Biruni Hayatı Ve Felsefe Anlayışı Hakkında bilgi
Birunî
Eserlerindeki yüksek fen bilgileri, kendinden sekiz asır sonra gelen fen bilim adamlarını dahi hayrette bırakmış, bugünkü fennin mimarlarının rehberi olmuş büyük fen ve islâm âlimidir. Arapça yazdığı kitaplarda sık sık Türkçe kelimeler kullanması , ilk astronomi gözlemlerini Türklerin oturduğu bölgelerde yapması onun Türk olduğunu göstermektedir, ve bu yüzden Türk bilgini olarak tanınmaktadır.
İsmi Muhammed bin Ahmed el Birunî el- Harezmi olup künyesi Ebû Reyhan’dır. Birunî ya da Beyruni ismiyle ün yapmış olup, batı dünyasında Ali Boron adıyla tanınmaktadır. Çok yönlü bir bilgin olan Birunî matematik, astronomi, tıp, trigonometri, fizik, doğabilim, eczacılık, jeoloji, sosyoloji, tarih, coğrafya, felsefe, etnoloji , dinler tarihi, filoloji , botanik, mineraloji gibi alanlarda 100 den fazla eser vermiştir. Birunî Türkçe, Arapça, Farsça, Sanskritçe, Yunanca, İbranice bilmekteydi ve sadece İslâm aleminde değil tüm dünyada tanınmakta ve saygıyla anılmaktadır. Vasili V. Bartold tarafından “en büyük İslâm bilgini” olarak nitelenen Birunî akılcı ve nesnel yöntemiyle yalnız İslam dünyasının değil, çağının en büyük bilginleri arasında yer alır. Eserlerinin çoğu batı dillerine çevrilmiş ve defalarca basılmıştır. 1973 yılında doğumunun 1000. yıldönümü olması nedeniyle UNESCO’nun önayak olması ile bütün dünyada anılmıştır.
Hayatı
Birunî 973 (H. 362) yılında Zilhicce ayının üçüncü günü Kas’da doğmuştur. Küçük yaşta iken babasını kaybetmiş çok zor şartlar altında yetişmiştir. Daha çocuk yaşta üstün kabiliyeti ve keskin zekası ile dikkatleri üzerine çekmiş, Harezmşah hanedanından meşhur âlim ve matematikçi Ebu Nasr Mensûr bin Ali Irak onu himayesi altına almıştır. Onun aracılığıyla Harizm sarayına girerek dönemin ünlü bilginlerinden matematik ve astronomi öğrenimi görmüştür. Ebu Abbas memnun bin Muhammed Kas kentini alarak Batı Harizm Sülalesinin egemenliğine son verince (995), bir süre Rey’de kaldıktan sonra Cürcan’a yerleşerek Sultan Kabus Vüşmgir’in sarayına girmiş, orada el-Âsâru’l-bâkiye ani’l kuruni’l-haliye adlı tarih ve kronoloji alanındaki ünlü yapıtını sultana sunmuştur (1001). Yeniden Harizm’e dönerek (1003 ya da 1009) çalışmalarını Sultan Memnun bin el- Memnun’un sarayında sürdürmüş, sarayda başta İbni Sina olmak üzere Ebu-Nasr, İbni Miskeveyh gibi dönemin meşhur âlimleriyle tanışarak yakınlık kurmuştur. Gazneli Mahmut’un 1017’de Harezm devletine son vermesiyle Gazne’ye gelerek , 44 yaşında iken Gaznelilerin himayesine girmiştir. Gazneli Mahmut’tan olduğu gibi oğlu Mesut ve torunu Mevdut’tan da yardım destek ve saygı görmüştür. Gazneli Mahmut’un Hindistan seferinde, Sultan’ın baş danışmanlığını ve hazine genel müdürlüğünü yapmış, Gazneli Mahmut onun için “Sarayımızın en değerli hazinesidir” demiştir. Hindistan’ın fethinin ardından Hindistan’ın Nendene şehri civarında çeşitli ilmi çalışmalar yapan Birunî, orada Sanskritçe’yi öğrenmiş, Hintlilerin örf ve adetlerini incelemiş ,sonra tekrar Gazne’ye dönmüş, ömrünün geri kalanını orada geçirmiştir ve bu, bilimsel çalışmalar yönünden en verimli dönemi olmuştur. Uzun yıllar boyunca hazırladığı Tahdidu Nihayeti’l- Emâkın adlı kitabını bu dönemde tamamlamıştır (1025). Sultan Mesud döneminde Ortaçağ asrtonomisinin en önemli kaynaklarından olan El- Kanunü’l Mesudî adlı kitabı yazmış ve sultana ithaf etmiştir. Öteki çalışmalarının yanında, ünlü filozof ve bilgin Ebubekir Razi’nin kitaplarının, İslâm tarihi açısındam büyük değer taşıyan kataloğunu hazırlamıştır. Gazne’de ölen Birunî’nin ölüm tarihi tam olarak bilinmemektedir. Değişik kaynaklarda 1048-1061 yılları arasında değişen tarihlerde vefat ettiği belirtilmektedir.
