakları varmış çağlayan
Çınarları varmış asırlık
Bir sevdanın adıymış burası
Bin sevdanın macerası
Kalbin bir başka atışı varmış burda
Bir başka duruşu
Aşkları varmış deniz aşırı
şıkları varmış Kafdağı'nın ardında
Merhem bulmak için bağrındaki yaraya
şıklar çıkarmış Çamlıca'ya
Hep sevda rüzgârı esermiş burda
Hep aşkı anlatırmış şarkılar
" Bâki kalan bir hoş sadâsı varmış
Göksu'yu, İstinye'si, Moda'sı varmış
Daha daha neleri varmış
Galata'sı, fener'i varmış
Halici varmış berrak, duru
Yüzen kuğuları varmış
Uçan martıları…
Hep hazır beklermiş iskelede kayıklar
Mutrıb-ı Pâkîzeleri varmış
Sa'dâbâd'da gezermiş âşıklar
Seyredilecek Kasr-ı cinânları varmış
Çeşmeleri varmış gürül gürül akan
İçilecek âb-ı hayâtları varmış
Ağlasa acısını duyarmış buranın
Gülse neşesini
Bir Nedîm-i şeydâsı varmış
Her bir yeri ayrı bir masalmış buranın
Her bir yeri ayrı bir güzelmiş
Derler ki: ' Musa'nın balığı burda atlamış suya
Burda dirilmiş ölüler
Burda buluşmuş Hızır'la Musa
Burda çıkmışlar o meşhur yolculuğa '
Her tepesi bir kûh-u tecelliymiş buranın
Her deresi bir Nil'miş.
Kuyuları varmış Yusuf'a gebe
Yakupları varmış yollara bakan.
Bir hasretin adıymış burası
Bin hasretin mirası
Zaman çıkarken zirvesine
Çöller hamileymiş Nebi'sine
leme son kez bir Nebi gelmiş
Gözleri zamanı delmiş.
Muhammed'in (sav) müjdesi varmış burda
Muhammed'in (sav) gözdesi...
Eyyûb'un sabrı,
Sultanların vakarı varmış.
Derler ki: " Emanet ehlini burda bulmuş
Burası İSTANBULMUŞ
Bir masal dinlemiştim çocukken
Yani henüz daha ermemişken rüştüne
Bir masal dinlemiştim Yeditepe üstüne
Gözlerimde bir ışık belirmişti
Ruhumda inşirah
Sevdası, sevdam olmuştu buranın
Hüznü, hüznüm
Sonra, duydum ki bir Sam Yeli esmiş
Kurutmuş her güzel sevdayı burda
Sokağı ölüm olmuş
Gecesi kan,
Gündüzü tufan olmuş.
'Dağı-taşı altın' diyen
Buraya dolmuş.
Gece kazmışlar...
Gündüz kazmışlar...
Almak için başındaki tacını
Yeniden bir kader yazmışlar
Nicedir diye sordum hâlini
Tek kelimeyle 'keder' yazmışlar
'Aşk vefâ ister' diye
Ben de düştüm yollara
Anadolu'dan geldim buraya
Baktım, âşıklar geçsin diye Rumeli'ne
Bir kemer takmışlar Boğaz'ın beline
Hâlâ güzelmiş burası
Hâlâ özelmiş
Şimdi elimde ölü bir balık
Haliç'in kıyısındayım
Bir balığa bakıyorum bir Haliç'e
Balık atladığı an suya
Hızır'la buluşacağım
Sonra binip bir sandala
Haliç'te dolaşacağım
Bir seher vakti tırmanıp surlara
Yârimle buluşacağım
Betonlardan soyup yârimi
İpeklere saracağım
Çıkarıp koynumdan annemden kalma yüzüğü
Parmağına takacağım
Mehtaplı bir gecede çıkıp Çamlıca'ya
Boğaz'a bakacağım
Bir an geçip kendimden
leme haykıracağım:
şık mâşukunu burda bulmuş
Burası İSTANBULMUŞ