Bilim Anlayışı
Birunî, özgür düşünce ve sağlam bilgiye aykırı düşen boş ve temelsiz inançlara, düşüncelere önem vermemesi bakımından bir Ortaçağ bilgini olmaktan çok bir Yeniçağ bilgini kabul edilebilir. Simya, sihir, büyü gibi batıl inançlara inanmayan Birunî Kitabü’lCevahir fi Marifeti’l-Cevahir adlı kitabında yağmur taşıyla yağmur yağdıralamayacağı veya zümrütün yılan üzerinde etki yaptığı yolundaki inaçları yıkmaya çalışmıştır.
Birunî tükenmek bilmeyen bir gözlem ve araştırma çabasına nesnellik ilkesini ve içten bir dindarlık ruhunu da ekleyerek her yönden yetkin bir kişilik sergilemiştir. Bir hipotezin deneyle doğrulanması düşüncesi yanında ölçmeye verdiği önem kendisini fizik ve matematik çağdaş kavranışına oldukça yaklaştırmıştır. Çünkü o bir felsefeci olmaktan çok bir bilim adamıdır. Bilim adamı olarak yapıcı ve eleştirel bir zihniyette, bilimsel konularda sığ ve yüzeysel kalmaktan sürekli kaçınmış, bu nedenle bütün ömrünü bilgi birikimlerini deney ve gözlemlerle doğrulama uğruna harcamıştır. Birunî deney ,gözlem ve nesnellik ilkelerine dayanan bilimsel yönetemini doğa bilimlerinin yanında sosyal bilimlerde de uygulamıştır.
Birunî’ye göre ilmin hazzı, yani hakikatı araştırma zevki, en yüksek zevkler arasındadır. Bu hususta kendisi şöyle demektedir:
“ İlim adamına yani ilim hizmetçisine lazım ve kaçınılmaz olan şey, ilmin bütün sahalarında yeterli bir seviyede olmasa bile, ilimler arasında bir ayırım yapmamak, herbirinin hakkını vermektir. Çünkü ilim güzeldir, lezzeti de kalıcıdır. Araştırma boyunca bu lezzet sürer gider. Çalışma bitince lezzet de son bulur. İlim adamı kendinden önce gelen âlimleri hor gözle bakmamalı, tevazû ile eserlerine yaklaşıp, istifade etmelidir. Böylece en doğru ve en sağlam bilgilere ulaşacak, kusurlu, hatalı bilgilerden uzak durmuş olacaktır. İlmin ilerlemesi ve gelişmesi için şunlar lüzumludur:
1. İlmi düşünceye serbestlik tanınmalı, yani ilimde söz sahibi olanlanlar fikir hürriyetine sahip olmalı.
2. İlmi çalışmalar açık ve sağlam metodlara dayanmalı.
3. İlim; bâtıl düşüncelerden, sihir ve hurafelerden arınmış olmalı.
4. Gerçek ilim adamlarına çalışma zevk , şevk ve gayretleri arttıran teşvik tedbirleri alınmalı.
5. İlmin ilerlemesi için lüzumlu her türlü maddi, sosyal, teknik şartlar ve imkanlar hazırlanmalı.
6. İlme, ilmî eserlere ve ilim adamlarına hürmet edilmeli, itibarları sağlanmalı.
7. İnsanların dikkat ve alâkaları ilmî konulara çekme çalışmaları yapılmalı.
8. Devletin ileri gelen adamları , ilmin gelişmesi için gereken tedbirleri tespit edip , hemen bunları tatbik etmeli. ”
Bazı Önemli Bilimsel Çalışmaları
Astronomi ve Matematik
İlk astronomi gözlemlerini 990’da yapmıştır. Bu daha 17 yaşındayken astronomide verimli bir düzeye ulaştığını göstermektedir.
Genç yaşlarda iken yarım derecelik bölümlere ayrılmış bir çemberle Kas şehrinin boylamından Güneş’in Dünya’ya uzaklığını ölçerek şehrin enlem derecesini hesapladı.
Yirmiiki yaşında bir gözlemler ve ölçmeler dizisi planladı; öteki bazı gereçlerin yanında, çapı 8 m olan bir astronomik çember hazırladı.
Astronomi konusunda en önemli kitabı olan El-Kanunü’l-Mesudî’de , o dönemde genel kabul gören arz merkezli evren görüşüne karşı kuşkularını ortaya koydu.
İnce ölçüm araçlarının bulunmadığı döneminde, ay ve güneş tutulmalarından ve gezegenlerin kavuşma konumlarından yararlanarak coğrafi mevkilerin belirlenmesi, zamanın hesaplanması gibi değerli çalışmalar yaptı.
İki nokta arasındaki boylam farkını, aynı noktalar arasında bulunan mesafe ve anlam farkı bilgilerinden çıkartmaya dayanan bir yöntem geliştirdi.
Dünyanın çapını bugün bilinen değere çok yakın bir değerde hesapladı.
Matematikte sinüs teoriminin düzlem üzerinde kanıtlanmasını, sinüs ve tanjant cetvellerinin hazırlanmasını, 3. dereceden x3=1 + 3x denkleminin çözümünü gerçekleştirdi.
Geometride açıyı üçe bölme problemlerini de içine alan ve cetvel-pergel ile çözülemeyen (çizilemeyen) bir sınıf problem vardır ki bunlara Birunî problemleri denmektedir. Birunî bu tip problemlerlerin çözülmesi ve çözümlerin kanıtlanması ile de uğraştı.
Temeli deney olan bilimlere yaraşan tek dilin Matematik dili olduğunu savundu.
Jeoloji ve Coğrafya
Tahdidu Nihayâti’l-Emâkin adlı eserinde bugünkü jeodezik saptamaların bir çoğunu bulmak mümkündür.
Yaklaşık on arşın çapında bir yarımküre hazırlayarak bunun üzerine , hem eski kaynaklardan edindiği hem de kendi gözlemleriyle ulaştığı veriler yardımıyla çeşitli ülkelerin coğrafyasına ilişkin bilgileri işaretleyip yerleştirmiş ve bu yarımküre üzerinde bir çok bölgenin enlem ve boylamlarını kolaylıkla bulma olanağı sağlamıştır.
Yer kabuğundaki değişikliklerle ilgili olarak gerçekleştirdiği gözlemlerle yeni kuramlar geliştirmi; denizlerin karalara, karaların denizlere dönüşebileceği kuramını fosiller üzerine yaptığı gözlemlere dayandırmıştır, böylece doğa tarihi bakımından önemli bulgular elde etmiştir.
Kitabü’l-Cemahir fi Marifeti’l-Cevahir adlı eserinde coğrafi bölgeler üzerine yaptığı incelemeler onu Ortaçağ Minaralojisinin zirvesine ulaştırmıştır.
Tıp ve Eczacılık
Tıp ve eczacılık konusunda ansiklopedik mahiyette bir eser olan Kitâb-üs Saydalâ’yı yazmıştır. Bu farmakolojik eserini hazırlarken Galenos, Dioskourides, Oribasios, Aetius, ve Paulus’un Arapça’ya çevrilmiş kitaplarına yoğun olarak başvurmuş, ayrıca İslâm dünyasında çok tanınan Künnâs adı verilen farmakolojik literatürü yakından tanımış; İbni Maseveyh , Ebu Muaz, Suharbaht, Ebu Zeyd er Recanî, Ebubekir Razi gibi tıp ve eczacılık yazarlarından sık sık alıntı yapmıştır.
Fizik
Özgül ağırlık kavramının ilk defa eksiksiz bir biçimde aydınlatılması ve bu konuda bazı sistemli çalışmaların yapılması şerefi ona aittir.
Özgül ağırlığın maddelerin ayırtedici özelliği olduğunu ilk defa o öne sürmüştür.
Yaşadığı çağda yani ortaçağda geçerli olan Aristoteles fiziğinde ağırlığın niceliksel bir kavram olarak düşünülmemesine rağmen Birunî ağırlığı niceliksel bir kavram olarak almış; çeşitli maddeler arasında görülen ağırlık farklarını özgül ağırlık kavramı aracılığıyla bilimsel inceleme konusu yapmış ve bu yoldan günlük işler veya teknoloji ile fizik arasında temelli bir bağ kurmuştur.
“Konik alet” dediği özel bir araçla 23 katı maddenin özgül ağırlığını bugünkü değerlere çok yakın olarak saptamayı başarmıştır. Örneğin o altın, civa , kurşun , bakır için sırasıyla 19.26 , 13.74, 11.40 , 8.92 değerlerini saptamıştır. Bu maddelerin bugünkü bilinen özağırlık değerleri ise aynı sırayla 19.26, 13.59, 11.35 , 8.85 şeklindedir.
Sıcak su ile soğuk su arasındaki özgül ağırlık farkını 0.041677 olarak o dönemde ölçmüştür.
Hidrostatik ilkeler ve bileşik kaplar temeline dayalı olarak su kaynakları ve artezyen kuyuları hakkında açıklamalar yapmış ; deniz suyundan tatlı su elde etmek üzere araştırmalarda bulunmuştur.
Işık hızının varlığını ve bunun ses hızından kat kat fazla olduğunu öngörmüştür.
Sosyal Bilimler ve Felsefe
Hint dinleri ve kültürleri, özellikle Hinduizm, Brahmanizm, Maniheizm , eski Yunan dinleri ve felsefeleri ,Hristiyan mezhepleri üzerine ineceleme ve karşılaştırmalar yapmış , bunu gerçekleştirirken de nesnellik ve yansızlığı değişmez ilke saymıştır.
Felsefi inceleme ve eleştrilerini herhangi bir felsefe okuluna bağlanmadan sürdürmeyi yeğlemiştir. Aristoteles felsefesinin zayıf yanlarını görmeyi başarmış; bunları eleştirirken İslam kaynakları yanında Hristiyan ilahiyatçı Yahya en-Nahvî’ye başvurmakla birlikte , daha çok mantık ve bilim ölçülerine dayanmıştır.
Eserleri
Birunî muhtelif ilimlere dair 1037 yılına kadar 113 eser yazmıştır. 1037 yılından sonra yaşadığı dönem içinde ise 83 eser telif etmiştir. 63 yaşında iken arkadaşına yazdığı bir mektupta , büyüklü küçüklü 180’i bulan eserlerinin listesini vermektedir. Ne yazık ki bunlardan 22 tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Birunî’nin günümüze ulaşan en önemli eserleri şunlardır:
Âsâr-ül-Bakiyye:Bu eserini 28 yaşında iken yazmıştır. Arapça olup 1878-79 yılında İngilizce’ye tercüme edilmiş, 1923 yılında tekrar basılmıştır. Beynelmilel bir kronoloji, tarih, takvim, kültür ve astronomi konularını ihtiva etmekte olup, ilmi değerini günümüzde bile sürdürmektedir.
Tahkîku mâ lil-Hind:Bu eserini Gazneli Mahmud Han ile birlikte gittiği Hindistan seferlerinde hind dini,kültür ve felsefesini, sanskritçeyi öğrenip yerinde tetkik etmek suretiyle hazırlamıştır. Eser 1887 yılında İngilizce’ye tercüme edilmiş, 1910 yılında tekrar basılmıştır. Bu eserde; Hind ilmi,felsefesi ve dinleri üzerinde durmuş ve coğrafi bilgilere de yer vermiştir.
Tahdîdu nihâyet-il-emâkîn litashîh-il-mesâkin:1015 yılında tamamladığı bu eserde, matematikî coğrafyanın inceleme metodları anlatılmıştır. Harezm, Hindistan ve Afganistan’da yaptığı rasatları ile jeoloji ve jeodeziye ait konulardan bahsetmektedir.Ayrıca enlem ve boylam incelemeleri üzerine oldukça geniş bilgi vermekte, trigonometri ile ilgili yeni kavram ve yorumlar getirmektedir.
El-Kânûn-ül-Mes’ûdî:Astronomik coğrafya demek olan bu eser, Bîrunî’nin en büyük eseridir. Bu eseri ciddi, önemli bir matematik ansiklopedisi olup devrinin bir çok yeniliklerini ve keşiflerini içermektedir. Eser Hindistan’da iki cilt halinde basılmıştır. Bir çok batılı ilim adamı üzerinde çalışmalar yapmaktadır.
Kitâb-üt-tefhîm fî evâili sanâat-it-tencîm:Trigonometri, astronomi ve astrolojiye dair hem Farsça, hem de Arapça olarak yazdığı büyük eserlerinden biridir. 1934 yılında İngilizce’ye tercüme edilmiştir.
Kitabü’l-Cemahir fi Marifeti’l-Cevahir: Kıymetli taşlar ve madenlerden bahsetmektedir. 23 katı maddelerin özgül ağırlıklarını ve sıcak su – soğuk su arasındaki yoğunluk farkını bu kitapta yayınlamıştır
Kitâb-üs-Saydalâ:Tıp ve eczacılık konusunda yazdığı ansiklopedik mahiyette bir eserdir. Eserde ilaçların ve otların isimleri; Arapça, Farsça, Yunanca, Süryanice, Sanskritçe, Hintçe ve Türkçe olarak kaydedilmiş, özellikleri açıklanmıştır. Birunî bu eseriyle “eczacılığın babası” ünvanının almıştır.Eser günümüzde bir çok dillere tercüme edilmiştir. Birunî’nin son eseri kabul edilmektedir.
Taksîm-ül-ekâlîm:Coğrafi bir eserdir.
Ahbâr-ul-Harezmve Meşâhir-ül-Harezm:Mühendis olduğu kadar da büyük bir tarihçi olan Birunî’nin bu iki eseri Harezm tarihine dairdir.
Târîhu eyyâm-is-Sultân Mahmûd:Bu eser Gazneliler tarihine dairdir.
Târîh-ul-mübayyeze vel-Kâramita:Manihaîler ve Karmitalılar tarihinden bahsetmektedir.
Tenkîh-üt-tevârih:Bir tarihsel eleştiri kitabıdır.
Birunî
Eserlerindeki yüksek fen bilgileri, kendinden sekiz asır sonra gelen fen bilim adamlarını dahi hayrette bırakmış, bugünkü fennin mimarlarının rehberi olmuş büyük fen ve islâm âlimidir. Arapça yazdığı kitaplarda sık sık Türkçe kelimeler kullanması , ilk astronomi gözlemlerini Türklerin oturduğu bölgelerde yapması onun Türk olduğunu göstermektedir, ve bu yüzden Türk bilgini olarak tanınmaktadır.
İsmi Muhammed bin Ahmed el Birunî el- Harezmi olup künyesi Ebû Reyhan’dır. Birunî ya da Beyruni ismiyle ün yapmış olup, batı dünyasında Ali Boron adıyla tanınmaktadır. Çok yönlü bir bilgin olan Birunî matematik, astronomi, tıp, trigonometri, fizik, doğabilim, eczacılık, jeoloji, sosyoloji, tarih, coğrafya, felsefe, etnoloji , dinler tarihi, filoloji , botanik, mineraloji gibi alanlarda 100 den fazla eser vermiştir. Birunî Türkçe, Arapça, Farsça, Sanskritçe, Yunanca, İbranice bilmekteydi ve sadece İslâm aleminde değil tüm dünyada tanınmakta ve saygıyla anılmaktadır. Vasili V. Bartold tarafından “en büyük İslâm bilgini” olarak nitelenen Birunî akılcı ve nesnel yöntemiyle yalnız İslam dünyasının değil, çağının en büyük bilginleri arasında yer alır. Eserlerinin çoğu batı dillerine çevrilmiş ve defalarca basılmıştır. 1973 yılında doğumunun 1000. yıldönümü olması nedeniyle UNESCO’nun önayak olması ile bütün dünyada anılmıştır.
Hayatı
Birunî 973 (H. 362) yılında Zilhicce ayının üçüncü günü Kas’da doğmuştur. Küçük yaşta iken babasını kaybetmiş çok zor şartlar altında yetişmiştir. Daha çocuk yaşta üstün kabiliyeti ve keskin zekası ile dikkatleri üzerine çekmiş, Harezmşah hanedanından meşhur âlim ve matematikçi Ebu Nasr Mensûr bin Ali Irak onu himayesi altına almıştır. Onun aracılığıyla Harizm sarayına girerek dönemin ünlü bilginlerinden matematik ve astronomi öğrenimi görmüştür. Ebu Abbas memnun bin Muhammed Kas kentini alarak Batı Harizm Sülalesinin egemenliğine son verince (995), bir süre Rey’de kaldıktan sonra Cürcan’a yerleşerek Sultan Kabus Vüşmgir’in sarayına girmiş, orada el-Âsâru’l-bâkiye ani’l kuruni’l-haliye adlı tarih ve kronoloji alanındaki ünlü yapıtını sultana sunmuştur (1001). Yeniden Harizm’e dönerek (1003 ya da 1009) çalışmalarını Sultan Memnun bin el- Memnun’un sarayında sürdürmüş, sarayda başta İbni Sina olmak üzere Ebu-Nasr, İbni Miskeveyh gibi dönemin meşhur âlimleriyle tanışarak yakınlık kurmuştur. Gazneli Mahmut’un 1017’de Harezm devletine son vermesiyle Gazne’ye gelerek , 44 yaşında iken Gaznelilerin himayesine girmiştir. Gazneli Mahmut’tan olduğu gibi oğlu Mesut ve torunu Mevdut’tan da yardım destek ve saygı görmüştür. Gazneli Mahmut’un Hindistan seferinde, Sultan’ın baş danışmanlığını ve hazine genel müdürlüğünü yapmış, Gazneli Mahmut onun için “Sarayımızın en değerli hazinesidir” demiştir. Hindistan’ın fethinin ardından Hindistan’ın Nendene şehri civarında çeşitli ilmi çalışmalar yapan Birunî, orada Sanskritçe’yi öğrenmiş, Hintlilerin örf ve adetlerini incelemiş ,sonra tekrar Gazne’ye dönmüş, ömrünün geri kalanını orada geçirmiştir ve bu, bilimsel çalışmalar yönünden en verimli dönemi olmuştur. Uzun yıllar boyunca hazırladığı Tahdidu Nihayeti’l- Emâkın adlı kitabını bu dönemde tamamlamıştır (1025). Sultan Mesud döneminde Ortaçağ asrtonomisinin en önemli kaynaklarından olan El- Kanunü’l Mesudî adlı kitabı yazmış ve sultana ithaf etmiştir. Öteki çalışmalarının yanında, ünlü filozof ve bilgin Ebubekir Razi’nin kitaplarının, İslâm tarihi açısındam büyük değer taşıyan kataloğunu hazırlamıştır. Gazne’de ölen Birunî’nin ölüm tarihi tam olarak bilinmemektedir. Değişik kaynaklarda 1048-1061 yılları arasında değişen tarihlerde vefat ettiği belirtilmektedir.
Bilim Anlayışı
Birunî, özgür düşünce ve sağlam bilgiye aykırı düşen boş ve temelsiz inançlara, düşüncelere önem vermemesi bakımından bir Ortaçağ bilgini olmaktan çok bir Yeniçağ bilgini kabul edilebilir. Simya, sihir, büyü gibi batıl inançlara inanmayan Birunî Kitabü’lCevahir fi Marifeti’l-Cevahir adlı kitabında yağmur taşıyla yağmur yağdıralamayacağı veya zümrütün yılan üzerinde etki yaptığı yolundaki inaçları yıkmaya çalışmıştır.
Birunî tükenmek bilmeyen bir gözlem ve araştırma çabasına nesnellik ilkesini ve içten bir dindarlık ruhunu da ekleyerek her yönden yetkin bir kişilik sergilemiştir. Bir hipotezin deneyle doğrulanması düşüncesi yanında ölçmeye verdiği önem kendisini fizik ve matematik çağdaş kavranışına oldukça yaklaştırmıştır. Çünkü o bir felsefeci olmaktan çok bir bilim adamıdır. Bilim adamı olarak yapıcı ve eleştirel bir zihniyette, bilimsel konularda sığ ve yüzeysel kalmaktan sürekli kaçınmış, bu nedenle bütün ömrünü bilgi birikimlerini deney ve gözlemlerle doğrulama uğruna harcamıştır. Birunî deney ,gözlem ve nesnellik ilkelerine dayanan bilimsel yönetemini doğa bilimlerinin yanında sosyal bilimlerde de uygulamıştır.
Birunî’ye göre ilmin hazzı, yani hakikatı araştırma zevki, en yüksek zevkler arasındadır. Bu hususta kendisi şöyle demektedir:
“ İlim adamına yani ilim hizmetçisine lazım ve kaçınılmaz olan şey, ilmin bütün sahalarında yeterli bir seviyede olmasa bile, ilimler arasında bir ayırım yapmamak, herbirinin hakkını vermektir. Çünkü ilim güzeldir, lezzeti de kalıcıdır. Araştırma boyunca bu lezzet sürer gider. Çalışma bitince lezzet de son bulur. İlim adamı kendinden önce gelen âlimleri hor gözle bakmamalı, tevazû ile eserlerine yaklaşıp, istifade etmelidir. Böylece en doğru ve en sağlam bilgilere ulaşacak, kusurlu, hatalı bilgilerden uzak durmuş olacaktır. İlmin ilerlemesi ve gelişmesi için şunlar lüzumludur:
1. İlmi düşünceye serbestlik tanınmalı, yani ilimde söz sahibi olanlanlar fikir hürriyetine sahip olmalı.
2. İlmi çalışmalar açık ve sağlam metodlara dayanmalı.
3. İlim; bâtıl düşüncelerden, sihir ve hurafelerden arınmış olmalı.
4. Gerçek ilim adamlarına çalışma zevk , şevk ve gayretleri arttıran teşvik tedbirleri alınmalı.
5. İlmin ilerlemesi için lüzumlu her türlü maddi, sosyal, teknik şartlar ve imkanlar hazırlanmalı.
6. İlme, ilmî eserlere ve ilim adamlarına hürmet edilmeli, itibarları sağlanmalı.
7. İnsanların dikkat ve alâkaları ilmî konulara çekme çalışmaları yapılmalı.
8. Devletin ileri gelen adamları , ilmin gelişmesi için gereken tedbirleri tespit edip , hemen bunları tatbik etmeli. ”
Bazı Önemli Bilimsel Çalışmaları
Astronomi ve Matematik
İlk astronomi gözlemlerini 990’da yapmıştır. Bu daha 17 yaşındayken astronomide verimli bir düzeye ulaştığını göstermektedir.
Genç yaşlarda iken yarım derecelik bölümlere ayrılmış bir çemberle Kas şehrinin boylamından Güneş’in Dünya’ya uzaklığını ölçerek şehrin enlem derecesini hesapladı.
Yirmiiki yaşında bir gözlemler ve ölçmeler dizisi planladı; öteki bazı gereçlerin yanında, çapı 8 m olan bir astronomik çember hazırladı.
Astronomi konusunda en önemli kitabı olan El-Kanunü’l-Mesudî’de , o dönemde genel kabul gören arz merkezli evren görüşüne karşı kuşkularını ortaya koydu.
İnce ölçüm araçlarının bulunmadığı döneminde, ay ve güneş tutulmalarından ve gezegenlerin kavuşma konumlarından yararlanarak coğrafi mevkilerin belirlenmesi, zamanın hesaplanması gibi değerli çalışmalar yaptı.
İki nokta arasındaki boylam farkını, aynı noktalar arasında bulunan mesafe ve anlam farkı bilgilerinden çıkartmaya dayanan bir yöntem geliştirdi.
Dünyanın çapını bugün bilinen değere çok yakın bir değerde hesapladı.
Matematikte sinüs teoriminin düzlem üzerinde kanıtlanmasını, sinüs ve tanjant cetvellerinin hazırlanmasını, 3. dereceden x3=1 + 3x denkleminin çözümünü gerçekleştirdi.
Geometride açıyı üçe bölme problemlerini de içine alan ve cetvel-pergel ile çözülemeyen (çizilemeyen) bir sınıf problem vardır ki bunlara Birunî problemleri denmektedir. Birunî bu tip problemlerlerin çözülmesi ve çözümlerin kanıtlanması ile de uğraştı.
Temeli deney olan bilimlere yaraşan tek dilin Matematik dili olduğunu savundu.
Jeoloji ve Coğrafya
Tahdidu Nihayâti’l-Emâkin adlı eserinde bugünkü jeodezik saptamaların bir çoğunu bulmak mümkündür.
Yaklaşık on arşın çapında bir yarımküre hazırlayarak bunun üzerine , hem eski kaynaklardan edindiği hem de kendi gözlemleriyle ulaştığı veriler yardımıyla çeşitli ülkelerin coğrafyasına ilişkin bilgileri işaretleyip yerleştirmiş ve bu yarımküre üzerinde bir çok bölgenin enlem ve boylamlarını kolaylıkla bulma olanağı sağlamıştır.
Yer kabuğundaki değişikliklerle ilgili olarak gerçekleştirdiği gözlemlerle yeni kuramlar geliştirmi; denizlerin karalara, karaların denizlere dönüşebileceği kuramını fosiller üzerine yaptığı gözlemlere dayandırmıştır, böylece doğa tarihi bakımından önemli bulgular elde etmiştir.
Kitabü’l-Cemahir fi Marifeti’l-Cevahir adlı eserinde coğrafi bölgeler üzerine yaptığı incelemeler onu Ortaçağ Minaralojisinin zirvesine ulaştırmıştır.
Tıp ve Eczacılık
Tıp ve eczacılık konusunda ansiklopedik mahiyette bir eser olan Kitâb-üs Saydalâ’yı yazmıştır. Bu farmakolojik eserini hazırlarken Galenos, Dioskourides, Oribasios, Aetius, ve Paulus’un Arapça’ya çevrilmiş kitaplarına yoğun olarak başvurmuş, ayrıca İslâm dünyasında çok tanınan Künnâs adı verilen farmakolojik literatürü yakından tanımış; İbni Maseveyh , Ebu Muaz, Suharbaht, Ebu Zeyd er Recanî, Ebubekir Razi gibi tıp ve eczacılık yazarlarından sık sık alıntı yapmıştır.
Fizik
Özgül ağırlık kavramının ilk defa eksiksiz bir biçimde aydınlatılması ve bu konuda bazı sistemli çalışmaların yapılması şerefi ona aittir.
Özgül ağırlığın maddelerin ayırtedici özelliği olduğunu ilk defa o öne sürmüştür.
Yaşadığı çağda yani ortaçağda geçerli olan Aristoteles fiziğinde ağırlığın niceliksel bir kavram olarak düşünülmemesine rağmen Birunî ağırlığı niceliksel bir kavram olarak almış; çeşitli maddeler arasında görülen ağırlık farklarını özgül ağırlık kavramı aracılığıyla bilimsel inceleme konusu yapmış ve bu yoldan günlük işler veya teknoloji ile fizik arasında temelli bir bağ kurmuştur.
“Konik alet” dediği özel bir araçla 23 katı maddenin özgül ağırlığını bugünkü değerlere çok yakın olarak saptamayı başarmıştır. Örneğin o altın, civa , kurşun , bakır için sırasıyla 19.26 , 13.74, 11.40 , 8.92 değerlerini saptamıştır. Bu maddelerin bugünkü bilinen özağırlık değerleri ise aynı sırayla 19.26, 13.59, 11.35 , 8.85 şeklindedir.
Sıcak su ile soğuk su arasındaki özgül ağırlık farkını 0.041677 olarak o dönemde ölçmüştür.
Hidrostatik ilkeler ve bileşik kaplar temeline dayalı olarak su kaynakları ve artezyen kuyuları hakkında açıklamalar yapmış ; deniz suyundan tatlı su elde etmek üzere araştırmalarda bulunmuştur.
Işık hızının varlığını ve bunun ses hızından kat kat fazla olduğunu öngörmüştür.
Sosyal Bilimler ve Felsefe
Hint dinleri ve kültürleri, özellikle Hinduizm, Brahmanizm, Maniheizm , eski Yunan dinleri ve felsefeleri ,Hristiyan mezhepleri üzerine ineceleme ve karşılaştırmalar yapmış , bunu gerçekleştirirken de nesnellik ve yansızlığı değişmez ilke saymıştır.
Felsefi inceleme ve eleştrilerini herhangi bir felsefe okuluna bağlanmadan sürdürmeyi yeğlemiştir. Aristoteles felsefesinin zayıf yanlarını görmeyi başarmış; bunları eleştirirken İslam kaynakları yanında Hristiyan ilahiyatçı Yahya en-Nahvî’ye başvurmakla birlikte , daha çok mantık ve bilim ölçülerine dayanmıştır.
Eserleri
Birunî muhtelif ilimlere dair 1037 yılına kadar 113 eser yazmıştır. 1037 yılından sonra yaşadığı dönem içinde ise 83 eser telif etmiştir. 63 yaşında iken arkadaşına yazdığı bir mektupta , büyüklü küçüklü 180’i bulan eserlerinin listesini vermektedir. Ne yazık ki bunlardan 22 tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Birunî’nin günümüze ulaşan en önemli eserleri şunlardır:
Âsâr-ül-Bakiyye:Bu eserini 28 yaşında iken yazmıştır. Arapça olup 1878-79 yılında İngilizce’ye tercüme edilmiş, 1923 yılında tekrar basılmıştır. Beynelmilel bir kronoloji, tarih, takvim, kültür ve astronomi konularını ihtiva etmekte olup, ilmi değerini günümüzde bile sürdürmektedir.
Tahkîku mâ lil-Hind:Bu eserini Gazneli Mahmud Han ile birlikte gittiği Hindistan seferlerinde hind dini,kültür ve felsefesini, sanskritçeyi öğrenip yerinde tetkik etmek suretiyle hazırlamıştır. Eser 1887 yılında İngilizce’ye tercüme edilmiş, 1910 yılında tekrar basılmıştır. Bu eserde; Hind ilmi,felsefesi ve dinleri üzerinde durmuş ve coğrafi bilgilere de yer vermiştir.
Tahdîdu nihâyet-il-emâkîn litashîh-il-mesâkin:1015 yılında tamamladığı bu eserde, matematikî coğrafyanın inceleme metodları anlatılmıştır. Harezm, Hindistan ve Afganistan’da yaptığı rasatları ile jeoloji ve jeodeziye ait konulardan bahsetmektedir.Ayrıca enlem ve boylam incelemeleri üzerine oldukça geniş bilgi vermekte, trigonometri ile ilgili yeni kavram ve yorumlar getirmektedir.
El-Kânûn-ül-Mes’ûdî:Astronomik coğrafya demek olan bu eser, Bîrunî’nin en büyük eseridir. Bu eseri ciddi, önemli bir matematik ansiklopedisi olup devrinin bir çok yeniliklerini ve keşiflerini içermektedir. Eser Hindistan’da iki cilt halinde basılmıştır. Bir çok batılı ilim adamı üzerinde çalışmalar yapmaktadır.
Kitâb-üt-tefhîm fî evâili sanâat-it-tencîm:Trigonometri, astronomi ve astrolojiye dair hem Farsça, hem de Arapça olarak yazdığı büyük eserlerinden biridir. 1934 yılında İngilizce’ye tercüme edilmiştir.
Kitabü’l-Cemahir fi Marifeti’l-Cevahir: Kıymetli taşlar ve madenlerden bahsetmektedir. 23 katı maddelerin özgül ağırlıklarını ve sıcak su – soğuk su arasındaki yoğunluk farkını bu kitapta yayınlamıştır
Kitâb-üs-Saydalâ:Tıp ve eczacılık konusunda yazdığı ansiklopedik mahiyette bir eserdir. Eserde ilaçların ve otların isimleri; Arapça, Farsça, Yunanca, Süryanice, Sanskritçe, Hintçe ve Türkçe olarak kaydedilmiş, özellikleri açıklanmıştır. Birunî bu eseriyle “eczacılığın babası” ünvanının almıştır.Eser günümüzde bir çok dillere tercüme edilmiştir. Birunî’nin son eseri kabul edilmektedir.
Taksîm-ül-ekâlîm:Coğrafi bir eserdir.
Ahbâr-ul-Harezmve Meşâhir-ül-Harezm:Mühendis olduğu kadar da büyük bir tarihçi olan Birunî’nin bu iki eseri Harezm tarihine dairdir.
Târîhu eyyâm-is-Sultân Mahmûd:Bu eser Gazneliler tarihine dairdir.
Târîh-ul-mübayyeze vel-Kâramita:Manihaîler ve Karmitalılar tarihinden bahsetmektedir.
Tenkîh-üt-tevârih:Bir tarihsel eleştiri kitabıdır.